Şahane Olabilecekken: World War Z

World War Z (Dünya Savaşı Z) başlayıp filmin yapımında emeği geçen 100-150 kadar şirketin logoları kayıp giderken benim aklımda tek bir şey vardı: Senaryo sürecinde yaşanan sorunlar. Her şey, daha sonra internete sızan ve “bu hâliyle çekilirse Zombi filmlerinin Oscar’a aday olup olamayacağı tartışılır” denen senaryoyla başladı. Metin, usta senarist J. Michael Straczynski’ye aitti ve tabii ki o hâliyle çekilmedi. Çünkü Amerikalılar dünyayı kurtarmıyordu o filmde.

İşi Lions for Lambs (Aslanı Kuzulara) gibi politik filmlerden tanıdığımız Matthew Michael Carnahan devraldı. Onun senaryosunun da finali beğenilmedi. Lost, Angel gibi dizilerin kadrolarında görev yapmış olan Drew Goddard ve Damon Lindelof, filmin son üçte birlik kısmını, hem de prodüksiyonun ortasında baştan yazdı. 20 milyon dolarlık ekstra maliyetle yeni çekimler yapıldı. Bütün bu prodüksiyon facialarının filmi nasıl etkilediğini irdeleyeceğiz ama önce konuyu özetleyelim.

Bir Birleşmiş Milletler görevlisi olan Gerry Lane, ailesiyle birlikte olmak için görevini bırakmıştır. Çünkü aile çok şahane bir şeydir. Yine sıradan bir günde arabaya doluşup dışarı çıkarlar ama trafiğe takılırlar. Garip bir hareketlilik vardır. Derken bir patlama olur. Lane neler olduğunu anlamaya çalışırken saldırı başlar. Zombiler insanların üzerine çullanır. Pek çok kişi ısırılır ve 12 saniye içerisinde zombiye dönüşür. Gerry Lane, ailesini kurtarmak için canını dişine takar, çünkü aile çok şahane bir şeydir. Sonunda eski çalışma arkadaşının direktifiyle, Birleşmiş Milletler helikopteri tarafından kurtarılırlar. Götürüldükleri uçak gemisinde durumun çok daha vahim olduğunu görürler.

Zombiler salgın hastalık gibi yayılmaktadır. Milyarlar ölmüştür ve ölmeye devam etmektedir. Koskoca Birleşmiş Milletler’in elinde başka Amerikalı kahraman kalmadığından iş Gerry Lane’e düşer. Lane başlangıçta kabul etmez ama ailesi güvensiz kamplara postalanmakla tehdit edilince yelkenleri suya indirir. Çünkü aile çok şahane bir şeydir. Lane, ailesiyle vedalaşıp herkese geri döneceğine dair ayrı ayrı söz verdikten sonra tıpkı kendisi gibi beyaz, erkek ve “süper” olan bir mikrobiyologla hastalığın kökenine inmek için dünyanın en tehlikeli yerlerine doğru yola çıkar. Çünkü dünyanın %80’inin birkaç gün içinde zombileşmesi bir yana, ailesi tehlikededir ve aile çok şahane bir şeydir.

World War Z’nin prodüksiyon kalitesine kusur bulmak güç. Oyunculuk sıkıntısı yok, sahneler heyecanlı, kurgu iyi, efektler sırıtmıyor, zombilerin bir kukla edasıyla hareket etmesi gibi ince düşünülmüş şeyler de var. Ama kötü senaryodan iyi film çıkmıyor. Girişte de bahsettiğimiz olayların filmden neler götürdüğünü iyi tespit etmek gerekiyor. Öncelikle şunu söyleyelim: WWZ’nin senaryosuna kötü demek haksızlık olur. Ancak ne kitabın, ne de Straczynski’nin potansiyelini kullanıyor. Hatırlatalım, JMS’nin senaryosunda Gerry Lane bir masa başı görevlisiydi ve bilgi toplamak için Dünya Savaşı Z’den kurtulanlarla konuşuyordu. Herkes kendi öyküsünü anlatıyordu ve film kısa öykülerin bir araya gelmesinden oluşan büyük bir macera resmediyordu.

İyi haber, Straczynski’ye yazarlık payesi verilmesinden ve filmde Müslüman bir kızın Musevilerin söylediği ilahiye eşlik etmesi gibi numaralardan anladığımız kadarıyla o senaryo tamamen çöpe atılmamış. Matthew Michael Carnahan, Gerry Lane’i süper Amerikalı’ya dönüştürmüş, JMS’nin senaryosundaki her şeyin onun başına gelmesini sağlamış, bir de üstüne Steven Spielberg’i bile canından bezdirecek kadar vıcık vıcık bir “canım ailem” alt öyküsü eklemiş. Bütün bunlar da filmin sıradanlaşmasına yol açmış. WWZ, “Oscarlık film”den aksiyon klişesine dönüşmüş.

Filmin hataları bile klişe. Örneğin annesiyle babası zombiye dönüşen ve Lane ailesinin zorunlu manevi oğlu hâline gelen çocuk, bu duruma İsrailli kadın askerin kaybettiği eline üzüldüğü kadar üzülmüyor. Bütün bunların yanında bir de Damon Lindelof geçmiş filmin üzerinden. Aile babası süper Amerikalı kahramanımızın Kudüs’te uçağa binmesinden sonraki sahneler ona ait. Yazdığı final hem filmin öncesine kıyasla sönük kalmış, hem de filmin iç mantığını iyiden iyiye zorlamış.

Hastalıkların zombilere kamuflaj sağlaması pek de mantıklı gelmiyor, çünkü hasta olmasak da hastalık yapıcı virüs ve bakterileri sürekli taşıyoruz. “Aşı”nın mantığı buna dayanıyor zaten. Bu yüzden zombi yapan virüsün “bu kasaba ikimize dar” mantığıyla hastalıklı insanları pas geçmesinin iler tutar yanı yok. Keza hastalığın daha ilk denemede bulunması da öyle. Bu “düşmanı hastalıkla yenmek” fikrini İspanyolların Mayalara yaptığı işkenceleri aklama çabası olarak mı görürsünüz, yoksa H.G. Wells’in 1898’de yazdığı ve en son filmi 2005’te Spielberg tarafından çekilen War of the Worlds (Dünyalar Savaşı)’nın kötü bir kopyası olarak mı karar sizin…

Hazırlayan: Üstar Kaan Zanbakçı

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Bilimkurgunun Bıçkın Delikanlısı: Karl Urban

Karl-Heinz Urban, 7 Haziran 1972’de Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington’da doğdu. İki ebeveyni de çok zengin …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et