2005 yılında, yedinci nesil oyun konsollarının piyasaya sunulmasıyla oyunseverler için yeni bir dönem başladı. Xbox 360 ve Playstation 3 konsolları, donanım özellikleri olarak PC’ye oldukça yaklaşmıştı ve iki konsolun gücü de aşağı yukarı aynıydı. Nintendo’nun o dönem çıkan Wii ismindeki konsolu, daha mütevazı bir donanıma sahipti; çünkü farklı oyuncu kitlesi ve kendine özgü oyunlarıyla Nintendo, yüksek bir donanıma ihtiyaç duymuyordu. Dolayısıyla Wii, teknik özellikler bakımından, rakip iki konsolla benzer sayılmazdı.
Microsoft (Xbox 360) ve Sony’nin (Playstation 3) donanımlarının birbirine benzer olması ise elbette tesadüf değildi. Bu durumu, büyük oyun firmalarının bu iki firma ile olan ticari ilişkilerinin bir sonucu olarak değerlendirebiliriz.
Oyuncuların satın aldıkları ürünü uzun yıllar kullanma ve güncel oyunları akıcı bir şekilde oynayabilme beklentisi de piyasaya sunulan konsolların teknik özelleri için belirleyicidir. Günümüzde yeni nesil bir konsolun, bir önceki nesille arasında 7-10 yıl vardır; bu da oyuncuların beklentilerini karşılayabilecek bir süredir.
7. nesil ile birlikte, popüler olan birçok oyun tüm platformlarla uyumlu bir şekilde aynı anda çıkmaya başladı. 6. neslin sonuna kadar olan dönemlerde ise konsollar kendilerine özgü oyunlar ile öne çıkmaktaydı. ‘Exclusive’ olarak tabir edilen konsola özgü oyunlar, konsolların istenen satışı yapabilmesi için çok önemliydi. 80’li yılların başlarından itibaren büyük yazılım firmaları; Atari, Nintendo ve Commodore gibi dönemin popüler konsollarına özel oyunlar geliştirdiler.
Nintendo, 1985’te Süper Mario Bros’u yayımladığında oyun kısa sürede popüler oldu. Süper Mario, Nintendo Entertainment konsolunun milyonlar satmasını sağlamıştı. O dönem Nintendo’nun en büyük rakibi olan Sega, Master System için yapılmış olan Cyborg Hunter, Battle Out Run, Space Harrier 3-D gibi oyunlarıyla rakibine üstünlük sağlamaya çalıştı. Tabii 80’li ve 90’lı yılların konsol dünyasında günümüzde olduğu kadar acımasız bir rekabet yoktu. Çoğu oyun ortak platformda çıkmadığı için her bir oyun sistemi kendi sadık oyuncu kitlesine sahipti.
Nintendo’nun 1989’da NES sistemi için piyasaya sürdüğü, bir nevi sanal gerçeklik eldiveni diyebileceğimiz Power Glove adlı bir başarısız denemesi oldu. 1995’te gene sektörde üstünlük sağlama amacıyla sunulan, sanal gerçeklik deneyimi vaat eden Virtual Boy oyun sistemi de şirketi zarara uğrattı. Günümüzün sanal gerçeklik başlıklarına benzeyen Virtual Boy yalnızca koyu kırmızı renklere sahip oyunlarıyla, gerçekte iki boyutlu grafikler sunuyordu. Göz düşmanı bu sistem, kısa sürede tozlu raflarda yerini aldı.
90’lı yılların başından ortalarına kadar olan döneme imza atan el konsolları, sektördeki bir başka rekabetin önemli oyuncularıydı. Nintendo, 1989 yılında siyah beyaz ekrana sahip Game Boy’u oyunculara sunarak el konsolu kavramını hayatlarımıza soktu. Üç yıl içinde 32 milyon satışa ulaşan bu el konsolu karşısında Sega, elbette sessiz kalmayacaktı. Şirket, 1990 yılında daha güçlü donanıma sahip Game Gear ürünü ile ezeli rakibine cevap vermeye çalıştı.
Game Boy siyah beyaz ve göz yoran ekranına rağmen Super Mario ve Tetris ile oyuncuların kalbini çalmayı başardı. Game Gear’in en büyük silahı ise, konsolun gücünü en iyi sunan oyunlardan olan Sonic The Hedgehog oyunuydu. Ancak teknik donanımı ve TV eklentisi gibi avantajlarına rağmen satış rakamlarında Game Boy’u geçemedi. Farklı rakip firmalar da Lynx, Turbo Express, Supervision, Nomad gibi el konsolları ile piyasada şansını denediyse de ürünleri Game Boy ve Game Gear’ın başarısız birer kopyası olmaktan öteye geçemedi.
90’lı yılların ortalarından itibaren PC oyunculuğunun gelişmesi ve mevcut oyun konsollarının PC dünyasına karşı donanım olarak giderek güçsüzleşmesi sonucunda daha güçlü konsollara ihtiyaç duyuldu. 1994 yılında Sony firmasının duyurduğu orijinal Playstation konsolu, 1995 yılı itibariyle konsol dünyasını domine etmeyi başardı. Playstation, özellikle kendine özgü oyunlarıyla büyük başarı gösterdi. Noughty Dog firmasının konsola özel geliştirdiği Crash Bandicott oyununun sistemin satış başarısına etkisi büyüktür.
Oyun dünyasının dahi isimlerinden Hideo Kojima’nın yaratıcısı olduğu Metal Gear Solid (1998), konsolun en iyi oyunlarından biriydi. Sinematik bir oynanışa sahip, gizliliğe dayalı ve hikaye odaklı oyunda Solid Snake isimli karakteri canlandırıyorduk. Alaska’da, ele geçirilen Shadow Moses nükleer tesisinde şirketin başkanını kurtarıp bir nükleer saldırıyı önlemeye çalışıyorduk. Metal Gear oyunları, Playstation konsolları ile özdeşleşmiş bir seridir.
6. neslin ortaya çıkışı, konsol rekabetinin farklı bir boyuta taşınacağının ilk sinyallerini verdi. Playstation 2 (2000) ve Xbox (2001) piyasaya sürülünce PC oyunlarını konsollarda da görmeye başladık. Şirketlerin, maliyeti artık milyon dolarları bulan oyunlarını aynı anda tüm platformlar için piyasaya sunmak istemeleri anlaşılabilir bir durum. Ancak Playstation cephesi, bu platformdan bağımsız oyun geliştirme çabasına dahil olmadı. Sony, Xbox’a karşı kendine özgü oyunlarıyla daha ön plandaydı. Xbox ise biraz daha Mini PC karakterine sahipti.
6. nesilde Metal Gear Solid 2, God Of War, Shadow Colossus Sony’nin ve Halo 2, Project Gotham Racing 2, Crimson Skies: High Road To Revenge Xbox’ın amiral gemisi oldu. Nintendo ise, çift ekrana sahip Nintendo DS el konsolu ile piyasada büyük başarı elde etti.
7. neslin gelişiyle konsol savaşları daha acımasız bir hal almaya başladı. Neredeyse tüm oyunlar hem PC hem de konsollar için piyasaya çıkar duruma gelmişti. Bundan en çok memnun olanlar elbette oyunculardı. Güncel oyunları daha akıcı oynamak için PC sistemine belli aralıklarla donanım güncellemesi yapmak, maddi külfeti olan bir işti. Artık en az 7 yıl ömre sahip olan yeni nesil konsollar sayesinde sürekli sistem yükseltme zahmetinden kısmen uzaklaşıldı. PC’nin görsel kalitesi konsol dünyasından mutlaka daha iyi olacaktır; ama konsol standartlarının da kabul edilebilir seviyelerde tutulması, PC-konsol dengesini belirleyen önemli unsurlardan biridir.
Oyuncular açısından her şey yolunda giderken, 7. nesille birlikte üreticiler için işler daha da kızışmaya başladı. Konsola özgü oyunların giderek azalması ve oyunların tüm platformlarda hemen hemen aynı deneyimi yaşatması, üreticileri reklam kampanyaları ile alıcıları tavlamaya itti. Konsolların kendi dijital mağazalarında online satın alma imkanı sunmaları da bu tavlama faaliyetlerinden biridir.
Sony ve Microsoft gibi büyük üreticiler, dijital mağaza üyelik avantajları sunarak konsollarını cezbedici kılmaya çalışıyorlar. Bahsedildiği gibi, hemen hemen aynı donanıma sahip oyun sistemlerinin birbirlerinden pek farkı kalmadığı için, şirketler daha çok multimedya gibi özellikler üzerinden öne çıkmaya çalışır hale geldiler. Bazen şirket CEO’larının çıkar uğruna, şahsi sosyal medya hesaplarından rakip firmalara sataştıklarına da şahit olabiliyoruz.
Şu an 8. nesil konsol dönemindeyiz ve bu nesilde daha önce şahit olmadığımız bir olayı yaşadık. Playstation 4 ve Xbox One 2013 yılında duyurulup kısa sürede piyasa çıktıklarında, güncel PC donanımlarından daha güçlü olmadıkları görüldü. Bu durum, uzun ömürlü olması beklenen konsollara şüpheyle yaklaşılmasına sebep oldu. 2016 yılının sonunda Sony, mevcut konsolunun donanım olarak yükseltilmiş versiyonunu ve 2017’de de Microsoft mevcut konsolunun daha güçlü bir modelini piyasaya çıkardı. Böylece konsol savaşları donanım yönünde bir rekabete gitmeye başladı. İki üretici firma, yeni donanımları ile daha fazla kare hızındaki oyunları daha iyi grafiklerle çalıştırma savaşı veriyorlar.
Fakat oyun devleri, şirketler arasındaki rekabetin en çok oyunculara zarar verdiğini gözden kaçırıyor olmalılar. Her iki üreticinin, ürünlerle ilgili kafa karıştıran, hatta tutarsızlıklar içeren bazı teknik açıklamaları konsolların da itibarını sarsacak nitelikte. Böyle giderse 8. nesil konsollar, plansız bir şekilde ve rekabet yüzünden alelacele piyasaya sürülmüş donanımlar olarak anılacaklar.