Küçük Eleanor babasına sorar “Evrende yalnız mıyız?” Cevap kısa ve nettir: “Eğer yalnızsak bu çok büyük bir yer israfı olurdu.” 1996 yılında aramızdan ayrılan bilim insanı ve yazar Carl SAGAN‘ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, bilimkurgu yapımları arasından sağlam kurgusu, oturmuş karakterleriyle rahatça sıyrılıyor. Üç saate yakın uzunluğuna rağmen, özellikle yönetmenin duru anlatımı ve Jodie Foster‘ın her zaman alıştığımız rahat oyunu sayesinde hiç sıkılmadan izlenebilen bir film.
Konuyu kısaca özetlemek gerekirse; birinci bölüm küçük Eleanor Arrovvay’in (Jodie Foster) yıldızlara duyduğu yoğun ilgiyi ve yıllar sonra ünlü bir bilim insanı olmasına kadar geçen süreyi kapsamaktadır. İkinci bölüm ise, fazla masraflı olduğu için patronu (Tom Skerritt) tarafından hükümet projesinden çıkarılan Eleanor Arrovvay’in kendi başına sürdürdüğü araştırmalarıyla devam eder. Tabii burada devreye mali desteğiyle hafif kaçık dolar milyarderi S. R. Hadden (John Hurt) girer. Bu destekle çalışmalarını aralıksız sürdüren Eleanor, tam ümitlerin yok olmaya başladığı bir anda uzak yıldız ‘VEGA‘ dan bir radyo mesajı alır. Üçüncü bölümde, gelen radyo mesajının ardından bütün dünyanın ilgisi Eleanor’un üzerinde odaklanır. Gelen mesajı çözmek için Eleanor’un başkanlığında yüzlerce bilim insanı uğraş verir ve sonunda Eleanor, sürpriz bir yardım sayesinde matematik formüllerinden oluşan bu mesajın tek kişilik bir uzay aracının yapım şeması olduğunu açığa çıkarır. İşte o dakikadan sonra insanlık tarihinin en büyük yarışı başlar. Bu araçla gidecek astronot kim olacaktır?
Filmin yüzeysel konusu böyle, ancak bana göre anlatılmak istenen üç farklı tema var. Ana tema “evrende yalnız mıyız, değil miyiz?” sorusu üzerine kurulu gözükse de, filmde bilim dünyası ile inanç dünyasının fikir çatışması ve -hemen her filmde olduğu gibi- iki insanın karşılıklı duyguları yan tema olarak seyirci üzerinde yoğun biçimde kendini hissettiriyor. Bir bilimkurgu filmiyle karşı karşıya olduğumuz için doğal olarak akla ilk gelen “evrende yalnız mıyız, ya da yalnızsak Eleanor’un babasının dediği gibi büyük bir alan boşa mı harcandı?” sorusu oluyor. Tam kendinizi heyecanla bu düşünce üzerinde yoğunlaştırmışken aniden yönetmen sizi bilim ve inanç dünyaları arasındaki fikir çatışmaları içine itiyor. Bu kez Tanrı gerçekten var mı, yok mu ikilemi içine giriyorsunuz. Bir tarafta inançlarına körükörüne bağlı din adamları, öte yanda bu insanlarla karşı karşıya gelirse göreceği tepki yüzünden düşüncelerini açıklamakta zorlanan doktor Eleanor Arrovvay… Seyirci kendini bu konulara kaptırmışken, daha önce aralarında kısa süreli bir ilişki geçmiş olan ve yıllar sonra’karşılaşan hükümet danışmanı Palmer Joss (Matthem Mc Conaughey) ile doktor Arrovvay’in yeniden alevlenen aşkları ortaya çıkıyor. Bir tarafta gidecek olan astronotun seçilmesi için kurulan komisyonun üyesi Palmer, diğer tarafta bütün hayatı boyunca böyle bir anın düşüyle yaşayan astronot adayı Eleanor…
Bu üç tema arasında ilerleyen film, her dakikasında temposunu arttırıyor ve sonuna kadar merakla izleniyor. Bana göre bu üç tema da filmde eşit ağırlıkta kendini hissettiriyor. Ancak önemli olan, ayrı ayrı her izleyicinin kendi adına ne hissettiği. Yönetmen, son tema hariç diğerlerinin cevabını perdeye kesin olarak yansıtmamış ve işin bu kısmını seyirciye bırakmış. Aslına bakarsanız, Mesaj son derece basit anlatılmış bir film; amaç seyircinin kafasını fazla yormadan hoşça vakit geçirmesini sağlamak. Kendi adıma, Mesaj’ın zevkle izlenen doyurucu bir film olduğunu söyleyebilirim. Film hayli zengin bir kadroya sahip; Jodie Foster ve Matthevv Mc Conaughey’in dışında John Flurt, James VVoods, Tom Skerrit, Rob Lowe, Angela Basset, VVİlliam Fichtner ve David Morse oldukça başarılı. Efektler de oldukça doyurucu. Hayal kırıklığına uğradığım tek şey, çalışmalarını dikkatle izlediğim kompozitör Alan Silvestri‘nin müzikleri oldu. Önceki çalışmalarına kıyasla daha sönük bir tema bestelemiş. Kendisinden daha vurucu bir “score” beklerdim.
Kısaca Mesaj başarılı bir bilimkurgu; her ne kadar okumuş olduğum kitabına çok fazla sadık değilse de… Ancak şunu belirtmekte fayda var; yazılı anlatımla görsel anlatım daima birbirinden farklıdır. Eğer kitabı okuyup filmde düş kırıklığına uğrayanlar varsa, en azından bu tezi düşünüp öyle karar verirlerse daha çok keyif alacaklarına eminim. Mesaj her yaştan, her kesimden ve her düşünceden izleyiciye hitap edebilen, sadece bilimkurgu filmi olmayan bir bilimkurgu.
Yazan: Burak Fedakar
Hayatımın filmidir. Sinema(×2), vcd, dvd, divx, kitabını okudum. Çok etkileyicidir. En underrated filmlerden birisidir.