Orijinal Netflix içeriklerinin biz bilimkurgu hayranlarını çok da memnun etmediğini söyleyebiliriz. Yine de bilimkurgu adına görevimizi yapıyor ve 22 Nisan’da yayımlanacak olan Stowaway filmini mercek altına alıyoruz.
Filmin yıldızı Anna Kendrick‘in şu oldukça samimi itirafıyla yazıya başlayalım. Şöyle diyor ünlü oyuncu: “Vakti zamanında bir yapım tasarımcısı bana, ‘sen sen ol sakın denizaltında ya da uzayda geçen bir filmde oynama’ demişti.” Ancak Anna Kendrick bu uyarıyı dikkate almamış ve yönetmen Joe Penna‘nın yeni bilimkurgu filmi Stowaway‘de boy göstermeyi kabul etmiş. Penna, 2018’de görücüye çıkan ve uçak kazası sonrası Kuzey Kutbu’nda mahsur kalan bir adamın hikâyesini anlattığı Arctic filminin de yönetmeniydi. Dolayısıyla “hayatta kalma” hikâyelerine yabancı bir isim değil.
Senaryosunu Joe Penna ve Ryan Morrison’ın birlikte kaleme aldığı Stowaway için Kendrick, “Çok basit ve sadeydi, ama bir o kadar da zorlayıcıydı” diyor. Filmde Kendrick, iki yıllık bir Mars görevine çıkan uzay gemisindeki tıbbi araştırmacı Zoe karakterine hayat veriyor. Mars’a giden uzay gemisi Dünya’dan yeterince uzaklaştığında gemide kaçak bir yolcu olduğu keşfediliyor. Ekibin, gittikçe azalan kaynaklar yüzünden kaçak yolcu ile ilgili bir karar vermesi gerekiyor. Mürettebat oy birliği ile bir karara varsa da, Zoe karara karşı çıkıyor ve bu da beklenmedik olayların fitilini ateşliyor.
Anna Kendrick’e ek olarak, geminin komutanı rolünde Toni Collette, biyolog rolünde Daniel Dae Kim ve kaçak yolcu rolünde de Shamier Anderson var. Ve zaten filmin oyuncu kadrosu da bu isimlerden ibaret. Yani az oyunculu bir tek mekân filmiyle daha karşı karşıyayız. Ancak Toni Collette, “Daha önce hiç böyle bir senaryo okumamıştım” diyor ve ekliyor: “Mekân ve karakterler bu denli sınırlıyken, ahlaki olsun ya da olmasın ortaya çıkan sorular alabildiğine genişti.”
Dar alanda mahsur kalma kavramının, Covid-19 nedeniyle topyekun karantinaya girdiğimiz şu süreçte çok daha anlamlı geldiği bir gerçek. Collette, “Film bir arada olma, hayatta kalma ve fedakarlıkla ilgili,” diye belirtiyor. “Şu anda yaşadıklarımızla film arasındaki bağı kim kurmaz ki?” Kendrick ise, “Filmin hayatla bağlantısı, izole olmaktan ziyade salgının ilk birkaç ayında hepimizin beynini meşgul eden problem çözme uğraşıydı” diyor.
Filmdeki gerilim, kaçak yolcunun ortaya çıkması sonucu uzay aracındaki alanın bir anda daralması ile aracın hemen dışındaki sonsuzluğun oluşturduğu tezatta saklı. Kendrick, çekim ekibinin çokça kan, ter ve gözyaşı dökmesine yol açan dar koridorlu film seti için, “Uzay aracında olmak gibiydi, çok havalıydı,” diyor. “Özellikle yönetmenimiz Penna, setin klostrofobimizi ortaya çıkarmasını çok istiyordu ve bence başarılı da oldu!”
“Tehlikeli bir ortamda mahsur kalmış mürettebat” teması, ister istemez akla izolasyonu ve bunun doğurduğu psikolojik buhranları getiriyor. Collette, “İzole olmak, üstlendikleri şeyin duygusallığını oyunculara güçlü bir şekilde hissettirdi. Güvenecek başka hiçbir şey yoktu,” diyor. Neyse ki oyuncuların uyumu yapım ekibini bir hayli memnun etmiş. Hatta Kendrick ve daha önce Lost dizisinde izlediğimiz Dae Kim o kadar iyi anlaşmış ki, Penna sırf onlar için fazladan sahne eklemeye bile karar vermiş.
Kendrick, “Hepimiz Toni’ye hayran kaldık,” diyor. “Tabii kaptanı oynaması da etkiliydi bu hayranlıkta. Hayatı taklit eden sanat anlarından biriydi benim için.” Kaçak yolcu rolündeki Anderson ise, başrolü paylaştığı oyunculara nazaran daha yeni bir yüz. Kendrick, “Rolü hak ettiğini göstermekten çok daha fazlasını yaptı,” diyor Anderson için.
Kapsamlı set ortamı ve oyuncu kadrosunun doğal uyumu, filmin özgünlüğünü yaratma noktasında kolaylık sağlamış, ancak bir uzay filmi için hazırlanmanın zorlukları da ilk elden tecrübe edilmiş. Kendisini “45 kiloluk çırpı” diye tanımlayan Kendrick, “Açıkçası astronot olma yeteneğine sahip pek çok kadın var, ama ben onlardan biri değilim,” diye itiraf ediyor. “Uzay giysim NASA’nın kullandığı uzay giysilerinden değildi. Mümkün mertebe hafifletilmiş, ama bir yandan da olabildiğince gerçekçi görünecek şekilde tasarlanmıştı. Aksi takdirde ayakta bile duramazdım,” diyor. “Şunu da söylemeliyim ki Daniel Dae Kim’e gerçek uzay kıyafeti giydirdiler ve o bile bundan hoşlanmadı. Acaba ben mi mızmızlanıyorum derken onun da şikayet ettiğini görmek beni birazcık rahatlattı.”
Ancak uzay giysilerinden bile daha ağır olan şey, film boyunca dört karakterin yaşadığı zorluğu sürekli arttıran zamanın tik takları gibi görünüyor. Collette, “Bu olağanüstü insanlar bir bombanın üzerinde oturuyor ve bilim ve keşif adına kendilerini uzayın bilinmezliğine fırlatıyor,” diyor. “Görevde yanlış gidebilecek o kadar çok fazla şey var ki. Zaten görev bir noktadan sonra çözülmesi gereken ahlaki bir açmaza dönüşüyor. Kimse böyle bir duruma düşmek istemez!” Hazır mevzu tehlikeden açılmışken, bir gün gerçekten de Mars’a gitmek isteyip istemediği sorulduğunda Kendrick’in verdiği yanıt “ben dersimi aldım” der gibi:
“Asla! Milyon yıl geçse de asla! Uzaya çıkmaktansa paraşütle atlarım, boynuma dövme yaptırırım daha iyi!”
Hazırlayan: Gökhan Karagül | Kaynak