Ne derler bilirsiniz: Taklitler aslını yaşatır. Yeniden çevrimler de genellikle akla ilk filmi getirmekten öteye gidemezler. Seyirciye söylettikleri cümle çoğu zaman şudur: Güzelim filmi ne hale getirmişler! Elbette istisnalar yok değildir. Ama biz şimdi bu istisnaları bir kenara (daha doğrusu önümüzdeki haftaya) bırakalım ve bilimkurgu sinemasında yeniden çevrilip hayal kırıklığı yaratan 10 filmi alt alta sıralayalım.
1. Invasion (İstila / 2007)
Amerikalı bilimkurgu yazarı Jack Finney‘in 1955 tarihli romanı The Body Snatchers, yayımlanmasından bir yıl sonra Invasion of the Body Snatchers (Merih’ten Saldıranlar) adıyla sinemaya uyarlanır ve seyircinin büyük beğenisini kazanır. Roman 1978’de bir kez daha beyaz perdeye aktarılır. Bu film, yazımızın başında belirttiğimiz istisna yeniden çevrimlerden biri olur. Film özellikle de sonu ile hafızalara kazınır. Başroldeki Donald Sutherland‘in performansı görülmeye değerdir. Halihazırda böyle iki sağlam uyarlama varken bir üçüncüye gerek var mıdır? Olduğuna inanılmış olacak ki 2007’de bir uyarlama daha çekilir. Ancak bu kez işler yolunda gitmez. The Invasion, Nicole Kidman ve Daniel Craig‘li kadrosuna rağmen ilk iki filmin yanına bile yaklaşamaz ve kendini facia yeniden çevrimlerin arasında bulur.
2. The Time Machine (Zaman Makinesi / 2002)
H.G. Wells‘in ünlü Zaman Makinesi romanını bilmeyeniniz yoktur. 1895’te yayımlanan roman, yazıldığı dönemin çok ötesindedir. Wells bu kısa ama büyük eserinde, bulunduğu tarihten on yıl ya da yüzyıl değil, on binlerce yıl ötesini hayal etmeye çalışmıştır. İşte göndermelerle dolu bu distopik roman, 1960 senesinde beyaz perdeye yansır. Film başarısıyla sinema tarihine kazınır ve bir klasik haline dönüşür. Yıl 2002’yi gösterdiğinde bu kez yönetmen koltuğunda ünlü yazarın torunu Simon Wells vardır. Ama ne yazarın soyundan gelen Simon ne bilim adamını canlandıran Guy Pearce ne de Über- Morlock olarak karşımıza çıkan büyük aktör Jeremy Irons bu renksiz yeniden çevrimi kurtarmaya yeter. Sonuç hüsrandır.
3. Godzilla (1998)
Japonların hayal gücünden doğan Godzilla, ilk kez 1954 senesinde izleyici ile buluşur. Seyirci bu devasa canavarı sevince devam filmleri art arda gelir. Elbette ilk filmlerde teknik imkanlar oldukça kısıtlıdır. Yine de bu filmlerin bir büyüsü vardır. Listemizde yer alan Amerikan yapımı Godzilla, 1954’te çekilen ilk filmin yeniden çevrimidir. Konu sıkıntısı çeken Hollywood, Japon canavarına el atmaktan çekinmemiştir. Ancak orijinal senaryoya da sadık kalınmamıştır. Yönetmen koltuğunda Roland Emmerich‘in oturduğu film, orijinal filmden kat kat üstün olan özel efektlerine rağmen sınıfta kalır.
4. The Thing (Şey / 2011)
The Thing efsanesini başlatan novella, John W. Campbell‘a aittir. İlk kez Astounding Science-Fiction dergisinin 1938 Ağustos sayısında yayımlanmıştır. Eser The Thing from Another World adıyla 1951’de sinemaya uyarlanır ve seyircinin büyük beğenisini toplar. Zaten 50’li yıllarda bilimkurgu sineması altın çağın yaşamaktadır. O dönemde sıklıkla işlenen konuysa uzaydan gelen istilacılardır. Novella bir kez daha sinemaya uyarlandığında aradan otuz sene geçmiştir ve bilimkurgu sineması bir başka altın çağın içindedir. Bu kez yönetmen koltuğunda düşük bütçeli filmlerin efsane yönetmeni John Carpenter vardır. Carpenter harika bir iş çıkartır ve yeniden uyarlaması sinema tarihinin unutulmaz işleri arasındaki yerini alır. 2011 yapımı The Thing (The Thing: The Beginning ya da The Thing Awakens) aslında bir prequel. Yine de diğer iki uyarlamanın gölgesinde kalıp seyircinin beğenisini kazanamayan 2011 tarihli Şey’i listemize almasak olmazdı diye düşünüyoruz.
5. The Island of Dr. Moreau (Dr. Moreau’nun Adası / 1996)
İlk kez 1896’da yayımlanan Dr. Moreau’nun Adası, H.G. Wells’e ait bir başka bilimkurgu romanıdır. Yazarın başyapıtlarından biri olan roman, 1932’de Island of Lost Souls (Kayıp Ruhlar Adası) adıyla sinemaya uyarlanır. Oyuncular arasında, Dracula denince akla gelen ilk isim olan Bela Lugosi de (Sayer of the Law) vardır. Roman 1977’de sinemaya yeninden uyarlandığında Dr. Moreau’yu usta oyuncu Burt Lancaster canlandırır. Her iki filmin de dönemi içinde değerlendirildiğinde başarılı olduğu söylenebilir. Ancak 1996 tarihli uyarlama tam bir fiyaskodur. Marlon Brando ve Val Kilmer‘lı kadro da filmi kurtarmaya yetmez. Filmdeki tek güzel şeyin Fairuza Balk‘ın canlandırdığı Aissa karakteri olduğu söylenebilir.
6. I am Legend (Ben Efsaneyim / 2007)
Farklı türlerde eserler veren yazar, senarist Richard Matheson‘ın 1954 tarihli I am Legend romanı üç kez sinemaya uyarlanır. Bunlardan ilki The Last Man on Earth (Hepimiz Vampiriz), 1964 tarihlidir ve senaryosunda Richard Matheson’ın imzası vardır. Filmin başrolünde ise düşük bütçeli korku filmlerinin efsane oyuncusu Vincent Price yer almaktadır. İkinci uyarlama 1971 yılına aittir: The Omega Man (Tek Adam). Üçüncü uyarlama ise 2007 tarihinde çekilmiştir: I am Legend. Bu film gerek özel efektleri, gerek romanın ruhuna sadık kalmayışı ile listemizde yer alan başarısız yeniden çevrimlerden biri olmayı hak ediyor.
7. RoboCop (2014)
RoboCop tam bir 80’ler efsanesidir. Azılı suçlular tarafından ölümün eşiğine getirilen talihsiz polis Alex’in bir robot polise dönüştürülmesini konu edinen film; oyuncuları, konusu ve atmosferiyle kendisini tekrar tekrar izlettirmeyi başarır. RoboCop belki de yeniden çevrimi en olmayacak filmdi diyebiliriz. Böyle bir filmin başarısız olacağı ortadaydı. Hollywood bunun tersini düşünmüş olacak ki robot polis Alex Murphy‘nin bir kez daha beyaz perdede boy göstermesine karar verildi. Ancak 2011 tarihli yeniden çevrim en az devam filmleri kadar gereksizdi ve birçok sinemaseverin tahmin ettiği gibi hayal kırıklığı yaratmaktan öteye gidemedi.
8. Planet of the Apes (Maymunlar Cehennemi / 2001)
Planet of the Apes (1963), The Bridge over the River Kwai (1952) romanı ile de tanınan Fransız yazar Pierre Boulle tarafından kaleme alınan bir kıyamet sonrası romanıdır. Roman 1968 senesinde beyaz perdeye uyarlanır. Ülkemizde Maymunlar Cehennemi olarak bilinen ve Franklin J. Schaffner tarafından çekilen film, sinema klasikleri arasında yer almaktadır. 2001 tarihinde yeniden çekildiğinde bu kez yönetmen koltuğunda fantastik yönetmen Tim Burton vardır. Film Mark Wahlberg ve Helena Bonham Carter gibi isimlere rağmen pek başarı gösteremez ve kendini “olmasa da olur” denilen yapımların arasında bulur.
9. The Day the Earth Stood Still (Dünyanın Durduğu Gün / 2008)
Amerikalı bilimkurgu yazarı Harry Bates‘in ilk olarak 1940’ta Astounding Science Fiction dergisinde yayımlanan Farewell to the Master öyküsü, “uzaylı saldırısı” konusunun sıklıkla işlendiği 50’li yılların başında The Day the Earth Stood Still (Uçan Dairelerin Esrarı) adıyla sinemaya uyarlanır. Siyah beyaz film seyircinin büyük beğenisini kazanır ve bilimkurgu sinemasının klasikleri arasına girer. Maalesef aynı şeyi 2008 tarihli yeniden çevrim için söylemek mümkün değildir. Adını korku filmlerinden hatırladığımız Scott Derrickson‘ın yönettiği film; Keanu Reeves, Jennifer Connelly, Kathy Bates‘li kadrosuna rağmen sınıfta kalmaktan kurtulamaz.
10. Total Recall (Gerçeğe Çağrı / 2012)
Bilimkurgunun aykırı ismi PKD’in kaleme aldığı We Can Remember It For You Wholesale (Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz) adlı öykü, 1990’da Total Recall (Gerçeğe Çağrı) adıyla sinemaya uyarlanmıştı. Başrollerinde Arnold Schwarzenegger ve Sharon Stone gibi isimlerin yer aldığı film, özellikle 90’lı yıllarda çocukluğunu yaşayan hayal gücü geniş neslin unutulmazları arasına girmeyi başarmıştı. Colin Farrell, Kate Beckinsale, Jessica Biel‘li Gerçeğe Çağrı ise gelişen teknolojinin nimetlerinden faydalansa bile seyirciye yeni bir şeyler sunmaktan uzaktı. En başta bir ruha sahip değildi. Hal böyle olunca da, “Keşke hiç çekilmeseydi,” diye anılan filmler kervanına katılmaktan kurtulamadı.