Bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İlk olarak sizi okur yönünüzle tanımak isteriz. Kitaplarla nasıl tanıştınız acaba?
Ben teşekkür ederim. Kitaplarla gerçek anlamda tanışmam annem ve babamın zorla Jules Verne – Dünyanın Merkezine Yolculuk kitabını okutmaya çalışmasıyla oldu. Küçüktüm ve ağlayarak okuyacak kadar nefret etmiştim diyebilirim kitap okumaktan. Beni ikna etmek için babamın, “Bak kitaplarda insanların düşüncelerini duyabilirsin, bu çok ilginç bir şey,” dediğini hatırlıyorum, ama bu taktik de işlememişti. Daha sonra anneannem Çocuk Kalbi kitabını okutmaya çalışmıştı. Hayatım kararırmış, iyi ki okumamak için direnmişim. Daha sonra, sanırım 16 yaşında, evde sıkıldığım bir günde kütüphaneden Stephen King – Yaratık kitabını aldım. Epey etkilenmiştim. Bu yüzden ilk, gerçek anlamda tanışmam bu diyebilirim. Sonra Ravenloft ve Dragonlance serisine başladım ve olaylar gelişti.
Sizi en çok etkileyen yazarlar kimlerdir?
Sevdiğim değil ama “etkileyen” olarak düşünürsem, Stephen King demek zorundayım. Margaret Weis, Tracy Hickman, Richard A. Knaak, Dean R Koontz… Bu yazarlar ufkumu çok açtı diyebilirim. Kitaplarda neler olabileceğini bana gösterdiler. Aynı zamanda yazma cesareti olarak tabii ki yerli yazarlar da beni etkiledi. Kendi kitabımı yazmaya başlamadan önce Göktuğ Canbaba’nın başka bir işle uğraşırken bir yandan da yazarlık yapması beni etkilemişti. Üstelik o zaman okuduğum bir kitabı da beni oldukça heyecanlandırmıştı ve nedense kendime yakın hissetmiş ve ‘ben de yapabilirim’ demiştim.
Okur kimliğiniz size hayata dair neler kattı?
Sayesinde her günüm güzel geçiyor. Okuduğum, yani zihnimde canlandırdığım şeylerin aklımda kaldığı hâline bayılıyorum. Çok eskiden okuduğum kitaplardan bile sahneleri hâlâ düşünebiliyorum. Bu yüzden güzel “anlar” diyebilirim. Aklıma geldikçe keyfimi yerine getiren güzel kitap sahneleri var zihnimde. (Ya da karakterler.)
Şimdi de müsaadenizle yazar yönünüzü tanıyalım istiyoruz. Yazarlığa başlama sürecinizden biraz bahseder misiniz?
Yazarlığa başlama sürecim hatırlayabildiğim kadarıyla çocukluğuma kadar gidiyor. Yazmayı tamamen öğrendiğimde, yani sanırım ortaokuldan hemen önce, kendi kendime hikâyeler yazmaya başladığımı biliyorum. Dinozorlar hakkında yazıyordum, onlara komik isimler verip saçma salak olaylar getiriyordum başlarına. Daha sonra uzun bir süre yazmadım, okumak ve bilgisayar oynamakla meşguldüm, ancak yaşım ilerlediğinde meslek olarak yazarlığı seçtim. 15 yıl “kiralık kalem” olarak çalıştım. Maaşımı reklam ajanslarında yazarlık yaparak kazandım. Hâlâ da yaptığımı düşünürsek profesyonel olarak 20 yıl olsa da, dediğim gibi çocukluğumdan beri yazıyorum.
Sizce “iyi yazar”ın tanımı nedir?
Mermi gibi yazması lazım. Bu kadar.
(Mermiyi sıkan da olabilir, kanayan da, ya da merminin kendisi olabilir. Ama mermi gibi olmalı. Kişisel fikrim bu.)
Yazmakla ilgili herhangi bir metodunuz var mı? (Belirli saatlerde yazma ya da gündelik kelime hedefleri v.b.)
Bu konu hakikaten benim de merak ettiğim bir konu. Yani yazarların yazma rutinleri. Benim kişisel rutinim sabah erken saatler ve akşam geç saatler üzerine kurulu. Kelime hedefi belirlemem kendime ya da herhangi bir bölümü bitirmeye çalışmıyorum genel olarak. Metnin yapısını anlatacağım şeylerden bağımsız düşündüğüm için, ‘ne kadar ne anlattığımdan’ çok ‘neyi, nasıl’ yazdım üzerine kafa yoruyorum. Ve akşamları yazarken alkollü içkiler tüketmeyi seviyorum .
Bilimkurgu yazarı olarak, bilimkurgu edebiyatı hakkında düşünceleriniz nelerdir? Sizce “İyi bilimkurgu iyi edebiyattır” sözü ne anlam ifade ediyor?
Bu söze hafif tepki göstermek isterim galiba. Şu anlamda, bence “Edebiyat edebiyattır.” Türlere ayrımcılık yapmaya gerek olmayabilir. Yani bir bilimkurgu eserinin iyi edebiyat kabul edilmesi, bilimkurgu oluşundan bağımsız olmalıdır. Edebiyat kendini belli eder.
Margaret Atwood’un söylediği gibi söylersem, edebiyat şu 6 tema etrafında dönüyor gibi:
- İyi ve Kötü
- Aşk
- Arınma, bedel ödeme
- Sabır ve cesaret
- Olgunlaşma, kendini keşfetme
- İntikam
Bu konulardaki çatışmalar pekâlâ bilimkurgu edebiyatının da konuları olabilir. Oluyor da.
Bu yüzden bilimkurguyu oldukça ciddiye alıyorum. Bir yazar olarak kitapları, özellikle de bilimkurgu kitaplarını, insanları eğlendirirken ufuklarını açan, zihinlerini geliştiren şeyler olarak görüyorum. Bilimkurgu edebiyatının evreni ve yaşadığımız gerçekliği ya da daha da ötesini anlamlandırmak için muazzam bir araç olduğunu düşünüyorum. Hatta biliyorum.
Yerli bilimkurgu edebiyatına Ruhban isimli kıymetli bir eser kazandırdınız. Yazarken özellikle tercih ettiğiniz bir alt tür var mı?
Teşekkürler.
Benim özellikle tercih ettiğim bir alt tür yok açıkçası. Ancak Ruhban, farklı alt türlerden oluşuyor diyebilirim. Yani hikâye öyle gittiği için. Okumayanlara sürprizbozan vermemek için şimdilik buralara girmiyorum ancak türler arası geçiş, ya da farklı türlerin birbirlerinin içine geçebilmesi bence çok keyifli bir şey okur açısından. Yazar açısından da sınırların ortadan kalkabileceğini biliyor olmak, metne büyük bir ritm ya da heyecan kazandırabiliyor. Farklı türlerin farklı duyguları iç içe geçebiliyor. Yazarın özgürlük hissi, hemen metnine da olumlu olarak yansıyor bu durumda. Bu türler arası geçiş konusunu önemsiyorum şahsen.
Ruhban’da mitolojiye yeni bir bakış açısı ve yorumlama getirdiniz. Romanı kaleme alırken nelere dikkat ettiniz?
En çok bilimsel tutarlılığına ve ayaklarının yere basmasına özen gösterdim. Mantığın kabul etmediği ya da insanlığın şu an bilmediği hiçbir şey olmamasına çalıştım. Ben sadece aralarındaki bağı göstermeye uğraştım, bu yüzden en özendiğim şeylerden biri buydu diyebilirim.
Ruhban’ın devamını beklemeli miyiz, yoksa aklınızda bambaşka projeler mi var?
Aklımda başka projeler de var, üzerinde çalışıyorum, yakın zamanda haber verebilirim umarım. Ama tabii ki Ruhban benim ömrümün sonuna kadar içinde kalacağım bir şey olacak. Bunu belli etmemeye çalışıyorum ama Ruhban serüveni hiç kimsenin tahmin etmediği bir şeye dönüşecek diye düşünüyorum.
Son olarak okurlarımıza söylemek ya da eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Değerli vaktinizi ayırarak okuduğunuz için teşekkür ederim. Bilimkurgu Kulübü’ne de şükranlarımı sunuyorum. Kitabı henüz okumamış insanlar varsa bilgi almak için www.ruhbankitap.com internet sitesini ziyaret edebilirler.