Eğrisiyle Doğrusuyla Captain Marvel

2019’un ilk çeyreğinde yeni bir Marvel filmi ile karşılaştık: Captain Marvel. Bu filmi diğer Marvel filmlerinden ayıran iki temel özellik var: Bunlardan ilki, ilk kez bir Marvel filminde bir kadın başrole yer verilmiş olması. Diğeri ise Marvel isminin, ilk kez çektikleri bir filmde yer alması. Film, Dünya tarihi ile 1995 yılında geçiyor. Uzaylı bir savaşçı ırk olan Kreeler, uzun yıllardır başka bir savaşçı ırk olan Skrullar ile savaşmaktadır. Kreeler görünüş olarak iki farklı türdedir: İnsanların fiziksel yapısına ve ten rengine yakın olan Kreeler ile mavi renkteki Kreeler. Biz filmde Ronan dışında ağırlıklı olarak insanlara benzeyen Kreeler’i görüyoruz. Skrullar ise yeşil renkteler ve istedikleri kişinin, hatta objenin şeklini alabilme yeteneğine sahipler. Bu savaşın ortasında ise aslen Dünyalı olan, ama hafızasını kaybetmiş bir Kree savaşçısı var: Carol Danvers. Ellerinden enerji dalgaları gönderebilen ve belli oranda süper kuvvet gücü olan Carol, bu güçleri nasıl elde ettiğini bilmiyor. Kendisine Kreeler tarafından Vers adı verilen Carol, Skrullar ile yaşadıkları bir savaş sonrası şans eseri doğduğu gezegen Dünya’ya dönüyor. Burada dikkatleri kısa sürede üzerine çekmeyi başarıyor ve özel ajan Nick Fury ile temasa geçiyor.

Carol, Nick Fury’yi istedikleri kişinin kimliğine bürünebilen Skrullar konusunda uyarıyor. Fury, baştan buna pek inanmasa da Skrullar’ın nasıl başka bir ajanın kılığına girmeyi başardığını görünce Carol Danvers ile beraber hareket etmeye başlıyor. Fury ve Danvers, bir yandan Skrullar’ın planlarını çözmeye çalışırken bir yandan da Carol’un geçmişini öğrenmeye çabalıyor. Tüm bunların dışında Kreeler’in de çok farklı planları var. 153 milyon dolar gibi yüksek bir bütçeye sahip olan film, diğer Marvel filmleri gibi görsel efektler konusunda son derece başarılı. Filmde 90’lı yıllar inandırıcı bir şekilde tasvir edilmiş: Arabalardan dönemin bilgisayarlarına, giyim kuşamdan telefonlara kadar her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Hatta 90’lı yılların filmlerindeki renk tonlamasına bile dikkat edilmiş. Bunların dışında oyunculuklar da son derece başarılı. Tüm bunlar filmle alakalı söyleyebileceğimiz en iyi özellikler. Ne yazık ki senaryosal açıdan film büyük bir hayal kırıklığı. Yazının bundan sonrası, filmin bütünüyle alakalı yer yer bilgilendirmeler (spoiler) içerecektir.

Filmin başında bize kötü olarak gösterilen Skrullar, Carol Danvers’ı kaçırıp onun hafızasına zorla giriyor. Bu işkence dolu seansların ardından Carol Dünya’ya kaçıyor ve yukarıda bahsettiğimiz gibi Fury ile ortak çalışmaya başlıyor. Carol’un peşinden gelen Skrullar ise bir anda Fury’nin başkanının kılığına girip tüm ajanları yönlendiriyor. Carol, Fury ile dosyalarından eski bir arkadaşının adresini bulup ajanlardan kurtularak kaçıyor. Hatta bu koşuşturmacada, Skrullar kendilerini ele geçirirse birbirlerinin nasıl Skrull olmadıklarını anlamak için aralarında bir kod bile belirliyorlar. Fury ile kaçışları onları Carol’un eski arkadaşı Maria ile küçük kızı Monica’nın kır evine getiriyor. Burada Carol’un anıları yavaş yavaş geri gelmeye başlıyor. Bu esnada Skrullar onların izini buluyor ve biri arkadaşı Maria’nın kılığına girip küçük kızı Monica’yı rehin alırken, diğeri de onları tehdit ederek zorla bir konuşma istiyor.

Buraya kadar her şey normal. Fakat bundan sonra film farklılaşıyor. Şöyle ki, Skrullar Carol’a hafızasını tamamen geri getirmeyi teklif ediyor, böylece Skrullar Dünya’da aradıkları bir kişiyi bulabilecekler. Carol bunu kabul ediyor ve hafızası yerine geliyor: Sık sık rüyalarına giren bir kadın olan Dr. Wendy Lawson’u anımsıyor. Onun için bir mentor olan Lawson’un aslında Mar-Vell adında kaçak bir Kree olduğunu ve diğer Kreeler tarafından öldürüldüğünü, Lawson’un geliştirdiği yüksek teknoloji uçuş motorunun patlaması sonucu ise kendisinin süper güçlere kavuştuğunu hatırlıyor. Bundan sonra Carol, sorgusuz sualsiz küçük bir kız çocuğunu rehin alan, kendilerini defalarca öldürmeye çalışan Skrullar’a inanmaya karar veriyor. Skrullar, onlara aslında çok az sayıda kaldıklarını, kaçabilecekleri bir gezegen aradıklarını ve bu yüzden Dr. Lawson’un geliştirdiği hız motoruna ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Carol, motoru patlatmış olsa da Lawson ile Kreeler’den kaçmaya çalıştıkları yerin koordinatlarını hatırlıyor ve orayagitmeye karar veriyorlar. Skrulların teknolojik eklemeleri ile sıradan bir savaş uçağını modifiye edip dış uzaya açılıyorlar.

Dünya’dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra, neredeyse bir uydu mesafesinde Dr. Lawson’un görünmez uzay üssünü buluyorlar. Burada aralarında çocuk Skrulların da olduğu Skrull mültecileriyle karşılaşıyorlar. Aralarında Carol’a hafızasını geri getiren Skrull liderinin ailesi de var. Önceki Avengers filmlerinden bildiğimiz Teseract’a da ulaşan kahramanlarımız, kendilerini bulan Kreeler ile savaşıp onları yenip evlerine yolluyor. Carol ise, özellikle hafızası yerine geldikten sonra süper güçlerini çok daha yoğun kullanabiliyor: Uçma, süper kuvvet, ellerinden enerji ışını çıkarma ve belli oranda süper hıza kavuşuyor. Aynı zamanda uzay ortamında nefes alabiliyor. Fury’ye Teseract’ı emanet edip ona bir haberleşme cihazı veren Carol, Skrullar’a yeni bir ev bulmak üzere oradan ayrılıyor.

Senaryosal açıdan en rahatsız edici durum, Skrullar gibi istediği kişinin kılığına hatta kimliğine bürünebilme yeteneği olan bir ırkın nasıl bir anda soylarının tükenme noktasına geldiği sorunu. Filmin ilk yarısında tamamen istilacı, güvenilmez gözüken Skrullar’ın bir anda güvenilir hale gelmesi de anlaşılabilir değil. Hele de küçük çocukları rehin almaktan çekinmeyen ve istedikleri kişinin kılığına bürünüp her fırsatta karşıdakini aldatabilen bu sinsi karakterlere güvenen kahramanlarımız akıl alır gibi değiller. Durum, öykünün temelini oluşturan çizgi roman köklerine de büyük bir saygısızlık yapıyor.

1962 yılında 2. Fantastic Four sayısında ortaya çıktıklarından beri Skrullar hemen her zaman Dünya için bir tehdit olmuştu. Yani yaklaşık 57 senedir. Hatta günümüze yakın bir tarih olan 2008-2009 yıllarındaki Secret Invasion çizgi roman serisinde de Dünya’ya savaş açan Skrullar’ı görmüştük. Yetmezmiş gibi Skrullar, pek çok süper kahramanın da kimliğine bürünmüşlerdi. İnsanların paranoyak duygularını harekete geçiren bu seride, kılık değiştirmiş Skrull ajanlarının beyinleri de yıkanmıştı. Böylece bu Skrull ajanlarının kendileri bile Skrull olduklarını bilemiyor, olası sorgulamalarda ve soruşturmalarda aklanma oranları yükseliyordu. Ancak doğru zaman geldiğinde bu ajanların anıları aktif hale geliyordu. 60 yıla yakın olan bu çizgi roman kökeni nasıl çöpe atılabiliyor anlamak mümkün değil. Durumu şöyle özetleyebiliriz: Mesela yeni bir Batman filmi çekiliyor, Batman, Robin ve Kedi Kız filmin ilk yarısında Joker ile çarpışıyor. İkinci yarıda ise Joker’in işlediği tüm suçlara rağmen aslında iyi biri olduğunu öğrenen Batman, Joker ile birlik olup Robin ve Kedi Kız’a karşı savaşıyor. İşte neredeyse bu denli absürt bir durumla karşı karşıyayız.

Skrullar’ın filmdeki durumu doğa kurallarına bile aykırı: Gizlenme, kılık değiştirme yetenekleri olan canlılar her zaman doğada avantaj sağlar: Bukalemunlar gibi. Ama filmde doğası gereği yırtıcı ve avcı olan timsahların bir anda vejetaryen olmaları gibi saçma bir durum var. Skrullar en kötü durumda, isteseler birçok gezegende kılık değiştirip yıllarca yaşayabileceklerken soylarının tükenme noktasına gelmesi inanılacak gibi değil. Daha geleli bir gün olmamışken yeni geldikleri Dünya gezegeninin en önemli özel ajan birliğinin liderinin yerine geçebildikleri düşünülürse, bir ay kalsalar gezegendeki tüm büyük devletlerin liderlerinin yerine geçebilirler. Hele de Skrullar’ı belirleyebilecek bir teknolojinin filmde olmadığı düşünülürse bu gayet olasıdır. Zira DNA yapısına kadar kendilerini dönüştürebiliyorlar. Aslında böyle bir teknoloji çizgi roman serisinde bir tek Reed Richards’da, yani Fantastic Four’un liderinde var. Ama o karaktere de her nasılsa bir türlü Marvel filmlerinde yer verilmiyor. Hele de lisansının artık Disney ve Marvel’de olmasına rağmen.

Filmde çizgi roman hayranları açısından 2 büyük hayal kırıklığı daha var: Super-Skrull dediğimiz süper güçlü Skrulların hiç gözükmemesi gibi. Bunlar çizgi romanlarda insan süperkahramanlar gibi süper güçleri olan Skrull savaşçılarıdır. Hatta güçlerinin kökeni mutantlar (X-Men karakterleri) ile benzerlik taşımaktadır. En büyük hayal kırıklığı ise orijinal Captain Marvel’in, yani Mar-Vell’in filmde hiçbir süper gücünün olmaması ve cinsiyetinin değiştirilmesi. Bu karakter çizgi roman serilerinde çok önemlidir, kendisi Thanos’u bile yenebilmiş çok güçlü bir Kree savaşçısıdır. Kreeler Dünya’yı fethetmek isterken kendisi Dünyalılar ile saf tutmuş, bu yüzden ne kadar güçlü bir savaşçı olursa olsun (ki Kreeler güce çok önem verir) Kreeler tarafından kendisi için ölüm fermanı bile çıkarılmıştır. Evrenin koruyucusu unvanı vardır. Gerçekten böylesi bir karakteri harcamak çok yersiz ve mantıksız olmuş.

Bunların dışında, filmde senaryosal açıdan rahatsız eden daha pek çok öğe var. Bunlardan en önemli olanı Carol Danvers’ın süper güçlerinin tam potansiyeline çıkmışken bir anda potansiyelinin altına inmesi ve yine biraz zorlandığı bir noktada bu potansiyeline tekrar çıkması. Filmde gereksiz yere Hulkvari bir durum olmuş. Yani bir anda tam potansiyeline çıkıp tüm rakiplerini yense ve film bir on dakika kadar kısalsa bir sorun olmaz, aksine mantıklı bir geçiş olurdu: Ama bu tarz büyük Holywood yapımları, aksiyon-patlatma sahnelerini nasıl olursa olsun bir şekilde uzatma ihtiyacından bir türlü vazgeçmiyor. Filmde ana karakterlerden olmasına rağmen hiç bahsetmediğimiz Jude Law’ın oynadığı Yon-Rogg var bir de. Bahsetmeme sebebimiz, filmde olmasa da olabilecek bir karakter niteliği taşıması. Sırf aksiyonu ve dramı attırmak için konulmuş gibi..

Captain Marvel, senaryosal açıdan her ne kadar sınıfta kalmış olsa da Marvel Sinematik Evreni takipçilerinin gitmek için sebepler bulabileceği bir yapım. Nick Fury’nin gençliğini görüp tek gözünü nasıl kaybettiğini öğrenebilir; ilk Avengers filminde ölen Ajan Coulson’u yeniden görme şansına ulaşabilirsiniz. Avengers filmlerini izleyip beğendiyseniz, bu film özellikle final sahneleri için bile gitmek isteyebileceğiniz bir yapım: Hem Avengers’ın kökeniyle hem de son Avengers filmiyle alakalı önemli bilgilendirmeler mevcut…

Yazar: Gökhan Cılam

Galaktik dominasyon hedefinde emin adımlarla ilerleyen bir yazar, uzay ve zaman çizgisinin ötesine çıkmaya çalışan maceraperest bir yönetmen, kara deliğin derinliklerinde senfoni yazan tutkulu bir müzisyen...

İlginizi Çekebilir

J. Michael Straczynski

J. Michael Straczynski’den 5 Bilimkurgu Çizgi Romanı

J. Michael Straczynski, bilimkurgu camiasında Babylon 5 dizisinin yaratıcısı olarak bilinse de aynı zamanda Amerikan …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et