Bir gün dünya dışı yaşamı keşfetme ihtimalimizden az olmayan bir başka ihtimal daha var: Dünya dışı yaşam tarafından keşfedilmek. Evet, şu anda orada bir yerde varlıklarını sürdüren zeki uzaylılar, günün birinde üzerinde yaşadığımız “soluk mavi nokta“yı ziyaret etmek isteyebilir. Bu bir olasılıktır ve bu olasılığı işleyen bir yığın bilimkurgu üretimiyle karşılaştık, karşılaşmaya da devam edeceğiz. Çünkü uygarlık tarihimizde bundan daha heyecan verici ne olabilir? Sadece bir an durun ve hayal edin, Dünya dışı bir yaşam türü tarafından keşfedilseydik neler olurdu?
Elbette uygarlığımızın köklü bir değişim yaşaması kaçınılmaz hâle gelecektir. Dahası, hayata ve evrene dair bakış açımızı tümden değiştirmek zorunda kalacağız. Bu durumun, düşünüş biçimimizi ve yaşam tarzımızı etkileyeceği kadar dinsel inançlarımızı da etkileyeceğini öngörebiliriz. Kozmik yalnızlığımızdan kurtulup, geleceğin uzayda olduğunu sarsıcı bir şekilde kabullenmeye zorlanacağız. Kendi küçük dünyamızdan kopabilecek olma düşüncesi bile uygarlığımız adına mecburi bir atılımı da beraberinde getirecektir. Peki ama “uzaylıların geldiği gün” dendiğinde bundan tam olarak ne anlıyoruz?

Özellikle pek çok insan, gelişmiş gemileriyle Dünya yörüngesine giren ya da büyük kentlerimizin üstünde beliren varlıklar hayal ediyor. Oysa popülist kültürün bir dayatması sonucu oluşan bu “dünya dışı yaşam ziyareti” algısı gerçeği yansıtmıyor. Ayrıca söz konusu ziyareti “kötüye” ve “iyiye” yorabilecek olan iki çeşit düşünce eğilimi var. Kötüye yoranlar, olası bu ziyaretin uygarlığımız üzerinde tahribata yol açacağını ve hatta gezegenimizin yağmalanacağını düşünüyor. İyimserler ise tam tersine, bu olası ziyaretin bizlere maddi ve manevi getirileri olacağını ileri sürüyor. Her şeyden önce uzay gemilerinden inip, eğer varsa ellerini kollarını sallaya sallaya karşımıza geçerek, “Merhaba dünyalılar, biz dostuz,” ya da “Savulun bre ilkeller, biz geldik!” diyebilecek varlıklar hayal etmek biraz fazla absürt bir düşünce biçimi. Şunu kafamıza iyice sokmalıyız ki, uygarlığımızın dünya dışı bir uygarlıkla birebir temasa girme olasılığı çok ama çok düşük.
Bunun en önemli nedeni de hiç şüphesiz içine hapsolduğumuz uzayın büyüklüğü. Bu uçsuz bucaksız evrende bir uygarlığın başka bir uygarlığı ziyaret edebilmesi için ya çok sistemli bir kolonizasyon yöntemi uygulaması ya da oldukça gelişmiş bir seyahat teknolojisine sahip olması gerekir. Unutmayın ki kendi Güneş Sistemi’mizin bir üyesi olan Plüton‘a bile daha yakın geçmişte ulaşabildik. Üstelik Dünya ile Plüton arasındaki mesafe, kozmik ölçekte komik ve anlamsız. Bu da bizlere, devasa mesafeleri aşıp başka canlılarla temas kurabilecek bir uygarlığın ne denli gelişkin olması gerektiği konusunda az çok fikir verir nitelikte. Ancak yazının başında da belirtildiği gibi, küçük de olsa dünya dışı bir uygarlık tarafından ziyaret edilme olasılığımız var. Şimdi hep birlikte bu olasılık üzerinde duralım ve söz konusu ziyaretin nasıl gerçekleşebileceği konusunda biraz fikir yürütelim. Hatta bunun için bir örneklendirmeye de başvurabiliriz.

Diyelim ki Titan’a bir uzay aracı gönderdik ve burada bizim orta çağdaki gelişmişlik düzeyimize denk bir uygarlık olduğunu fark ettik. Elbette bu çok büyük bir keşif. Keşfi bin bir pare top atışıyla kutladık, sevindik, duygulandık, gururlandık, coştuk, hoplayıp, zıpladık… Peki ya sonra? Sonra ne yapardık? Hemen özenle seçtiğimiz bir grup insanı uzay aracına doldurup, “Titanlılarla bir güzel kaynaşın,” diyerek yolcu mu ederdik? Bu pek de muhtemel görünmüyor. Hem onların evrimsel süreçlerine müdahale etme hakkını bize kim veriyor ki?
Zaten böyle bir şey Titanlıların tüm toplumsal düzenlerini de altüst ederdi. O zaman bu durumda yapılabilecek en doğru hamle ne olabilir? Aslında çok basit: Titan’ın yörüngesine çok amaçlı bir uydu yerleştirmek. Böylelikle hem doğal yaşamlarına karışmamış olurduk ve hem de onları kendi hâllerindeyken gözlemleme şansı yakalardık. Kaldı ki, gezegenlerinin yörüngesinde bir uydu olduğunu anlayamayacakları için fark edilme tehlikesi de olmazdı. Bu oldukça sağduyulu bir yöntem.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da, Titanlıları ilk olarak geliştirdiğimiz araçlar sayesinde ziyaret etmiş olduğumuz. Aynı zamanda bu bizlere, gezegenimize gerçekleşebilecek olası bir dünya dışı yaşam ziyareti konusunda ipuçları da veriyor. Büyük bir olasılıkla eğer uzaylılarca ziyaret edileceksek bu şekilde gerçekleşecektir. Elbette uzaylı makinelerinin neye benzediğini, nasıl çalıştığını ve onları fark edip fark edemeyeceğimizi öngörmek çok zor. Hatta belki de bu makinelerce keşfedilip, şu an gözlemleniyor bile olabiliriz. Nasıl Titanlılar bizim uydumuzu fark edemeyecekse, biz de uzaylıların makinelerini hiç fark edemeyebiliriz. Çünkü gelişmişlik düzeylerinin ne boyutta olacağını bilemiyoruz.
Öte yandan, uygarlıkların birbirleriyle doğrudan temasa girmeleri, ancak “eşit gelişmişlik” ya da “örgütsel yapılanma” gibi nadir durumlarda söz konusu olabilir. Bu gibi durumların dışında farklı gelişmişlik düzeylerine sahip uygarlıkların birebir temasa girmeleri çok küçük bir ihtimal ve ancak taraflardan birinin buna mecbur kalması sonucu vuku bulabilir. Tabii bizim gibi erken gelişmişlik düzeyine sahip bir uygarlık, pekâlâ çok gelişmiş bir uygarlığın radyo sinyalini de yakalayabilir. Ama buna ziyaret değil de “iletişim” demek gerekir. Ayrıca kozmik iletişimlerde herhangi bir sınır söz konusu değildir. Bu yolla gelişmişlik düzeyleri fark etmeksizin her uygarlık birbiriyle iletişim kurabilir. Bu olasılık dâhilindedir.

Varsayalım ki o en küçük ihtimal gerçekleşti ve gelişmiş bir uygarlık bizimle birebir temasa geçti. Niyetleri ne olabilir? Hangi amaçla gelmiş olabilirler? Gelenler kaşif mi, yoksa istilacı mı? Şunu belirtmeliyiz ki, böylesi devasa bir evrende o kadar büyük mesafeleri aşıp gelen bir uygarlığın “sadistik” duygularla hareket eden varlıklardan oluştuğuna pek ihtimal vermek istemiyoruz. İstila ya da “gezegen yaşamını tümden yok etme” gibi bir tutum, ancak ve ancak herhangi bir eksantrik maddeye yaşamsal derecede gereksinim duyan ve uzay keşiflerini de bu gereksinim etrafında şekillendiren bir uygarlığın, söz konusu maddenin Dünya’da var olduğunu anlaması ve bizim de kendilerine şiddetle direnmemiz sonucu başvurabileceği bir yoldur. Ama rahatlıkla fark edileceği gibi bu ve buna benzer kurgular aşırı zorlama ürünleridir.
Rahat olunuz.
Bence biz dünya dışı uygarlıklar bulsak ve onların gezegenlerine gitsek . Tabii teknolojimiz çok üst düzeyde onlarda bizden çok aşağı . Bence biz onların gezegenini istila eder ve sömürürdük . Şuan için çok dost canlısı gözüküyor ama bu bence bizden daha gelişmiş oldukları ve korktuğumuz için de olabilir .Yani demem o ki . Dışardan sadece başka canlılar arayan bir tür gibi gözüksek de eğer bizden aşağı bir uygurlık olursa onları sömüreceğimizden eminim .