Venüs Kabileleri

Venüs, Romalılar’ın aşk tanrıçası, gece göğündeki en parlak cisimlerden biri ve belki de bir zamanlar, Güneş Sistemi’nin en güzel gezeni. Söylentilere göre Venüs’ün yüzeyinde 3 milyar yıl öncesine kadar okyanuslar vardı ve 750-600 milyon yıl kadar önce tamamen kayboldular. Büyük ihtimalle tektonik hareketler sonucu tüm o okyanuslar uzaya saçıldı. Venüs, sanki Dünya’nın lanetlenmiş güzel ikizi gibi, birdenbire ucube bir gezegene dönüştü. Tabii bu olay “birdenbire” mi oldu yoksa zaman içinde mi, burası kesin değil. Esasında Venüs’ün yüzeyinde bir zamanlar okyanus olup olmadığı da bir muamma. Tıpkı Venüs’e dair diğer pek çok şey gibi… Venüs yüzeyinde okyanuslara dair herhangi bir kanıt yok ya da henüz bulunmadı. Venüs’ün yüzeyi ile ilgili çok az şey biliniyor zaten. Büyük ihtimalle, öyle aman aman ilginç bir şey de yoktur.

Volkanlar ve volkanların yarattığı cehennemsi bir çöl. O kadar. Lakin bu, Dünya’da okyanusların oluşmasına sebep olan şeyin Venüs’te de gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyor. Belki de su buzu taşıyan asteroidler Venüs’ü de vurmuştur ve okyanusların oluşmasına sebep olmuştur. Lakin orada bir zamanlar okyanuslar oluşmuşsa bile, Venüs artık gerçek bir cehennem. Yüzey sıcaklığı kurşunu eritecek derecede yüksek ve asit yağmurları yağıyor… Ancak tüm bunlar göz ardı edilirse Dünya’nın ikizi sayılır. Venüs’teki yerçekimi Dünya’daki yerçekimi ile hemen hemen aynı. Üstelik Venüs’ün oldukça kalın bir atmosferi var ve yoğun sülfürik asit bulutlarının üzerinde ortam ılık bir ilkbahar gününü andırıyor. Bir şekilde oraya, bir şehri taşıyacak kadar gelişmiş büyük balonlar gönderilirse, uçan şehirler oluşturulamaz mı? Henüz Dünya’da böylesi bir projeyi gerçekleştirmek için yeterli teknoloji yok. Üstelik insanların yüz yüze olduğu sorunlar Venüs’ün kolonize edilmesinden daha ciddi… Yine de bir gün, eğer Venüs’te uçan şehirler kurulursa, bu şehirlerde yaşayacak insanların ne tür varlıklar olacağını hayal etmek keyifli.

Teknokratlar

Burada teknokrat kelimesini, esas anlamından biraz daha farklı, Venüs’te oluşması muhtemel ilk kabileyi tanımlamak için kullanacağız. Teknokratlar tamamen görev bilinci ile hareket eden, insan kılığındaki robotlardır. Bu tanım hiç de kötü yahut aşağılayıcı bir şey değil. Aksine bir övgü. Bunu başarabilen çok az insan vardır çünkü. İnsanlar duygularına ve acizliklerine fazlasıyla kapılırlar ve gerçek potansiyellerinin altında yaşarlar. Oysa Venüs kolonilerinin ilk günlerinde ne duygulara ne de acizliğe fırsat kalacak. Orası dev bir araştırma üssü ve bir şantiye halini alacak.

Uçan şehirlerde yaşayan teknokratlar büyük ihtimalle oldukça tehlikeli görevlerle yüzleşecekler. Bulutlardan örnek toplamak, eğer varsa bulutlarda yaşamın izlerini aramak, hatta belki de yüzeye inmek gibi oldukça zorlu görevler. Bulutların sülfürik asitten ibaret olduğu, yüzeyin de gerçek anlamda bir cehennem olduğunu unutmayalım. Yapılacak tek bir hata trajedi ile sonuçlanırdı. Belki de bu trajedi öylesine büyük olurdu ki Venüs kolonizasyonu konusunda oldukça kötü bir kamuoyu oluştururdu ve Venüs kolonileri başlamadan sona ererdi…

Maceracılar

Post-modern maceracılar. Teknokratların çabaları olumlu yönde sonuç verir, Venüs’ün oldukça değerli bir çeşit “madene” sahip olduğu ortaya çıkarsa buraya çeşitli girişimlerin sonucunda yeni teknokratlarla birlikte maceracılar da akın ederdi. Bu maceracıların amacı araştırmadan ziyade o madenden kendilerine bir pay kapmak olacaktır.

Bu maden belki de Venüs’ün bulutlarında yaşayan ve oldukça değerli bir madde üreten bakteridir, belki de akla hayale sığmayacak kadar egzotik bir şey. Lakin olur da bir mucize gerçekleşir ve böylesi bir zenginlik keşfedilirse Venüs hızlıca kalabalıklaşmaya başlar. Çeşitli girişimler kendi teknokratlarını ve maceracılarını oraya yollayıp pastadan pay kapmaya çalışırlar.

İsviçre Çakısı

Bu kabile uçan şehirlerin tamiriyle, uçan şehirler arasında mal getirip götürmekle ve dışarıdan gelen ikmalleri şehirlere dağıtmakla görevli. Tam bir İsviçre Çakısı gibiler. Çok amaçlı yarı-robot insanlar, belki de tamamen robotlar. Bazıları yüzeyde inşa edilmesi planlanan dayanıklı üsler için alan taraması yapmakta gönüllü oluyor. Yani bir çeşit post-modern kamikazelik.

Bu kabile daha sonra yüzeyde inşa edilecek devasa, çılgın yapıların inşaasında da kullanılacaktır. Bu yapılar yüzeyden başlayıp bulutların üstüne dek yükselecek, oldukça dayanıklı yapılardır. Bir nevi atmosfer asansörü gibi. Daha sonra teknokratların Venüs’ün yer altını da incelemesi için sondaj kuyuları kazacaklardır kim bilir. Cehennemde dolanan devasa iş makineleri, fırtınalar, volkan püskürmeleri arasında sürüp giden can hıraş, akla hayale sığmayan bir gürültü…

Zevk İşçileri

Eğer Venüs kolonizasyonu başarılı olursa, Venüs ahalisi de giderek renklenmeye başlayacaktır bir zaman sonra. Nihayetinde insanlar yalnızca görevden ibaret mahlukatlar değildir. Görevini yapıp bitiren biri artık görevin dışındadır yani kalan zamanını dilediği gibi harcayabilir. Venüs gibi bir yere sıkışıp kalınca bu zavallı adamlar epey bunalmaya başlayabilir. İster teknokrat olsun, ister maceracı, isterse de İsviçre Çakısı, illa ki bir şekilde ruhunu dinlendirecek ve görevin bıraktığı hasarı unutturacak bir şeye ihtiyaç duyacaktır. Bu şey öylesine dinlendirici ve keyif vermeli ki, yeni bir gün ve yeni görevlere karşı istek duymalı insan.

Zevk işçileri de böylece ortaya çıkacak. Bu zevk işçilerinin görevi o çağın insanına bedensel ve ruhani keyif veren şeyleri üretmek ya da icra etmektir. Bu kabile dolayısıyla oldukça kalabalık ve kendi içinde pek çok alt kola ayrılıyor. Üstlendikleri görev oldukça önemli.

Mistikler

Venüs’ün sahiden bir tanrıça olduğunu iddia edeninden tutun yeni bir gezegende yaşamaya başlamanın ona bambaşka ruhani bir beceri kazandırdığını söyleyenine kadar pek çok insanı barındıran bir kabile. Dünya’daki, ya da artık o devirde başka nerede varsa, insanları Venüs’e ruhani bir deneyim yaşamak için davet ediyorlar. Uçan tapınak şehirlerde meditasyon, bulutların üzerinde bir yaşam ve yeni bir dünyada bulunma hissi…

Belki de bu meçhul gelecekte bu günki dinlerin bir alaşımı halinde yeni dinler ortaya çıkacaktır. Dune’daki Zensünniler, Zenşiiler gibi. Venüs’ün uçan şehirlerinde Antik Dünya’nın güzellik tanrıçalarına tapınan ve bunu Uzak Doğu dinleri ile harmanlayan bir din ya da belki de tüm gezegene tapınan bir din. Venüs’ün yörüngesinde ya da ekseninde kutsal bir anlam olduğunu, Venüs’ün trajik talihinde kutsal bir yön olduğunu düşünen ve tüm gezegene bir tanrıçaymış gibi yanaşan bir tarikat.

Sürgünler

İnsanlar bir türlü bir bütün olmayı başaramaz. Buna gerek de yoktur aslında. İyi ki insanlar böyle değil. İyi ki de farklı gruplara bölünmeyi başarabiliyorlar. Lakin bazen bir grup, diğerinden pek haz etmiyor ve onu yok etmenin daha iyi olacağına karar veriyor.

Tabii her şeyin daha “kibar” çözümlere sahip olduğu geleceğin dünyasında bir grup, diğerini yok edeceğine Venüs’e yolluyor. Onlara bir uçan şehir ayarlayıp, “hadi orada takılın kendi kendinize” diyor. Ya da Dünya’da barınması bile tehlikeli olan bazı süper-suçluları Venüs’ün cehennemi çalışma kamplarına ya da zindanlarına yolluyorlar. Bir nevi work and travel işte, ne güzel.

Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade

Önceki

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

yok olus-kitamet-post-apokaliptik

Kitlesel Yok Oluş Düşüncesinin Tarihi

4,54 milyar yıl yaşındaki gezegenimiz için belki de farkında bile olmadığı bir detayız ve belki …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin