Zaman Döngüsünden Kurtulma Yolları: Two Distant Strangers

Two Distant Strangers, ABD’de büyük toplumsal protestolara sebep olan ve özellikle siyahlara dönük ırk ayrımcılığını konu alan 32 dakikalık bir kısa bilimkurgu filmi. Filmin yönetmenleri Travon Free ve Martin Desmond Roe önemli bir konuyu hamasete kaçmadan, içine bilimkurgusal öğeler ekleyerek oldukça güzel bir şekilde filmleştirmişler (filme ilişkin alıntı/çalıntı suçlamaları ise ayrı bir tartışma konusu). Film 93. Akademi Ödülleri’nde “En iyi kısa film” ödülünü aldı. Filmi Netflix üzerinden izlemek mümkün.

Filme ilham kaynağı olan daha önce de belirttiğimiz gibi siyahlara dönük polis şiddeti. Daha spesifik bir örnek ise yaklaşık bir yıl önce, 25 Mayıs 2020’de sahte banknot ihbarı için gelen polislerden Derek Chauvin’in kelepçeli biçimde George Floyd’u yere yüzüstü yatırarak 8 dakika 46 saniye boyunca boynuna dizini bastırıp onu nefessiz bırakması ve öldürmesidir diyebiliriz. Kara Salı olarak anılan bu olay büyük toplumsal protestolara neden olurken, film görsel imgeler kullanarak bu konuya karşı duyarlılığını göstermiş.

Zaman Döngüleri

Siyah Amerikalı Carter James (Joey Bada$$) barda tanışıp geceyi birlikte geçirdiği kız arkadaşı Perri’nin (Zaria Simone) evinde uyanır. Carter sabah sessizce toparlanıp evine gitme niyetindedir. Buna karşın Perri uyanıktır. Kısa bir sohbetin ardından Carter, evine gitmesi gerektiğini çünkü köpeği Jeter’in onu beklediğini söyler. Kapıda asılı olan 9 numaralı kapı numarası ters dönmüş, 6 olmuştur. Bu olay garip bir zaman döngüsüne dair işaret olsa da, Carter doğal olarak bunu anlamaz.

Carter apartmandan çıkar, nazikçe apartmana giren bir beyaz Amerikalıya yol verir. Dışarıda çantasını açıp bir sigara çıkarır. Bu sırada bir demet para yere düşer. Çantasını alıp yolda yürüyecekken de yanlışlıkla kaldırımda yürüyen birisine çarpıp üzerine kahve dökülmesine neden olur. Adamdan özür dilese, ona yeni bir tişört alma önerisi getirse de adam uzaklaşır. Bu sırada bir polis, memur Merk (Andrew Howard) Carter’a yaklaşıp yere düşen demet parayı işaret eder. Carter grafik tasarımcısı olduğunu, işlerinin yolunda gittiğini söylese de memur sigarasının da “ilginç” kokması gibi gerekçelerle onu gözaltına almak ister. Carter duruma itiraz ettiğinde ise gelen polis desteğiyle beraber yere yatırılır, tıpkı George Floyd gibi nefessiz kalarak öldürülür.

Carter ölümü ardından aynı sabaha yeniden uyanır. Tıpkı 1993 tarihli Bugün Aslında Dündü (Groundhog Day) filminde olduğu gibi bir zaman döngüsüne düşmüştür. Bilindiği gibi Bugün Aslında Dündü filminde sorun temelde kahramanın erginleşmesi, yetkinleşmesi ve dünyayı farklı bir gözle değerlendirmesi için zaman kıskacına düşmesi biçiminde işlemektedir. Carter da başta durumu böyle değerlendirir. Belki sorun kendindedir, hata yapmaktadır. Yeni döngüde ilk döngüde yaptığı “hatayı” yapmaz ve çantasından düşürdüğü parayı dikkatlice cebine koyar. Yanlışlıkla çarptığı adama çarpmaz. Ancak memur Merk yine oradadır ve cebindeki para şişliği ve sigara dumanını gerekçe göstererek onu yine gözaltına almak ister.

Boğuşma sonrası Carter silahla öldürülür. Carter yeniden uyandığında içine düştüğü bu kıskaçtan kurtulmanın yollarını düşünür. Bu sefer acele etmez, Perri ile güzel bir kahvaltı yapmaya karar verir. Kahvaltı hazırlarken kapı zili çalar ve eve ihbar ile gelen polisler kapıyı kırıp elinde bıçak mutfakta kahvaltı hazırlayan Carter’ı öldürür. Yeni zaman döngüsü… Bundan sonra iş giderek karmaşıklaşır. Diğer döngülerde Carter sarı hırkasını çıkarır, çantasını saklar, sigara içmez ama bunları yaptığı her defasında memur Merk onun yakasını bırakmaz; kovalamacaların ardından yakalayıp öldürür.

Yaklaşık 99 döngünün ardından Carter, Perri’nin de tavsiyesiyle hasmı ile iletişim kurmaya çabalar. Apartmandan dışarı çıkar ve hemen memur Merk’in yanına gidip ona durumu izah eder. Merk başta bu “siyahın kafasının iyi” olduğunu düşünse de Carter çevrede olan bitenleri bir kâhin edasıyla açıkladığında ona inanmak durumunda kalır. Hatta Merk onun sorunsuz biçimde evine gitmesine izin verir ama bu sefer de girdiği bir sokakta, tesadüfen polisler tarafından kovalanan kişilerle ve onları kovalayan polislerle karşılaşır. Polisler öylesine sokakta yürüyen bu adamı o daha ne olduğunu anlamadan öldürür. Yeni döngü…

Carter için her şey iyice içinden çıkılmaz hale gelir. Son bir kez Merk ile gerçekten tam bir iletişim kurmaya çabalar. Bu sefer evine Merk tarafından bırakılmayı rica eder. Ana akım sinemada temel sorunun her daim iletişim sorunu olduğuna dair örnekler boldur. Birbirinin karşısındaki gruplar ya da kişiler bir kez anlamlı bir iletişim kurmaya çabaladığında, birbirini gerçekten anladığında her şey sihirli biçimde çözülecek gibidir. Zaten Carter ve Merk konuştuklarında, birbirini tanıdığında tam da bu durum gerçekleşmiş gibi görünmektedir. Tam bu sırada bir alkış tufanı kopar; döngü devam etmektedir. Filmin sonunu söylemeyelim ama eser her şeyin iletişim sorunu olduğu ana akım sinema dili varsayımından uzaklaşıyor, daha radikal, daha net bir duruşa doğru geçiyor.

Modern Zamanın Sisifos’u Olarak Siyahlar

Mitolojik kahraman Sisifos’un hikâyesini bilirsiniz. Zeus’un hışmına uğrayan Sisifos, yeraltı krallığında bir taşı dağın tepesine yuvarlayarak çıkarma cezasıyla cezalandırılır. Buna karşın taşı yuvarlayarak dağın zirve noktasına her çıkardığında taş yuvarlanarak yeniden eski yerine gider ve Sisifos yeniden ve yeniden taşı yuvarlayarak dağın tepesine çıkarır. Filmin kahramanı Carter ve onun şahsında tüm siyahları modern bir Sisifos olarak görmek mümkün. En basit, yaşamın en gündelik görevlerini yerine getirirken bile ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalan siyahlar ne yazık ki içine düştükleri bu döngüden, anlamsız şiddetten kurtulamazlar ve “yazgıları” hep ölüm olur. Bununla birlikte film Sisifos’un hikâyesini Albert Camus’nün Sisifos Söyleni adlı eserinde varoluşçu bir tarzda yorumladığı gibi, eylemin saçmalığını kabul etme ve cezaya neden olan yazgıyı üstlenerek bunu bir özgürleşme ve direniş çabası olarak yorumlamaya daha yakındır. Ölümün ve anlamsız, saçma görevin bir ceza olduğu bir yerde Carter varoluşunun ve niteliklerinin farkına varır.

Two Distant Strangers kazandığı Oscar ödülünü hak eden, siyahların yaşadığı anlamsız şiddeti bilimkurgusal anlatıyla önümüze seren çok güzel bir kısa film. Filmin kapanış jeneriğinden önce, isimleri ve öldürülme gerekçeleri listelenen siyahlar, olaylar ve onların bitmeyen tekrarı filme neden olan zaman döngüsünü görünür kılıyor. Modern bir Sisifos hikayesi olarak siyahların uğradığı şiddet ve kahramanları farklı olan ölümlere yakın bir şekilde bakma imkanı sunuyor.

Yazar: Mikail Boz

Ömrünün yarısını ne yapacağını, kalan yarısını da ne yaptığını düşünerek geçirmek istemeyen bir yersiz yurtsuz... Bilimkurguyu da bu yüzden seviyor...

İlginizi Çekebilir

better than us

Bizden İyi Olmasınlar: Better Than Us

Asimov’un üç robot yasasına göre bir robot bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin