İnsan, tarih boyunca olaylara gizem katma konusunda hep hevesli olmuştur. Her şey birisinin gölde sıradan bir cisim ya da gökyüzünde tanımlayamadığı bir görüntü görmesiyle başlar. Artık gölün üzerinde sürüklenen bir kütük, tarih öncesinden kalma bir deniz canavarına; Venüs gezegeni (ya da uçan bir balon) ise uzayın derinliklerinden gelen bir uzay aracına dönüşmüştür. İşte o andan sonra işin ardındaki sır perdesini aralasanız da artık kimseyi inandırmanız mümkün değildir. Hele de bunu basit bir açıklama ile yapmayı başardıysanız hiç şansınız yoktur. İnsanlar inanmak istedikleri şeye inanmaya devam ederler. Böyle gizemli bir olay nasıl olur da böyle basitçe açıklanabilir? UFO denilen şey bir balon mudur yani? Tarih öncesi deniz canavarı da bir kütüktür, öyle mi? Hadi canım sen de! Hayır, mümkün değildir bu. Onca kişi su canavarını ya da gökyüzünde bir aşağı bir yukarı hareket eden UFO’yu gözleriyle görmüştür. Elbette bu kadar kişi yalan söyleyecek değildir. Kanıt mı? O da neymiş? Kanıta kimin ihtiyacı var!
Dokuz gencin trajik bir şekilde hayatını kaybettiği Dyatlov Geçidi Vakası da bu hale sokulan olaylardan biri. Hakkında onlarca tuhaf ve akıl almaz senaryo üretilen bu trajik olayın da aslında basit bir açıklaması mı var, bilmiyoruz. En azından şu an için. Ama işin içinde iddia edildiği gibi UFO’lar ya da Kar Adamı Yeti’nin parmağı olmadığı ortada.
Eğer hayatım boyunca cevabı alınacak tek bir soru sorma şansım olsaydı, bu soru,‘O gece arkadaşlarıma ne oldu?’ olurdu. –Yuri Yudin
Peki, Dyatlov Geçidi Vakası nedir? Yirmi üç yaşındaki Igor Alekseieviç Dyatlov’un liderliğini yaptığı on kişilik grup, 1959 yılının Ocak ayında Ural Dağları’na doğru keşif ve kayak gezisi yapmak için yola çıkar. Gezi iki hafta sürecektir ve grup tecrübeli dağcılardan oluşmaktadır. On kişinden biri olan Yuri Yudin gezinin başında rahatsızlandığı ve bileğini burktuğu için gruptan ayrılır. Böylece grup, yedisi erkek olmak üzere dokuz kişiye düşer. Dyatlov 12 Şubat’ta durumlarını bildirecek bir telgraf çekeceğini söylemiştir. O tarihte gruptan ses seda çıkmayınca insanlar endişelenmeye başlar. Yine de böyle gezilerde birkaç günlük gecikmenin normal olduğunu herkes bilmektedir. Asıl endişe 20 Şubat’tan sonra başlar. Artık bir şeylerin ters gittiği açıktır. Bölgeye arama ekipleri gönderilir. Yapılan araştırmalar sonucunda grup üyelerinin 2 Şubat gecesi, kaldıkları çadırı yırtarak dışarıya kaçtıkları anlaşılır, hem de üzerlerini bile giyinmeden.
Deneyimli dağcıları bu kadar korkutup kaçıran şey nedir? Bu sorunun cevabı verilemez. Çevrede yabancı ayak izi bulunmaması, olay gecesi gökyüzünde görüldüğü iddia edilen turuncu küreler, olay yerinde bulunan metal parçası, bazı giysilerde yüksek oranda radyasyona rastlanması, Yuri Doroşenko’nun kişisel günlüğünde gerçeklerin yazılı olduğunun iddia edilmesi, Dubinina’nın dili ile birlikte gözlerinin ve dudaklarının olmaması, bazı cesetlerde dışarıdan darp izi bulunmamasına rağmen kaburga ve kafatası çatlakları tespit edilmesi gibi ayrıntılar da olayın gizemini körükler.
Ortaya çok farklı fikirler atılır. Çığ düşmesi, Rusların denediği yeni bir silah, Kar Adamı Yeti, UFO saldırısı, kıskançlık yüzünden çıkan bir kavga, grup üyelerinin delirmesine neden olan bir ses, Mansi yerlilerinin kutsal toplarına girenleri cezalandırması bunlardan bazılarıdır. Elbette bu ihtimallerin çoğu ne akılla ne de bilimle uyuşmaktadır. Gerçek olan ise dokuz dağcının da trajik bir şekilde hayatını kaybettiği ve buna neden olan şeyin ya da şeylerin günümüzde dahi gün yüzüne çıkarılamadığıdır.
Bu trajik olay haliyle onlarca belgesele ve televizyon programına konu olur. Hatta IMGN.PRO, Dyatlov Geçidi Vakası’ndan esinlenerek bir oyun bile geliştirir. (Kholat isimli bu oyun yakın bir tarihte, 9 Haziran’da oyuncularla buluştu.) Görüldüğü gibi üzerinden yarım asırdan uzun bir süre geçse de olay hala güncel ve ilgi çekicidir. Elbette bu gizemli olay sinema sektörünün de dikkatinden kaçmaz ve böylelikle bu yazının asıl konusunu oluşturan film, 2013 tarihinde ortaya çıkar: Şeytan Geçidi (The Dyatlov Pass Incident / Devil’s Pass).
Şeytan Geçidi, Dyatlov Geçidi Vakası üzerindeki sis perdesini aralamak için Ural Dağları’nın yolunu tutan bir ekibin başından geçenleri konu ediniyor. Senaryosu Vikram Weet’e ait olan filmin yönetmenliğini Zor Ölüm 2 (Die Hard 2), Dağcı (Cliffhanger), Mavi Korku (Deep Blue Sea), Beyin Avcıları (Mindhunters) gibi filmlerin de yönetmenliğini yapan Renny Harlin üstleniyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise iddialı isimler yer almamakta.
Aynı zamanda bir belgesel çekmeyi amaçlayan Amerikalı öğrencilerin oluşturduğu ekip, yarım asır önce Dyatlov’un önderlik ettiği dağcı grubunun adımlarını takip eder. Aralarında iki de dağcı bulunan ekip, 1959’da gizemli bir şekilde hayatlarını kaybeden dağcıların çadırlarını kurdukları yere kamp kurup beklemeye başlar.Tuhaflıklar kendini göstermekte gecikmez. Pusula ve saatler çalışmamaktadır. Ayrıca bazı garip sesler duyulur. Amerika’da tırmanmadık dağ bırakmayan ve ekibe yeni bir şeyler denemek için katılan tecrübeli dağcı Andy rahatsız olmuş ve o noktada kamp kurma fikrinden hoşlanmamıştır. Bir an evvel yola koyulmak ister. Ama ekibin geri kalanına sözünü geçiremez. Özellikle de rüyalarında hep o yeri gördüğüne inanan Holly’nin bir yere gitmeye niyeti yoktur.
Daha sonra iki ekip üyesinin karların altında kalmış gizli bir kapı keşfetmeleri ile olaylar heyecanlı bir hal alır. Acaba aradıkları şey bu kapının ardında mıdır? Holly böyle olduğuna inanmaktadır. Ve sizin de tahmin ettiğiniz gibi haksız da çıkmayacaktır.
Şeytan Geçidi, başarısı ile (belki de yenilikçi fikri ile demek daha doğru olur) korku sinemasında bir alt tür oluşturan 1999 tarihli Blair Cadısı (The Blair Witch Project) gibi amatör kamera ile çekilmiş belgesel görüntülerinden oluşuyor. Ekibin, karların altındaki kapının ardında buldukları şey ise konuyu bilimkurgu ile buluşturuyor. Yaratıcı denilebilecek bir sonla noktalanan film, Dyatlov Geçidi Vakası’na kendince farklı bir açıklama getiriyor.
Beklentinizi yüksek tutmadığınız takdirde oturup heyecanla izleyebileceğiniz korku-bilimkurgu karışımı bir film olan Şeytan Geçidi, en azından bilindik teorilere sığınmayan farklı ve başarılı finali ile türünün diğer örneklerinden bir adım öne geçmeyi başarmış gibi görünmekte.