Lightyear

Klişeler Silsilesi: Lightyear

Tarihte, gerçek anlamda bilgisayar animasyonu ile üretilen ilk film olan Toy Story, yeni bir dönemin açılışını yapmıştı. Pixar Animasyon Stüdyoları’nın kotardığı yapım, dünya genelinde büyük ilgi görmüştü. Geniş bir oyuncak koleksiyonuna sahip olan Andy, evde olmadığı zamanlarda oyuncaklarının hayata döndüğünü bilmiyordu. Kovboy Woody önderliğindeki grubun diğer öne çıkan isimlerinden biri de Buzz Lightyear idi. Lightyear, Andy’nin en sevdiği bilimkurgu filmindeki kahramanın oyuncağıydı. Sevimli kahramanlarımızın tek amacı, Andy’nin kendilerini bırakmamasıydı. Dolayısıyla Disney Plus’ta dijital olarak yayımlanacak Lightyear, Andy’nin izlediği ama bizlerin görmediği o meşhur filmdi. Yapım yurt dışı sinemalarda gösterime de girdi.

Yıldız Komutanlığı’na bağlı bir komando olan Buzz Lightyear (Chris Evans), yakın dostu Alisha Hawthorne (Uzo Aduba) ile yaşanabilir gezegen bulma görevindedir. T’Kani Prime gezegenini keşfeden mürettebat, sonrasında yüzeyin kolonileşme için uygun olmadığına karar verir. Keşif gemisinin devasa bir yer altı varlığı tarafından saldırıya uğraması sırasında Lightyear, hemen geri çekilmek için sert manevralar yapar; fakat kaçarken gemi ağır hasar alır ve koloni de zorunlu olarak gezegene yerleşmek durumunda kalır. Hatasını telafi etmek ve bağlı olduğu grubu gezegenden kurtarmak için kendini hiperuzay yakıt testine adayan Buzz, her uzay sıçrayışı sonrası zamanda dört yıl ileri gider. Birçok denemenin ve başarısızlığın ardından T’Kani Prime’da tam 62 yıl geçer. En yakın dostu Hawthorne’u kaybetmiş, yönetim sistemi değişmiş ve insanlık gezegeni iyice benimsemiştir. Hâliyle yaşanabilir başka bir gezegen bulma arayışının artık çok da bir anlamı kalmamıştır.

Işık hızını aşmayı mümkün kılan deneysel yakıtı robot kedi Sox geliştirir. Sox (Peter Sohn), Hawthorne’un yokluğunda sevgili dostuna refakat etmesi için programlanan bir robottur. Buzz’ın Sox ile gerçekleştirdiği başarılı sıçrama sonrasında bu sefer 22 yıl geçer ve döndüklerinde gezegenin uzaylı bir gücün tehdidi altına girdiğini görürler. Koloni, İmparator Zurg’un (James Brolin) saldırılarına karşı şehirlerini lazer kalkanlarıyla korumaya almıştır. Uzay aracının indiği bölgede, merhum dostunun yetişkin torunu Izzy Hawthorne (Keke Palmer), tecrübesiz asker Mo Morrison (Taika Waititi) ve eski mahkum Darby Steel (Dale Soules) ile karşılaşan Buzz, bu çaylak savunma gücü ekibiyle gizemli tehdit Zurg’a karşı harekete geçmeye karar verir.

Toy Story 2 (1999), Monsters, Inc (2001), Finding Nemo (2003) ve The Incredibles (2004) gibi ses getiren yapımların animatörlüğünü üstlenen Angus MacLane, birkaç kısa animasyon denemesinden sonra Finding Dory (2016) ile yönetmenliğe geçiş yaptı. Finding Dory’de Andrew Stanton’a yardımcı yönetmen olarak eşlik eden MacLane, bu sefer tek başına yönetmenlik koltuğuna oturuyor, fakat olay örgüsünde gelişen olaylar bazı Pixar yapımları ile benzerlikler gösteriyor. Aslında alternatif bir gerçeklikten gelen Zurg, Buzz’ın yaşlı hâlidir. Yaşlı Buzz’ın başlarda genç hâline olan dostane yaklaşımı, Up’ta (2009) yer alan Charles Muntz’ın (Christopher Plummer) Carl Fredricksen’a (Edward Asner) olan tutumuyla benzerlikler gösteriyor; çıkar çatışmaları devreye girince ikililer arasında amansız bir mücadele başlıyor. Buzz’ın bir kahraman olarak herkesçe kabul görülüp sonrasında suçlu konumuna düşmesi, The Incredibles (2004) ailesinin içine girdiği durumla örtüşüyor. Dolayısıyla MacLane, hikâyesinde risksiz bir yol izliyor.

Buzz’ın başarılı hiperuzay yakıt testinden sonra indiği bölgede tesadüfen Izzy ile karşılaşması ve alternatif gerçeklikteki kendinin, derin uzayda gene şans eseri olarak terk edilmiş bir uzay gemisi ile karşılaşması kolaycılığa kaçmış senaryoya işaret ediyor. Tesadüflere dayanan olay örgüsü, Zurg’un gemisine ulaşmaya çalışırlarken araçlarının bozulması, teknik bakım hangarındaki olayların hikâyeye bir katkıda bulunmaması ve oldu bittiye gelen macera sekansları yapımın içine girmemizi uzaklaştırıyor. Robot Sox’un düşünürken tekrarlı olarak çıkardığı kötü kurgulanmış miyav sesi, onu “sevimli” bir karakter olmaktan adeta uzaklaştırıyor.

90’lı yılların görsel anlayışıyla tasarlanan fütüristik ortamların seyri hayli keyifli. Ratatouille (2007) ve Rogue One (2017) gibi izleyicilerin beğenisini kazanmış yapımlarda akılda kalıcı temalara imza atan Michael Giacchino, Lightyear’da da akılda kalıcı bir iş sergiliyor. Tanınmış oyunculardan oluşan seslendirme ekibi ise karakterlerine ruh katmayı başarmış. Angus MacLane, hikâyenin giriş kısmındaki dörder yıl süren zaman geçişlerini hızlı bir kurguyla resmediyor; gelişme tarafında ise karakter çatışmalarına yer veriyor, fakat final bölümünde karakterinin yaşlı hâli ile olan fikir ayrılıklarını keskin dönüşlerle -deyim yerindeyse- kestirip atıyor. Lightyear, Toy Story hayranlarına eski dostları Buzz’ı tekrar geri döndürüyor, fakat filmin B-Tipi aksiyon sinemasına yakın olay örgüsü ve klişelere dayalı yapısı, alışageldik Pixar kalitesinden uzaklaşmasına neden olmuş gibi görünüyor.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

2024 bilimkurgu dizileri

2024 Yılının En Çok Merak Edilen Bilimkurgu Dizileri

2024, pek çok iddialı bilimkurgu dizisinin seyirciyle buluştuğu bir yıl olacak. Popüler roman uyarlamaları giderek …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et