Zaman yolculuğu bilimkurgu edebiyat ve sinemasının sevilen konularından biri. Literatürde ilk örneğine Samuel Madden’ın 1733 tarihli 20. Yüz Yıl Hatıraları adlı eserle rastlanıyor. İstanbul, Moskova, Paris ve Roma gibi şehirlerden 1997 ve 1998 yıllarından 1728 Britanya’sına gönderilmiş mektuplardan oluşuyor. Teknolojinin bile çok değişmediği görülen 20. Yüz Yıl mektuplarında daha çok yazarın politik ve dini gelişmelerle ilgili spekülasyonları konu ediliyor. İstanbul’la ilgili spekülasyonları merak edenler için ekleyelim; İstanbul Tatarlar tarafından ele geçirilmiş durumda! Johan Herman Wessel’in 1781 tarihli Anno 7603’ü geleceğe götüren bir başka örnek. Burada zaman yolculuğunu yaptıran bir makine değil bir peri. 7603 yılında kadın ve erkekler rollerini değiş tokuş yapmışlar.
Yolcular bu ilk örneklerde makine kullanmıyorlar. Yukarıdakilere ek olarak Charles Dickens’in A Christmas Carrol’u, Mark Twain’in 1889 tarihli Kral Arthur’un Huzurunda bir Connecticut’lı Yanki’si ve diğer örneklerde zaman yolculuğu ya kahramanın bir ağaç altında uyuyup başka bir zamanda gözlerini açmasıyla, ya bir hayalet ya da peri aracılığı ile gerçekleştiriliyor. İşe makineler aracılığı ile biraz bilim katan yazarlardan en önemlisi H.G. Wells. Kitabının adı da Zaman Makinesi(The Time Machine). Diğer örneklerden farklı olarak burada zaman yolculuğunun aracısına doğrudan bir atıf var. Zaman yolculuğuna evet ama bize gerekli olan bir makine diyor Wells. Bilindiği kadarıyla kitap, zaman makinesi teriminin de atasıdır. Romandaki zaman gezgini, makinesiyle önce yüz binlerce, sonra milyonlarca yıl sonraya gider ve geri gelir. Viktoryen İngiltere’de yaşamış H.G.Wells bilimkurgu edebiyatına önemli eserler kazandırmış başlı başına bir yazıya konu olması gereken bir yazar.
Zaman yolculuğu diyoruz ama aslında iki ve birbirinden çok farklı yolculuk türü var. Zaman yolcusunun her hangi bir nedenle(dondurulma, ilaç vb.) hayat fonksiyonlarının durması ve veya durmaya yakın bir noktaya indirgenmesiyle zamanın yıkıcı etkilerinden korunması, belirli bir süre sonunda uyanması ilk türü oluşturuyor. Bu türde sadece ileri gidiş söz konusu. Aslında bakılacak olursa mümkün olan tek tür de bu gibi görünüyor. Bu yöntemde de şimdilik ciddi problemler var. Sözgelimi dondurulma işlemi donan organik yapının hücrelerinin su kristallerince tahrip edilmesine neden oluyor. Philip Francis Nowlan’ın Armageddon 2419 AD adlı yapıtı bu tek yönlü yolculuklardan birini konu alır. Anthony Rogers, bir mağarada maruz kaldığı gazla 2419 yılına gidiverir. Bu macera ünlü Buck Rogers çizgi romanının da kaynağı olacaktır.
Bu tür bir yolculuğa bir başka örnek Victor Mora, Carlos Gimenez ikilisinin Dani Futuro’sudur. Bin dokuz yüz seksenlerin başlarında ülkemizdeki çocuk dergilerinde de yayınlanan Dani Futuro Kuzey Kutup bölgesinde bir uçak kazasından sonra bir buzula sıkışıp kalan ve bir kaç yüz yıl sonra kurtarılan bir zaman yolcusudur. Çizgi romanın karanlık atmosferinin bu satırların yazarını bir hayli etkilediği belirtmeden geçmeyelim.
Bu yöntem bugün hala teknik olarak başarılmış olmasa da göründüğü kadarıyla bilimkurgu yazarları için çok verimli kabul edilmiyor. Esas eğlence diğerinde! “Bak evrende genişlik, uzunluk ve derinlikten başka bir boyut daha var. O da zaman. Nasıl diğerlerinde hareket edebiliyorsak bir boyut olduğu için zamanda da böyle hareket ederiz.” şeklinde yapılan akıl yürütme hayat acıdır, biber de acıdır diye giden mantıktan çok farklı değil. Zaman, evet Minkowski uzayında bir koordinattır. Ama bildiğiniz diğer koordinatlardan değil. Onun üzerinde dolaşamazsınız. Zaman makinesi mümkün olursa yüksek olasılıkla tek yönlü bir bilet verecektir. Derin uyuyup ileri gidersiniz. Ama geri dönüş yoktur.
Ama pek çok bilimkurgu yazarı bilimden biraz taviz vererek zamanda Beşiktaş-Ortaköy arasında gider gelir gibi gezilebilen ortamları hayal eder. Yüzlerce film dizi ve kitaba konu olan paradoksların oluştuğu yolculuk şekli de budur. Thomas Anstey Guthrie bu verimli toprakları ilk fark edenlerden. 1891 tarihli Gurmelin’s Time Cheques romanı da ilk örneklerden. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. L. Sprague D. Camp’in, Lest Darkness Fall adlı eserinde bir arkeolojist Roma İmparatorluğunu kurtarmak için altıncı yüz yıla gider, Isaac Asimov’un, 1955 tarihli End of Eternity adlı kitabında teknisyenler insanlığı korumak için zamanda ileri geri hareket eder, minik minik dokunuşlarla gerçekliği sürekli değiştirirler. Popul Anderson bu konuda Zaman Devriyesi adlı on bir kitaplık bir seri tamamlamıştır. Zaman yolculuğu, nedenselliği o kadar esnetir ki ki yazarlar en olmadık kişi ve olay kombinasyonlarını bir araya getirebilirler. Robert A. Heinlein 1958 tarihli All You Zombies eserinde cinsiyet değiştirerek erkek olan bir kadının geçmişe gidip kadın halini hamile bırakması ve anne ve babasının hatta hikayedeki herkesin aslında kendisi olduğunun ortaya çıkmasını konu alır. Michael Moorcock, Behold the Man’de kahramanını İsa’yla buluşturmak için İS. 27 yılına gönderir. Karl Alexander’ın, Time After Time’ında Karındeşen Jack, Wells’in zaman makinesini bulur ve hem Viktoryan dönem İngiltere’sinden kaçar hem de seri cinayetlerine gelecekte devam eder.(Konuyla ilgisi yok ama Cyndi Lauper’ın Time After Time adlı güzel şarkısını anmış olalım bu vesileyle.)
İnsanların çok sevdiği bir başka oyun da tarihteki kırılma noktası olarak görülen olayların başka türlü gerçekleşmesi haline her şeyin nasıl farklı gelişebileceği üzerine spekülasyonlar yapmak. Zaman yolculuklu bilimkurgular da bu spekülasyonları bol bol malzeme yapar. Harry Harrison, A Rebel in Time’da bir Amerikalı subayı, Amerikan iç savaşında Konfederasyon’a otomatik silah planları vermek için zaman yolcusu yapar. Amerikan iç savaşı Amerikalı bilimkurgu yazarları tarafından önemli düğüm noktalarından biri olarak görülüyor olmalı ki bu kez Harry Turtledowe, The Guns of the South’da Amerikan iç savaşına yine Konfederyon’a yardıma gider. Bu kez kötü adamlar Güney Afrika’lı beyaz ayrımcılardır. Gizli ve gelecekten gelen silahsa AK-47. Diğer adıyla Kalaşnikof.
Ya yaşanmış tarih? O da gelecekten gelenlerce değiştirilmiş olamaz mı? Merak etmeyin yazarlar bunu da atlamamışlar. Ender’s Game’in yazarı Orson Scott Card’ın kahramanları, Pastwatch; The Redemption of the Christopher Columbus’ta, Kolomb’un aslında batıya değil kutsal toprakları müslümanlardan kurtarmak için doğuya yola çıkmayı planladığını ama gelecekten gelen bir müdahaleyle batıya giderek Orta Amerika’daki Tlaxcalan İmparatorluğu’nun büyümesini ve böylece Avrupa’yı işgal etmesini engellediğini keşfederler.
Kitaplar ardı ardına gelir. Kimi hükümetler gizli ajanlarını geleceğe gönderip gelişmelere göre pozisyon alırlar. Adolf Hitler’in doğumunu engellemek için Avusturya kırsalına açılanlar, birinci ve ikinci dünya savaşlarını, Napolyon‘u, Büyük İskender‘i durdurmak isteyenlerin maceraları kitap raflarını doldurur. Stephen King’de bu furyaya katılır. John. F. Kennedy’i kurtarmak isteyen kahramanı 11/22/63’de Lee Harvey Oswald’ın peşine düşer.
Kanımca en güzel zaman yolculuğu hikayelerinden biri Douglas Adams’ın Dünya’nın Sonundaki Restoran’ıdır(1980). Milliways isimli restoran evrenin yok olmadan önceki son bir dakikasında hizmet verir. Evrenin bitiş manzarası müşterilerin favorisidir. Ancak fiyatlar öyle yüksektir ki müşteri hesabı ödemek için milyarlarca yıl önce bir bankaya en az bir peni yatırmış olmalıdır. Böylece bileşik faizle büyüyen mevduat restoranın yüklü hesabını karşılayabilecektir.
Zaman yolculuğu denen kavramın ciddiyetini iyice idrak etmiş gibi görünen nadir yazarlardan biri Ray Bradburry. A Sound of Thunder adlı kısa hikayede 2055 yılında insanlık Jurassik döneme(65 Milyon yıl önceye) safariye gidebilmektedirler. Ancak evrende her şey her şeyi etkilemektedir. Herhangi bir nesnenin hareketi bütün Dünya tarihini tamamen değiştirebilecektir. Amerikalı matematikçi Edward Norton Lorentz tarafından geliştirilen modele göre doğrusal olmayan(non linear) sistemlerin başlangıç koşullarındaki minik değişiklikler zaman içinde sistemde çok büyük değişikliklere neden olurlar. (Şu ünlü Brezilya’da kanat çırpan kelebeğin Texas’da fırtınaya neden olacağı iddiası, kısa adıyla Kelebek Etkisi). Lorentz ilk konferanslarında kelebek yerine martı etkisinden söz eder. Modelindeki şekil kelebeği andırdığı için değiştirdiği iddia edilir. Öyküde kelebek etkisinin farkında olan organizatörler safari alanına özel bir parkur inşa ederler. Ziyaretçiler bu parkurdan çıkmayacak, sadece doğal ölümlerine bir kaç dakika kalmış dinazorları avlayabileceklerdir. Ancak ziyaretçilerden biri(Eckels) bir panik anında patika dışına çıkar. 2055 yılına geri döndüklerinde konuşulan dildeki tonlamayı ve bazı kelimeleri, insanların davranışlarını, siyasi durumu değişmiş bulurlar. Eckels’in çamurlu botunda ezilmiş bir kelebek vardır.
Yani İkinci Dünya Savaşı’nı engellemek için Hitler’in büyükbabasının büyük annesiyle karşılaşmasına engel olmaya gerek yok gibi görünüyor. Hatta kelebek ezmeye de. Biraz geriye gidip ıslık çalmak bile yeterli olabilir. Aslında belki fiziği ilgilendiren soru şudur; Atom altı düzey dahil başlangıç koşulları, bir kere yaşanmış olanın tıpkısı olsa bile olmuş olan her şey kusursuzca tekrarlanır mıydı? Makro dünyalar bu kadar deterministik midir? Ben son derece kuşkuluyum.
Teorik tartışmalar bir yana zaman yolculuğu hikayelerinde nedensellikle temelsizce oynayarak yaratılan renkli paradokslar moda deyimle beyin yakmaya devam edecek gibi görünüyor.
Hazırlayan: Selim Erdoğan