looper

Zaman Yolcusu Kendiyle Karşılaşınca

Zamanda yolculuk kavramı, bilimkurgunun en zorlu fikir jimnastiği imkanı sunan alt dallarından birini oluşturur. Her şeyden önce hakkında en az fiziksel, matematiksel ve uzaybilimsel veriye, deneye ve kanıta sahip olduğumuz konulardan biridir bu. Dünya bilimkurgu tarihinde zamanda yolculuk konusunun ilk işlendiği “L’An 2440(Louis-Sebastien Mercier, 1771) adlı eserden beri çeşitli yazar ve senaristler, somut veri açığını teorilerle doldurmak zorunda kalmışlardır. “Evren fiziğinde işlerin nasıl yürüdüğüne dair kuralları” içgüdülere ve tahminlere göre el yordamıyla belirlemek durumunda kalmak ise, bu sanatçıları zaman zaman farklı sonuçlara götürmüştür. Zira eldeki çok az veriyi muazzam hayal gücüyle harmanlayarak sonuçlar çıkarmak ve olası kuralları kararlamaya çalışmak, bir noktadan sonra işi yapanın subjektif değerlendirmesine göre şekil alması kaçınılmaz bir çabadır.

Peki şimdi birlikte yola çıkıp şu fikir jimnastiğine bir de biz girişelim mi? Bu konuya adım atıldığında karşımıza çıkan ilk ve en basit temel başlık olan “paradoks” kavramından başlayalım: “Geçmişe gidip ebeveynlerinizden birinin ölümüne neden olursanız, siz de ortadan kalkarsınız. Siz yok olunca geçmişe gidip ebeveyninizi de öldüremezsiniz.”

uzayzaman-4

Buraya kadar tamam. “Geçmişe gidip kendi ebeveyninizi yok etmeniz, zamanda bir paradoks yaratır.” Güzel. Ama işte şimdi su koyverilen noktaya geldik. Bu konuda fikir yürütmeye başlayan birçok beyni daha yolun başında durdurarak tüm konsepti “imkansız hayaller” çekmecesine kaldırtan bir sonraki “talihsiz” adım, şu önermenin ileri sürülmesiyle atılır: “Paradokslar gerçek olamayacağına göre, zamanda yolculuk asla gerçekleşmeyecektir.

Eğer zaman gerçekten de ancak tek yönde katedilebilen, tek boyutlu bir tünelden ibaret olsaydı, yukarıdaki önermenin sahipleri haklı olabilirdi. Ancak bu doğru değildir. Zaman da tıpkı uzayda içinde yaşadığımız diğer üç boyut olan x, y ve z gibi, matematiksel koordinatlara sahip bir eksendir. Olayların bu eksen üzerindeki yerleşimi, minik dünyamızın var olduğu evrenin fizik kurallarının ilk belirlendiği Big Bang‘in o ilk mikrosaliselerinde, atomaltı pro-parçacıkların ilk salınımına ve topu topu dört çeşit fizik kuvvet arasındaki dengelerin yerine ilk oturuşuna göre sıralanıvermiştir.

Travelers

Can alıcı soruya gelince… Doğa kavramına yalnızca biyolojik ekosistemin değil, bulunduğumuz evrenin fizik kanunlarının da dahil olduğundan hareketle: Doğayı kendi haline bıraktığımızda asla gerçekleşmeyecek bir şeyin insan müdahalesiyle olabilir hale geldiği kaç örnek verebilirsiniz?

Uçan insanlar? Uzak haberleşme? Hasta tedavisi? Sesten hızlı yol almak? Dünyanın ekolojik dengesinin canına okumak? Okuyup yazmak?

Peki. Zaman ekseninde bağımsız hareket fikrinin, doğayı kendi haline bıraktığımızda gerçekleşmeyecek olup da insan müdahalesiyle olur hale gelen onca konudan ne farkı var? Henüz başaramamış olmamız mı? İyi, yani hepsi bundan ibaretse sorun yok. Zira nasılsa yolu bulduğumuzda bütün o ‘henüz’ler, -cek -caklar, ‘idi’ler vs… bir daha asla eski anlamlarını taşımayacaklar. Neden mi? Çünkü zaman ekseninde bağımsız (tek yönlü olmayan) hareket, neden-sonuç ilişkisinin zamana bağlı fonksiyonunun da artık tek yönlü olmaktan çıkmasını getirir. Diğer bir deyişle, “önce neden, sonra sonuç” şeklinde gerçekleşen sıralama, zaman eksenindeki hareketinizin yönüne göre değişebilecektir. Zaman yolcusu için önce sonucun, sonra nedenin yaşanması mümkün olacak demektir. İşte bu da “paradoks” kavramının iflasını getirir.

Ürkütücü mü? Hiç sanmıyorum. Her imkan gibi bu da ancak kötü niyetli ellere geçtiğinde kötülüğe yol açacaktır; yani asıl ürkmemiz gereken gerçekler değil, kendi niyetlerimizdir. Zamanda yolculuğun rutin hale geldiği bir dünyada gerçeklik duygusunun da değişikliğe uğrayacağı, eskisine bağlı insanların uyum güçlüğü çekecekleri doğrudur; şimdiki gerçekliğimizin pek matah bir şey olduğunu düşünenler, her şeyin olduğu gibi kalması için dua etmekte sonuna kadar özgürdürler.

Paradoks engelini aştığımıza göre, sıra ikinci adımı atmaya geldi demektir: Paradoksların olabildiği bir evrende gerçekler nasıl gerçek kalabilecektir?

İşte bu noktada, bir bilim insanı ve bilimkurgu yazarı olarak, bilimkurgusal düşünce biçimine bir davet sunuyor ve konuya teorik bir katkıda bulunma cüretini göstererek sizleri “çevrim” kavramıyla tanıştırmak istiyorum. Zaman boyutu lineer bir hat değildir, ancak şu an için kavrama kolaylığı sağlamak amacıyla, zaman eksenini düz bir hatmış hibi düşünelim. Şimdi evrende bu hattı uzaktan inceleyebileceğimiz bir nokta bulup yerleşelim. Tüm zaman ekseni “görüş” menzilimizde ve üzerinde neler olup bittiğini başından sonuna dek izleyebiliyoruz.

zaman

Bu bakış açısından düşündüğümüzde, yer yer bu eksenden çıkılıp yeniden girilmesi, eksenin yer yer kendi etrafında dönüp “loop(çevrim) oluşturması, hatta karmaşık düğümler meydana getirmesi olağan bir manzara olacaktır. Böyle bir düğümün hat devamlılığı açısından oluşturduğu kısa devre, bizim izlediğimiz yerden olası görünürken, eksenin içindekiler için anlaşılması olanaksız ve doğa dışı bir olgu halinde kalacaktır. Yolculuklar yüzünden zaman ekseni devamlılığını kaybetmeyecek, ama artık düzgün bir hat olmaktan çıkacaktır. Sergileyeceği görüntü, üzerinde ileri geri cirit atılarak gerçek değişiklikleri yaratıldığı ölçüde dönüklü, düğümlü, sallanıp savrulan, yer yer kopup evren dokusundan gelen başka “iplik parçalarıyla” yamanmış bir hal alacaktır. Hatta bu değişimlerin ilki, zaman yolculuğunun teknolojik açıdan imkanlı hale ilk geldiği noktaya tekabül edecektir.

Ancak bu noktadan sonra, yolculuk imkanı hat üzerinde ileri-geri (yani geçmişe ve geleceğe) taşındığında, gidilen her noktada neden olunan gerçek değişiklikleri yeni düğümler ve çevrimlere yol açacaktır. Sonuç olarak önümüze serilen manzara, temel devamlılığını koruyan, ancak kıvrılıp bükülen, düğümlenip açılan, tirfillenip toparlanan dinamik ve devingen bir eksen yapısı olacaktır.

TERMINATOR_2_JUDGMENT_DAY

Çevrim kavramını daha iyi açıklamak için bir örneğe başvuralım.

Terminator” filmini izlemiş, ya da en azından hakkında birkaç yorum duymuşsunuzdur. Bu filmde John Connor adında biri, kendisini yok etmek için annesinin öldürülmesi girişimini durdurmak amacıyla, Reese adındaki birini geçmişe gönderir. Filmin sonunda John’un babasının Reese olduğu ortaya çıkar. İşte size en ‘babasından’ bir paradoks… John Connor, Reese’i geçmişe göndermeseydi kendisi doğamayacaktı. Doğmayınca babasını da geçmişe gönderemeyecekti… Müthiş.

Bunun nasıl olabileceğine dair fikir yürütmeye çalışırken şimdiye kadar içinde yaşadığımız, tanıyıp bildiğimiz, akıllı, uslu, rutin düşünce biçimimizin sınırları içinde kalırsak, işin içinden asla çıkamayız. Beynimizin tendrillerini şöyle bir esnetip uzay boşluğuna doğru uzatalım şimdi ve koca güneşlerin, ağır atomların, afacan atomaltı parçacıkların uçuştuğu, kara deliklerin cirit attığı evrene bir göz atalım. Burada daha önce aklımıza gelmeyen çok şey oluyor. Bunlardan biri de oynak gelecek, yani zaman ekseni boyunca “hayattaki seçimlerimize göre şekil alan gerçeklik” dokusunun önümüzde uzanan bölümü.

terminator 3

İzleyebiliyor muyuz? İyi. Şimdi biraz başa dönelim. Diyelim ki ortada bir John Connor yok, ama Reese var ve insanlık hâlâ hayatta, çünkü robot düşmanlarına onun liderliğinde karşı koyan insanlığın bağrından tıpkı onun gibi başka liderler de çıkıyor. (Bunu bir çeşit “paralel evrenler” kavramı gibi ele alabiliriz. Paralel evrenlerin birinde hayatınızın belli bir saniyesini burnunuzu kaşıyarak geçirirken, diğerinin aynı saniyesinde bunu yapmıyor olabilirsiniz. Aynı şekilde birinde lider John iken, diğerinde Ahmedoğlu Mehmet olabilir.)

Bu duruma “birinci çevrim” diyelim.

Derken zaman yolculuğu teknolojisi geliştiriliyor ve Reese herhangi bir amaçla -belki araştırma, belki strateji, belki de sırf deney için- geçmişe gönderiliyor. Burada John’un annesiyle karşılaşıyor, aşık oluyor ve ona yaklaşmayı “seçerek” oynak gelecekte, bu seçimin yapıldığı anın ötesinde yaşayan herkesi ilgilendiren bir gerçek değişikliğine neden oluyor. Onun bu hareketinin sonucu olarak artık John var ve hey, müjde, bu çocuk herkese güç kaynağı olabilecek ölçüde lider ruhlu biri.

Ve biz John’un varolduğu gerçekliğe “ikinci çevrim” diyoruz.

Böylece babanın çocuktan sonra doğduğu bir gerçeklik mümkün oluyor. Bu durumun yeni bir zaman yolculuğuyla değişerek bir üçüncü çevrim oluşturması mümkün. Hatta Reese’in geçmişe gönderilmesiyle ilgili gerçeğe bile bir değil, birkaç çevrimin olaylarının birbirini izlemesi sonucu ulaşılmış olabilir. Yani belki de John ikinci değil, onikinci çevrimin ürünüdür.

paradoks-3

Öyle ya da böyle, sizin açınızdan her şey kendi fizyo-yaşamınızın akışı boyunca deneyimlediğiniz gerçekliklerden ibarettir. Dışarıdan baktığınızda ise, doğumundan ölümüne kadar uzay-zaman dokusu içindeki kendi payına düşen koordinatları işgal eden insanlar görürsünüz: aralarından zaman ekseninin bilmem kaç birim önceki veya sonraki koordinatlarına geçiverenler olması, yolda karşıdan karşıya geçenler kadar doğal bir tablodur.

Gelelim zaman yolculuğu konusunda düşünen bir beynin çattığı en çetin cevize. Kendi geçmiş veya gelecek haliyle karşılaşma fikri, nedense bilimkurgu yazarlarının zaman yolculuğu teorileri üretirken en çok sarsıldıkları ve en duygusal tepkileri verdikleri noktayı oluşturur. Genel eğilimleri, bunu imkansız hale getirecek doğa yasaları üretmek, veya bunun bir patlamaya, yok oluşa vs… yol açacağını öne sürmektir. Örneğin “Geleceğe Dönüş” serisinde Doc’un sokakta tesisat düzenlemekle uğraşan kendi genç haliyle karşılaşması, tam bir komedi haline dönüştürülmüştür. Kurallar daha önce onun ağzından şöyle açıklanmıştır: “Marty, insan kendiyle karşılaştığında ya büyük bir patlama olup her şey yok olur ya da hiçbir şey olmaz, ucuz kurtulursun. Ama sakın unutma, kendine asla dokunmamalısın, yoksa her şey biter.” Bu kurallar üzerinden oluşturulan bir sahnede, Doc’un durumdan habersiz olan genç hali yaşlı haline “şuradaki penseyi verir misin lütfen?” dediğinde seyirci elbette ki hop oturup hop kalkacaktır.

Isaac Asimov

Bu konuda heyecan yaratılan diğer bir örnek, Asimov Ustanın “Sonsuzluğun Sonu” adlı eserinde yer alır. Operatör Harlan bir operasyon sırasında, gelecekte girmemesi gereken bir odaya girmiş olan kendisiyle karşılaşmaktan ucu ucuna sıyırır. Daha sonra, önceki operasyon sırasında kendisini irkilten o kahkahayı kendisinin atışına tanık olacak ve kendi kendini korkuttuğunu anlayacaktır. Bunun neden bir Operatörün “asla izin vermemesi gereken bir durum” olduğu sorusunun ise -yazarın kavramı kabul zorluğu dışında- hiçbir mantıklı yanıtı yoktur.

Küçük bir tıbbi açıklama: İnsan vücudundaki hücreler devamlı bir yenilenme halindedir. Şunu rahatça söyleyebiliriz: Şu anda vücudunuzu oluşturan hücrelerin hiçbiri daha birkaç ay önce orada değildi. Bu durum, insan olarak bilincinizin devamını engellemez. Ancak bedeninizi oluşturan atomlar sürekli bir değişim halindedir, öyle ki bir ay önceki bedeniniz ile bir ay sonraki bedeninizim fizik kuralları açısından aynı nesne olduğu asla iddia edilemez.

Zaman ekseni üzerinde daha kısa bir yolculuk yaptığınızda, örneğin bir saniye önceki kendinizle burun buruna geldiğinizde ise, devreye yine fizik kuralları girerek vaziyeti kurtarır. Zira bu durumda ‘aynı anda’sınız, ama ‘aynı yerde’ değilsiniz, çünkü mekansal koordinat olarak aynı noktaları işgal etmemektesinizdir. Bir masaya dokunduğunuzda parmaklarınızın atomları masanınkileri ne kadar yok ederse, ‘diğer siz’in elinin parmaklarındakileri de o kadar yok edecektir.

Sonuç olarak, zaman yolcusunun kendi kendisiyle karşılaşması ‘psiko’sundan başka hiçbir şeyini sarsmaz; zira fizik kurallarına göre aynı uzay-zaman koordinatlarını işgal etmeyen hiçbir şey ‘aynı’ değildir.

Ne yapalım, bu evrende kurallar böyle işte…

Hazırlayan: Özlem Kurdoğlu

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Shining Girls

Zaman Yolcusu Seri Katil Olursa: Shining Girls

Netflix imzalı Russian Doll dizisinin ikinci sezonunda, zaman yolculuğu yapan kahramanımız Nadia bir arkadaşına şöyle …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et