2008 yılında çizgi roman devi Marvel, kendi film stüdyosu ile ilk filmini çektiğinde aslında çizgi roman uyarlaması filmler sektörde can çekişiyordu. 2006 yılında Fox’un X-Men 3’ü, 2007 yılında da Sony’nin Spider-man 3’ü vasatın altında kalmıştı ve film şirketleri artık bu serilere devam etme konusunda iştahlarını kaybetmişti. 2006 yılında ise yaklaşık 20 yıl sonra çekilen Superman de, Kevin Spacey’in performansı dışında eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuştu. Hakeza Fantastik 4’lü filmleri de hiç mi hiç tutmamıştı. Piyasada tek iş yapabilecek potansiyelde olan çizgi roman serisi Batman’di ve o da karanlık tonu yüzünden genel izleyici kitlesine hitap edemiyordu. Çizgi roman filmleri devri bitme noktasındaydı. Ama Marvel stüdyo olarak ilk filmi Iron Man’i çektiğinde bu tamamen değişti.
Bunu neden mi anlatıyoruz? Çünkü bu filmden sonra çizgi roman filmleri yeniden popüler oldu, Disney, Marvel’i satın aldı ve Marvel Sinematik Evreni gelişerek büyüdü. Iron Man’i Incredible Hulk, Thor, Captain America filmleri takip etti ve sonunda bu süper kahramanların buluştuğu ilk Avengers filmi 2012’de karşımıza çıktı. Disney ve Marvel evreni bu filmden sonra daha da büyüdü ve şimdiki halini aldı. İşte 11 yıldır süren bu serüven 4. Avengers filmi Avengers: Endgame ile sona eriyor. Aslında film Infinity War Part II olarak tanıtılmıştı ama sonradan isim değişikliği kararı alındı. Yine de bu, 3. Avengers filmi Infinity War’ın devamı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hatta film, direkt 3. filmin kaldığı yerden devam ediyor.
Filmimizin spoilersiz öyküsü kısaca şöyle: Kahramanlarımız Thanos’a karşı kaybetmiş, Thanos da Sonsuzluk Taşları ile evrenimizdeki canlı nüfusun yarısını yok etmiştir. Hayatta kalan kahramanlarımız yeniden bir araya gelir ve Thanos’un yerini bularak yapılanları tersine çevirmeyi hedefler. Thanos’un ıssız bir gezegende olduğunu tespit eden kahramanlarımız son bir umutla tekrar karşısına çıkar, ama kahramanlarımızı kötü bir sürpriz beklemektedir: Thanos yapılanlar kalıcı olsun diye Sonsuzluk Taşları’nı yok etmiştir… Böylece aradan 5 yıl geçer ve dünyada kimse bir daha hayatına eskiden olduğu gibi devam edemez. Tüm umutlar tükenmişken Quantum evreninden kurtulan Ant-Man (Scott Pym), Avengers’tan geri kalanlara ulaşır ve onlara evreni eski haline getirebilmek için bir şansları daha olabileceğini söyler.
Marvel, son Avengers filmi ile 11 yıl boyunca Marvel Sinematik Evreni’ni takip eden sinemaseverlere tatmin edici bir son vaat ediyor. Son desek de bakmayın siz. Disney başka Avengers filmleri çekmeyi sürdürecektir. Zaten Spider-man’in ve Doktor Strange’in devam filmlerinin geleceği biliniyor. Biten şeyse 11 yıl boyunca adım adım geldiğimiz Thanos ile yapılan savaş. Endgame, 2012’den beri pek çok kez sinemaseverlerin karşısına çıkan orijinal Avengers kadrolu filmlerin sonuncusu. Bu zaten film vizyona girmeden de biliniyordu. Zira başta Kaptan Amerika’yı canlandıran Chris Evans olmak üzere sözleşmesi biten pek çok oyuncu geri dönmeyeceğini açıklamıştı. Ama film, izleyicilere sürpriz yaparak sözleşmesi yenilenmeyeceği söylenen oyuncuların hepsini öldürmek yerine onları farklı şekilde kadrodan çıkarmayı başarmış. Böylece Marvel, ölen karakterler konusunda da şaşırtıcılığını ustaca korumuş.
Bütün olarak bakıldığında tatmin edici olsa da, filmin ilk yarısının temposu son derece yavaş, hatta yer yer sıkıcı. İkinci yarıdaysa film temposunu arttırarak bize görsel efektleriyle, oyunculuklarıyla güzel bir final vermeyi başarıyor. Öyle ki, üç saatlik film ilk yarıda bir türlü bitmeyecek gibi gelirken ikinci yarıda “üç saat oldu mu?” diyebiliyorsunuz. Özellikle ilk Avengers filminde gerçekleşen bazı olayların bu filme bağlantısı çok güzel yapılmış. Yine 2. Avengers filmiyle de karakter gelişimi açısından bir bağlantı kurulmuş. Tüm bu iyi özelliklerine karşın film, öyküsel olarak bazı sorunlar da barındırmıyor değil. Bunlardan en önemlisi, bir mühendis olan Tony Stark’ın evrenin en büyük fizik problemlerinden birini bir gecede çözebilmesi. Bir diğeri de filmde fizik kurallarına aykırı paradoksal pek çok etmen yaşanması ve bunların niye bu şekilde olduğunun sağlıklı bir biçimde izleyiciye aktarılamaması. Ve bu sorun, filmin bütününe etki ettiği için gözardı edilemeyecek önemde. Bu konuya yazının sonundaki spoilerli kısımda tekrar değineceğiz.
Film, izleyiciyi şaşırtmak için olay örgüsünden pek çok fedakarlıkta bulunmuş: Hulk, Thor gibi karakterler içine sokulduğu psikolojik durumlar yüzünden çok ön plana çıkamayıp, Kaptan Amerika ve Iron Man karakterleri filmde daha önem teşkil eden bir yere gelmiş. Yakın zaman önce çekilen ve bu filmde büyük etkisi olacağını düşündüğümüz Kaptan Marvel karakterinin ise filmde pek de önemli bir konumda olmaması düşündürücü. İnsanda ister istemez, Kaptan Marvel filminin Endgame’i bekleyen kitleye kakalandığı intibası uyanıyor. Son iki Avengers filmi, bilindiği üzere Marvel’in 1991’de çıkardığı 6 serilik Infinity Gauntlet mini çizgi roman serisini baz almakta. Her ne kadar sinema dünyasındaki en kalabalık kadrolardan birine sahip olsa da, çizgi romanda filme oranla çok daha fazla süper kahraman olduğunu söylemeliyiz. Ve şu da bir gerçek ki, çizgi roman serisi bu karakterlerin stratejik kullanımında daha başarılı. Ve yine çizgi romanın doğru yaptığı bir başka şey, kötü olarak nitelendirilen Dr. Doom, Galaktus gibi karakterlerin Thanos karşısında ortak düşmana karşı süper kahramanlarla beraber olması. Tüm bunlara rağmen çizgi romanda dünya kahramanları Thanos’a karşı o kadar güçsüz kalıyor ki sadece kısa bir oyalamaya yarıyor. Sonrasındaysa evrenin çok daha güçlü süper güçleri savaşa dahil oluyor. Ve tüm bunları organize edense nedendir bilinmez kendisine hiçbir filmde yer bulamamış olan Adam Warlock. Bu önemli karakterin eksikliği, filmi klişe olay örgüsü ve yine klişe bir finale itmiş.
Uyarı: Filmle ilgili son eleştirimiz az da olsa spoiler içeriyor. Şayet izlemeyi düşünüyorsanız okumamanızda fayda olabilir.
Filmde, Quantum evreni üzerinden zaman yolculuğu keşfediliyor. Bunu keşfedenin yukarıda da üstü kapalı bahsettiğim gibi mühendis Tony Stark olması başlı başına gerçek dışı bir durum. Hadi süper deha biri olduğu için bunu es geçsek bile filmde çok daha başka problemler var. İzleyiciye “Quantum Tüneli ile Zaman Yolculuğu” dendikten sonra hiçbir bilimsel açıklama getirilmiyor ve defalarca zaman yolculuğu yapılıyor. Zaten böylesi uzun bir seri için zaman yolculuğu çok ucuz bir kaçış yolu olmuş. Birçok zaman yolculuğu filmi gibi bu filmde de benzer sorunlar var. Kendi zaman çizgilerini korumak için sonsuzluk taşlarını tek tek geçmişteki belli lokasyonlardan almaya çalışan kahramanlarımız büyük bir hata yapıyor: Geçmişteki Thanos bu planı öğreniyor ve kahramanlarımızın peşinden geleceğe gidiyor. Ve geçmişten geleceğe gelen Thanos, bu zamanda ölüyor. Mantıken öldüğü ve bir daha geri dönmediği için de aslında bir önceki film Avengers: Infinity War hiç yaşanmamış olmalı. Ama görüyoruz ki filmin olay örgüsü bozulmasın diye zaman çizgisi de yazarlar tarafından korunmuş.
Filmin sonlarında Kaptan Amerika, zaman çizgisi bozulmasın diye sonsuzluk taşlarını tekrar eski zamanlarına götürmek için yola çıkıyor. Ama bir daha geri gelmiyor ve geçmişten günümüze kadar hiç kavuşamadığı eski sevgilisiyle yaşamayı tercih ederek aslında zaman çizgisinin tamamıyla oynuyor. Hiçbir paralel evren teorisinin filmdeki stabil zaman çizgisini doğrulamaya yetemeyeceği kadar çok zaman yolculuğu yaşanıyor. Zaten yazarlar da bunun farkında olacak ki, yolculuklarla ilgili hemen hemen hiçbir bilimsel bilgi vermeyerek bu konuyu tamamen es geçiyor. Son olarak Kaptan Marvel filminde de gördüğümüz kısa, reklam tadında olan ve filme hiçbir katkısı bulunmayan feministik sahneler çok zorlama duruyor. Gelecekteki Marvel filmlerine öyküye katkısı olmayan sahte feministik sahneler eklenmesi yerine kadın süper kahramanlara senaryolarda daha fazla ve etkili yer verilmesini umut ediyoruz.
Tüm bunlara rağmen Avengers: Endgame, özellikle Marvel Sinematik Evreni’ni uzun yıllar takip etmiş izleyicilere güzel bir son vermeyi başarıyor. Yer yer hüzünlenebileceğiniz, yer yer heyecanlanabileceğiniz, yer yer kafanızı karıştırabilecek nitelikte bir film…