Siberpunk öldü. Gelecek 1980’lerdeki insanların tahmin ettiği gibi olmadı. Gelecek siberpunk değil artık, başka bir şey. İnsanların giderek pozitif bilimlerden elini eteğini çektiği, şehirlerin isyanlarla dolduğu, toplulukların giderek militanlaştığı, insanların kar yahut gaz maskesi takarak dolaştığı, sisli bir dünya. Artık kırsaldaki bazı bölgelerle iletişim koptu, bazı bölgelere giriş yasak. Nihilizm hakim ideoloji şimdi. İşte witch house aşağı yukarı böylesi bir geleceği andırıyor gibi.
Witch house, 2000’li yılların sonunda ve 2010’lu yılların başında ortaya çıkmıştı. Yaratıcıları onu bir nevi internet şakası olarak değerlendirmişti ilk başta. Fakat sonraları witch house ciddi ciddi bir müzik türüne dönüştü. Okült, şamanizm, cadılık ve korku temaları üzerine kurulu bir elektronik müzik. Şimdilerde artık witch house’un esamesi pek okunmuyor. Zaten müzikal anlamda çok da parlak olduğunu söyleyemeyiz. Chopped and screwed tekniği ile yavaşlatılan vokaller, sisli ritimler, davul makinesi kullanımı ve ürpertici bir atmosfer bu türün karakteristik özellikleridir.
Bazı witch house gruplarının isimleri türün “yeraltı” kimliğini korumak adına bazen haçlar, üçgenler ve çeşitli Unicode simgeleri ile yazılır. Bazılarının da isimleri “oOoOO” gibi pek de bir anlam içermez. Bu şekilde bu gruplar kolay kolay aranıp bulunamaz bir hâle gelir. Şarkılar da genelde metruk binalarda saklanan, tiner çeken HIV+ bir peri tarafından söyleniyormuş gibi hissettirir insana. Witch house’un bilimkurgu ile olan teması da burada başlar. Hissettirdiği vizyonlar haricinde, witch house 20. yüzyılın bakış açısından bir bilimkurgu gibidir adeta. Witch house neredeyse hiç enstrüman kullanmadan, yalnızca bilgisayar aracılığıyla icra edilebilir. Tamamen elektronik bir tür yani. Witch house görsel estetikleri ise terk edilmiş evler, ters haçlar ve cadılarla doludur. Tabii görsel estetikleri de müzikal kısmı gibi pek de parlak değildir lakin bu müzik türü, bir ilham kaynağı olabilir. Punk alt-türleri genelde zaman ve teknolojik temalar ile ilerler. Örneğin taş çağı için stonepunk vardır, antik çağ için sandalpunk, orta çağ için plaguepunk, 19. yüz yıl için steampunk ve sonra siberpunk. Bilimkurgunun bu punk alt türleri genelde böylesi düz bir çizgide ilerliyor gibi. Yani zamanın gelişim aşamaları bir zaman sonra siberpunk’ı doğuruyor. Oysa siberpunk öldü.
Siberpunk’ın alternatifi olabilecek, onun ketamin bağımlısı ikiz kardeşi witch house’da saklanıyor işte. Yüksek bir teknoloji yok, onun yerine giderek hız kazanan okültizm var. Mega şirketler yok, onun yerine kapalı ülkelerde palazlanan oligarklar var. Siborglar yok, onların yerine alternatif tıp ve vücut hackleme işlemleri var. Sentetik uyuşturucu kullanımı hâlâ çok yüksek. Militanlaşan popülasyonlar hâlâ mevcut. Lakin sibergothlar yok, onun yerine witch house temalı bir moda anlayışı yükseliyor. Hackerler ise hâlâ mevcut fakat artık 2000’li yılların başındaki internete benzeyen ortamlarda takılıyorlar. Witch house temalı bir bilimkurgu, Francis Fukuyama’nın görüşlerinden Emil Cioran’ın vizyonlarına kadar pek çok şeyden beslenecektir. Bunların haricinde witch house tamalı bir bilimkurgunun renkleri siberpunk’da olduğu kadar migren tetikleyici, bol neonlu, pembeli morlu olmayacaktır. Witch house adeta dünyanın merkezinde sis bombası patlamış gibi görünen sisli ve kirli bir ortamda geçecektir. Yükselen gökdelenler yerine şehirlerin terk edilen kısımlarında kalan izbelikler hakim olacaktır panoramaya.
Kıyamet aslında birdenbire vuku bulup medeniyeti harap etmeyecektir belki de, insanlar kendi kıyametlerini doğuracak ve zamanla büyütecektir onu. Belki de zaman kıyametin ta kendisidir. Karamsarlığa elbette ki gerek yok ama büyük bir sosyoekonomik buhranın ya da günümüzde halihazırda devam eden salgının kontrol edilemeyecek boyutlara ulaşmasının ardından elbetteki hiçbir şey influencerların ve YouTube’da mukbang yapan tiplerin doluştuğu parıltılı 2010’lu yıllar dünyası gibi olmayacaktır. Belki de 2020li yıllar witch house temalı bir bilimkurgunun gerçekleşeceği yıllardır. Karanlık izbelerde yaşayan tehlikeli hackerler ve çeşitli donanımlar ile güçlendirilmiş siborg askerler yerine, karantina altındaki medeniyeti ayakta tutmaya çalışan paket servisçileri ve yoğun iş saatlerine sahip kamu çalışanları var. Bu karantina hâli zaten bir iki hafta daha devam ederse daha önce evinin içinde iki günden fazla zaman geçirmemiş insanlar nirvanayı ulaştığını zannedecek.
Witch house temalı bir bilimkurgu türünün ismi ne olurdu acaba? Witchpunk çok da hoş gelmiyor kulağa. Sanki tamamen okült bazlı bir bilimkurgudan bahsediliyormuş gibi. Decaypunk olabilir. Lakin bu sefer de tamamen çürümeye odaklanılmış gibi. Bu punk türüne illa İngilizce bir isim bulmak zorunda değiliz de. Ketaminepunk da diyebiliriz. Witch house’un en yaygın olduğu ya da şöyle diyelim: en çok tutulduğu ülkelerden biri Rusya’ydı. Rusça’da HIV, VIH diye yazılıyor ve “vich” diye okunuyor. Witch house’daki “witch”in okunuşu gibi. Rus sosyal platformlarından birinde “HIV enfekte edilmiş müzik” diye lanse edilmişti witch house. Bu da, witch house bazlı bir bilimkurgunun boğuşacağı sorunlardan biri için ilham veriyor: hastalıklar. Zührevi hastalıklardan tutmuş akıl hastalıklarına kadar pek çok hastalık.
Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade