4/26: Alien Günü ve Hatırlattıkları

Twentieth Century Fox Film Şirketi‘nin bu yıl yapmış olduğu resmi duyuruyla, bundan sonraki her 26 Nisan Alien Günü olarak kabul edilecek. Olayın resmiyet kazanmış olması Alien evrenine hayran kitleler için mutluluk verici bir haber. Alien (1979) ve Aliens’ta (1986) hikaye, Lv-426 ismindeki uydu gezegende geçmekteydi. Gezegen, ilk filmde hikayenin bir kısmında yer alırken, ikinci filmin tamamında yer almıştı. 4/26 tarihi, bu gezegenin adından geliyor. Ridley Scott ve James Cameron, Alien filmleriyle hem sektörü hem de yönetmenlik anlamında çıtayı hayli yukarı taşıdılar. Alien’ın kendine özgü bir evren yaratmış olması, popüler kültür içinde önemli bir yer edinmesini sağladı. Yaratığın tasarımı, kadın kahramanı, orijinal silah tasarımları, karakterleri, gizemli gezegeni ve yaratığın ortaya çıkışındaki evreler eseri farklı kılan unsurlardı. Star Wars, Star Trek ile birlikte Alien, popüler kültürün önemli üç elementidir. Alien Günü’nün önemi hayranlar açısından yalnızca filmleri anmak değil, yeni heyecanlı bekleyişlerin de kapısını açmıştır. Bu özel günde kimi üreticiler filmle ilgili maketler, yayın evleri çizgi romanlar, yazılım sektörü oyunlar ve tekstil sektörü de giysiler çıkaracaktır.

Alien serisini farklı kılan bir diğer unsur, seçilen yönetmenlerin her birinin sektöre yön vermiş isimler olması. Ridley Scott, James Cameron, David Fincher ve Jean-Pierre Jeunet farklı tarzlara sahip isimler. Bu isimler kariyerlerinde birçok klasikleşmiş eser ortaya koydular. Fakat Fincher (Alien 3) ve Jeunet (Alien: Resurrection) diğer iki isim gibi seride stüdyo baskısı yüzünden yaratıcı anlamda başarılı olamadılar. Fox film şirketi, serinin başarısını devam ettirmek için 1992 yılında üçüncü filmi yaptı. Senarist olarak görevlendirilen Vincent Wards, üzerinde rahiplerin yaşadığı ahşaptan yapılmış bir gezegeni konu alan bir senaryo yazdı. Ellen Ripley’in kapsülü bu gezegene düşecek ve Ripley beraberinde getirdiği davetsiz misafire karşı rahiplerle birlikte savaşacaktı. Fox, senaryoyu beğenmeyip değişikliğe gitti. Ripley, yeni senaryoda 161 adındaki hapishane-gezegene düşecekti.

alien

Zamanında mahkum olarak getirilen azılı suçluları barındıran topluluk, dini bir kültürün kurulmasıyla zamanla kolonileşme yoluna gitmiştir. Suçlarından bu yeni dinleri sayesinde arınmışlardır. Serinin üçüncü filmini yönetmesi için, projenin başına, klip yönetmenliğinden gelen yirmili yaşlarının sonlarındaki David Fincher getirildi. Fincher, çekmiş olduğu kliplerle Fox’un ilgisini çekmişti. Fakat o zamanlar stüdyoyla baş etme konusunda tecrübesiz olan Fincher, gerçek yeteneğini bir sonraki eseri olan Seven (1995) ile gösterecekti. Alien 3 kötü eleştirileri hak etmeyen bir filmdi. Aliens gibi bir yapımdan sonra üçüncü film çok büyük beklentiler yaratmıştı. Fincher, ilk filmin tek yaratıklı formülünü takip ederek, sanatsal anlamda öne çıkan bir film ortaya çıkarmaya çalıştı. İlk iki film ortaya hiç çıkmamış olsaydı Alien 3, günümüzde kesinlikle bir modern klasik sayılacaktı. Mahkumların olduğu bir gezegen ve mahkumların arasına giren yabancı misafirin bir kadın olması sonucunda dengelerin altüst olması düşüncesi yaratıcıydı. Mahkumların kadına dokunamama nedenleri dinleriydi. Kadın beraberinde şeytanı (Alien) getirmişti. Alien, bu üçüncü filmde metafor olarak kullanılmıştı. Yaratığın tasarımına dikkat edilirse dudakları bir kadınınkine benzer. Alien, şeytanlaştırılan kadını temsil etmektedir.

Marc Caro ile birlikte kotardığı Delicatessen (1991) ve The City Of Lost Children (1995) filmleriyle fenomene dönüşen Jean-Pierre Jeunet’e, Fox şirketi tarafından Alien: Resurrection’un yönetmenliği teklif edilir. Hikayesinde, zamanı ve geçtiği yeri belirtilmeyen, adeta farklı bir dünyada geçiyor hissiyatı uyandıran ilk iki film, 90’lar sinemasının en başarılı eserlerindendir. Üçüncü filmde Ellen Ripley karakteri ebediyete ulaştığı için, onu tekrar diriltmek adına Joss Whedon tarafından zorlama diyebileceğimiz bir senaryo yazılır. Kuskusuz yetenekli bir isim olan Whedon’un, Alien senaryosunun başarısızlığının nedeni stüdyodur.

Üçüncü filmde Ripley ateş kazanına atlayarak intihar eder ve arkasında bıraktığı kan örnekleri, ileride klonlanması için saklanır. Seride adı geçen Weylan Yutani Şirketi, uzayda kolonileşme adına büyük projelere imza atan büyük bir şirkettir. Şirket bu yabancı uzaylı formunu biyolojik silah olarak kullanmak için ilk filmden bu yana mürettebatları feda etmekten çekinmemiştir. Kan örneğinden klonlanmış kişi, fiziki olarak Ellen Ripley olsa da karakter anlamında farklı bir kişidir. Şirketin onu klonlama maksadı, beraberinde yaratık embriyosuna ulaşmaktır. Belli ki hikayenin saçmalığının farkında olan Jeunet, ironik bir bakış açısıyla eseri kotarır. Dördüncü filmin kendini ciddiye almayan yapısı daha başlarda hissediliyor. Stüdyoyla gene yaratıcı anlamda problemler yaşadığının gizlemeyen yönetmen, alışıldık tarzını bu yapımda ortaya koyamamıştır.

Alien3_close

Stüdyo dördüncü filmle birlikte seriye ağır bir darbe vurmuştu. Alien hayranlarının asıl merak ettiği konu ilk filmde Lv-426 gezegeninde yabancı bir uygarlığa ait uzay gemisinde bulunan pilotun neden ve niçin orada bulunduğuydu. Fakat Fox bu soruların cevabını bu dördüncü filmle birlikte yok etmişti. Seri öyle bir noktada tıkanmıştı ki, yeni bir devam filminin yapılmasını mümkün değildi. Nihayetinde bilimkurgunun peygamberlerinden olan Ridley Scott, biraz da hayran baskılarına dayanamayarak, ilk filmin öncesini ve merak edilen soruları aydınlatma amacıyla Prometheus’u (2012) çekti. Alien’ı takip eden başarılı devam filmleri, hem hikâyenin geçmiş olduğu evreni genişletti hem de serinin hayranları bu evrene daha da sıkı sıkıya bağlandı. Usta yönetmen Ridley Scott’ın yaratıcı vizyonu ile şekillenen başyapıtı, geçmişin bilimkurgularına saygı duruşunda bulunurken, “türü” de bir adım ileriye taşımayı başardı.

Scott’ın  bu geniş vizyonu, filmini (Alien) halen güncel ve yeni kılmakta. Aynı şekilde Alien’ın ardından gerçekleştirdiği bir diğer başyapıtı olan Blade Runner’da (1982) yine türe getirmiş olduğu yenilikçi bakış açısı ile klasik oldu. Scott ardı ardına gerçekleştirdiği bu iki başyapıtı ile günümüz sinemasını değiştirmiş nadir isimlerden biridir. Maalesef efsanevi  “Alien” serisi, Alien vs. Predator (2004) ve Aliens vs. Predator:Requem (2007) gibi iki başarısız yapım yüzünden itibar yönünden tekrar tehlikeye girdi. Predator ve Xenomorph’u aynı yapımda buluşturmak hayli zorlama ve saçma durmaktaydı. Bu yetmezmiş gibi, bu iki yapımdaki hikâye Dünya’da geçiyor ve bu varlıkların daha önce ilk medeniyetleri ziyaret ettiği öngörüsünde bulunuluyordu. Bu bakış açısı ister istemez bizim esas hayranı olduğumuz “Alien” evrenine de zarar vermiş oldu. Neyse ki Ridley Scott, bu iki felaket yapımın hiç gerçekleşmemiş olduğunu varsayıp, yeni yapımında  ilk Alien’da karşılaştığımız  gizemli varlık Space Jockey‘in peşine düştü. Hayranlar için büyük bir gizem olan Space Jockey, yıllarca kafaları kurcalamıştı. İlk yapımda karşımıza çıkan gizemli uzay gemisinin kaptan koltuğundaki bu fosilleşmiş varlık, nedense serinin diğer filmlerinde yer almamıştı. Bu açıdan Prometheus, yıllardır cevabını aradığımız gizemin peşine düşmesi ile heyecan yarattı. Diğer heyecan yaratan tarafı ise Scott’ın otuz yıl aradan sonra bilimkurgu türüne tekrar geri dönüşüydü.

prometheus

Prometheus, Altın Palmiye ödüllü The Tree Of Life‘taki (Hayat Ağacı / 2011) gibi varoluşsal sularda yüzüp, “Bizi kim yarattı?” sorusu üzerine eğiliyor. Varoluş teması Ridley Scott’ın favori temalarından. Blade Runner ile varoluşa daha önce değinmişti. Blade Runner’da özgürlüklerinin peşinde olan androidler aynı zamanda kendi yaratıcılarına da ulaşma peşindeydiler. Scott, yaratıcılarımızın Space Jockey’ler olduğu temasından yola çıkıyor. Scott, bu yapımında Eric Van Daniken’in Tanrıların Arabaları kitabından yola çıktığını belirtti. Kitap, eski medeniyetlerin oluşmasında dünya dışı zeki varlıkların müdahalesi olduğu öngörüsünde bulunuyordu. Prometheus’ta, evrenin uzak bir köşesine gerçekleştirilen keşif yolculuğunun çıkış noktasını, eski medeniyetlerdeki yazıtlar oluşturuyor. Prometheus, adını Yunan mitolojisinden alıyor. Aynı zamanda uzay gemisinin de adı. Dünyada insanlığın öncesinde başlayan film, dünya dışından gelen insanımsı varlığın, bir sıvı içtikten sonra parçalanarak suya karışması ile başlar. Varlık sanki suda erir ve geriye sayısız DNA bırakır. Biz de bu sahnede, insanlığın temellerinin atıldığını anlarız. Daha sonrasında, 21. yüzyılın sonlarında iki bilim adamı, eski bir medeniyet üzerine yapmış oldukları keşfin bir yıldız haritasına işaret ettiğini anlarlar. Böylece yazıtların tarif ettiği uzak evrendeki bölgeye yapılacak yolculuğun temelini atılmış olur.

Yolculuğun sonunda, ilk filmde konu edilen gezegenin bir başka uydusu olan LV-223’e varılır. (Önceki yapım LV-426‘ta geçmekte idi.) Uyduya indikten ve araştırmaya koyulduktan sonra keşiflerinin  hiç de umdukları gibi olmadığını fark ederler. Yaratıcılarını uyandırmaları onların da sonu mu olacaktır? Prometheus, Alien’da yaşanan olayların öncesini anlatıyor. Fakat yaşanan olaylar açısından iki film arasında doğrudan bir bağlantı yok. Bahsettiğim gibi Scott, Alien evrenini daha da genişletmek istemiş. Yapım, Xenomorph barındırmadığından başka yaratıklarla karşılaşıyoruz. Yapımda öne çıkan oyuncular Noomi Rapace ve Michael Fassbender. Rapace, canlandırdığı Elizabeth Shaw karakteri ile yeni bir Ellen Ripley olmaya soyunmamış. İnançlı bir karakteri canlandıran Shaw, yaratıcılarımızın başka varlıklar olduğu bilgisine sahip olmasına rağmen inancından vazgeçmiyor. Michael Fassbender, canlandırdığı android David karakteri ile döktürmüş. Ekibin iki yıl süren  uyutulmuş halde olan yolculuğu sırasında David, ekipten ve gemiden sorumludur. Ekibin uyanacağı ana dek David, onların gördükleri rüyaları gözlemler, her gün aynı filmi izleyip kendisini filmin karakteri ile özdeşleştirir ve her tür konudaki doküman ile bilgi dağarcığını geliştirir. İki yıl süresince kendini geliştirmesi, varlığının değerinin farkına varmasını sağlar. Bir aydınlanma süreci yaşıyor diyebiliriz David için.

rİPLEY

Yapım ilk yarısında çok hızlı olmayan makul bir ritimde ilerler. Fakat belki de süresinden olsa gerek Scott, ikinci yarıda hikâyeyi oldukça hızlandırır. Uyduda gizemli yapının içine girmeleri ile olaylar peş peşe gelişir. Hem de çok kısa diyebileceğimiz bir sürede. Gemiden iner inmez söz konusu yapıya girerler ve guruptan bazılarının enfekte olması ile öldürücü süreç başlar. Gerilim içeren sahnelerin Alien’da olduğu kadar şok etmediği söylenebilir. Son otuz yılda Alien ile ilgili çok soru olduğu için Scott tüm bu soruları bir bir cevaplamaya çalışmış. Yapım görselliği ile göz dolduruyor. Üç boyutlu kameralar ile çekildiği için derinlik hissi başarılı bir şekilde yansıtılmış. Alien serisinde karşımıza çıkan  Weyland Industries  şirketinin sahibi ile de tanışıyoruz. Daha önce yapımın kısa viral tanıtım filminde gördüğümüz genç Peter Weyland, burada oldukça yaşlanmış olarak karşımıza çıkar. Hem şirket çıkarları hem de kendisi için personeli gözden çıkarabilecek birisidir. Fakat Alien’daki şirketlerin, işçilere bakışına yönelik eleştiri Prometheus’ta biraz daha üstün körü geçilmiştir.

Hayranların takmış olduğu bir isimle Space Jockey’i kanlı canlı görmek gerçekten heyecan verici. Kafalarda onunla ilgili olan tüm soru işaretleri yanıtlanmış. Ama yapımda bir Xenomorph görmek isterdik. Bu durumun bilincinde olan Scott, ancak son sahnede hayranlarına bir selam çakıyor. Önceki yapımlardaki yaratığın Prometheus’ta olmamasının nedeninin, Scott’un kendini tekrar etmek istememesi olduğu anlaşılıyor. Ayrıca uydudaki DNA’ların stoklandığı tüplerin olduğu yerin duvarındaki Xenomorph kabartması, bu yaratığın biyolojik silah olduğu tezini güçlendiriyor. Prometheus, sonuç olarak yıllardır görmeyi özlediğimiz tarzda bir bilimkurgu. Varoluşumuza farklı bir açılım getiriyor ve Alien serisinden ayrı olarak başlı başına bir film olmayı başarıyor. Ama Alien (1979) halen muhteşemliğini koruyor. Scott, belki de çok fazla şey anlatmak  istediğinden film, anlatım yönünden dağınıklaşabiliyor. Prometheus’un kaptanı Janek’in (Idris Elba) yaptığı kahramanlık sahnesinin benzerlerini sayısız kere gördük. Her şeye rağmen Prometheus, kesinlikle Alien hayranlarına hitap eden bir film. Scott, sonunda hayranlarının baskılarına dayanamayıp bilimkurguya geri döndü. Senaryosundaki kimi zaaflara rağmen Prometheus izlenmeyi hak ediyor.

prometheus-

Scott, 2017 yılında Prometheus’un devamı olan Alien: Covenant’la karşımıza çıkacak. Çekimleri Yeni Zelanda’da devam eden yapım, Prometheus’un on yıl sonrasını konu alacak. Yeni bir kadroyla yola çıkan yapımda önceki filmden yalnızca Michael Fassbender, android David karakteriyle yer alıyor. Yeni senaryo yazarlarıyla yola çıkan Scott, bu kez mühendislerin gezegenini gözler önüne serecek. İki devam filmi daha olabileceğini belirten Scott, sonraki yapımların ilk Alien’a bağlanacağını açıkladı. Alien hayranları için müthiş bir haber. Alien: Covenant’ın gösterim tarihi 9 Ağustos 2017 olarak gözükmekte. Ufukta görünen bir başka heyecan verici gelişme ise Neill Blomkamp’in Alien 5 projesi. District 9 (2009) ile başarılı bir işe imza atan Blomkamp, aslında sıkı bir Alien hayranı. Proje, Chappie’de (2015) çalıştığı oyuncusu Sigorney Weaver’la Alien üzerine yapmış olduğu uzun konuşmalar sonucunda ortaya çıktı.

Blomkamp, iş resmiyete dönüşmeden önce hayalindeki Alien projesiyle ilgili Instagram hesabından bazı resimler paylaştı. Çizimlerde Ellen Ripley ve Corporal Hicks (Aliens) gözüküyordu. Resimler, hayranlar tarafından heyecan verici olarak karşılandı. Blomkamp Alien 3 ve Alien: Resurrection’u yok saymış, Aliens’ın devamı ile ilgilenmişti. Kısa bir süre sonra Blomkamp, Fox ile görüştüğünü ve projenin resmi hale geldiğini açıkladı. Ridley Scott da projenin yapımcılığını üstlenecek. Blomkamp, yeni projesine başlama hazırlıklarını yaparken, Scott, filmin Alien: Covenant’la aynı zamanda gösterime girme olasılığını düşünerek projeyi erteletti. Bu durumda şimdilik ismi belli olmayan Blomkamp’ın filmi, muhtemelen 2018 yılında gösterime girecek. Walt Disney’in Lucas Film‘i satın almasıyla birlikte her sene bir Star Wars yapımı gösterime girmesinin önü açıldı. 2019’a kadar Star Wars filmlerinin adları belli oldu. Scott’un Alien evreniyle daha işinin bitmediğinin açıklaması ve Blomkamp’ın projesiyle Alien severler olarak her sene bir Alien filmi görebiliriz.

image

7 Ekim 2014 yılında The Creative Assembly tarafında Alien: Isolation isminde bir Alien oyunu piyasaya sürüldü. Oyun dünyasında maalesef Alien filmlerini konu alan oyunlar başarılı olamadı. Sega tarafından 2013’te çıkarılan Aliens: Colonial Marines faciasından sonra strateji oyunlarıyla nam salmış bir başka firmanın Alien projesine şüphe ile bakıldı. Alien: Isolation ilk filmin on beş sene sonrasını konu alıyor. Ellen Ripley’in kızı Amanda Ripley, annesine ne olduğuyla ilgili olayların yaşandığı yere gidiyor. Weylan Yutani Lv-426 yörüngesine başka bir gemi yerleştirmiş ve yaratıkları biyolojik silah olarak kullanmak için karanlık planlar yapmıştır. Filmi konu olan oyunlar içerisinde oyun çok daha farklı bir bakış açısına sahip. İlk filmi bire bir oyuna aktarmayıp farklı ve yeni bir hikaye ortaya koyuyor. Nostromo’nun kayıt ünitesinin tesadüfen bulunmasıyla Amanda Ripley, Welan Yutani tarafından keşif ekibine davet edilir. Bu sayede annesinin başına neler geldiğini bulabileceğini düşünen Amanda, teklifi kabul eder. Fakat Sevastopol İstasyonu’na geldiğinde beklemediği olaylarla karşılaşır. İstasyon boşaltılmış ve kısa süre önce korkunç olaylar yaşanmıştır.

Birinci şahıs bakış açısına sahip oyun, bir Alien filminde olması gereken her şeye sahip. Teknolojik olarak retro bir yapıya sahip olan oyun, ilk Alien filminden tanıdık dekorlara sahip. Yaratığın sürekli ensemizde gezinmesi, attığımız adımlara dikkat etmemize neden oluyor. Yaratığı öldürme şansımız olmadığı için eldeki araçlarımızla onu en fazla kaçırabiliyoruz. Yeni gelecek olan Alien film projeleri ve son gelen oyunla birlikte serinin de kronolojisi değişmiş olacak. Sıralama değişeceği için ilerideki yıllarda raflara çıkacak film setleri, ilk film olarak Prometheus’la başlayacak, orijinal film ortalarda yer alacak. Prometheus, Alien Covenant (Coveant 2-3 düşünülüyor), Alien, Alien Isolation, Aliens ve Neill Blomkamp’ın projesi, güncel olan sırlama. Alien 3 ve Alien: Resurrection seriden silinmekle karşı karşıya. Alien evreni çok geniş ve yeni projelerle de genişlemeye devam edecek. 4/26’nın Alien Günü seçilmesi Alien kültürünün sürekliliği için önemli.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

film serileri

Gittikçe Kötüleşen Bilimkurgu Film Serileri #1

Pek çok başarılı bilimkurgu filmi, sonrasında çekilen devam yapımlarıyla aynı ilgiyi ve gişe hasılatını yakalamayı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin