bir-zamanlar-gelecek-2121

Türk Usulü Distopya: Bir Zamanlar Gelecek: 2121

İnsanlık, tarih boyunca pek çok kez kıtlıkla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Mısır, Çin, Hindistan, Avrupa, Amerika ve daha nice bölge insanı tarıma dayalı yaşama geçildikten sonra hava şartlarına bağlı değişimlerin etkisine daha açık hâle gelmiş ve özellikle yakın zamanlara dek depolama imkânlarının azlığı olumsuz durumlarda gıda sorunlarına yol açmıştır. Sözgelimi, tam hasat zamanı bir anda ayaz vuran buğday tarlasındaki ekinler yanınca, kara kış dediğimiz açlıkla mücadele zamanları ortaya çıkmıştır. Bunu bilhassa Çin, tarihi boyunca yaşamıştır. Zaten yoğun nüfusuyla meşhur bu ülke, çeşitli sebeplerle gıda temini meselesini çözmekte daima sıkıntı çekmiş ve beslenme şekilleri de bu doğrultuda şekillenmiştir.

Diğer yandan bu kıtlık riskinin her daim tehdit oluşturması kültürel dönüşümü de tetiklemiştir. Gastronomide yaygın bir söz vardır; “Bir kültürde yemek çeşidinin miktarı o ülkenin refah seviyesini gösterir.” Türk mutfağı da buna örnektir. Her malzemenin envaiçeşit varyasyonla harmanlandığı yemek kültürümüzün özünde, kısıtlı olanaktan en üst düzey verimi alabilme gayesi yatmaktadır. Bu da müreffeh bir toplum olmadığımıza işarettir. Zaten kıtlık kültürünün başka yansımaları da rahatlıkla görülebilir. İstifçi hâline gelişimizin sebebi, günümüzdeki enflasyon meselesinin sürekli yaşanmasından dolayıdır. Ertesi günün garantisi olmadığını bilen için bugün fazladan satın almak akılcı bir harekettir. Oysa müreffeh bir toplumda yaşayan herhangi bir birey için bu davranış modeli belki kısa vadede anlaşılabilir ama uzun vadede karşılık bulması güçtür. Filmin sırtını yasladığı dinamikleri anlamak için öncelikle bu “kıtlık” psikolojisini kavramak gerekir.

Film, iklim krizinin yol açtığı kıtlık sebebiyle yeni koşullara adapte olmak zorunda kalan bir ailenin hikâyesini anlatıyor. 21. yüzyılın sonlarında yeryüzü yaşanmaz hâle gelir. Hayatta kalabilen az sayıda insan ise yer altına kurulan bloklara göçer. Koloniyi kontrol eden Genç Yönetim’in aldığı kıtlık kanunlarınca yeni hayat karşılığında yaşlı neslin yok edilmesi zorunludur. Bu da her doğumun karşılığında dengeyi sağlamak için birinin ölmesi demektir. İşte öykünün odağındaki dört kişilik ailemiz, aldıkları bebek haberiyle ansızın bu ikilemin ortasına düşer.

Bu bağlamda Bir Zamanlar Gelecek: 2121, kadrajına geleceği alırken geçmişin izlerini de yansıtıyor. Yaşanan köklü değişimi nesiller arasında meydana gelen çatışmalar aracılığıyla sosyopsikolojik etmenlere de içtenlikle değinerek irdeliyor. Serpil Altın, bununla da yetinmeyerek izleyiciye hem klostrofobik hem de postapokaliptik öğeler barındıran etkileyici bir tablo sunuyor. Böylesi bir karışımın yaratabileceği boğucu etkiyi düşünün. Üstelik film, gerilimi fazlasıyla arttıracak başka unsurları da ilave ediyor.

Bilindiği üzere distopik temelli bu tarz eserlerde izleyiciyi/okuyucuyu en çok geren etmen karakterlerin davranış biçimleridir. Duygudan yoksun, tekdüze hareketleriyle empati kuran karakterler, özgürlük ve mutluluk dolu söylevin ardındaki karanlık yanı daha fazla hissettirir ve maruz kaldığı bu çelişkili vaziyet seyircinin içten içe gerilmesine yol açar. Böylece konuya, hikâyenin asıl vurucu kısmına henüz gelmeden adapte olmayı başarır veya başarmak zorunda bırakılır.

Avrupa ya da Amerika’daki distopyalarda aileye dair anlatılar da yer alır. Daha doğrusu, aile bağlarına ilişkin doneler çeşitli tonlarda sunulur. Örneğin Last of Us ya da The Walking Dead gibi yapımlarda karakterlerin motivasyonları ve izleyicinin koşutluk kuracağı nokta bu bağlar olarak tasarlanır. Ellie ile Joel’un zamanla kurduğu bağ, Carl ile Rick’in ilişkisine benzer. Baba-oğul yahut baba-kız ilişkisi ve dinamikleri üzerinden vurucu hamleler yapılır. Bunu kreşendo-dekreşendo gibi düşünebiliriz. Temponun değişiminde maharet eserin gücünü de belirler. Yine de klasik Spielberg filmlerindeki o klasik aile temasına pek denk gelmeyiz (Equilibrium gibi istisna örnekleri de katarak). Genellikle bireyler üzerinden anlatılır ve ilerler.

Serpil Altın’ın metninde ise bu durum değişiyor ve olayları bireylerin kişisel duygudurumları haricinde aile yapısının dönüşümü üzerinden de işleyerek önemli iki kanal yakalıyor. Bahsi geçen kanallar, özgünlük şerhi içermesi açısından önemli ve belirleyici. Öncelikle bir bilimkurgu yapımı olarak kaynak aldığı türlerde üretilen bütün eserlerin defalarca değindiği noktalara temas etmemesi hâliyle imkânsız. Kendi yolunu çizerken evvelinde adımlanmış patikalardan geçmesi de kaçınılmaz. Fakat bunlar bir yapımın tek başına özgün olup olmadığını söylemeye yetmeyebilir.

Bu hususta ilk olarak, filmin söz konusu benzerliği parodileştirme ile çözmesi dikkat çekiyor. Postmodern bir üslupla metinleri alıyor ve onlarla oynayarak mizahi yönlerini öne çıkarıyor; zekice. Diğer yandan da aynı yaklaşımla klasik Türk ailesini, yarattığı karanlık ortama uyarlama ve böylece özgün bir nokta yakalama noktasında oldukça başarılı çözümler buluyor. Nihayetinde özgünlük tamamen bir şeyi ortaya koymaktan ibaret kalsa üretmek muhtemelen olanaksız hâle gelirdi. Bundan üç bin sene evvel dahi “güneşin altında yeni bir şey yok” diyen insanlık için 2000’li yıllarda böylesi bir iddia anlamsız. Farkı yaratacak nokta çoğu zaman yeni bir şey söylemektense yeni bir biçimde söylemek. Özgünlüğün tanımı da bir nevi bu.

Çeşitli jüri üyeleri de özgünlük bağlamında benzeri düşüncelere yönelmiş olmalı ki, Bir Zamanlar Gelecek: 2121 filmi bu sene 23.’sü düzenlenen Londra Bilimkurgu Festivali’nden ve 19. Phoenix Uluslararası Korku ve Bilimkurgu Film Festivali’nden ödül kazandı. Yönetmenliği üstlenen Serpil Altın, aynı zamanda Korhan Uğur’la birlikte metni kaleme almış ve kısıtlı bir bütçeyle ortaya fark yaratması olası bir iş çıkarmayı başarmış. İyi niyetine rağmen eksikleri çok olsa da, umuyoruz ki böylesi yapımların devamı gelir ve Serpil Altın gibi pek çok kıymetli isim kendine uluslararası platformda yer bulabilir, bulacaktır. Bilimkurgu herkes için!

Yazar: Emre Bozkuş

ben bir şarkıyım/atlas denizlerinden geldim/önümde dalgalar vardı/arkamda dalgalar/dalgalar bitince/ben de biterim

İlginizi Çekebilir

infinity pool

Infinity Pool: Gerçekte Kimiz?

“Like father, like son.” Babasına çekmiş diye çevirebileceğimiz bu İngiliz deyimi, baba-oğul Cronenberg’e çok uyuyor. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin