Venezuela ekonomik kriz ve yayincilik

Venezuelalı Yayıncılar Büyük Ekonomik Krizi Nasıl Aştı?

Bir ülkede ekonomik durum kötüleşirse, sessiz sedasız da olsa bundan en çok etkilenen sektörlerin başını yayıncılık çeker. 2000’li yıllar boyunca Yunanistan’dan İspanya’ya, Arjantin’den İtalya’ya pek çok yayıncı kötü ekonomik koşullar sebebiyle çeşitli zorluklar yaşadı. Nitekim 2020’li yıllar itibariyle Türkiye’de de giderek kötüleşen bir durum söz konusu. Kâğıt fiyatlarının ve baskı maaliyetlerinin artması bir yana, bir ülkede ekonomik durum dibi bulursa ve korkunç bir sefalet düzeni açığa çıkarsa, oradaki insanların edebiyata ayıracak vakti ya da gücü kalır mı?

Yeryüzünde çok az yayınevi, Venezuelalı yayıncılar kadar büyük zorluklarla boğuşmuştur. Hugo Chavez’in ölümünden ve Nicolas Maduro’nun iktidara gelişinden bu yana yaşanan değişimler (para piyasasına müdahaleler, petrol fiyatlarının çakılması gibi), Venezuela’yı berbat bir duruma sürükledi. Market rafları boşaldı, en temel ihtiyaç malzemeleri bile karaborsaya düştü. Bu kıtlık durumu elbette kâğıt için de geçerliydi. 2010’lu yılların sonlarına doğru giderek çığırından çıkan kriz, Venezuela’yı bir iç savaşa, hatta Kolombiya ve Brezilya gibi komşu ülkelere karşı da geniş çaplı bir çatışmaya doğru sürüklemek üzereydi. Ülkede asayiş dibi vurmuş, insanlar gıda yetersizliğinden akıl almaz biçimde kilo kaybetmeye başlamıştı. Henüz işlerin bu kadar kötüleşmediği 2015 yılından bir makale, altı yayınevini örnek göstererek Venezuela’daki yayıncılık sektörünün nasıl hayatta kalmaya çalıştığını gözler önüne seriyor.

2015 yılı civarlarında, Venezuela’daki kâğıt sıkıntısı artık gözle görülür ölçüde kötüleşmişti. Öyle ki, gazete bile basılamaz olmuştu. Gerçi, 2014 senesinde Kolombiya’nın gazeteciler birliği tarafından Venezuela’ya yapılan 52 tonluk kâğıt yardımı sayesinde kısa süreliğine de olsa bir rahatlama yaşanmıştı. Herkes kâğıt sıkıntısının yol açtığı demokrasi ve basın özgürlüğündeki kayıplardan dem vururken, kâğıt kıtlığından en kötü etkilenen elbette ki yayınevleri olmuştu. Venezuela’da dolar kullanımı hükümet tarafından sıkıca kontrol edildiği için kitap ya da baskı malzemesi ithal etmek de oldukça zordu. En sonunda, ders kitabı bile basılamaz hâle gelmişti.

Venezuela’daki durum, artık su götürmez biçimde kötüleşmişti. Üstelik ileriye dönük herhangi bir umut da kalmamıştı. Nitekim birkaç yıl sonra Venezuela içinden çıkılmaz bir bataklığa, adeta bir kâbusa gömülecekti. Venezuela yayıncılık sektöründe bulunan yabancı kuruluşlar ya da yatırımcılar giderek kötüleşen durumdan dolayı alelacele ülkeyi terk etmeye başlamıştı. Terk etmeyenler ise ağır bir fiyatlandırma politikası ile çalışmayı sürdürmüştü. Tüm bu kötü gidişata rağmen o günlerde Karakas merkezli birtakım yayınevleri direnmeye devam etmiş, ülkeyi kasıp kavuran krize karşı edebiyatın yeşerebileceğini ispatlamaya çalışmıştı.

Bu yayınevlerinden biri olan Ígneo Editorial, hâlâ varlığını sürdürüyor. Sitelerinde kendilerini, “Independent publisher. Free, autonomous and genuine literature since 2013,” diye tanıtıyorlar. Bağımsız, özgür, otonom ve hakiki edebiyat… Gerçekten de (bu yazıda bahsedeceğimiz diğer yayınevleri gibi) saygıyı hak eden bu yayınevi, German Balza ve Alvaro Rafael ikilisi tarafından kurulmuştu. Alvaro Rafael, Actualidades Médicas isimli bilimsel yayınlar yapan bir kuruluşta yayın yönetmeniydi, ek olarak Ígneo’nun da yayın yönetmenliğini üstlenmişti.

2013 yılında henüz hiçbir kitabı yayımlanmamış iki yazar, kendisine nüshalarını yollamış ve tavsiyeler istemişti. Alvaro Rafael bu nüshaları oldukça ilginç bulmuş ve yazarlara yardım etmişti. Fakat kitaplar bir türlü yayımlanamamıştı. Çünkü daha önce hiç kitapları yayımlanmadığı için yayınevleri onlara pek de sıcak bakmıyordu. Yani dünyanın her yerinde pek çok yazar adayının mahkum olduğu bir döngüye girmişti onlar da. Fakat Alvaro Rafael durumu değerlendirmiş ve onlara öteden beri kurmak istediği yayınevinden bahsetmişti..

Ígneo böyle kurulmuştu işte. 2013-2015 yılları arasında altı eser basmıştı. Göçü ve Venezuela’daki durumu acı bir mizah ile anlatan eserlerdi bunlar. Ígneo’nun bastığı ilk kitaplardan biri La clonación de Cristo isimli, Mayz Russian tarafından yazılmış bir fantazyaydı. Bir diğeri ise öğretmen olan Rafael Marín tarafından kaleme alınmış Ixois Letrán y la espada de fuego isimli genç yetişkin dalında bir eserdi. Bu iki yazar ilk kez yayımlanıyordu. Fakat Ígneo, tecrübeli ve tanınan isimlerle de çalışmıştı. Ígneo, Librero ETC isimli bir e-kitap uygulaması kullansa da, kitaplarının çoğu fiziksel baskıya da giriyordu. Venezuela’da e-kitap piyasası henüz emekleme aşamasındaydı. Çünkü çoğu kişi e-ticarete güvenmiyor, üstelik ellerinde tabletle dışarı çıktıkları zaman başlarına geleceklerden de endişe ediyordu.

Şimdilerde Ígneo, dünyanın her yanına satış yapabiliyor ve daha o günlerde Meksika ve Arjantin piyasalarına da satış yapmayı hedefliyordu. Meksika’da bilimkurguya duyulan ilginin hızla yükseldiğinden haberdarlardı mesela. Kitaplarını özenle seçtikleri kitap mağazalarına yolluyorlardı. Ígneo’yu ilginç kılan bir diğer şey ise edebiyatla pek alakası olmayan bir projeye de girişmiş olmasıydı. Bu proje, Karakas’ta epey popüler olan vücut geliştirme sporuna yönelikti. O zamanlar ülkedeki vücut geliştiriciler İspanya ya da Meksika’dan gelen spor dergileri ile yetinmek zorundaydı, fakat Ígneo bu durumu değiştirdi. Bizzat bir fitness dergisi çıkardı. Bu sayede yeni kitaplar basabilmek için de ek gelir elde etti. Akıllı hamleler, risk almaktan çekinmemek ve işine duyduğu tutku sayesinde Ígneo bugün hâlâ ayakta.

Ígneo’ya ek olarak, Les Quintero tarafından kurulmuş Lector Complice isimli yayınevi de yaşamını sürdürüyor. Lector Complice, ismini Julio Cortazar’ın klasik eseri Hopscotch‘tan alıyor. Les Quintero uzun yıllar yazarlık ve gazetecilik ile uğraştıktan sonra yayıncılığa da girmeye karar verdi. Venezuela’daki Simon Bolivar Üniversitesi’nden mezundu ve Los Teques isimli bir kültür vakfının kurucusuydu. Amacı edebiyat üzerine atölyeler ve dersler düzenlemek ve yeni yazar adaylarına eserlerini yayımlayabilecekleri bir ortam sağlamaktı. Hâliyle yayıncılık işine girmesi çok sürmedi. Vakfın ismiyle bir blog açtı ve çok geçmeden pek çok Latin Amerikalı yazardan eserler gelmeye başladı. Bu durum, 2008’de vakfın diğer kurucu üyeleri ayrılıncaya kadar devam etti. Quintero o günlerde edebiyat dalında master yapıyor ve Radio Caracas Television’da çalışıyordu, bir yandan da vakfı ayakta tutmak için uğraşıyordu. Dört yıl sonra Radio Caracas kapatılıp da çalışanlar işsiz kalınca, Venezuelalı yazar Marisol Barrero, kendisinden kitabını basması için yardım istedi ve Lector Complice Yayınevi böylece kurulmuş oldu.

Lector Complice’in bünyesinde bulundurduğu eserler bir hayli çeşitli. Şiirler, kısa öyküler, romanlar ve çocuk edebiyatına ek olarak kurgu dışı eserler de basıyor. Lector Complice her türden esere açık, fakat Quintero esas olarak gotik edebiyatla ilgilendiklerini söylüyor. Quintero’ya göre Latin Amerika oldukça kaliteli gotik eserler üretmişti. Örneğin Venezuela’dan José Antonio Ramos Sucre (1890-1930) melankolik ve ürpertici eserleriyle bilinir. Quintero’ya göre kitapları Lector Complice’den çıkan Israel Centeno da gotik edebiyat dalında adeta bir uzman. Dağıtım yerel olarak ve bağımsız kitapçılarda konsinye yoluyla gerçekleştiriliyor.

Buna ek olarak, yayınevinin online satışları da giderek yükselmekte. Hatta Quintero, internet üzerinden daha fazla satış yaptıklarını söylüyor. Çünkü çoğu insan gece geç vakitlerde işten çıkıyor ve o saatlerde kitapçılar çoktan kapanmış oluyor. Aynı zamanda evden güvenli bir şekilde internete bağlanıp kitaplara bakmak da daha cazip. Okuyucuların tek yapması gereken şey almak istedikleri kitabı seçmek ve ödemeyi online olarak gerçekleştirmek. Yayınevi daha sonra motorlu bir kurye aracılığıyla satın alınan kitapları teslim ediyor.

Venezuela’daki kâğıt sıkıntısı Lector Complice’i de elbette zorladı. Ülkedeki ekonomik durum nedeniyle fiyatlar sürekli olarak güncelleniyordu. Quintero, ta ki kitaplar tasarlanıp da ISBN alana kadar matbaalardan fiyat teklifi istemediğini söylüyor. Zamanı geldiğinde, eğer teklif bütçesine uyarsa çek yazmayı tercih ettiğini belirtiyor. Lector Complice, sonraki yıllarda Portekizce çeviriler ile Brezilya’ya da açıldı.

Yazıda bahsedeceğimiz üçüncü yayınevi olan Negro Sobre Blanco ise ilkin bir edebiyat dergisi olarak yayın hayatına başladı. Yayınevinin kurucusu ve başkanı Richard Sabogal, bu iki ayda bir çıkan edebiyat dergisini aslında tez projesi olarak tasarlamıştı. Bu işe başladığı 2010 yılında, Karakas’ın ne internet ne de telefon erişimi bulunan bir bölgesinde yaşıyordu. O zamanlar her iki haftada bir otobüs ile internet kafeye kadar gidiyor ve derginin blog sayfasını güncelliyordu. Bu durum iki yıl kadar sürdü. Yayıncılık şansını ise şiirlerini bastırmak isteyen bir dostu ve Sabogal’ı televizyonda, projesi hakkında konuşurken gören bir Kübalı yazar sayesinde elde etti.

NSB, genel olarak şiir kitapları çıkarıyor, fakat yavaş yavaş çocuk edebiyatı, romanlar, korku, kurgu dışı hatta kişisel gelişim tarzı kitaplar da basmaya başladı. Sabogal, geleneksel yayınevleri tarafından reddedilen yetenekli yazarlara ulaşmaya çalıştıklarını söylüyor. Asgari ücretle çalışan ve daha önce yazdıklarını yayımlamayı akıllarının ucundan dahi geçirmeyen insanlar, Sabogal’a kendilerine bir şans tanıdığı için müteşekkir. NSB, edebiyat üzerindeki o elit tahakkümü kırmaya çalışıyor. İki yıldan az bir sürede, her biri ortalama 100 kopya olan 150 kitaba imza attı.

Bütün yayın süreci, hatta baskı dâhil olmak üzere her şey yayınevinin kendisi tarafından üstleniliyor. Sabogal, tüm kitapları dakikada 40 sayfa çıkaran bir masaüstü Epson yazıcıda basıyor ve ardından hepsini kendisi ciltleyip yerel kitapçılara gönderiyor. Bond kâğıt kullandığını söylüyor, çünkü piyasadaki tek kâğıt bu. Kâğıt fiyatları sürekli değiştiği için yayıneviyle çalışan yazarlara, fiyatların sadece bir haftalığına geçerli olduğu bildiriliyor. Eserleri e-kitap formatında satmak kolay olsa da, LibreroETC üzerinden yapılan satışlar oldukça düşük, çünkü LibreroETC uygulaması sadece iPad’lerde mevcut.

Sosyal medyada bastıkları kitaplar için tanıtım yapmaya çalışmalarına rağmen, Sabogal’a göre kitapların tanıtımındaki esas yük yazarların omuzlarına düşüyor. Sabogal’a göre yayın sürecinde yazarlar da bizzat rol almalı, kitabı yazıp bastırdıktan sonra bir köşeye çekilince başarı elde etmek zor. NSB aynı zamanda her yıl Por una Venezuela Literaria isimli bir yarışma düzenliyor. Yarışmayı kazanan yazar, kitabını bedava yayımlatabiliyor, ikinci ve üçüncü olan yazarlarla ise indirim uygulanıyor.

Yazıda bahsettiğimiz altı yayınevi arasında dördüncü ve en genç olanı Libros del Fuego Editorial. Yayın yönetmeni Albero Saez’e göre, yayınevinin ismi tarih boyunca yakılan bütün kütüphanelere ithaf edildi. Alberto Saez kaliteli kitapları “kurtarmak” istediklerini söylüyor. Yani çekmecede unutulmuş ve asla gün yüzüne çıkamayan muhteşem eserleri. LDF, kitaplarını tanıtma konusunda zekice yöntemler izliyor. Bastıkları ilk kitap El último encuentro, meşhur Venezuelalı beyzbol oyuncuları Roberto Clemente ve Sandy Koufax arasındaki rekabeti anlatan bir romandı.

Öbür Güney Amerika ülkelerinin aksine, Venezuela’da beyzbol oldukça meşhur. Saez ve ekibi bunu kendi lehlerine kullanarak, beyzbol hayranlarının ilgisini çekebilmek için bastıkları kitabı stadyumlarda dağıttı. Hatta LDF, Venezuela Beyzbol Ligi ile kitabı Karayip Serisi boyunca stadyumda satabilmek için bir anlaşma bile imzaladı. Saez, stadyuma gelenlerin öyle kitaplarla falan aman aman ilgileri olmadığını, fakat Karayip Serisi sayesinde o stadyuma bütün Latin Amerika’dan insanların geldiğini söylüyor. Tüm bu insanları birleştiren ortak nokta ise beyzbol. Az çok da olsa beyzbol tarihine ilgi duyuyorlar, üstelik bu sayede stadyumda durmadan gördükleri kitabı merak edip satın alıyorlardı.

Bastıkları bir diğer kitap olan Sonetos de aquello için yine akıllıca bir tanıtım yöntemi buldular. Kitabın yazarı müzikal bir komedi grubunun üyesiydi. LDF yazardan konserleri esnasında kitaptan parçalar okumasını istedi. Yazar, kitabın tanıtımını konser performansı ile harmanladı ve performans bittiği zaman insanlar kitapları seyyar tezgâhlardan satın alabiliyordu. Saez bu sayede kitap kavramını “konfor alanından” çıkardıklarını söylüyor. Ona göre eğer bunu sık sık tekrarlarsanız piyasayı büyütürsünüz. Kitap tanıtımları için şehrin her yanına posterler de asıyorlardı. LDF, bastığı her kitaba özenle yaklaşan bir yayınevi ve her kitap için tamamen özgün posterler tasarlamaya gayret ediyor.

Fakat ekonomik kriz LDF’yi de bir hayli sıkıntıya düşürdü. Yayınevi, ister istemez daha kalitesiz kâğıtlar kullanmaya yöneldi. O dönem Venezuela’da asgari ücret 5000 bolivar civarıydı ve ortalama bir kurgu kitabı 1200 bolivar ediyordu. Bu, Venezuelalı yayıncıların nelerle mücadele ettiğinin en net kanıtı olsa gerek. Kitabı basmak, tanıtmak, satmak bir yana, her an değişen fiyatları dengede tutabilmek ve bu kitapları alacak insanların açlıkla, şiddetle ve daha beter şeylerle boğuştuğunu görmek…

Ficcion Breve Libros, kısaltılmış hâliyle FB Libros, bahsedeceğimiz beşinci yayınevi. Kurucusu Roger Michelena, uzunca bir süre Venezuela Merkez Kütüphanesi’nde çalıştı. Başından beri FB Libros, bünyesinde bulundurduğu yazarlar için yabancı piyasalarda yer edinmeye çabalıyordu. İspanya’daki Algon Editores isimli bir yayınevi ile yaptıkları anlaşma sayesinde yazar değişimine gitmiş, üstelik bu anlaşma ile Venezuelalı yazarlar için Avrupa’da bir ajans kazanmışlardı.

Fakat bu durum FB Libros’u zora soktu. Anlaşma karşılığında Algon’dan çıkan kitapları basmaları gerekiyordu. Kitapların bir kısmını hâlihazırda basmış olmalarına rağmen, ekonomik kriz ve kâğıt sıkıntıları yüzünden bunu yavaşlatmak zorunda kaldılar. Yurt dışı ile çalışmalar yürüten FB Libros, Amazon’a da açılmayı denedi. Fakat paranın yatırılabileceği türden bir banka hesapları yoktu. Venezuela’daki yönetim zaten bütün döviz akışına sert bir tedbir koymuş durumdaydı.

Bunun üzerine Roger Michelena, Londra’da yaşayan bir arkadaşıyla ortaklık yapmaya karar verdi. Londra’daki arkadaşı, Books from Oasis isimli bir yayıncılık şirketi kurdu ve Amazon’da bir profil oluşturdu. FB Libros da bastıkları kitapları bu profil üzerinden satmaya başladı. Küresel piyasaya ulaşmak için verdikleri çaba verimli oldu. Michelena’nın hâlihazırda bir de Twitter hesabı var. Bu sayede kitapların tanıtımını hızlandırabiliyor. Yine de Michelena’ya göre bağımsız yayınevleri için en büyük zorluk görünürlük. Radyoda, televizyonda ya da dergilerde tek bir kitabın bile isminin geçmesi oldukça zor.

Michelena’ya göre onları kurtaran bloger’lar olmuş. Kitaplar hakkında yazdıkları değerlendirme yazıları sayesinde kitaplar azımsanmayacak seviyede bir görünürlüğe kavuşmuş. Michelena’yı zorlayan esas etmen elbette ki ekonomiydi. Küçük çaplı birçok yayınevi, kitaplarının Milli Kütüphane tarafından satın alınması sayesinde geçinebiliyordu, fakat bu durum 2015 civarlarında tamamen ortadan kalktı.

Bahsedeceğimiz son yayınevi ise ortak bir girişimin eseri: Lugar Comun Libros. Yayınevi, başta Rodrigo Blanco ve Luis Yslas olmak üzere bir grup arkadaş tarafından kuruldu. Onlara göre Venezuela edebiyatı içerisinde pek çok kitap yeniden basılmayı hak ediyordu ve elbette edebiyata yeni sesler kazandırmak gerekliydi. Yola ilk başlarda bir edebiyat dergisi olarak çıksalar da, daha sonra yayıncılık işine giriştiler. Blanco çıkardıkları eserleri cesur, ticari olmayan, riskli ve deneysel olarak tanımlıyor. Entellektüeller için edebiyat. Fakat çıkardıkları eserler yalnızca bununla sınırlı değil. Şiir, gazetecilik, müzik, çocuk edebiyatı ve deneme dalında da eserler basıyorlar.

LC’nin yabancı bir dilden yaptığı ilk çeviri, Küçük Prens ile meşhur olan Antoine de Saint Exupéry tarafından yazılmış Terre des hommes‘un İspanyolca çevirisiydi. Bu çeviri Karakas’taki Fransız Büyükelçiliği’nden bir hibe ile desteklenmişti. Fakat her ne kadar oldukça başarılı yazarları ve son derece kaliteli eserleri bünyesinde bulundursa da, LC de Venezuela’daki kâğıt sıkıntısından etkilenmekten kurtulamadı. Hatta Blanco öylesine umutsuzdu ki, Bogota’daki bir arkadaşını arayıp kâğıt istemek zorunda kaldı. Elbette bu isteği olumlu sonuçlanmadı. Hatta Miami’deki arkadaşlarını arayıp yardım istedi, fakat şaka gibi tekliflerle karşılaştı. Bir arkadaşı ona 25,000 dolar karşılığında kâğıt satabileceğini söyledi mesela. 25,000 doları denkleştirmek bir kenara, o dönem Venezuela’da dolar bulmak bile çok zordu.

Yazının başlarında, ekonomik kriz ile boğuşan ülke vatandaşlarının içine düştükleri sefalet sonucu edebiyat gibi konulara ayıracak güçleri kalır mı diye sormuştuk. Venezuelalılar bize bu sorunun cevabını veriyor. Sefalet her ne kadar gün geçtikçe büyüse de, insanların yaralanmış kalplerini ve artık sönmek üzere olan umutlarını dindirecek bir güce ihtiyaçları vardı. Edebiyat ise ebedi bir güçtü. İnsan ile birlikte var oldu ve insan ile birlikte yok olacak. Venezuelalı yayıncıların büyük ekonomik krize karşı gösterdikleri çaba saygıyı hak ediyor. Bugün dünyanın dört bir yanında sefaletin, savaşların ve açlığın yorgun düşürdüğü kim bilir kaç ruh, anlatacakları muhteşem hikâyeler ve yazacakları şiirler ile birlikte acı bir yok oluşa sürükleniyor? Belki bir gün, her şeyin daha iyi olduğu bir dünyada, herkes kendi hikâyesini dilediği gibi anlatacaktır…

Kaynak: Puplishing Perspectives

Yazar: Tuğrul Sultanzade

2000 yılında Bakü'de doğdu. Uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyor.

İlginizi Çekebilir

P. D. James kapak

Polisiyenin Kraliçesi: P. D. James

Polisiye roman yazarı ve kamu görevlisi olan Phyllis Dorothy James, 3 Ağustos 1920’de Oxford’da gelir …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et