Sanılanın aksine gerçek hayattaki kovboylar basit sığır çobanlarıydı. Üstelik kapitalist sistemin altında ezilen emekçilerdi. Üç kuruşa ağır şartlarda çalışıyorlardı ve sonunda işi genel greve kadar götürdüler. Ancak grev başarısız oldu ve gelişen teknoloji kovboylara duyulan ihtiyacı ortadan kaldırdı. Kovboyluk müessesi ise Hollywood romantizmiyle yeniden icat edildi. Vahşi bir batıda erdemleri simgeleyen doğruluk timsalleri haline getirildiler.
Pek çok western’in kötü adamı olan Kızılderililere itibarlarının iade edilmesi bile western romantizmini öldürmeyi başaramadı. Yeri geldi uzay gemisinin mürettebatı olarak uzaya bile çıktılar. Çizgi roman uyarlaması Cowboys & Aliens (Kovboylar ve Uzaylılar) ise uzaylıları kovboyların ayağına getiriyor.
1873, Arizona. Bir adam çölün ortasında uyanır. Yalın ayaktır, yaralıdır, garip bir bilekliği vardır ve kim olduğunu bile hatırlamamaktadır. Ancak hızı sayesinde kendisini tehdit eden üç kişiyi alt etmeyi başarır. Onların silah ve atlarını aldıktan sonra da en yakın kasabaya doğru yola koyulur. Burada kasabanın zengin çiftlik sahibi Woodrow Dolarhyde’ın oğlu Percy’ye haddini bildirmesiyle bir anda ilgi odağı olur. Bu arada hafızası da yavaş yavaş yerine gelmektedir. Adı Jake Lonergan’dır. Eşini kaybetmiştir. Aranan bir suçludur. Ella Swenson adında gizemli bir kadın Lonergan’a yaklaşır. Lonergan’ın hafızasını kaybettiğini ve bir şey aradığını bilmektedir. Kendisi de aynı şeyi aramaktadır ve Lonergan’a çabalarını birleştirmelerini önerir. Olumlu cevap alamayınca da Lonergan’ı yetkililere yakalatır.
Kasabanın şerifi hem Percy Dolarhyde’ı, hem de Jake Lonergan’ı başından atmak için federal savcıya teslim etmek üzere yola çıkacakken Woodrow Dolarhyde oğlunu kurtarmak ve altınlarını çalan Jake’le hesaplaşmak için kasabayı basar. Ortalık gerilirken gökyüzünde beliren ve kasabaya yaklaşan ışıklar herkesin dikkatini çeker. Tam kasabanın üzerine yönelmişken ışıklar bir anda söner ve silahlar ateşlenir. Uzaylılar kasabaya saldırmıştır. Lonergan, bilekliğini kullanarak bir yandan ortalığı yakıp yıkan, bir yandan da kasaba sakinlerini kaçıran uzaylılardan bir tanesinin aracını düşürmeyi başarır. Uzaylı sağ ama yaralı olarak kurtulur. Kasaba sakinleri kalabalık bir ekiple yaralı uzaylıların izini takip ederek uzaylıların saklandığı yeri bulmak ve kaçırılanları geri almak üzere yola çıkar.
Scott Mitchell Rosenberg, Fred Van Lente ve Andrew Foley tarafından yazılan çizgi romanın sinema uyarlaması da oldukça kalabalık bir yazar kadrosuna sahip. Bunların başında Mark Fergus ve Hawk Otsby geliyor. İkili, Alfanso Cuaron’un Children of Men (Son Umut) adlı eserinin yanı sıra ilk Iron Man (Demir Adam) filminin de senaryosuna katkıda bulunmuştu. Lost sonrasında işleri açılan Damon Lindelof da Prometheus senaryosuyla bir hayli gündeme oturmuştu. Geriye kalan iki isimse Alex Kurtzman ve Roberto Orci. İkilinin filmleri ya çok iyi oluyor (The Island, Star Trek gibi) ya da çok kötü oluyor (Transformers 2 gibi). Ama ne olursa olsun, tüm filmlerinin ortak noktaları 3 – 5 dakikalık durağan sahnelerle birbirine bağlanan aksiyon skeçleri şeklinde yazılmaları. Neyse ki kalabalık yazar kadrosu sayesinde Cowboys & Aliens’ta böyle bir hastalıktan bahsetmek mümkün değil. Hatta film, gayet organik bir şekilde ilerliyor.
Buna karşın senaryonun büyük meziyetlere sahip olduğu söylenemez. Uzaylıların Dünya’ya niye geldiklerini “altın için” diye geçiştiren Cowboys & Aliens (altını niye bu kadar önemsediklerini söylemiyor), klişeden ayrılanı kurt kapar zihniyetiyle yazılmış. Karakterlerin hepsi birer arketip, üstelik tekrar var. Woodrow Dolarhyde da, Jake Lonergan da kötü görünen ama aslında “pırlanta gibi” bir kalbi olan karakterler. Lonergan’ı çete liderliğinden iyiliğe döndüren şeyse “aşkın kudreti”. Zenginin hıyar oğlu, oğlunun yanında gezen ama zenginin belli etmeden “oğlu” yerine koyduğu yaver gibi pek çok klişe de yerli yerinde. Ama en kötüsü de “uzaylı da olsa insan insandır” klişesi galiba. “Aralarında iyi olanlar da var” kontenjanından filmde dâhil olan bir uzaylının varlığı gibi arka plan hikâyesi de klişe. Film o kadar sıradan bir akış izliyor ki, hesapta sürpriz olması gereken bu hikâye unsurunu filmin 10. dakikasında tahmin edebilmeniz mümkün. Klişe her filmde olan bir şey ama pek az filmde Cowboys & Aliens’taki kadar belirgin. Belki de bu yüzden film, senaryodan ziyade yönetmenlik numaralarıyla şaşırtmaya çalışıyor.
Yönetmenlik demişken, bu koltukta Jon Favreau’nun, Iron Man 2 faciasından sonra “tek atımlık kurşun” suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığını da hatırlatalım. Daha önceden yönetmen olarak ilk gişe başarısını kazandığı Elf, sevilmesini büyük ölçüde küçük ve kişisel bir film olmasına borçlu olan Zathura: A Space Adventure (Zathura: Bir Uzay Macerası) gibi filmlere imza atmıştı ama Favreau’nun ilk gişe filmi denemesi Iron Man serisiydi ve birinci filmle ikinci film arasında hatırı sayılır bir fark vardı. Bu bakımdan Cowboys & Aliens, oyunculuktan gelen yönetmenin kendini kanıtlama mücadelesiydi denebilir. Favreau’nun bu mücadeleden muzaffer olarak ayrıldığını, tıpkı ilk Iron Man filmindeki gibi bir denge tutturduğunu söylemek mümkün. Filmin pek çok önemli sahnesi olan biteni konuşmadan gösteriyor ve bunlar, özellikle de açılış sahnesindeki geçişler başarıyla kotarılmış.
Favreau, İlginç bir şekilde dramatik sahnelerde aksiyon anlarından daha başarılı bir reji ortaya koymuş. Bu da aslında filmin kıymetini arttıran bir şey, çünkü film aksiyondan ziyade hikâye anlatmaya odaklanıyor. Oyunculuk meselesine gelince. İstisnasız bütün karakterler, oyunculara dar geliyor. Harrison Ford’un canlandırdığı Woodrow Dolarhyde’la Daniel Craig’in canlandırdığı Jake Lonergan en belirgin çizilen karakterler ama onlar da fazla oyun gücü gerektirmiyor. Emma Swenson karakteriyse Arap atı gibi biraz geç açılıyor ama Olivia Wilde rahatlıkla rolün üstesinden geliyor. Starship Troopers’tan (Yıldız Gemisi Askerleri) tanıdığımız Clancy Brown, Little Miss Sunshine (Küçük Gün Işığım) ve There Will Be Blood (Kan Dökülecek) gibi filmlerle ödüllere aday olan, bu filmde de Percy Dolarhyde’ı canlandıran Paul Dano, pek çok filmde başarılı olan, Moon’daysa devleşen Sam Rockwell gibi oyuncularınsa çok daha fazlasını yapabileceğini biliyoruz.
Hazırlayan: Üstar Kaan Zanbakçı