“Adım Groot, adım Groot. Adım Groot!”
Guardians of the Galaxy 2014’te önce muhteşem bir filmle hayatımıza girdi. Bu filmden önce çizgi roman okurlarının büyük bir kısmının bile böyle bir ekipten haberi yoktu. Zaten ekip eski olsa da Guardians filmde gördüğümüz eğlenceli hâliyle o kadar da eski değil. Filmdeki ekibi ilk defa Micheal Bendis‘in yazdığı 2013 yılında başlayan ve 27 sayı süren Guardians of the Galaxy serisinde görüyoruz . Fantastik edebiyatın rock starı Neil Gaiman‘ın bu seri için bir bölüm yazdığını da eklemeliyim. 2015 yılında sonlanan seri daha yeni başlamışken bile çok beğenildi ve filmin çekilmesi için hazırlıklara başlandı.
Güzel bir hikâye, başarılı bir yönetmenin elinde, doğru oyuncularla muhteşem bir çıkış yakaladı ve hayatımıza girmeyi başardı. Filmin başarısı başka pek çok Holywood filmini etkiledi. DC, Suicide Squad ile “bilinmeyen bir ekibi eğlenceli bir hikâye ve sevilen müziklerle sunma” formülünü tekrarlamayı denedi (tabii ne kadar başarılı olduğu tartışılır). Valerian and the City of a Thousand Planets, fragmanları ile Galaksinin Koruyucularına benzer sahneler sunuyor. Yakın zamanda yayımlanan Thor: Ragnarok fragmanında ise bu etki açıklamaya gerek kalmayacak şekilde görülüyor. Bu arada ikinci film için beklentiler de son derece yükseldi. Şahsi görüşüm filmin beklentileri boşa çıkarmadığı yönünde. Elimizde en az ilk film kadar heyecanlı ve ilk filmden daha eğlenceli bir devam filmi var.
Filmde karakterlerin işlenişini ilk filmden bile başarılı buldum. Zaten eğlenceli ve orijinal karakterlerin ilişkileri, yaşadıkları ve geçmişleri son derece başarılı bir şekilde anlatılmış. Bunda en büyük etkinin kişiliği ilk filmde hissettirilse de tam olarak bu filmde anlaşılan Yondu olduğunu düşünüyorum. “Yanlış anlaşılmış iyi adam” tiplemelerinin genelinden farklı olarak iç dünyasının seyirciye son derece başarılı bir şekilde yansıtıldığını düşünüyorum. İlk filmde tek cümlesiyle hepimizin kalbinde yer edinmiş Groot‘un bebek versiyonu ise filme tat katan pek çok şeyden biri. Zaten film küçük şeyleri birleştirerek muhteşem karışımlar elde ediyor.
Bu filmde yönetmen James Gunn sadece Bendis’in serisine bağlı kalmıyor ve ekibin köklerine iniyor. Orijinal Guardians üyelerini de filmde görüyoruz. Ayrıca Mantis ve Ego gibi Marvel’ın eski kozmik hikâyelerinden karakterler de filmde. Gelecek filmde Kozmik Prens Adam Warlock‘u görecek olmamızın kesinleşmesi James Gunn’ın kozmik hikâyeleri daha da deşeceğini gösteriyor. Zaten Guardians serisinin başarısı üzerine Marvel Sinematik Evreni’nin dördüncü fazında çokça söz sahibi olacak olan Gunn, kendisine bırakılan bölümü tamamen kozmik hikâyeler üzerine kurabilir.
Guardians bunlara rağmen uzayda geçmesi sebebiyle Marvel evreninin çoğundan bağımsız bir hikâye anlatıyor. Bu da senaristin istediği gibi bir hikâye sunmasına kolaylık sağlamış. Senaristin anlattığı hikâyenin ilk filmle aynı aile temasını kullanması ise bir eksi olarak görülebilir. Tabii Star Lord‘un babasıyla olan ilişkisini merak etsek de Nebula ve Gamora‘nın hikâyesi aynı şeyi tekrar izlemiş etkisi yarattı.
Film pek çok Marvel filminin aksine gerçekten komik ancak bu durum ciddiyetini azaltmıyor. Dünyayı kurtarmaya çalışırken espri yapan kahramanlarımızın yerine, kendi türlerine uygun tepkileri olan komik kahramanlarımız var. Örneğin büyük bir savaş sırasında bant aranması gerçekten banta ihtiyaç duyulduğu için sırıtmıyor. Karakterlerimizin bu durumdan dolayı daha da strese girmesi mizah dozunu son derece arttırıyor. Ayrıca müzikler elbette harikaydı. Yönetmenin müzik seçiminin yanında müziklerin sahnelerle uyumunu sağlamada da son derece başarılı olduğunu aktarmalıyım. Ayrıca ilk filmde vurulduğumuz atmosfer de aynı derecede başarılı bir şekilde izleyiciye aktarılmış.
Sonuç olarak Galaksinin Koruyucuları 2‘nin negatif yönleri olsa da ilk filmin üstüne bir şeyler koyarak güzel bir hikâye anlattığını ve ortalamanın çok üstünde bir çizgi roman uyarlaması olduğunu söyleyebiliriz. Başka yazılarda görüşene kadar mutlu kalın.