Isaac Asimov’un Robbie öyküsünü çoğunuz okumuşsunuzdur. Öyküde Gloria adlı küçük bir kızın robot Robbie ile kurduğu duygusal ilişki anlatılır. Ardından ebeveynlerin bu ikiliyi ayırmasıyla olaylar farklı bir noktaya evrilir. Asimov’un insan ve robot arasındaki duygusal bağı ince bir çizgiyle ayırdığı Robbie, konusu bakımından sinema sektöründe de zaman zaman işlenen bir öykü. İşte yönetmenliğini Gerard Johnstone‘un, senaristliğini ise Akela Cooper ve James Wan‘ın üstlendiği M3gan da Robbie’ye benzer bir konuya sahip.
Annesini ve babasını kaybeden Cady, vasisi olan robot uzmanı Gemma ile yaşamaya başlar. Oyuncak şirketinde önemli bir pozisyonda çalışan Gemma, yalnız yaşayan ve çocuklarla ilgilenme konusunda tecrübesi olmayan biridir. Amacı sadece çocuklar için oyuncak robotlar üretmek ve şirkette yükselmektir. Ne var ki Cady, hem ruhsal hem de bedensel anlamda bir çöküntü içindedir ve Gemma da bu durumu en iyi bildiği şeyle, yani robotikle çözmeye karar verir. Ancak üzerinde çalıştığı Megan projesi çok geçmeden sarpa saracak ve işler kontrolden çıkacaktır…
Oyuncu kadrosunda Allison Williams, Ronny Chieng, Jenna Davis ve Violet McGraw gibi isimlerin yer aldığı yapım, 12 milyon dolarlık düşük bütçesiyle dikkat çekiyor. Özellikle robot Megan’ın olduğu sahnelerde neredeyse hiç efekt yok ve Megan’ın fiziksel hareketleri için iki oyuncu kullanılmış. Dost robotun kısa sürede piyasaya sürülme aşamasına gelişine dek ortada dişe dokunur bir giriş gelişme görmek bile mümkün değil. Çünkü olaylar sudan sebeplerle sürekli olarak geçiştiriliyor ve içi boş bırakılıyor. Hâl böyle olunca, seyircide konuya dair merak duygusu da oluşamıyor.
Oysa Megan’ın ölüm kavramını öğrendiği süreç hikâyeyi bambaşka bir seviyeye götürme potansiyeline sahipken, film tıpkı diğer kriterlerde olduğu gibi burada da bildiği yoldan gitmeyi tercih ediyor. Ardından da Megan ile Cady arasındaki bağların giderek güçlendiğine şahit oluyoruz. Cady’yi üzenleri bir bir ortadan kaldırmaya karar veren robotumuz ise Chucky’nin modern bir versiyonuna bürünüveriyor. Zaten sıradan bir film olma yolunda hızla ilerleyen yapım, hikâyenin toparlanma bölümlerinde de özgünlükten nasibini alamıyor.
Bazı filmler vardır ki kurgu ve hikâye yönünden zayıftır. Ama aktörlerden bir ya da birkaçı öyle bir performans sergiler ki seyircisine tutunacak bir dal verir. Nitekim aynı şeyi M3gan için söylemek mümkün değil. Başrol oyuncuları ve yan rollerin filmdeki performansları da diğer her şey gibi çok yüzeysel seyrediyor. Tıpkı hikâyenin, diyalogların ve kurgunun da yüzeysel olması gibi…
Megan’ı oynayan iki oyuncunun performansı hariç, oyunculuk anlamında irdelenecek pek bir şey yok. Film bu yönüyle de hayal kırıklığı yaratıyor. Ayrıca hikâye, her ne kadar ilerleyen süreçte tadımlık yükselişler sergilese de durağan bir yapıya sahip. Megan’ın yer aldığı cinayet sahneleri de saman alevi gibi bir anda sönüveriyor ve filmi kurtaracak kadar etkili olamıyor.
Son tahlilde filmi bir bütün olarak ele aldığımızda Real Steel, The Terminator, Chucky ve Ex Machina gibi yapımları anımsatan, vermek istediği mesajın ne olduğuna karar veremeyen, durağan, yer yer absürde kayan, mantık hatalarını önemsemeyen, korku ve gerilim unsurlarını ise hakkıyla işlemeyen, daha çok deneysel ve vasat bir yapım olarak değerlendirebiliriz.