70’li Yıllardan 10 Bilimkurgu Filmi

70’li yıllar bilimkurgu sinemasının altın dönemlerinden biri. Öyle ki türün efsane mertebesine yükselen birçok filmi bu yıllar içinde çekilmiş, bu yıllar içinde beyaz perdede boy göstermiş. Başlı başına bir sektöre dönüşen Star Wars (1977), ürkütücü bir Ridley Scott şaheseri Alien (1979), Mel Gibson’la ruh bulan Mad Max (1979), Jack Finney’in romanından uyarlanan Invasion of the Body Snatchers (1978), Steven Spielberg imzalı klasik UFO filmi Close Encounters of the Third Kind (1977), Yul Brynner’ın T-800 misali ortalıkta dolandığı Westworld (1973) ve daha niceleri: A Clockwork Orange (1971), Phase IV (1974), Zardoz (1974), Colossus: The Forbin Project (1970), Rollerball (1975), Sleeper (1973)…

Gelin bu döneme ait 10 filme birlikte göz atalım.

1. THX 1138 (1971)

George Lucas ilk uzun metraj filmi THX 1138‘te insanların tektipleştirildiği, tüketimin körüklendiği, bizi biz yapan duyguların ilaçlarla bastırıldığı distopik bir gelecek sunuyor izleyiciye. Bu gelecekte isimler gereksiz. Aşık olmak yasak. Herkes beyaz kıyafetler giyiyor. Size sürekli kaydedilmiş cevaplar veren günah çıkarma kabinleri ise insanın çaresizliğini gözler önüne sermekte adeta.

Otorite, kapitalizm, tüketim toplumu gibi kavramları eleştiren THX 1138 ile bir metaya dönüşen ve bir noktadan sonra izleyiciden çok tüketiciye seslenen Star Wars’un aynı yönetmenin elinden çıkmış olması düşündürücü.

2. Andromeda Strain (1971)

Yerleşim yerlerinden uzaktaki bir Amerikan kasabası dünya dışı bir virüsün hedefi haline gelir. Ölümcül virüs kasabayı haritadan siler. Yalnızca iki kişi sağ kurtulmayı başarır: Altı ayık bir bebek ve yaşlı bir adam. Peki onları diğerlerinden ayıran nedir? Özenle seçilen bir grup bilim insanı zamanla yarışıp bu zor soruya cevap arayacak ve virüsün sırrını çözmeye uğraşacaktır.

Eserlerinde teknolojiyi ve bilimi ustalıkla kullanan Michael Crichton‘ın romanından uyarlanan Andromeda Strain, zamanının ötesinde bir yapım. Romanın, 1974 yılında Uycan Yayınları tarafından Uzay Mikrobu adıyla dilimize kazandırıldığını da belirtelim.

3. Solaris (1972)

Stanislaw Lem‘in kuşkusuz en tanınmış eseri Solaris, 1968’de televizyona, 1972 ve 2002’de de sinemaya uyarlanır. Andrei Tarkovsky tarafından çekilen 1972 tarihli Solaris’in 2 saat 47 dakikalık bir başyapıt olduğunu belirtelim. Film, koca bir bilmece olan Solaris gezegeni ile bu bilmeceyi çözmeye çabalayan insanoğlunun mücadelesini konu ediniyor.

Solaris, bu mücadelede insanı en zayıf yerinden yakalayıp galip gelmeyi başarıyor. Bunu da insan zihninin derinliklerine inip, karanlıklarda bulduklarını yine insanın karşısına dikerek yapıyor. Solaris’in yörüngesindeki istasyona giden psikolog Kris Kelvin de, haliyle, bir süre sonra yardıma gittiği insanların durumuna düşmekten kurtulamıyor.

4. Silent Running (1972)

Dünyayı yaşanmaz hale getiren insanoğlu, ağaçları ve hayvanları uzaya gönderdiği gemilerde yaşatmaya çalışmaktadır. Bir gün dünyanın yine ormanlarla kaplanacağını, insanın yapay gıdalar yerine yine kendi eliyle yetiştirdiklerini yiyeceğini ve yeniden mavi gökyüzünün altında yaşanacağını hayal eden Freeman Lowell, bu gemilerdeki en çalışkan kişidir. Arkadaşları vakitlerini boşa harcarken, o bitkilerle ilgilenir, ekip biçer ve tüm zamanını yeşilin içinde geçirir. Ancak bir gün, sahip oldukları ormanları yok edip dünyaya dönme emri gelir. Kendini, dünyayı eski haline getirmeye adayan Lowell bu emre karşı çıkar ve bitkilerle hayvanları kurtarmak için mücadele eder.

Önemli bir konuya parmak basan filmde bir şeylerin eksik olduğunu ve izleyiciyi hikayesine inandırmakta yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Silent Running yine de boş vaktinizde izlenebilecek ilginç bir film olarak listemizde yer alıyor.

5. Soylent Green (1973)

Yıl 2022. Nüfus artışı korkunç boyutlarda. Toprak verimsiz. Yeşil yok olmuş. Yüzyılın başında sıradan sayılan şeyler lüks haline gelmiş. Hayvansal gıdalar, sebze, meyve ancak zenginlerin ulaşacağı şeyler. Gıdanın büyük bölümü Soylent adlı bir şirket tarafından sağlanmakta. İşte böyle bir dünyada Dedektif Thorn bir cinayeti araştırmaktadır. Öldürülen zengin ve oldukça önemli biridir. Thorn’un bunun sıradan bir cinayet olmadığını anlaması uzun sürmez. Film, Harry Harrison‘ın 1966 tarihli Make Room! Make Room! adlı romanından uyarlanmış.

Soylent Green pek de uzak olmayan bir gelecekte başımıza gelebilecekleri gösteren bir yapım olarak dikkat çekiyor. Ayrıca şoke edici de bir finale sahip. Bu kadarını da yaşamayız umarım deyip (ummaktan fazlasını yapmamız gerek elbette), listemize eğlenceli bir filmle devam edelim.

6. Dark Star (1974)

Senaryosunu, kült korku filmleriyle tanınan yönetmen John Carpenter ile Alien’ın senaristi Dan O’Bannon‘ın ortaklaşa yazdığı Dark Star, bilimkurguyla mizahı bir araya getiren özgün bir film. Dört kafadarın uzay maceralarını konu edinen Dark Star, ayrıca John Carpenter’ın çektiği ilk uzun metrajlı film olma özelliğini taşıyor.

Konuşan bombalar, plaj topundan yapılma uzaylılar ve gülümseten sonuyla Dark Star yer yer sıkıcı olsa da izlemeye değer bir yapım.

7. Logan’s Run (1976)

William F. Nolan ve George Clayton Johnson‘ın birlikte kaleme aldıkları 1967 tarihli aynı adlı romandan uyarlanan film, distopik bir gelecekte geçiyor. 2274 yılında insanlar camdan kubbelerin içinde yaşamaktadır. Ütopik bir toplumda yaşadıklarına ve daha iyi bir sistem olmadığına inandırılan insanlar mutludur. Bu toplumda bedensel zevkler yasaldır. Birbirini hiç tanımayan insanlar bile bir ışınlayıcı sayesinde birbirlerinin evine konuk olabilmektedir. Toplum farklı renkte kıyafetler giyen insanlardan oluşmaktadır. Bu renkler yaşa göre belirlenir. 30 yaşına (romanda 21) gelenler, yeniden doğacaklarına inandırılarak kutsal bir törenle yok edilmektedir. Böylece toplumun hep genç ve sağlıklı kalması sağlanır. Yok edilmekten kaçanlarsa polis rolünü üstlenen kumadamlar tarafında yok edilir. Logan 5 de bu kumadamlardan biridir. Ancak tanıştığı bir kadın, kafasının karışmasına neden olur. Logan insanların 30 yaşında ölmek zorunda olmasını sorgulamaya başlar. Kaçakların sığındığı Mabet isimli bir yeri bulmakla görevlendirilmesi ise işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale sokar.

Logan’s Run baş kahramanıyla Fahrenheit 451‘i çağrıştıran bir eser diyebiliriz. Tıpkı Guy Montag gibi Logan da toplumun devamı için görevli. Ayrıca Montag gibi meraklı bir mizaca sahip ve tıpkı onun gibi genç bir kadınla tanışınca kafası karışıyor. Diyeceğimiz o ki Logan’s Run başarılı ve izlenmesini tavsiye ettiğimiz bir distopya filmi.

8. The Man Who Fell The Earth (1976)

2016’da aramızdan ayrılan İngiliz sanatçı David Bowie‘nin Thomas Jerome Newton olarak çarpıcı bir performans sergilediği The Man Who Fell The Earth (Dünyaya Düşen Adam) Walter Tevis‘in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır.

Film, gezegenindeki kuraklığa çare arayışı içinde olan bir uzaylının dünyamızda yaşadıklarını konu edinir. Farklı okumalara da açık olan eser, çeşitli yayınevleri tarafından da dilimize kazandırılmıştır.

9. Capricorn One (1977)

Mars’a ayak basan ilk insanlar olma hayali kuran üç astronot, roketin kalkış anında öğrendikleri bir haberle yıkılır. Bazı aksaklıklar yaşanmıştır ve eğer göreve devam ederlerse kızıl gezegene ulaşamadan yolda öleceklerdir. Bu gerçeğe alışmaya çalışırlarken aldıkları diğer bir haberse daha şok edicidir. Onlardan tüm gezegene söylenecek koca bir yalana ortak olmaları istenmektedir. Üç astronot Mars’a gitmiş gibi rol yapacaktır. Başka çareleri kalmayan astronotlar bu yalana ortak olmak zorunda kalırlar. Ancak büyük haber peşindeki bir gazeteci, olayın kokusunu alıp araştırmaya başlar.

Ülkemizde Hükmedenler adıyla bilinen ve komplo teorisyenlerine de bol bol malzeme veren Capricorn One, son sahnesine kadar heyecan dolu bir bilimkurgu filmi olarak dikkat çekiyor.

10. Time After Time (1979)

H.G. Wells henüz o ünlü romanlarını kaleme almamış, gazetelerde makale yazan genç bir aydındır. Bir gün arkadaşlarını akşam yemeğinde konuk eder ve onlara zamanda yolculuk yapmayı sağlayan bir makine icat ettiğini söyler. Arkadaşları onun şaka yaptığını sanırlar. Bu sırada öldürülen bir hayat kadınının izini süren polis, soluğu Wells’in evinde alır. Polis evi ararken bir konuğun ortada olmadığı anlaşılır. Ortadan kaybolan bir başka şey de zaman makinesidir.

Time After Time ünlü yazarın Zaman Makinesi eseri gibi başlıyor, sonra kendine farklı bir yol çizip bir dedektiflik hikayesine dönüşüyor. Tarihin şahit olduğu en korkunç katillerinden Karındeşen Jack ile bilimkurgunun babalarından Wells’i karşı karşıya getiren film, ilginç konusuyla izlemeye değer bir yapım.

Ve listemizin sonuna geldik. Haftaya 80’lere uzanacağız. Takipte kalın.

Önceki Sonraki

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

yesilcam bilimkurgu komedi

Türk Bilimkurgu Sinemasının Absürtleşme Yanlışı

Tüm diğer sanat dallarında olduğu gibi, sinema da kültürel ve tarihsel bir birikimin sonucunda ortaya …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin