80’li Yıllardan 10 Bilimkurgu Filmi

80’leri, yüreğimizde büyük yerler edinen küçük bütçeli filmlerin on yılı olarak tarif edebiliriz. Bu yıllara ait öyle çok film var ki… Bazıları kötü olduğu halde bir sihre sahip, bazıları gerçekten de izlenmeyecek kadar kötü, bazıları ise adını çoktan bilimkurgu sinemasının tarihine ışıltılı harflerle yazdırmayı başardı. 2000’li yılların çok uzaklarda gibi göründüğü bir dönemde çekilen bu filmler, zamanında video kaset dükkanlarının raflarını süslüyor ve kiralanacakları ya da satın alınacakları zamanı bekliyordu. O zamandan bu zamana değişen şey yalnız format oldu. O büyülü filmlerin yüreğimizdeki yeriyse güncelliğini koruyor.

Scanners (1981),  Escape from New York (1981), TRON (1982),  The Thing (1982), Blade Runner (1982), E.T (1982), The Dead Zone (1983), Videodrome (1983) The Terminator (1984), 1984 (1984) Back to the Future (1985), The Fly (1986), Predator (1987),  RoboCop (1987), The Running Man (1987), Abyss (1989)… Hepsi de bir çırpıda sayabildiğimiz filmler. Listemizi bu filmlerden oluşturabilirdik elbette, ama bunun bir anlamı olmayacağını düşündük. İstedik ki listemizde en azından yeni tanıştığınız birkaç film olsun. Bunu başardığımızı ümit ediyor ve başlıyoruz.

1. Cocoon (1985)

Oscar ödüllü yönetmen Ron Howard tarafından yönetilen film, huzur evinin yakında, kimsenin oturmadığı lüks bir evin havuzunu kullanan bir grup ihtiyarın olağanüstü macerasını konu ediniyor. İhtiyarlar bir gün havuzun dibinde gizemli dev kozalara rastlıyorlar. Elbette bu istiridye benzeri şeyler suya atlamalarına engel olmuyor. İşte macera da tam burada başlıyor.

Duygusal film müzikleri ve yüreğe dokunan konusuyla Cocoon, bahsettiğimiz o sihirli filmlerden biri.

2. Lifeforce (1985)

The Texas Chain Saw Massacre (1974), Poltergeist (1982) gibi korku sinemasına damgasını vurmuş filmlerle hatırlanan ama Invaders from Mars (1986) gibi başarılı bir yeniden yapıma da imza atan Tobe Hooper‘ın yönettiği film, Halley kuyruklu yıldızını araştırılırken devasa bir uzay gemisinin bulunmasıyla başlıyor. Geminin içinde uyku halinde bulunan ve tıpkı insana benzeyen uzaylıların dehşet saçmaya başlaması ise uzun sürmüyor.

Filmin, İngiliz korku ve bilimkurgu yazarı Colin Wilson‘ın 1976’da yayımlanan The Space Vampires adlı romanından uyarlandığını ve filmin Tobe Hooper’ın kariyeri açısından pek de parlak olmadığını belirtelim.

3. Galaxy of Terror (1981)

Yaşınız müsaitse, zamanında video kasetten izleme şansına erişmiş olabileceğiniz Galaxy of Terror, kötü olan iyi filmlerden bir tanesi. Tıpkı Lifeforce gibi bilimkurgu ile korku unsurlarını bir arada kullanan film, kendine has karanlık bir atmosfere sahip.

Yapımcılığını Roger Corman‘ın üstlendiği b sınıfı film, kabusların efendisi Freddy Krueger olarak tanıdığımız Robert Englung gibi bir isme de sahip. Zaten Galaxy of Terror da konu olarak Nightmare on Elm Street’i aratmıyor. Yalnız bu sefer kabusları gerçeğe dönen liseli gençler değil, bir uzay gemisi mürettebatı oluyor.

 4. The Last Starfighter (1984)

Alex Rogan hayalleri yaşadığı kasabayı aşan bir delikanlıdır. Kendisi de hayalleri gibi kasabanın ötesine gitmek ister. Bir gece Starfighter isimli atari oyununda rekor kırınca hayalleri gerçek olur. Yıldız Birliği tarafından sınırları korumak için seçilmiştir. O artık bir yıldız savaşçısıdır.

The Last Starfighter 80’ler bilimkurgusu nasıl olur dersi veriyor adeta. Eğlence ve hayal dozu yüksek, macera dolu bir film.

5. The Running Man

the running man

Yıl 2017’dir. Dünya ekonomisi çökmüştür. Gıda, petrol, doğal kaynaklar artık az bulunan şeylerdir. Oluşan bir polis devleti, askeri bölgelere ayrılmış ülkeyi demir yumrukla yönetmektedir. Televizyon tamamen devletin elindedir. Aykırı seslere yer yoktur. İşte böyle distopik bir gelecekte Koşan Adam adındaki acımasız bir yarışma, tarihin en popüler televizyon programı haline gelmiştir. Schwarzenegger‘in canlandırdığı  Ben Richards da günün birinde kendini bu yarışmanın içinde bulur.

Film, Stephen King’in (Richard Bachman mahlasıyla yazdığı) 1982 tarihli aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır. Romanın Altın Kitaplar tarafından Azrail Koşuyor adıyla dilimize kazandırıldığını da belirtelim.

6. Brazil (1985)

Totaliter rejimin ve baş döndürücü bürokrasinin nefes aldırmadığı retro füturistik bir dünyada Sam Lowry, kayıt bölümünde çalışan sıradan bir memurdur. Gösteriş içinde pahalı bir hayat süren annesine ve terfi etme hırsıyla yaşayan insanlara hiç benzemeyen Sam’in bambaşka rüyaları vardır.

Orwell‘in 1984‘ünden çok Kafka‘nın Dava‘sını akla getiren Terry Gilliam‘in kara komedisi Brazil için, müthiş bir görselliğe sahip çılgın bir film diyebiliriz.

7. Enemy Mine (1985)

21. yüzyılım sonunda insanlar ile draclar arasında uzay savaşları yaşanmaktadır. Bir çatıma sırasında Willis E. Davidge kovaladığı düşman savaş gemisi ile birlikte bilinmedik bir gezegene düşer. Draclardan herkesten fazla nefret eden Willis, bu tehlikeli yerde hayatta kalmak istiyorsa düşmanı ile olan ilişkisini yeniden gözden geçirmek zorundadır.

Alman – Amerikan ortak yapımı olan ve savaşın ne kadar anlamsız olduğunu gözler önüne seren film, Barry B. Longyear’ın aynı adlı novellasından sinemaya uyarlanmıştır.

8. WarGames (1983)

David atari salonlarına ve bilgisayarlara düşkün zeki bir gençtir. Ders notlarını değiştirmek gibi işler onun için çocuk oyuncağıdır. İlerleyen günlerde bir oyun tasarımcısının şifresini kırmayı kafaya takar ve sonunda bunu başarır da. Ancak tehlikeli bir yere ulaştığının farkında değildir. David bunu bir oyun sansa da aslında 3. Dünya Savaşı’nı başlatmanın eşiğine gelmiştir.

Soğuk Savaş Dönemi’ndeki nükleer savaş endişesini konu edinen film, 80’ler havasını tam anlamıyla yansıtan enfes filmlerdendir. Ayrıca En İyi Özgün Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Ses Miksajı dallarında da Oscar’a aday gösterilmiş, maalesef hiçbirini kazanamamıştır.

9. Starman (1984)

Voyager 1‘e cevaben Dünya’ya barış mesajı getiren uzaylının gemisi beklenmedik şekilde düşer. Yakalanmaktan korkan uzaylı pilot, çareyi insan kimliğine bürünerek sıvışmakta bulur. Jenny’nin ölmüş kocasının yerine geçen uzaylımız, aslında çok iyi biridir ve zor olsa da genç kadının güvenini kazanmayı başarır. Birlikte uzaylı dostlarının onu gelip alacağı Nevada çölüne doğru zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Tabii yetkililer de, bu dünya dışı varlığı ele geçirip üzerinde deneyler yapmaya kararlıdır. Tahmin edilebileceği gibi amansız kovalamaca da tam olarak bu noktada başlar.

Efsane yönetmen John Carpenter tarafından çekilen filmin baş rolünde Jeff BridgesKaren Allen gibi usta oyuncular yer alıyor.

10. Brainstorm (1983) 

Ölümü deneyimlemek nasıl olurdu? Geleceği parlak iki bilim insanı olan Lillian Reynolds ve Michael Brace, insandan insana beyin dalgaları aracılığıyla duygu aktarımını sağlayan önemli bir buluşa imza atarlar. Elbette ordu, beyin yıkamak ve düşmana işkence uygulamak gibi yüksek askeri potansiyele sahip böylesi bir buluşu kendi çıkarları için kullanabileceğini fark edince devreye girmekte gecikmez.

Yönetmen koltuğunda Douglas Trumbull‘ın oturduğu Brainstorm (Beyin Fırtınası), bilim ve etik gibi kavramların iç içe geçip yoğrulduğu kendi halinde bir 80’ler bilimkurgusu.

Önceki Sonraki

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

a-trip-to-the-moon-le-voyage-dans-la-lune-

Bilimkurgu Çok mu Ciddileşti?

Avrupa Medya Sanat Festivali (EMAF) kırk yıldan beri sinema ve festivallere doğru yola çıkan en …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et