megapolis

Bir Coppola Bilimkurgusu: Megalopolis

Francis Ford Coppola’nın uzun zamandır beklenen bilimkurgu filmi Megalopolis sonunda vizyona girdi. Sinema tarihinin en önemli ve en büyük yönetmenlerinden olan 5 Oscar’lı Coppola, bu proje üzerinde neredeyse 50 yıldır çalışıyordu. Ancak araya giren başka projeler, öyküyü genişletmesi ve sinemada değişen zevkleri de göz önünde bulundurarak yaptığı değişiklikler, üzerinde çalışmaya 1977’de başladığı filmi 2024’te tamamlamasına yol açtı.

Coppola’nın “büyük tutku projesi” olarak nitelendirdiği yapım, modern Amerika’da geçen ve New York şehrini yeniden inşa etmeyi amaçlayan bir mimarın hikâyesini anlatıyor. Coppola, Megalopolis fikrini ilk olarak 1977 yılında geliştirdi. Tarihçi Sallust’tan ilham alarak, gelecekteki Amerika ile Roma’nın düşüşü arasında bağlantılar kuran bir film yapmayı amaçladı. 1983 yılında senaryo için notlar toplamaya başladı ve 1989 yılında Roma’da çekim hazırlıkları yaptı. Ancak, diğer projelere öncelik vermek zorunda kaldığı için bu proje ertelendi. 2001 yılında proje yeniden canlandırıldı ve New York’ta ünlü oyuncularla masa başı okumaları yapıldı. Ne var ki 11 Eylül saldırılarının ardından film tekrar rafa kaldırıldı. Coppola, sonunda stüdyo sisteminde çalışmaktan yıldı ve projenin gerçekleşmesi durumunda kendi finansmanını sağlayacağını açıkladı.

Filmde Adam Driver, Giancarlo Esposito, Nathalie Emmanuel, Aubrey Plaza, Shia LaBeouf, Jon Voight, Laurence Fishburne, Talia Shire, Jason Schwartzman, Kathryn Hunter, Grace VanderWaal, Chloe Fineman, James Remar, D.B. Sweeney ve Dustin Hoffman gibi ünlü isimler yer alıyor. Sinemanın güncel yıldızlarıyla eski yıldızlar bir araya geliyor. Çekimler, Kasım 2022’den Mart 2023’e kadar Georgia eyaletinde gerçekleştirildi.

Film, Cesar Catilina (Adam Driver) adlı vizyoner bir mimarın yıkıcı bir felaketin ardından New York şehrini bir ütopya olarak yeniden inşa etme çabalarını konu alıyor. Catilina, yolsuzlukla mücadele eden Belediye Başkanı Franklyn Cicero (Giancarlo Esposito) ile çatışıyor. M.Ö. 63 yılında gerçekleşen Catilina komplosuna atıfta bulunuluyor ve Roma’nın düşüşü ile Amerika’nın geleceği arasında paralellikler kuruluyor. Megalopolis, Amerika Birleşik Devletleri’ni Roma İmparatorluğu’na benzeten güçlü simgesel bir dil kullanıyor. Bu benzetme, filmin ana temalarından biri olarak öne çıkıyor ve izleyicilere tarihsel ve toplumsal bağlamda derinlemesine düşünme fırsatı sunuyor.

Roma İmparatorluğu, büyük bir güç olarak yükseldi ve sonunda iç çatışmalar, yolsuzluk ve dış tehditler nedeniyle çöktü. Coppola, ABD’nin de benzer bir yol izleyebileceği fikrini işliyor. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünde yolsuzluk ve güç mücadelesi önemli bir rol oynadı. Megalopolis‘te de benzer temalar ele alınıyor. Belediye Başkanı Franklyn Cicero’nun yolsuzlukla mücadelesi ve Cesar Catilina’nın ütopya hayalleri, modern toplumun karşılaştığı etik ve politik sorunları yansıtıyor. Roma, büyük ve görkemli yapılarıyla tanınırdı. Megalopolis‘te de mimari ve şehir planlaması, filmin ana temalarından biri olarak öne çıkıyor. Cesar Catilina’nın New York’u yeniden inşa etme çabaları, Roma’nın görkemli yapıları ve şehir planlamasıyla paralellikler sergiliyor ve izleyenleri modern Amerika’nın geleceği üzerine düşünmeye teşvik ediyor.

Bu tarihsel referans, izleyicilere modern toplumun sorunlarını tarihsel bir bağlamda değerlendirme fırsatı sunuyor. Coppola, Roma’nın düşüşünü modern toplumun geleceği için bir uyarı olarak kullanıyor. Roma İmparatorluğu’nun görkemi ve çöküşü, ütopya ve distopya temalarıyla ilişkilendiriliyor. Megalopolis, modern Amerika’nın ütopya hayalleri ve distopik gerçeklikleri arasında bir denge kurarak izleyicilere derinlemesine bir anlatım sunuyor. Örneğin filmdeki karakterlerin adları, aslında eski Roma İmparatorlarıyla, senatör ya da konsülleriyle ilişkili.

Coppola, Megalopolis ile aynı zamanda izleyicilere tarihsel ve toplumsal bağlamda derinlemesine düşünme fırsatı sunuyor. ABD’yi Roma İmparatorluğu’na benzeterek, modern toplumun karşılaştığı sorunları ve gelecekteki olasılıkları gözler önüne seriyor. Bu benzetme, filmin simgesel dilini zenginleştiriyor ve izleyicilere derinlemesine bir sinema deneyimi sunuyor. Coppola, her zaman görsel anlatımın gücüne inanmış bir yönetmen. Megalopolis’te de bu yaklaşımını sürdürüyor. Filmde kullanılan görsel imgeler, izleyicilere sadece hikâyeyi anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda duygusal ve düşünsel bir deneyim sunuyor. Örneğin, yıkılmış binaların ve yeniden inşa edilen şehir manzaralarının kullanımı, hem yıkım hem de yeniden doğuş temalarını vurguluyor.

Yönetmen, renk ve ışık kullanımında da usta. Megalopolis‘te de bu unsurları, karakterlerin duygusal durumlarını ve hikâyenin tonunu yansıtmak için kullanıyor. Parlak ve canlı renkler, ütopya hayallerini temsil ederken karanlık ve gölgeli sahneler, yolsuzluk ve çatışmaları simgeliyor. Cesar Catilina’nın New York’u yeniden inşa etme çabaları, yalnızca fiziksel bir yeniden yapılanma değil, aynı zamanda toplumsal ve etik bir dönüşümü betimliyor. Şehir planlaması ve mimari unsurlar, filmin ana temalarını ve karakterlerin içsel çatışmalarını yansıtmak için kullanılıyor. Filmde doğa ve teknoloji arasındaki çatışma, insanlığın geleceği ve teknolojinin rolü üzerine derinlemesine düşünceler sunuyor. Bu simgesel çatışma, izleyicilere teknolojinin hem kurtarıcı hem de yıkıcı olabileceği mesajını veriyor. Öte yandan Megalopolis, sınırlı gösterim stratejisiyle dikkat çekiyor. Bu, yönetmenin bilinçli bir tercihi olarak öne çıkıyor.

Francis Ford Coppola gibi bir yönetmenin bilimkurgu türünde film çekmesi, sinema dünyası açısından da büyük bir olay. Coppola, The Godfather ve Apocalypse Now gibi klasiklerle tanınan, sinema tarihine damga vurmuş bir isim. Onun bilimkurgu türüne adım atması, tür sineması için de çok önemli. Zira Coppola, her zaman yenilikçi ve vizyoner bir yönetmen olarak bilinip sevildi. Bu türdeki bir projeye yönelmesi, sinemaya getireceği yeni bakış açılarını ve teknolojik atılımları da merak etmemizi sağlıyor. Zaten filmleri genellikle derin temalar ve karmaşık karakterlerle dolu. Bilimkurgu da toplumsal, felsefi ve etik konuları keşfetmek için geniş bir alan sunuyor.

Coppola, Megalopolis projesine yıllarını ve tutkusunu adadı. Bu nedenle, filmin nasıl sunulacağı konusunda da titiz davrandı. Film, Coppola’nın sinemaya olan bağlılığını ve titizliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Sonuç olarak Megalopolis, yalnızca bir bilimkurgu filmi olmanın ötesinde, Coppola’nın sanatsal vizyonunu ve sinemaya sunduğu katkılarını yansıtan önemli bir eser…

Yazar: Halil Alpaslan Hamevioğlu

1980 Polatlı doğumluyum. 80'ler ve 90'lar kuşağında yetişmiş bir bireyim. O devrin her bireyi gibi ben de bilimkurguyu video kasetlerden tanıdım. Sonra özel kanallar geldi. Hayal dünyam iyice genişledi. Eh, gerçek yaşamda da dünyanın içinden geçtiği dönüşümü gördüm. Sovyetler'in bitişini, Berlin Duvarı'nın yıkılışını, popüler kültürün tüm dünyayı etkisi altına alışını... Bir gün okulum bitti ve hem gördüklerimi hem de yaşadıklarımı yeni nesillere aktarayım dedim. Öğretim görevlisi oldum. Gazi Üniversitesi’nde başlayan, Başkent Üniversitesi’nde devam eden öğreticiliğimde ülke sınırlarını aştım ve kendimi Amsterdam Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde buldum. Oldum olası yazmayı sevmişimdir. Âşık olduğum bilimkurguyu ve yazma hobimi de burada birleştireyim dedim. Şimdiden iyi okumalar.

İlginizi Çekebilir

fantastik ve bilimkurgu

Bilimkurgu ile Fantastik Neden Farklı Türlerdir?

Bilimkurgu yıllar boyu birçok tartışmaya konu oldu. “Bilimkurgu kaçış edebiyatı mı?”dan tutun da Bilimkurgu Kulübü’nün …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin