The Last Mimzy

Gizemli Bir Macera: The Last Mimzy

Hem çocuklara hem büyüklere hitap eden bir macera filmi izlemeye ne dersiniz? Klasik aile filmlerine güçlü bir bilimkurgu dokunuşu yapan ve gizem unsurunu son sahneye kadar taşıyan film, finalde ters köşe yapmasıyla ve keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda kapalı kutuyla alelade macera filmlerinden kolayca sıyrılıyor.

Close Encounters of the Third Kind ekibinin yapımcılığını üstlendiği The Last Mimzy (Sihirli Kutu), Robert Shaye’in ikinci uzun metraj filmi. Bilimkurgu dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olan Satürn Ödülleri dâhil yedi farklı adaylığı olan yapımın baş rollerini ise Event Horizon’dan tanıdığımız Joely Richardson ve popüler The Office dizisinin Dwight Schrute’u Rainn Wilson paylaşıyor. Yan rollerde ise usta aktörler Timothy Hutton, Michael Clarke Duncan ve Kathryn Hahn boy gösteriyor. Film için, 1943’te Lewis Padgett tarafından yazılmış Mimsy Were the Borogoves adlı kısa öykünün bir nevi beyaz perdeye uyarlanmış hâli diyebiliriz.

Hikâyemiz, Noah (Chris O’Neil) ve Emma (Rhiannon Leigh Wyrn) adlı iki kardeşin Seattle yakınlarında bir dizi oyuncak bulmasıyla başlar. Bu garip oyuncaklar arasında bir de tavşan vardır. Çocuklar, bu gelişmeyi ailelerinden saklar. Zaman içinde Emma, oyuncak tavşanı Mimzy ile arasında telepatik bir bağ kurar ve ikili birdenbire muhteşem bir beyin gücüne ve telekinezik yeteneklere kavuşur; artık objeleri zihinleriyle havalandırabiliyor ve onları ışınlayabiliyorlardır! Aileleri, çocuklarının bu yeteneklerini fark etmez, zaten babaları David, (Timothy Hutton) onlarla pek ilgilenmeyen bir işkoliktir. Bu yeteneklerini ilk keşfeden kişi, çocukların fen bilgisi öğretmeni Larry White (Rainn Wlson) olur.

Bilim fuarına katılan Noah, bir Einstein-Rosen köprüsü kurmuştur. Bu durum karşısında dehşete düşen Larry, çocukları kız arkadaşı Naomi (Kathryn Hahn) ile tanıştırır. Çocuklar, geleceğe uzanan bir köprü kurmaya çalışırken yanlışlıkla Seattle genelinde büyük çaplı bir elektrik kesintisi meydana getirir. FBI’ın dikkatini çeken ikili sorguya alınır. Emma, her ne kadar Mimzy’nin gelecekten geldiğini ve bize bir mesajı olduğunu söylese de FBI ajanı Nathaniel Broadman’ı (Michael Clarke Duncan) inandıramaz; böylece FBI ile kovalamaca başlar.

“Çocuklar, yetişkinlerden daha detaycı ve sezgisel olabilir mi?” sorusunu soran film, bu soruya kendi üslubuyla cevap vermekten geri kalmıyor. Bu yönüyle ve içerdiği bilimkurgu öğeleriyle Steven Spielberg’in E.T. filmine büyük benzerlik gösterdiği aşikar. İki filmde de çocuk deyip geçmememiz gerektiği, yetişkinlerin önemsemediği kritik konuları çocukların dikkate aldığı ve çocukların geleceğimiz olduğu vurgulanıyor. Kirlilik ve küresel ısınma gibi ekolojik felaketlere de önemle dikkat çeken film, sosyal mesaj vermekten de çekinmiyor. İnsanlığın, doğayı ve çevreyi mahvettiğini ve çok geçmeden önlemler alınması gerektiğini gösterirken, tek çıkış yolunun kesin ve köklü çözümler olabileceğini adeta gözümüze sokuyor. Verdiği sosyal mesajlar açısından Children of Men filmiyle benzerlik gösterdiğini söylemek mümkün.

Filmin artı yönleri çok olsa da, bazı eksileri bulunduğunu da söylemeliyiz. Bir buçuk saatlik nispeten kısa süresinde birçok konuyu işlemeye çalışan yapım, açıkçası bir süre sonra seyirciyi yormaya başlayabiliyor.

Yazar: Alp Kütükçü

Çocukluğundan beri Küçük Yeşil Adam'ın peşinde. "Wake up, Neo..."

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et