Cebinizde bir bilgisayar var. Yakında sırtınıza Jet-pack takıp gezebileceksiniz. Uzak dünyalara robotlar gönderen trilyon dolarlık bir uzay ajansının teorik olarak ortağısınız. Yani işin özü, aslında zaten gelecekte yaşıyorsunuz.
Birçok açıdan baktığımızda böyle bir gelecek kimse tarafından tahayyül bile edilemezdi. Fakat diğer bir sürü icat ve buluş bilimkurgu kitaplarında, filmlerinde ve çizgi romanlarında önceden belirtildi. Dünya dönmeye devam edip zaman aktıkça da bu kurgusal öngörüler gerçekliğin bir parçası olmaya devam edecek. İşte karşınızda engin hayal gücümüzün hızına yetişip gerçekliğe bürünen, bilimkurgudan türemiş bir kaç önemli örnek.
2003’de Margaret Atwood dünyayı sarıp sarmalamış biyo-mühendislik felaketinden sonra Dünya’daki yaşamı anlatan üçlü kitap serisini yazmaya başladı. Oryx ve Crake romanında asıl kötü karakterin insanlığın ta kendisi olduğu baştan sona sıkıca işlenmiş, fakat buna rağmen kitapta en tehditkar yaratıklar genetiği ile oynanmış domuzlar olarak betimlenmiştir. Pigoons olarak adlandırılan bu yaratıkların, birden fazla insan organı kopyası taşımak için genetiğiyle oynanmıştır. Aynı zamanda insan etine de iştahlılardır. Eğer kitabı okuduysanız, Virginia Bio-Mühendislik firmasının kendisine ait “genetiği değiştirilmiş insanlar için domuz organı üretimi programı” na sahip olduğunu öğrendiğinizde kuşkusuz korkmuşsunuzdur. Şirketin CEO’su Ağustos ayında MIT Tecchnology Review’e verdiği röportajda “Seri organ üretimi yapmak istiyoruz” sözlerini sarf etti.
Genetik mühendisliği aynı zamanda geçen on yılın en popüler bilimkurgu kitapları olan The Wind Up Girl‘de de rol oynadı. Geleceğin işlendiği kitapta iklim değişikliğine maruz kalmış Bangkok‘da fosil yakıtlar sıkı bir şekilde kontrol edilir. Eğer bir fabrika yönetmek istiyorsanız, DNA’ları kırpılıp mastodonunki ile birleştirilmiş filimsi yaratıkları kontrol eden Megadont Union ile iyi geçinmeniz gerekiyor. İşe bakın ki bu yıl Harvard Üniversitesi’nden George Church yünlü mamut genlerinin bir Asya filinin genomuna başarılı şekilde eklendiğini duyurdu. George Church’ün ya da bir başkasının başarılı şekilde iki cinsi birleştirmesi zaman alabilir ve iklim kaynaklı artan deniz seviyesi Bangkok’u bir çırpıda yutabilir…
Pek çok kişinin favori bilimkurgu yapıtlarından birisi de Starship Troopers‘dır. Filmin kahramanları böceğimsi uzaylı istilasıyla savaşırken, film slasher-flick tarzı mizahı ve alaycı sosyal anlatımı birleştiriyor. Ayrıca filmin bazı kahramanları ön saflarda savaşan kadınlardan oluşuyor. Aralık ayında Amerika savunma bakanı Ash Carter, Amerika’nın Robert Heinlein’in liberal vizyonunu izleyip sonunda ordunun herkese açık bir müessese haline getirileceğini duyurdu (Tabii açık alanda duş olayı kalkacak, o kadar da değil).
Kadınların savaşta korkulacak varlıklar olduğunu düşünebilirsiniz, ama bizce daha çok savaşan robotlardan korkmalısınız. Örneğin A.B.D Deniz Kuvvetleri, Google’un sahibi olduğu Boston Dynamics tarafından üretilen köpek görünümlü bir Droid’i eğitmeye başladı. Peki işler sarpa sararsa ne olur? Size çoğu kez unutulan 2000 yapımı bir filimi hatırlatalım: Red Planet. Bu filmde bir robot vardı izlediyseniz ve robotumuzun, Mars’ı dünyalaştırma sürecine yardımcı olması gerekiyordu. Fakat, herkesin tahmin edebileceği gibi Robo-dog hasar görüyor, tepesi atıyor ve daha sonra efendilerine düşman oluyordu.
Öte yandan “kaçık bilim insanı” sıfatı kime daha çok yakışır diyorsanız size 2017’de kafa nakli yapmayı planlayan İtalyan cerrah Sergio Canavero‘yu takdim etmekten mutluluk duyarız. Teknik olarak tam vücut nakli denmesi gerekiyor ama kim kime ne demiş, niye demiş, niçin demiş kimin umurunda. Etik olarak böyle bir şey kelimenin tam anlamıyla çılgınlık. Peki hangi bilimkurgu kitabı bu olayı öngörmüş? Tabii ki Mary Shelley tarafından yazılan Frankenstein. Canavero’nun yönteminin Victor von Frankenstein’ınkinden nispeten daha bilimsel olduğu doğru, fakat bu Canavero’nun kök hücre banyosunu kullanarak bölünmüş omuriliğini tekrar birleştirme düşüncesinin işe yarayacağı anlamına gelmiyor. Bu daha çok yanlış tedavi algısını güçlendirmeye yönelik bir eylem olacaktır.
Isaac Asimov‘un, tüm zamanların en iyi bilimkurgu yazarlarından biri olduğu şüphesiz. Öngörüsü güçlü biri olarak 1964 yılında, The New York Times gazetesinde 50 yıl sonra World’s Fair‘in (Expo ya da Dünya Fuarı olarak da bilinir) nasıl görüneceğini hayal ettiği bir yazı yazmıştı.
Yaptığı en büyük hata, 2014 yılında bir World’s Fair yapılacağını düşünmesiydi. Bunun dışında ortaya attığı tahminlerin çoğu şaşırtıcı bir şekilde tutarlıydı. Keurig’in makinelerini, Roombas ve sürücüsüz otomobilleri öngörmüştü. Fakat dürüst olmak gerekirse, bunlar teknolojinin gidiş yörüngesine bakan herkesin yapabileceği tahminlerdi. Bu makalede “İşte bu” diyebileceğimiz yer, hindilerin ve bifteklerin mayalardan ve alglerden elde edildiğini söylediği kısım. Evet, petri kabı hamburgerlerinin gelmesine hala bir kaç yıl var ama sentetik biyoloji alanında çalışan bilim insanları şimdiden favori yiyeceklerinizde bulunan birçok temel lezzet maddelerini üretebilmekte. Ayrıca morfin de üretebiliyorlar. Neyse uzun lafın kısası, mezarında rahat uyu Isaac. İstek listeni gerçekleştirmede birazcık geri kalsak da istikrarlı bir ilerleme sağlıyoruz.
Hazırlayan: Agah Tuğrulhan Polat