Come True

Uyku Felcine Bilim-Korkusal Bir Yaklaşım: Come True

Hiç uyku felci yaşadınız mı? Anthony Scott Burns‘ün yeni bilimkurgu-korku filmi Come True, gölgelerin nereden geldiğini sorguluyor.

Yönetmen Anthony Scott Burns, sekiz yaşındayken geceleri üstüne karabasan gibi çöken ürkünç karanlıklarla boğuşuyordu. Annesinin ölümüyle travma yaşayan bu küçük çocuk, geceleri uykusundan bedeni donmuşçasına, hareket edemez bir hâlde uyanıyordu. Hatta bir gece, kendi deyimiyle “karanlık, vücudu kabarıklıklar içinde, gizemli birinin” doğruca ona baktığını bile görmüştü.

“Bir an annem olduğunu sandım,” diye hatırlıyor o geceyi Burns. “Zaman geçtikçe, sanki her şey tam tersi yönde gelişmiş de ölen benmişim ve kendi bedenime bakıyormuşum gibi hissettim.”

Olayın üstünden yıllar geçti ve Burns yaşadığı bu deneyimi tamamen unuttu, ta ki ‘Kâbus’ isimli 2015 yapımı belgeseli izleyene kadar. O an Burns, yıllar önce yaşadığı şeyin aslında ne olduğunu anladı ve uykuyla uyanıklık arasında bir hâl olan, bedenin kontrol edilemediği ama zihnin tamamen uyanık olup halüsinasyonlar gördüğü uyku felcinden muzdarip olduğunu öğrendi. Ne var ki bu sefer de başka bir soru zihnini kurcalamaya başladı: Neden hepimiz aynı şeyi görüyoruz?

“Bana kalırsa bu çok tuhaf bir durum,” diyor Burns. “Eğer hepimiz aynı şeyi, bu parlayan gözlere sahip karanlık figürü görüyorsak, bu toplu bir halüsinasyon olamaz. Başka bir şey olmalı.” Burns, filmi Come True ile bu soruya cevap ararken, kendi (ve diğer herkesin) iblisleriyle yüzleşiyor.

Bilim insanlarının, deneklerin zihinlerindeki düşüncelerin görsellerini yakalamayı başardığı 2011 tarihli UC Berkeley araştırmasından esinlenen bilimkurgu korku filmi Come True, bir üniversite deneyine gönüllü olarak katılan ve rahat bir uyku çekmek isteyen evsiz genç kız Sarah‘ı (Julia Sarah Stone) konu alıyor. Ancak Sarah kısa süre sonra deneyin asıl amacını keşfediyor: Geceleri uyandığımızda bile yakamızı bırakmayan kâbuslar…

Burns, Come True’da birçok işi birden yapmak zorunda kalmış. Pandemi öncesinde çekilmeye başlanan, ancak çekimlerinin bitimi geniş kapsamlı karantina dönemlerini bulan Come True’da yönetmenlik, yazarlık, sinematografi, senaryo, müzik, hatta görsel efekt kısımlarını bile üstlenmiş. “Neden olduğunu bilmiyorum ama bu filmi tamamlamak zorundaymışım gibi hissediyordum,” diyor Burns. “Bu kişisel bir öykü gibi görünmeyebilir ama aslında öyle.” Come True’nun ortaya çıkışında Burns’ün çocuklukta yaşadıkları ve Berkeley’deki deney itici güç olsa da, hikâye kendi tabiriyle ‘kafasında yoktan şekillenmiş’. “Senaryoyu benden çok bilinçaltım yazdı diyebilirim,” diye açıklıyor. “Rüya konusunu ele almak için ideal bir yöntem.”

Burns, Carl Jung‘un kısaca genetik dizilimler yoluyla nesilden nesle aktarılan anılar ve deneyimler olarak açıkladığı kolektif bilinçle alakalı teorilerinin de anlatısı için önemli bir temel teşkil ettiğini söylüyor. “Carl Jung’un rüya teorilerindeki kolektif bilince inanıyorsanız, filmde birçok tanıdık şey göreceksiniz demektir,” diyor. “Filmin ana fikri, yaşadığımız tüm travmatik deneyimlerin, farkında olmasak da zihnimizde bizimle yaşayan, atalarımıza ait anılar olduğu. Bu deneyimleri paylaşıyoruz, zira bunlar ortak atalarımızın yaşayarak öğrendiği şeyler.”

Kısaca, parlayan gözlere sahip, hareket eden bir gölge hepimiz için korkutucu bir şey, çünkü muhtemelen atalarımızı korkutan ilk şey böyle bir şeydi. “Binlerce yıl önce bir mağara adamı gece bir kedi veya bir yaratık gördü. Bu yüzden de artık parlayan gözlere sahip karanlık şekillerden korkuyoruz,” diye açıklıyor Burns. “Gece avlanan herhangi bir hayvan olabilir bu. Biz evrimleştikçe nesilden nesile aktarılan bir anıya dönüşmüş olmalı.”

Burns, Come True üzerinde çalışmayı bitirdikten sonra 2019 yapımı aksiyon korku oyunu Control‘ü oynamaya başladığında, kolektif bilinç teorisi çok daha doğru gelmeye başlamış. Oyunla filmi arasındaki benzerliği gördüğünde adeta şok olmuş. “Filmi bitirdikten sonra Control’ü oynamaya başladım ve gözlerime inanamadım,” diyor. “Kolektif bilinç işte tam da böyle bir şey. İnsanlık olarak, bir bütün hâlinde yaptığımız ama farkında bile olmadığımız şeyler var.”

Aynı zamanda bir bilimkurgu filmi de olduğundan, Come True Jung’un teorilerine çoklu evrenler penceresinden bakıyor. Üstünkörü anlatmak gerekirse film, uykuyla uyanıklık arasında gördüğümüz gölgelerin bu dünyadan olmayabileceğini söylüyor. “Ürkütücü olduğu kadar havalı da olan cevap, başka bir yerlerde bir şeylerin bizi sürekli izlediği. Bu film canavar yaratmaya değil, o canavarların ne olabilecekleri üzerine kafa yoruyor.”

Tabii, Come True dahil bunların hepsi birer teori. Gerçekte kimse uyku felci geçirenlerin neden bundan muzdarip olduğunu ya da neden herkesin aynı gölgeli figürü gördüğünü kesin olarak bilmiyor.

“İnsan biçimli olmasına rağmen yüzünü göremediğimiz bir şey gerçekten de çok korkunç,” diyor Burns. “İnsanlar yüz görmeyi sever. Yüzler bize birinin neye nasıl tepki vereceğini gösterir. Görülecek bir yüz olmadığında, bu çok arkaik bir korkuyu tetikliyor.”

Peki korku dediğimiz şey nedir? “Bunu da bilmiyoruz,” diyor Burns. “Bu evren hakkında birçok şeyi bilmiyoruz. Bildiğimizi sanıyoruz ama aslında bilmiyoruz.”

Kaynak

Yazar: Erkam Ali Dönmez

Oyun sever, oyun oynar, oyun çevirir, oyun yapar.

İlginizi Çekebilir

underworld

Fantastikten Sert Bilimkurguya: Underworld

Bir zamanlar büyü veya sihir denilen şeylerin sonradan bilimsel izahatlar ile ortaya konulmasında olduğu gibi, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et