40 yıllık bir geçmişe sahip olan Alien evreni, video oyunları konusunda da aynı geçmişe sahip. En son The Creative Assembly yapımcılığında 2014’te görücüye çıkan Alien: Isolation, Alienseverlerin yıllardır hayallerini kurduğu bir oyundu; hem görseller hem de sesler konusunda Fox’un arşivlerinden yararlanmada tam yetki alan oyun geliştirme şirketi, kökenlerine bağlı kalarak, orijinal hikâyesiyle Alienseverleri mest etmişti. Alien: Isolation’dan bir yıl önce piyasa sürülen Aliens: Colonal Marines gerçek bir felaketti; oyunun, tanıtımının yapıldığı E3 2012 oyun fuarındaki görünüşüyle hiçbir ilgisi yoktu. Yapım şirketi Gearbox Software, Borderlands 2’ye daha çok yoğunlaşmak istediğinden, Aliens projesini bitirmesi için Timegate Studios’a vermişti. Ortaya çıkan sonuç, grafikleri 2012’deki versiyonuna kıyasla düşürülmüş ve yapay zekâ olarak –tabiri caizse– yerlerde sürünen bir yapımdı. Neyse ki Alien: Isolation, kendisine şüpheyle yaklaşanları haksız çıkararak, kısa sürede oyun tarihinin en iyi yapımlarında biri olmayı başardı.
Cold Iron Studios, 2019’da Alien: Blackout adlı yeni bir Alien(s) oyununu piyasaya sürdü. FPS (Birinci Şahıs Nişancı) türünde olan oyun, Alien: Isolation’ın devamı olacağı yönündeki beklentilere rağmen sadece mobil cihazlara gelmesiyle hayal kırıklığı yarattı. Çoğu kişi bu durumu, bir çeşit Diablo: Immortal vakası olarak yorumladı.
Gelecekte çıkacak yeni oyunları beklerken gelin eski oyunları şöyle bir hatırlayalım.
Atari firmasının en güçlü olduğu dönemlerde oyunseverlere çıkarılan Alien (1982), ilk resmi Alien oyunuydu; doğal olarak, 1979 tarihli ilk yapımı referans alıyordu. Fakat ortaya çıkan ilk oyunun, görünürde Alien filmiyle hiçbir bağlantısı yoktu; o yıllarda oldukça popüler olan Pac-Man’in resmen bir klonuydu. Oyun mekanikleri Pac-Man ile aynıydı; hayaletlerin yerini Xenomorph’lar, Pac-Man’in yerini ise Ripley almıştı. 1984’te ilk olarak Commodore 64’te yayımlanan bir başka oyun, komut sistemine bağlı stratejik ögeler içeriyordu. Oyunda film karakterlerini yönetebiliyor, onları uzay gemisindeki yaratığın saldırısından kurtulmalarını amaç ediniyorduk. 1984 tarihli oyunun ilk “gerçek” Alien oyunu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
1986 yılında James Cameron yönetiminde gösterime giren Aliens, başarılı bir devam yapımı olarak popüler kültürde de kendisine önemli bir yer edinmişti. Dolayısıyla oyun dünyasında Alien filmleriyle ilgili yapımların arka arkaya sıralanması kaçınılmaz olacaktı. İkinci film ile aynı tarihte çıkan Aliens: The Computer Game, Commedore 64’de özgü bir yapım olsa da sonrasında ZX Spectrum gibi platformlarda da yayımlanmıştı. Bir nişancı oyunu (shooter) olan yapımda, karakterlerin görüş açılarından, koridorlarda gezinip yaratık avlıyorduk; aynı anda Ripley, Hicks ve Vasquez gibi popüler film karakterlerini yönetme şansına sahiptik. Gene aynı dönem çıkan Aliens: C64 oyunu, önceki oyunla benzer mekaniklere sahipti; bu kez üçüncü şahıs perspektifinde, gene dar koridorlarda yaratıklarla savaşıyorduk.
87 ve 90 tarihli diğer Aliens oyunları, birer “platform shooter” oyunu olmaları sebebiyle Alien oyunlarının da izleyeceği yönü tayin etmiş oldular; sonraki yıllarda çıkacak oyunlar da aynı türde olacaktı. 87 tarihinde Nintendo Entertaiment System için çıkan oyun, vasat grafiklere ve problemli bir oynanışa sahipti. 90 tarihli oyun ise, Konami tarafından geliştirildi ve video oyun salonlarında büyük başarı elde etti. Ripley’i kontrol ettiğimiz oyunda, film ile benzer bir senaryoda ilerlerken, yepyeni yaratıklarla da mücadele ediyorduk. Canlı grafiklere sahip ve aksiyonun hiç dinmediği bir oyundu. 90’lı yılların popüler “platform shooter” oyunlarının birbirlerine benzer mekaniklere sahip olduğunu görmekteyiz; bölümler arası geçişler haricinde aksiyon hiç kesilmeyecek, silah çeşitliliği bol ama mühimmatı kısıtlı olacak; mutlaka bir bölüm sonu canavarı ya da düşmanı bulunacak.
1992 yılında izleyicileri beğeni konusunda ikiye bölen Alien 3, serinin en tartışmalı yapımı. David Fincher’in stüdyo baskıları sebebiyle yaratıcılık anlamında birtakım sıkıntılar yaşamış olması, ortaya çıkan sonuca da elbette yansımıştı. Üçüncü filmin sonrasında yeni oyunların da gelmesi kaçınılmazdı. Amiga, Nintendo ve GameBoy platformları için çıkan Alien 3 oyunları, aynı mekaniklere ve oynanışa sahipti ve labirenti andıran platformlarda çıkış yolunu aranıyordu. “Anahtarı bul kapıyı aç” mantığıyla ilerleyen oyunlar, ilk dakikalarda ilgi uyandırsalar da, kendilerini tekrar eden yapıları nedeniyle giderek sıkıcı bir hal alıyordu. Alien 3: The Gun, daha farklı bir oynanış sunuyordu. SEGA’nın oyun kabinleri için geliştirdiği oyun, FPS (Birinçi Şahıs Nişancı) bakış açısına sahipti. Kabine yerleştirilen maket silah sayesinde, oyun kamerasının yönlendirmesiyle karşımıza çıkan yaratıkları öldürmeye çalışıyorduk. Kısıtlı mermiye sahip olmamız sebebiyle birkaç jeton harcamadan ilerlemek pek de mümkün değildi.
Predator 2 (1990) yapımında Yautja’nın av koleksiyonunda bir Xenomorph kafatasının olduğu sahne, kısa sürede çizgi roman ve oyun dünyasında bir hareketliliğe yol açmıştı. Dark Horse Comics’in Aliens vs. Predator çizgi roman serilerini kısa süre sonra çıkarması, gene aynı isimde çıkacak oyunların fitilini de ateşlemişti. Alien’nın Predator 2’de cameo olarak yer alması çizgi roman, oyun ve sinema dünyasını derinden etkiledi; halen de etkilemeye devam ediyor. Alien vs. Predator (SNES/1992), Alien vs. Predator: The Last of His Clan (GAMEBOY / 1993) ve Alien vs. Predator (CAPCOM / 1994) Alien ve Predator evrenini birleştiren ilk oyunlardı. Bu sefer “platform shooter” yerine “beat’em up” (İlerlemeli Dövüş) türünde karşımızdaki yerlerini aldılar. SNES ve CAPCOM’un oyunları, Double Dragon ve Final Fight serisine hayli benzemekteydi. 80’lerin sonu ve 90’ların ortalarına kadar beat’em up türü altın çağını yaşamaktaydı. Dolayısıyla SNES ve CAPCOM’un da garantici bir yol izlemiş olmaları anlaşılabilir bir durum.
CAPCOM’un Alien vs. Predator oyunu, yaratık istilasına maruz kalan, geleceğin California’sında geçiyordu. Yaratıklarla mücadelede Predatorler insanlarla ittifak kuruyordu. Oyunda Arnold Schwarzenegger’in Predator’da canlandırdığı Dutch karakterinin benzer bir versiyonunu ya da farklı türde bir Predator seçebiliyorduk. Yaratıkları biyolojik silah olarak kullanmayı amaçlayan Weyland-Yutani adına çalışan General Bush’a karşı mücadele ediyorduk. Bölüm geçişlerinde açıklayıcı kısa hikâyeler kullanılması, 94 tarihli AVP oyununu diğerlerinden farklı kılıyordu.
Atari firmasının büyük umutlarla piyasaya çıkardığı Atari Jaguar oyun konsolu, ne yazık ki istenilen satış rakamlarını yakalayamamıştı; hâlbuki konsol, 64-bit mimariye ve 2 MB hafızaya sahipti. Konsolun az satmasının nedeniyse, kaliteli orijinal oyunlara sahip olmamasıydı. Orijinal içerikleri, konsolun vaat ettiği görsel gücünü yansıtmaktan çok uzattı; ancak PC platformundan port edilen Doom, Rayman gibi oyunlar gözlere güzel gözükmekteydi. Büyük umutlarla duyurusu yapılan ve 94’te konsola özel çıkan Alien vs. Predator bir FPS oyunuydu. Oyunu Asker, Alien ya da Predator olarak oynayabiliyorduk. Bir uzay gemisi içinde geçen olaylar Aliens’ın sonrasına odaklanıyordu. Rebellion şirketi tarafından programlanan oyunda anlamsızca koridorlarda koşuşturup önümüze çıkanı yok ediyorduk. Evet, bir Xenomorph’u yönetebilmek düşüncesi oldukça ilginçti; ama hiçbir esnekliği olmayan ve duvarlarda yürüme şansımızın dahi bulunmamasından ötürü, yaratığı yönetmenin çokta bir esprisi yoktu. Sabit objelerin ve düşmanların iki boyutlu olduğu bu oyun, Atari Jaguar’ın vaat ettiği grafiksel gücü sunmaktan çok uzaktı.
94’teki felaketten sonra üç AvP oyununa daha imza atan Rebellion, hatalarından hiç ders almadı. 99’da PC için çıkarttıkları yeni oyunları, grafik olarak başarılı ama elle tutulur bir senaryosu olmadığından dolayı gene ruhsuz bir deneyim yaşatıyordu. 2007’de Sony PSP’ye özel olarak çıkan AvP: Requiem, aynı isimdeki filmin senaryosunu tekrarlıyordu. 2010’daki AvP yapımı, aralarında hikâye ve oynanış açısından en elle tutulur işleriydi. Aliens’ta yaşanılan olayların sonrasına odaklanan ve alternatif bir hikâye tasarlayan yapım şirketi, Charles Bishop Weyland’ın bir Predator tapınağını keşfini ve buradan elde edeceği gücün sonuçlarını ortaya koyuyordu. Tedirgin edici atmosferi ve oynanabilirliği ile ortalama bir oyundu. Rebellion, 2001’deki AvP 2 projesine el atmadı. Daha önce Blood (1997) ve Shogo: Mobile Armor Division ile FPS türündeki rüştünü fazlasıyla ispat eden Monolith Productions, hali hazırda en iyi AvP oyununu yaratmıştı. LV-1201 gezegenindeki bir üsse dadanan Predator’un yaratttğı olayları araştırdığımız oyunda, elbette Alien’lar da peşimizi bırakmayacaktı. Grafiksel anlamda günümüz standartlarının altında olsa bile, Alien ve Predator evreninin en iyi oyunlarından biriydi.
Electronic Arts 2003’te konsollara özel AvP: Extinction’u piyasaya sürdü. Gerçek zamanlı strateji türündeki bu oyun, Command And Conquer benzeri bir oynanışın peşindeydi; ama yapım satış rakamlarıyla ciddi anlamda zarar edip tozlu raflara kısa sürede gömüldü. Evet, Alien oyunları tarihinde önemli bir alan kaplayan AvP oyunları nitelik anlamında tartışmalı işlerdi. AvP oyunlarını bitirdiğimize göre, Predator’un olmadığı Alien oyunlarına dönebiliriz. Aliens: A Comic Book Adventure (1995), alternatif bir hikâyeye sahip bir başka oyundu.
Bir dünyalaştırma (Terraforming) ekibinin komutanı olan Henry Hericksen’ı yönettiğimiz oyunda, B543 bölgesinden gelen tehlike çağrısının sebebini bulmaya çalışıyorduk. USS Sheridan uzay gemisinde başlayan hikâyede, B543 madencilik kompleksini araştırmamız ve kanıtlara ulaşmak için bazı ipuçlarına ulaşmamız gerekiyordu. Adventure (hikâye üzerine dayalı interaktif oyun) türündeki yapım, karışık yorumlar almıştı. Kaliteli grafiklere sahip oyun, oyuncuyu belli bir gerilimin içine alabiliyor ama oyun içindeki sıkıcı sayılabilecek bulmacalar ilgiyi dağıtıyordu. Oyunun hikâye tabanlı oynanışa sahip olması, kendisini diğer eserlerden ayırıyordu.
Aliens Trilogy (Konsol ve PC /1996), Aliens Online (PC / 1998) ve Alien: Resurrection (Playstation / 2000) FPS türünde yapımlardı. Aralarında, Internet tabanlı olmasıyla, Aliens Online en sevilen yapım olmuştu. Online olarak takımlar halinde oynanan yapımda, İnsan ya da Alien olarak savaşabiliyorduk. Tek kişilik oynanışa da sahip olan oyuna teknik destek 2000 yılında sonlandırıldı. Diğer iki yapım, sıradan birer FPS olmanın ötesine gidemediler.
Aliens: Thanatos Encounter, GameBoy Color (2001) ve Aliens: Infestation, Nintendo Ds (2011) platformlarında boy gösterdiler. Farklı karakter seçimi yapabildiğimiz ilk yapım, iki boyutlu ve üsten görünüşlü oynanışa sahip bir shooter oyunuydu. Thanatos uzay gemisinde her bir bölgeyi yaratıklardan temizleyip, on iki bölümü bitirmeye çalışıyorduk; kapıları açmak içinde belli yerleri aktive etmek gerekiyordu. İkinci oyun başarılı bir Nintedo yapımıydı: Platform shooter türündeki yapım, Alien 3 sonrasındaki bir zaman dilimde, USS Sephora gemisinin askerlerinin USS Sulaco’yu keşfini konu alıyordu. Gemide tespit edilen yaşam sinyalini araştırma ve kurtarma görevi için, askerler Sulaco’ya gitme emri alıyordu. Sulaco’yu keşfe çıktığımız oyun, keyifli ve zor bir oynanışa sahipti.
Aliens: Extermination (2006), Aliens: Armageddon (2014) ve Alien Covenant (2017), gene oyun kabinleri için yapılan oyunlardı. Jeton canavarı olan bu oyunlarda ilerlemek anlaşılacağı üzere oldukça zor. Alien: Covenant – In Utero, bir oyun olmamakla birlikte, film için yapılan kısa bir tanıtımdı. Filmde yer alan kritik bir sahneyi telefonumuzla ya da VR cihazlarıyla, 360 derece olarak, deneyimleyebiliyorduk.
Alien: Isolation’ın (2014) Aliens: Colonial Marines’ten (2013) sonra çok riskli bir proje olduğundan bahsetmiştik; çünkü Gearbox Software, daha önce tanıtım demosu yapılan ürünle hiç alakası olmayan bir oyun çıkararak –deyim yerindeyse- oyunseverleri kandırmıştı. Kaldı ki oyunun ilk duyurusu SEGA tarafından 2006 yılında yapılmıştı. Oyun, yoğun bir ertelenme sürecinden sonra 2013’te halen bitmemiş bir halde piyasaya sürüldü. Dolayısıyla Total War strateji serileriyle tanınan The Creative Assembly şirketinin, yeni oyun konusunda aldığı risk büyüktü. Total War oyunlarında da görev alan Alistair Hope, kendini katıksız bir Alien hayranı olarak tanımladığını ve en büyük hayalinin iyi bir Alien oyunu yapmak olduğunu birçok kez belirtmişti. Alien: Isolation’ın yönetmenliğini üstlenen Hope, Alienseverlerin yıllardır hayalini kurduğu “o oyun”u nihayet gerçekleştirmişti.
79 tarihli orijinal yapımın 15 yıl sonrasını konu alan Alien: Isolation, Ellen Ripley’in kızı Amanda Ripley’i karşımıza çıkarıyordu. Yıllarca kayıp annesini arayan ve Nostromo yük gemisinde neler olduğunu öğrenmeye çalışan Amanda Ripley, bir gün Weyland Yutani çalışanı tarafından (Christopher Samuels) Nostromo’nun uçuş kayıtlarının bulunduğunu ve Sevastopol ismindeki uzay üssüne getirildiğini öğrenir. Seegson şirketine ait olan Sevastopol, koloniler kurma amacıyla hareket eden bir gemidir. Sevastopol’a gitmeyi kabul eden Ripley, kendisini hiç beklemediği bir tehlikenin içinde bulacaktır. Uzay gemisine vardığında, bir kaosun yaşandığına ve gizemli bir varlığın terör estirdiğine dair kanıtlara ulaşır.
Gizliliğin en önemli unsur olduğu FPS türündeki yapımda, Xenomorph için özel bir yapay zekâ geliştirildi. Öldüğümüz yerden tekrar başladığımızda, yaratık her seferinde farklı bir yerden karşımıza çıkıyordu. Dolayısıyla hareketlerini ve saklandığı yeri tahmin etmek imkansızdı. Etkileyici set ve ses tasarımlarıyla dikkat çeken oyun, görsel yapısını orijinal filmin üzerine kuruyordu ve Low-Fi Sci-Fi (analog temelli teknolojik dünya) temelli görsel biçimi oldukça etkileyiciydi.