Katil palyaçolar veya uçan balıklar gibi ilgi çekici konseptler yan yana geldiğinde genellikle tatmin edici sonuçlar verir. Bilimkurgu içinde geçmiş ve gelecek temalarını harmanlayan, “retro-fütüristik” olarak bilinen alt tür de şüphesiz böyledir. Bu tema, eski zaman nostaljisi ve lazer silahlarının çılgınlığı arasında benzersiz ve keyifli bir birliktelik sunar. Rahatlatıcı olabilecek bir ortamda akıllara durgunluk veren olaylar yaşanabilir. Oyuncular, robotik bir ayak tarafından sert bir şekilde yere serilmeden önce, 19. yüzyılın ortalarındaki bir dünyanın kucağına rahatça düşebilirler.
Bu füzyon damakta genellikle hoş bir tat bırakır. 1950’lerin üstü açılır arabalarını bir uçan daire içinde kovalamaktan Nazi subaylarını elektrikli mitralyözlerle kızartmaya kadar uzanan farklı bir deneyim yaşatır. Bunun en çarpıcı örneği belki de kıyamet sonrası bir geleceğin zehirli atıklarının peşinden koşarken Billie Holiday’in “Easy Living” şarkısını dinlemektir. Geçmiş ve gelişmiş teknolojiler ne şekilde çarpışırsa çarpışsın, her zaman yaratıcı ve karşı konulamaz derecede merak uyandıran bir konsept ortaya çıkarırlar.
The Outer Worlds
Fallout serisinin yaratıcılarının hazırladığı ve True Grit, Firefly, Futurama ve tabii ki Fallout gibilerinden ilham alan bir bilimkurgu western RPG oyunu The Outer Worlds. Sonuç, Amerikan kaşifleri ile çeşitli gezegenler arasında geçen elbette iyi derecede mizah ve hiciv ile harmanlanmış oldukça ayrıntılı bir oyundur.
Büyük şirketlerin kendi çıkarları için yeni gezegenleri kolonize ettiği ve tekelleştirdiği bir evrende, oyuncular kendilerini The Outer Worlds’ün kolonilerinde ve çorak topraklarında çeşitli zorluklar ve twistler içeren bir görevde bulur. Fallout ve Borderlands’e benzer şekilde bu oyunda da akıncılar, çeşitli canavarları ve diğer düşmanları kafadan vurmaya veya sakatlamaya çalışır. Oyunun benzersiz twisti ve oyunculara oyunu kolaylaştırmadan ufak bir avantaj sağlayan ağır çekim mekaniği de diğer artıları.
Bioshock: The Collection
İlk iki Bioshock oyunu, oyuncuyu Rapture şehrine batırır. Bir tür neo-noir şehri, 1960’ların Gotham’ı gibi parlak ama bir şekilde okyanusun dibinde ve gizemle örtülü. Ara sıra, arka planda eski bir “Beyond the Sea” kaydının çıtırtısı gelir ve geleceğin şehrinde dolaşan oyuncuyu zamanda geriye götürür. Kahraman, Rapture’ı bakıma muhtaç halde bulmakla kalmaz, aynı zamanda derin deniz dalış kıyafetleri içinde nemli harabelerde dolaşıp tüyler ürpertici Küçük Kız Kardeşlerini koruyan Koca Babalar da dahil olmak üzere çılgın şehir sakinleriyle de uğraşır.
Bioshock Infinite’de seri yeni bir ortamda devam eder: 1912’de gökyüzünde yüzen, steampunk bir şehir. Modern standartlara göre daha iyi görünmesi ve oynanabilirliğin arttırılması amacıyla üç oyun da 2016’da Bioshock: The Collection ile güncellendi.
Alien: Isolation
Retrofütüristik türe benzersiz bir giriş ve aynı zamanda en iyiler arasında yer alan Alien: Isolation, kesinlikle gelecekte geçiyor ama içeriği aynı zamanda ilk Alien filmlerine dayanmaktadır. Bu nedenle sözü edilen “fütüristik” teknoloji, 1970’ler ve 80’lerin fütüristik fikriyle uyuşur. Bu, küçük el hareket sensörleri, kireç yeşili yazı tiplerine ve yükleme çubuklarına sahip dönen bilgisayarlar ve oyunu kurtarmak için sabit hatlı telefonlara yerleştirilmiş kartuşlar anlamına gelmektedir.
Bir Xenomorph’a karşı çıkmayı daha da korkutucu yapan, bu oldukça eski yıldızlararası teknolojidir. Ellen Ripley’nin kızı Amanda, annesi hakkında bilgi almak için dengesiz ve ıssız Sivastopol İstasyonu’nu araştırır ve bu esnada elbette yalnız değildir. Zamanın yarısında yalnızca zekasının yardımıyla klostrofobik bakım tünellerine tırmanır ve aniden bir yerlerden fırlayarak ürkmesine yol açacak korkularla yüzleşir. İkonik Ridley Scott filmini mükemmel şekilde anımsatan karakterlerle etkileyici bir sinematik deneyim.
Fallout
Fallout oyunları, 2077’deki bir nükleer serpinti sonrasında değişen dünyada geçer. Fallout evreninde, ayakta kalan sanat stilleri, teknoloji ve binalar, savaş sonrası 1950’ler Amerika’sını anımsatır. Bununla birlikte, teknoloji ve atom enerjisindeki ilerlemeler robotların, lazer silahlarının ve daha fazlasının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Oyuncular seyahat eder ve Kuzey Amerika’nın tehlikeli, radyoaktif atıklarını keşfeder. Daha sonraki Fallout oyunlarında, eski caz kayıtlarının statiğini radyolarından dinleyebilirler. Geiger sayacının çıtırtısına karışan bu sesler zamanda kaybolmuş eşsiz bir his yaratır. Zehirli ve çorak topraklarda süper mutantları öldürürken oyunculara eşlik edecek oldukça insanüstü bir ortam meydana getirir.
Wolfenstein New Order & New Colossus
Wolfenstein serisi, oyuna bağlı olarak çeşitli kişisel nedenlerle sonsuz Nazi selinin biçildiği klasik bir FPS oyunudur. Ancak bunlar standart, sıradan Naziler değildir. New Order ve New Colossus’ta Üçüncü Reich üstünlüğü ele geçirir ve nihayetinde geliştirdiği üstün teknolojiyle 2. Dünya Savaşı’nı da kazanır.
William “B. J.” Blazkowicz’in elindekiler sadece düşman Nazi askerlerinin kanı değil, aynı zamanda onların garip, zırhlı canavarlarının da kanı. Çılgın bir alternatif tarih hikâyesi için başka bir yere bakmaya ihtiyacınız yok. Bu seri kendisini fazla ciddiye almayan ancak mükemmel bir oynanışa ve harika karakterlere sahip oyunlardan oluşuyor: Kanlı, acımasız, çarpık ve komik.
Borderlands
Borderlands serisinden genellikle “vur ve yağmala” birinci şahıs nişancı ve RPG olarak bahsedilir. Komik bir sanat tarzına, biraz ürkütücü şiddete ve pek çok farklı mizaha sahiptir. Oyunlar çoğunlukla Pandora gezegeninde ve çevresinde geçer. Bir zamanlar terk edilmiş, eski bir ırktan anlatılmamış zenginlik ve teknoloji içeren tehlikeli bir gezegenin mahzenlerinin keşfedilmesinin ardından işler değişir. Oyuncu, daha önce konuksever olmayan gezegende geride bırakılan çok sayıda uzaylı canavarı ve akıncıyı vuran farklı mahzen avcılarının rolünü üstlenir.
Sonuç olarak, eğlenmeyi sağlayan hayli karakter var. Hepsi de kurnaz ve şiddete meyilli. Borderlands serisi, sıkı bir FPS oynanışına sahip Vahşi Batı ve steampunk tarzı oyunlardan oluşmakta. Oyuncunun giderek daha fazla abartılı ölüm enstrümanı keşfedebileceği bağımlılık yaratan hazine avına da ayrı bir parantez açmak gerekir.
Destroy All Humans!
“Destroy All Humans!”da oyuncu, 1950’lerin Amerika’sında bir roket tarafından düşürülen klon kardeşini kurtarmaya veya acımasızca intikamını almaya çalışan uzaylı Crypto’yu kontrol etmektedir. Ayrıca kahramanımızın insanlardan Furon DNA’sı toplamak için gönderildiğini ve zaten oyunun gerçek özü kendi kendini burada açıkladığını görür. İnsanlar Crypto’ya boyun eğmeyecektir, bu yüzden de yok edilmeleri gerekir.
Eğlence, bir uçan dairenin ölüm ışınıyla silahsız banliyöleri yok etmesi ve tüm cehennem ateşiyle masum sivil binaları yok etmesidir; ya da asıl eğlence yerde dolaşırken insanları psikokinezi kullanarak gökyüzüne fırlatmadan, Dünya’ya geri düşmelerini izlemeden ve beyin saplarını toplamadan önce sadece Crypto’nun görünümüyle korkutmaktır. İnsanlar sonunda daha gelişmiş ve hayali bir 1950 teknolojisiyle Crypto’ya karşı gelecekler, bu da oyunu erkenden ne kadar eğlenceli olsa da çok belirgin bir şekilde tek taraflı kalmaktan kurtarmaktadır.
Atomic Heart
Atomic Heart’ın alternatif geçmişinde Sovyetler, bilim ve teknolojideki atılımlar nedeniyle 2. Dünya Savaşı’nda galip gelmiştir. Ancak diğer eserlerdeki eski ve yeni birlikteliğinin aksine bu kez bilimkurgu dokunuşuyla uygulanan komünist-kızıl propagandası işlenmektedir. Kızıl yıldızı gururla taşıyan toplumla bütünleşmiş çok sayıda robot da dahil olmak üzere, herkes birbirini amansız bir savaş sonrası ruhuyla “yoldaş” olarak selamlamaktadır. Kurgu inanılmaz derecede sürükleyici. Buna ek olarak mükemmel grafikler ve oyun tasarımı da bulunmakta.
Bu robot sever komünist ütopyada bekleneceği üzere her şey yolunda gitmez. Her zamanki gibi robotlar efendilerine sırtını döner. Ajan P-3, bir zamanlar dost olan, şimdi ise ürkütücü bir kabus halini alan makinelerle karşılaşarak durumu çözmeye hazırdır. Başka bir deyişle, acımasız çarpışma testi mankenleri misali ilerleyen ürkütücü, ifadesiz robotlardan tamamen yüzsüz ve metalik robo-balerinlere uzanan bir macera. Bu robotlar artık P-3’ün yoldaşları değildir, hayır efendim, bundan emin olabilirsiniz! Atomic Heart, hantal oynanışı ve bazı yersiz diyalogları nedeniyle eleştirilse de, kısa zamanda oyuncuların büyük kısmının unutamayacağı çarpıcı bir deneyim sunmayı başardı.