Grafik işlemci ve grafik kartı üretimi amacı ile 1994 yılında kurulmuş olan 3dfx Interactive firması, ilk olarak 1996 yılında piyasaya sürdükleri Voodo ismindeki grafik hızlandırıcı kartları ile oyun dünyasına adeta bomba gibi bir giriş yapmışlardı. Voodo grafik kartı, 1996 yılının en iddialı ve üç boyutlu birinci şahıs oyunu Quake’i daha yüksek saniye kare sayısı ile çalıştırabiliyordu. 3dfx’in çıkartmış olduğu bu grafik kartını, oyun dünyası için bir milat olarak kabul edebiliriz. 90’lı yılların sonlarına doğru farklı üreticilerin de oyunları daha yüksek performanslı çalıştırma amacı ile piyasaya sürdükleri grafik kartları, video oyunlarının nesil anlamında daha kısa zaman aralıklarında sıçrama yapabilmesinin önünü açmıştı. Dönemin Quake (1996) ve Unreal (1998) gibi popüler FPS (Birinci Şahıs Nişancı) oyunları, kendilerine özgü farklı grafik motorları ile programlanmıştı. İki oyunun da grafik motoru, kendileri ile aynı ismi taşıyordu. Günümüzde Quake Engine ve Unreal Engine oyun motorları, güncel versiyonları ile gerçekçi oyun deneyimi yaşatmaya devam etmektedir.
2005 ve 2006 yıllarında Microsoft ve Sony’nin 7. nesil video oyun konsollarını çıkarması ile sektörde “yeni nesil” anlamında işlerin değişmesine sebebiyet verdi. Xbox 360 ve Playstation 3’ün çok çekirdekli işlemciye ve güçlü ekran kartlarına sahip olmaları, onları PC pazarı ile rekabet edebilecek bir seviyeye ulaştırdı. Artık çoğu oyun hem PC hem de konsollarda aynı anda çıkmaktaydı. Oyuncuların aynı görsel deneyimi yaşaması adına PC pazarı, 8. nesil konsollar çıkana kadar kendini görsel kalite anlamında çok fazla geliştiremedi. Artık oyunlarda yeni nesil kriterlerini konsollar belirleyecekti. 2013 yılında Xbox One ve Playstation 4’ün tanıtılması oyunlarda yeni nesil grafik kalitesinin de bir anonsuydu. PC’ye karşı donanımsal anlamda yarışamayacak olan konsol sektörünün her yeni modelinde yeni neslin standartlarını belirlemesi belli bir yere kadar kabul edilebilir. PC’de olduğu gibi belli aralıklarla sistemini donanımsal olarak güncellemek zorunda kalmayan oyuncular, konsollar ile güncel oyunları belli standartlarda oynama şansına sahipler. Günümüzde bir oyun konsolunun yaşam ömrü 6 ile 10 yıl arasında seyrediyor.
Video oyun dünyasında grafik kalitesi hiçbir zaman oynanış ve hikâyenin önüne geçememiştir. Valve tarafından üretilen Half-Life (1998), oyun dünyası için büyük bir devrimdi. Black Mesa araştırma tesisinde bir ışınlanma deneyi yapılacaktır. Oyuncu, deneyin yapılmasında büyük rol oynayacak olan Dr. Gordon Freeman rolünü üstleniyor. Işınlanma deneyinin gerçekleştirilmesi esnasında işler ters gider ve devasa makine başka bir boyuta portal açılmasına neden olur. Sonradan Xen olarak öğreneceğimiz, farklı bir boyuttan araştırma üssüne korkunç varlıklar ışınlanır. Freeman, yaşanılan korkunç olay neticesinde hem kendi hayatına kurtarmaya çalışacak hem de korkunç bir komplonun içinde olduğunu keşfedecektir. Half-Life, hikâyesini herhangi bir ara sahnede anlatmadan oyuncuya oynanış süresince vermekteydi. Grafik olarak, Quake Engine’in modifiye edilmiş motorunu kullanıyordu. Half-Life, sinemasal tatlara sahip, tedirgin edici ve en önemlisi gerçek bir oyun deneyimi yaşatan bir başyapıttı.
Half-Life’ın bir başka dikkat çekici özelliği ise çoklu oyuncu moduydu. Başarılı bölüm tasarımları, eğlenceli bir çoklu oyuncu deneyimi yaşatıyordu. Half-Life için 1999 yılında yapılmış olan Counter Strike online oyun modu, kısa sürede fenomen olmuş ve günümüz online oyunculuğunun bugünlere gelmesini sağlamıştı. Internet’in 90’lı yılların sonlarında ev kullanımına yaygın olarak girmesi, online oyun kavramını da ortaya çıkardı. Video oyunlarının geleceği ve varlığı açısından online oyunların önemi büyük. Son zamanlarda sektörde sanal gerçekçiliğin yükselişe geçmiş olması, oyun pazarında farklı yönde bir hareketliliğe yol açtı. Büyük teknoloji üreticileri kendi sanal gerçeklik cihazlarını resmi anlamda pazara sundular. Simülasyon ve FPS türü için uygun bir platform olan sanal gerçeklik aygıtları, tasarımcılar için de çeşitli avantajlar sunmaktadır. Yakın gelecekte online oyunculuğun sanal gerçeklik dünyasına kayma olasılığı bir hayli yüksek.
Geçmiş dönemlerde, teknolojik imkânların da kısıtlı olmasından dolayı, başarılı olamamış sanal gerçeklik donanımları gene büyük üreticiler tarafından satışa sunulmuştu; fakat geçmiş hatalarından ders alan üreticiler, oyun firmalarının da beklentilerini göz önünde bulundurarak son kullanıcıyı memnun etmeyi başardılar. Büyük konsol ve telefon firmaları önceki aylarda kendi sanal gerçeklik donanımlarını çıkardılar. Çoğunlukla kendilerine özgü uygulamalar ve oyunların olduğu bu donanımlarda rekabet, önümüzdeki dönemlerde daha da hararetli olacaktır. Artık cep telefonumuzu bile bir ekranmış gibi kullanıp, telefonun desteklediği sanal gerçeklik aparatına monte edebiliyoruz. Şimdilik telefonlar haricinde en büyük problem kablo.
Konsola ya da bilgisayara bağlı VR (Virtual Realty) bir aygıt, görüntü alma konusunda halen kablolara bağımlı durumda. Oyuncunun hareket alanı kablonun izin verdiği ölçüde sınırlıdır. Yakın gelecekte yüksek veri içeren görüntünün (4K – 8K) geniş frekans aralığında kablosuz olarak aktarımı mümkün olursa, VR ve oyun dünyası için en büyük devrim olacaktır. Günümüzde Wi-Fi üzerinden kablosuz görüntü izlemek mümkün, ama oyunlarda FPS değeri önemli olduğu için şimdilik kablosuz aktarım istenilen performansı vermekten uzak. 2016 yılında piyasaya sürülen EVE: VALKYRIE, özellikle VR modunda olağanüstü bir online deneyim yaşatarak, oyuncuları uzay savaşlarının adrenalini yüksek ortamına yerleştiriyor. Eve: VALKYRIE, hali hazırda en iyi VR deneyimi yaşatan oyunlardan biridir.
Microsoft, yakın bir zamanda rakip firmalardan farklı olarak daha farklı bir VR teknolojisi ile sahnede olacak. İlk olarak 2015 yılında tanıtılan, ancak halen geliştirilme aşamasında olan, artırılmış gerçeklik teknolojisine sahip Hololens, VR başlıkları gibi kişiyi çevreden soyutlamıyor. Geniş bir gözlüğü andıran yapısı sayesinde, çevre ile etkileşim kesilmiyor ve uygulamaların şeffaf gözlüğe yansımasıyla çevrede holografik bir görüntü oluştuğu algısını yaratıyor. VR ve benzeri teknolojilerde şimdilik en büyük sorun yeterince ergonomik olmamaları. Her ne kadar kullanıcıyı rahatsız etmeyecek şekilde üretilmiş olsalar bile, kullanılan başlık bir süre sonra ağırlık hissi ile rahatsız edici olabiliyor. Kesin çözüm elektronik lens gibi dursa da bu büyük yenilik yakın bir zamana kadar mümkün gözükmüyor.
Mobil oyunculuktan bahsedersek, işlerin biraz daha farklı olduğunu söyleyebiliriz. Henüz bir oyun konsolunun sahip olduğu güce erişemeseler bile, son on yıllık dönemde cep telefonu teknolojisi hayli gelişti. Şu anda gelişmiş grafiklere sahip mobil oyunları telefonlarımızda oynayabiliyoruz. Akıllı telefonların donanımsal anlamda güçlenmiş olması, beraberinde bir tartışmayı da getirmekte. El konsollarının akıllı telefonlar karşısında rekabet edemeyecekleri hakkında son yıllarda tartışmalar süregelmekte. Ancak birincil görevi oyun oynatma olmayan akıllı telefonların en azından kısa vadede Ps Vita ve Nintendo Switch kalitesinde oyun sunması biraz zor gözüküyor.
Bir diğer gelişmesi beklenen gelişme, bulut sunucu teknolojisi. Kabaca söylersek, yalnızca bir monitör ve hızlı bir internet bağlantısı ile uzaktaki bir sunucuya bağlanma olan bulut teknolojisinde kullanıcı için herhangi bir donanımsal gereklilik aranmaz. Yakın bir gelecekte oyunların uzak bir bilgisayarda saklandığı ve çalıştırıldığı bir sistem oldukça kullanışlı olacaktır. Eğer sektör buna izin verirse, sistem canavarı oyunları bile en basit akıllı telefonlarımızda bile oynayabileceğiz. Video oyunlarını yalnızca birer oyun olarak ele almak hatalı bir tutumdur. Oyunların gelişimi teknolojik gelişim ile doğru orantılıdır. Oyun dünyası günümüzde halen yanlış anlaşılan bir kültürdür. Film, müzik ve resim gibi oyunlar da birer sanattır. Gelecekte neyin gerçek neyin kurgu olabileceği bir ortam bizleri bekliyor.