Üç yıl önce tanıttığımız Valiant Evreni’nin sinemaya uyarlanması epeydir konuşuluyordu. Bu konudaki incelememize buradan ulaşabilirsiniz. Muhtemel rota, çizgi romanlarda olduğu gibi Bloodshot, Harbinger ve ikisinin crossoverı olan Harbinger Wars’tı. Bu projeden vaz geçilmiş olabilir çünkü ilk film olan Bloodshot’ta evren açısından önemli karakter ve organizasyonlar ya yok edilip öldürüldü ya da bahsi bile geçmedi. Örneğin Bloodshot’ın görevi psiot avlamakken filmde psiot kelimesi kullanılmıyor bile. Kahramanımız bunun yerine eski Rising Spirit çalışanlarını öldürüyor. Benzer şekilde Rising Spirit de hükümete bağlı bir projeyken bağımsız bir şirkete dönüştürülmüş. Toyo Harada ve Harada Vakfı’nın ise adı geçmiyor.
Bloodshot’ın BvS gibi filmlerin hatasına düşüp wordbuilding adına hikayeyi çöpe atmaması güzel olsa da aynı Valiant evrenine yapılan gibi Bloodshot’ın kendi hikayesi de oldukça basitleştirilmiş. Büyük oranda modern serinin ilk cildinden uyarlanan filmde hikayenin temel iskeleti ve önemli twistler başarıyla korunsa da çok yavan bir şekilde işlenmiş. Film olması gerektiği gibi doksanlar klişeleriyle başlıyor. Bloodshot aslında klasik bir doksanlar antikahramanı olduğu için modern seri de bu klişelerle oynuyordu. Sonrasında çizgi romandaki twisti görüyoruz ama işlenişte ciddi sıkıntılar var. Oyunculuklar ve diyaloglar rahatsız ediyor. Doksanlar kötü aksiyon filmi estetiğinden film boyunca sıyrılamıyoruz. Başlarda karanlık bir tünel ve patlamış bir un kamyonu içeren mükemmel bir aksiyon sekansı var ama bu kadar. Bu başarılı sahneyi çeken insanlar final fightı nasıl bu kadar düz ve sıkıcı çekmiş diye sormaktan kendinizi alamıyorsunuz.
Film kötü değil, tam aksine oldukça eğlenceli ve ortalama bir süper kahraman filmine göre daha derin. Yine de bir olmamışlık film boyunca peşimizi bırakmıyor. Sanki pek çok oyuncu rolüne oturmamış ve çoğu diyaloğu canı sıkılmış birileri yazmış gibi. Ayrıca bir hikaye elemanı olan Psycho Killer hariç akılda kalıcı tek bir müzik bile yok. Sıkıcı yaz günlerinde olsak vakit geçirmek için izlenebilirdi ama karantina günlerinde evinizden çıkmanıza değecek bir film değil. Bunun yerine bir milyonuncu defa Zor Ölüm izleyebilirsiniz. Şimdilik Valiant evrenini sinemadan değil çizgi romandan takip etmenizi tavsiye ediyoruz.
Peki buradan sonra nereye gider? Bloodshot hiçbir anlamda pek başarılı olmasa da düşük bütçeli bir Harbinger filmi yapmayı deneyebilirler. Senaristler düzgün çalışır ve samimi bir film yapılabilirse Valiant evreninin önü açık olur. Stranger Things, It gibi serileri sevmemizi sağlayan arkadaşlık teması Harbinger (buradan) serisinde başarıyla işleniyor çünkü. Ama Bloodshot filminin hikayesiyle Harbinger Wars’ı çöpe atmış oldular. Artık bir Harbinger Wars filmi gelse bile hikayesi epey değiştirileceği için en iyi süper kahraman crossover eventlerinden biri olan kaynak materyaline (buradan) yetişemeyecektir.
Şimdi kaynak materyali bir kenara bırakıp film ne anlatıyor diye bakalım. Yazının bundan sonrası epeyce sürprizbozan içerecek. Film, Ray Garrison’ın programlanmış geçmişini ve ölümünü görmemizle açılıyor. Sonradan bu aşırı klişe sahnelerin bir bilgisayar programcısının öylesine yazdığı bir hikaye olduğunu öğreneceğiz. Ray Rising Spirit tarafından diriltiliyor, kendisine güçleri açıklanıp kimsesi olmadığı söyleniyor. Bu sırada hafızası yerine gelmeye başlıyor ve karısıyla kendisini öldüren adamı bulup intikamını alıyor. Burada problem şu ki twistin etkisini yükseltmek için Rising Spirit’tekilerin numara yaptığı sahneler fazlasıyla gerçekçi çekilmiş. Örneğin Dr. Harting, Bloodshot’ın kendisini görüp duymadığı anlarda bile onu durdurmak istiyor gibi davranıyor. Gerçekten plan için böyle bir metot oyunculuğuna gerek var mı? Harting’in Bloodshot’ı değil seyirciyi kandırmaya çalıştığını anlamamızla film gerçekçiliğini kaybediyor ve kopmaya başlıyoruz. Aynı şey Jimmy Dalton’ın şeytani planı Ray’a açıklayıp onun hafızasını sildiği sahnede de var. Bu döngü her gün tekrarlanıyor ve Jimmy kendini tatmin etmek için her gün planı mı açıklıyor? Peki ama neden? Cevap basit, tembel yazarlık. Filmin en çok darbe aldığı yer tembel yazarlık. Bloodshot filminin klişelerl oynaması gerekiyordu, bunu yerine senaristler yeni fikirler aramamak için klişelere başvurmuş.
Bloodshot’ın döngüsünün son gününde işler istendiği gibi gitmiyor ve Wilfred Wigans isimli yazılımcı Ray’in hafızasını geri getirmeyi başarıyor. Wigans filmdeki en eğlenceli karakter. Yazılımcıların mücadelesini izlemek rastgele birbirine vuran yarı robot askerleri izlemekten çok daha keyifli. Bir de esas kızımız K.T. (veya Katie) var ama onun da Bloodshot’ın love interesti olmaktan başka pek bir olayı yok. Uzun süre mecburiyetten Rising Spirit’in komplosuna dahil olmuş ama en sonunda Ray’i kurtarmaya karar vermiş.
Kötü adamımız Dr. Harting’in motivasyonu… Yok? Hırslı, para kazanmak istiyor, saygı görmek istiyor ve adam öldür(t)üyor. Marvel genelde süper kahramanları iyi işleyip kötü adamları pek önemsemez. Bu pek iyi bir formül olmasa da keyifli işler ortaya koyulabilir. DC tam tersini yapar ki bu daha iyi bir formüldür. Çünkü iyi adamlar klişedir ve doğal olarak iyilik yaparlar. Kompleks bir psikolojiye sahip olması gereken taraf kötülerdir. Ve genelde kötüler daha eğlenceli ve akılda kalıcıdır. Bloodshot ise iki tarafı da işlemeyi başaramamış. Bloodshot gibi geçmişi bile olmayan bir karakterin karşısına başarılı antagonistler verilmeliydi. Harbinger hem kahramanlar hem de kötü adamlar açısından çok başarılı bir çizgi roman olduğu için onun uyarlamasından daha keyifli bir film bekleyebiliriz. Toyo Harada gerçekten çok başarılı bir kötü karakter.
Sonuç olarak tekrar edelim ki Bloodshot kötü bir film değil ama karantina günlerinde evinizi terk etmenize değmez. Bunun yerine oturup Bloodshot serisini okuyabilirsiniz…