venom

Venom: Kötü Ama Eğlenceli Bir Film

Kafanızdaki soruyla başlayalım. “Venom’u izlemeli miyim?” Aslında sorunun cevabı biraz karışık. Bazı kötü filmler vardır ama sizi eğlendirebildikleri için izlerken sıkılmazsınız (Suicide Squad, Sucker Punch). Bunlar keyifli vakit geçirmek için izlenebilecek filmlerdir. İçinizdeki sinefili tatmin etmez ama filmden zevk almanızı sağlarlar. İşte Venom o filmlerden biri değil. Evet zaman zaman oldukça eğlenceli olan bir film. Tom Hardy‘nin müthiş oyunculuğu, izleyebileceğiniz en iyi boss fightlardan biri ve tek sahneliğine görünse de harika olan She-Venom var, ama bunlar filmi sürükleyici kılmaya yetmiyor. İlk yarı bitip salondan çıktığınızda ne geri dönme isteği uyandırıyor ne de ikinci yarıya dair bir merak duyuyorsunuz. Kısaca tüm bunları göze alıp sinemaya gitmeye değecek kadar eğlenceli mi, buna kendiniz karar verin.

Biraz genel bilgi… Baş rolde gazeteci Eddie Brock ve Venom isimli simbiyotun taşıyıcısı rolünde Tom Hardy’yi görüyoruz. Kendisini ne kadar övsek az. Filmi tek izlenebilir kılan o. Ona Anne Weying rolünde Michelle Williams ve Carlton Drake rolünde Riz Ahmed eşlik ediyor. Onların oyunculukları hakkında pek bir şey söyleyemeyeceğim, herhangi bir yapmacıklıklarını görmesem de kendilerine o kadar düz karakterler yazılmış ki izlerken herhangi bir tatmin yaratmıyorlar. Filmdeki en sempatik karakterse kuşkusuz Venom. Çizgi romanlarda bir canavar olan Venom, filmde daha farklı yansıtılmış ama iyi olmuş. Tom Hardy seslendirmede de şov yapmış ki izlerken, “Gel Venom benimle birleş de beraber kötü adam yiyelim!” diyebilirsiniz. Hardy her anlamda filmin yıldızı.

Yabancıların yorumlarının aksine efektler pek sorun yaratmıyor. Her şey oldukça gerçekçi. Özellikle Venom ve diğer simbiyot olan Riot‘un dövüşü çok iyi olmuş. Senaryo fazla düz ve bazı sahneler haricinde izleyiciyi heyecanlandırmayı başaramıyor. Motivasyonlarını anlamayacağınız karakterler ve mantık hataları var. Örneğin uzaydan  gelen sümüksü varlıkların isimlerinin Venom (zehir) ve Riot (isyan) olması her bilimkurgu izleyicisini çıldırtacaktır. Bunlar simbiyotların kendi gezegenlerinde kullandıkları isimleriymiş. Yine de Venom köklerine bağlı bir film değil. Yani süper kahraman / çizgi roman kategorisindense bilimkurgu / aksiyon kategorisine yakın. Ayrıca film ülkemizde “Zehirli Öfke” ismiyle vizyona girse de öfke falan göremiyoruz.

Peki kimdir bu Venom ve nasıl bir filmi olmalıydı? Her şeyden önce R-Rated olmasa ve kan içermese de karaktere uygun bir biçimde yeterince şiddet ve vahşet içeren bir film Venom. Yani problem bu değil. Problem filmin eski kafalı olması. On sene önce izlediğimiz aksiyon filmlerini hatırlatıyor, hatta bazen nostalji duygusu yaratıyor. Tabii bu istemli bir şey olmadığı için hiçbir şekilde izleyiciyi yakalamak için kullanılmıyor. Eğer Sony karakterin köklerine bağlı kalmayı tercih etseydi oldukça güzel bir film izlerdik.

Venom, Todd McFarlane tarafından Spider-Man düşmanı olarak yaratılmış bir karakter. Todd McFarlane tarihin en çok satan çizgi romanlarından bazılarının yazarı ve çizeri. Ayrıca eserlerinin çok kendine has bir havası var. Filmde de bu havayı görmeliydik. McFarlane, 90’larda çizimleriyle bir devrim yaratmakla kalmadı yazdıklarıyla günümüzde süren bağımsız çizgi romancılık geleneğinin kurucusu oldu. Magnum opusu kült seri Spawn‘dır ve Venom’a çok benzer. Görünüşleri iki karakterin benzerliğinin yalnızca ufak bir bölümüdür. Spawn’un kıyafeti de dünya dışından gelen bir simbiyottur, Anne Weying gibi bir She-Spawn vardır, Anti-Venom gibi bir Anti-Spawn vardır vb… Hatta McFarlane serinin ilerlemesiyle simbiyot kavramının derinlerine dalar, çok sonra ise Spawn’a bir Venom ağzı verir.

Ama bu iki çizgi romanın en büyük benzerliği bazı süper kahraman ucuzluklarını kullanırken yansıttıkları karanlık hava, dışlanmışlık, canavarlık duygusudur. Bizim filmde bunu iliklerimize kadar hissetmemiz bir yandan da türün absürtlüklerini en mantıklı biçimde yaşamamız gerekiyordu. Farklı simbiyotlar ortalıkta cirit atmalı, farklı şeylerle birleşip farklı yaratıklar oluşturmalıydı. Venom’un olması gereken filme yaklaştığı iki sahne var. Bunlar beklemediğiniz anlarda gerçekleştiği için verdikleri zevk iki katına çıkıyor ve filmin en güzel sahneleri haline geliyor.

İlki She-Venom sahnesi. Burada simbiyot ırkının birleşme yeteneğini görürken filmin tamamındaki aksiyonu daha farklı bir tasarımla izliyoruz. Bu sahnenin yarattığı çeşitlilik simbiyotların çizgi roman aleminde bu kadar sevilmesinin de sebebi. Adı geçmese de She-Venom filmin en merak uyandıran karakterlerinden biri haline geldi. Pek çok hayran onu aksiyonun içinde daha fazla görmek isterdi. İkinci filmde Carnage’ın yanında She-Venom’u daha fazla görmeyi umuyoruz. Ayrıca simbiyotun bariz bir biçimde Anne’e aşık olmuş olması ve bu yüzden insanlara yardım etmeyi seçmesi buna yol yapıyor. Zaten Venom’un motivasyonunun anlatılmadan gösterilmesi filmin en iyi yönlerinden biriydi. Ayrıca bunun gibi farklı birleşimleri daha çok görmeliydik.

Örneğin olması gereken filmi izleseydik Venom’un Anne’den önce birleştiği minik köpekle bir yaratık oluşturduğunu da görürdük. Sadece sevimli bir espiri değil aynı zamanda oldukça eğlenceli bir sahne olurdu. İkinci çizgi roman esintili sahnemiz ise köprüdeki simbiyot kapışması. Tamamen çizgi romandan fırlamış gibi duran bu sahne izleyebileceğiniz en doyurucu final dövüşlerinden biriydi. Ama gönül  bir Riot – Venom melezi görmeyi de isterdi.

Son olarak filmle ilgisiz olsa da ikinci after – credit sahnesinden bahsedelim. Çoğu izleyicinin filmde en çok zevk aldığı sahne buydu. Film bitip yazılar akmaya başladıktan hemen sonra ikinci filme yol yapan kısa bir sahne var. Ardından  on beş dakika kadar görsel efektçiler arasında Türk var mı diye arıyorsunuz (ben bir iki tane gördüm) ve büyük ödüle ulaşıyorsunuz. “Bu sırada başka bir evrende” notuyla açılan video Sony’nin yaptığı ve aşırı heyecan verici gözüken yeni Spider-Man animasyon filminden birkaç dakikalık bir bölüm ve tek kelimeyle mükemmel! Bir an önce 14 aralık gelsin de Into the Spider-Verse‘i izleyelim.

Kısaca Venom en büyük eksiği kaynak materyale bağlı kalmamak olan eski ucuz aksiyon – bilimkurgular havasında bir yapım. İzleyip izlememek sizin tercihiniz.

Yazar: Sadık Efe Sarıtunalı

Bilgisayarla fazla ilgilenir. Boş zamanlarında ise çizgi roman okur. Bir gram çizim yeteneği olmadığı için çuvalladığı çizgi romanlarından sonra en büyük hayali kendine bir çizer bulup çizgi roman yazarı olmak. En büyük tutkusu ise bilimkurgu.

İlginizi Çekebilir

mad-max-fury-road

Kült Bir Yapıtın Yeniden Doğuşu: Mad Max: Fury Road

Batı sinema tarihinin kült yapıtlarından biri olarak hafızalara kazınan Mad Max serisinin ilk filmi 1979 …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et