supaplex

Bir Dönemin Popüler Zekâ Oyunu: Supaplex

İleri teknoloji bilgisayar oyunlarının dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde, artık pek çok eski oyunun adı bile anılmaz oldu. Bu oyunlardan biri de hiç kuşkusuz Boulder Dash‘tı. İlk sürümü 1984 yılında piyasaya çıkan Boulder Dash, Spectrum ZX, Apple II ve Commodore 64 gibi 1980’lerin ev bilgisayarlarındaki klasikleşmiş oyunlar arasındaydı. Oyun, taş madeninde başına düşebilecek kayalardan ve tehlikeli yaratıklardan sakınmaya çalışan kahramanımız Rockford’u, madenin bir kapısından diğerine ulaştırma esasına dayanıyordu.

Micheal Stopp ve Philip Jespersen adlı iki arkadaş, Boulder Dash’tan esinlenerek benzer bir oyun yapmaya karar verdi: Supaplex… Boulder Dash’ın bir klonu olarak 1991 yılında yayımlanan ve kısa süre içinde kültleşen Supaplex, deyim yerindeyse adını oyun tarihine altın harflerle yazdırdı. Özellikle 90’lı yıllarda bir bilgisayara sahip olan herkesin çok iyi bildiği bu zekâ oyunu, dönemin en popüler ve biraz da “sinir bozucu” oyunlarından biriydi. Sinir bozucuydu, çünkü çoğu bölümünü geçmek ciddi anlamda sabır, hızlı düşünme ve planlama gerektiriyordu.

supaplex

Digital Integration etiketiyle piyasaya sürülen Supaplex, Murphy adlı küçük kırmızı top şeklindeki kahramanı, belirli sayıda infotronu toplayarak çıkışa ulaştırma amacına dayanıyordu. Fakat toplam 111 bölümden oluşan ve giderek zorlaşıp karmaşıklaşan oyun, birkaç nesli telef etmesiyle ün saldı. Oyuncularını ayrıntılı hesaplamalara dayanan hamleler yapmaya ve çeşitli düşmanlarla (makaslar, bombalar) mücadeleye zorladığı yetmezmiş gibi, başarısızlık durumunda mevcut bölümü tekrar ettirmesiyle de akıllara kazındı.

880 kb boyutluk orijinal Amiga sürümüyle hayatımıza giren Supaplex, sonrasında birçok kez güncellenip genişletildi. Günümüzde hemen hemen her platformda oynanabilen çağdaş versiyonları olsa da, o meşhur ilk sürümünün hâlâ on binlerce müptelası var ve internet üzerinden etkileşimi sürdürüyorlar. Peki ama neydi Supaplex’i bu derece popüler hâle getiren şey? Öncelikle tek atımlık oyunlardan biri olmaması en önemli etkendi şüphesiz. Öyle ki oyun sizi uzun soluklu bir maceraya sürükleyeceğini daha ilk bölümlerinde belli ediyordu. 111 bölümden oluşması bir yana, her bölüm başlı başına bir zorluk abidesiydi ve bu da oyun başında geçirilecek yüzerce saat demekti.

supaplex

Oyunu popüler hâle getiren bir diğer özellik ise kurallarının ve içeriğindeki unsurların yavaş yavaş anlaşılır olmasıydı. Örneğin bir önceki bölümde zararsız gibi görünen bir nesneden, sonraki bölümde ölümüne kaçmak zorunda kalabiliyordunuz. Yine o ana dek dekoratif bir unsurdan farksız olan parçalar, birdenbire hayati derecede önem kazanabiliyordu ve bunu fark etmenin tek yolu da oynayarak anlamaktan geçiyordu. Sadece bombaları başınıza düşürmemek yetmiyor, aynı zamanda sıkışıp kalmamak için de büyük çaba sarf etmeniz, hatta ince hesaplamalar yapmanız gerekiyordu.

Akla zarar yerlere dağıtılmış infotronların peşinde oradan oraya sürüklenirken tehlikeli bombalarla, vicdan azabı gibi peşinize takılan Snik Snaks adlı hareketli makaslarla, bazen dost bazen düşman kesilen elektronlarla ve rengine göre kullanım amacı değişen patlayıcı disketlerle amansız bir mücadeleye girişmek zorundaydınız. Bölümler ilerledikçe işin içinden çıkılmaz bir hâl alan oyun, bazı bölümleriyle hızınızı, bazı bölümleriyle hesaplama gücünüzü ve bazı bölümleriyle de sorunların üstesinden gelme becerinizi sınıyordu. Ama oyunun sınava tabi tuttuğu en önemli şey sabrınızın ta kendisiydi aslında.

supaplex

Her bölümde grafikler değişse de, oyunun ana mekânı bir baskı devre kartıydı ve görsellik de buna uygun şekilde tasarlanmıştı. Patlayıcı disketleri en doğru kare üzerine itebilmek, bir labirenti sıkışmadan geçebilmek ya da değişen yerçekimine ayak uydurabilmek için didinip dururken zamanın nasıl geçtiğini anlamak bile mümkün değildi. Harcanan onca zamanın ardından oyunu bitirdiğinizde ise haklı gururunuzun yanı sıra zonklayan bir başla kalakalıyordunuz. Ve her şeye rağmen Supaplex’in, verdiğiniz zamana değen bir oyun olduğunu düşünüyordunuz. Zaten hayatın kendisi de zorlukların üstesinden gelme esasına dayanmıyor mu?

90’larda bir bilgisayara sahip olan pek çok kişinin oynadığı ilk oyunlardan biriydi Supaplex. Özellikle 1982 tarihli ilk Tron filmini sinemada izlemiş ve büyülenmiş biriyseniz, Supaplex sizin için o günlerin ruhunu, sıcaklığını ve masumiyetini fazlasıyla hissettirecektir. Öyle ya, Tron filminden sonra hangimiz “bilgisayarın içinde neler oluyor” diye durup düşünmedik ki? Nostalji yaşamak isteyenler veya daha önce karşılaşmamış olanlar, internette yapacakları küçük bir araştırma sonrası oyunu bilgisayarına indirebilir. Ayrıca akıllı telefonlar için de çeşitli sürümleri olduğunu hatırlatalım.

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et