Esasında Türkiye’de petrol vardır, ama fizibil değildir. Yani yataklardaki petrolün değeri çıkarma masraflarını karşılamaz. Petrol arama masraflı bir iştir ve açılan kuyuların maliyetini karşılayacak miktarda petrol bulunamadığı zaman kuyular kapatılır.
Tabii doğal olarak şimdi soracaksınız, neden bütün komşularımızda var da bizde yok? Sorunun yanıtını zaten verdik: Petrol var, ama fizibil değil. Bunun nedeni ise ülkemizin coğrafyasının özelliğinde yatar. Türkiye, dağlık bir arazi yapısına sahiptir. Ayrıca deprem kuşağındadır. Bütün bunlar birbiriyle ilişkili olgulardır. Yani ülkemizin dağlık olması, deprem kuşağında bulunması ve petrolün fizibil olmaması, birbiriyle ilişkili olgulardır.
Bunu anlayabilmek için biraz fiziki jeoloji bilmek gerekir.
Yerkürenin İç Yapısı
Dünya’nın içi katmanlardan oluşur. En dışta taşküre denen ince bir kabuk vardır, buna kısaca yerkabuğu denir. Yer kabuğu ince bir katmandır. Bunun altında manto denen plastik özellikte bir katman vardır. Manto sakız kıvamındadır. Onun altında ise demir bir çekirdek yer alır. Demir çekirdek çok sıcak olmasına rağmen katı yapıdadır. (Basınç yüzünden.)
Taşküre bütün halinde değildir, plaka denen büyük parçalardan oluşur. Bulmaca parçaları gibi birbirine geçmiş olan plakalar alttaki mantonun zorlamasıyla hareket ederler ve birbirlerine sürtünüp, çarpışırlar. Çünkü manto sıcak olduğundan, bütün sıcak sıvılar gibi (mantonun sakız kıvamında olduğunu söylemiştik) içinde konveksiyon denen akımlar vardır. Konveksiyon akımları gazlarda ve sıvılarda gözlenen, sıcaklıktan kaynaklanan çevrim hareketleridir. Konveksiyon akımının nedeni, sıcak madde ile soğuk maddenin sürekli yer değiştirmesidir. Yerin derinliklerinde sürekli dönen demir çekirdek ile sürtünen manto ısınarak hafifler. Bu yüzden yukarıya doğru yükselir. Yükselen manto dış kabuğa yaklaştıkça soğur ve yeniden aşağıya çöker. Mantonun içindeki bu konveksiyon akımları, üstteki yer kabuğunu zorlayarak, onun bulmaca (puzzle) parçaları gibi kırılmasına neden olur. Bu parçaların her birine ‘plaka’ denir. Yer kabuğu birbirine geçen, birbiriyle çarpışan, sürtüşen bir çok plakadan oluşmuştur.
Fay Hatları
Plakaların birbiriyle çarpışması büyük fay hatlarını oluştur. Yerkabuğunu oluşturan plakalar hareketli olduğu için, bazen birbirlerine yanlamasına sürtünür, bazen de birbirlerine çarparlar. Çarpışma esnasında ağır olan katman (ki genellikle bunlar okyanus tabanlarıdır) hafif olan katmanın altına girer. Karasal plakalar hafif olduğu için yükselir ve kıvrılırlar, böylece sıradağlar oluşur. Himalayalar, Toroslar, Alpler, Andlar ve Afrika’daki Atlas sıradağları vs. hep böyle oluşmuşlardır. Esasında Toros’lar Alp-Himalaya dağ silsilesinin bir parçasıdır. Sıradağlar fay hatlarını izlerler. Sıradağların bulunduğu bölgeler aynı zamanda depremlerin olduğu ve yanardağların püskürdüğü coğrafyalardır.
Bütün bu olgular hep bir arada bulunur. Bir ülke dağlıksa, aynı zamanda deprem bölgesidir ve sıradağların ardında yanardağlar dizilmiştir. Yanardağlar, yani volkanlar, az önce sözünü ettiğimiz dibe dalan plakaların üst tabakalara sürtünmesi ile ortaya çıkan enerji ile erimiş kayaların, yer kabuğunda bulduğu çatlaklardan dışarı çıkması ile oluşan donmuş lav yığıntılarıdır.
Deprem
Yerkabuğunun katı olduğunu söylemiştik, ama bu tam olarak doğru değildir. Taş kürenin de belli bir esneme payı vardır, yani kaya katmanları elastik yapıdadır. Bir plaka ötekini iterken, ya da onun dibine dalarken, kaya katmanlarının esnekliği yüzünden, sürtünme hareketi sürekli biçimde gerçekleşmez, öyle olsaydı deprem diye bir şey olmazdı. Aksine, kaya katmanları birbirini iterken, bir miktar esneyerek, tıpkı bir yay gibi enerjiyi depolarlar. Sonunda bu enerji birikerek kaya katmanlarını ani bir şekilde kırar ve böylece fay hatları oluşur. Kaya katmanlarının kırılması ise deprem olarak adlandırılır. Tahta bir cetveli yavaş yavaş büktünüzü düşünün, bir miktar esnemeden sonra, cetvel kırılacaktır.
Kırılma gerçekleştiğinde katmanların seviyesi değişir ve keskin bir kırık hattı meydana gelir.
Türkiye Coğrafyası
Türkiye’nin Güneyinde ve Kuzeyinde sıradağlar vardır. Orta kısımda ise platolar (düzlükler) bulunur. Bu platolar da beklediğimiz gibi yanardağlar içerir. İşte Anadolu volkanları böyle oluşmuştur. Yani Afrika plakası, Anadolu plakasını itiyor (çarpışma) ve bu itme sonucunda Sıradağlar oluşuyor. Sıradağların alt kısmında Afrika plakasının yerin derinliklerine doğru hareketi devam ediyor ve bu hareketin sürtünmesi ile Orta Anadolu’nun diplerindeki kayalar ısınıp eriyor ve bulduğu çatlaklardan yer yüzüne çıkıyor. Çünkü erimiş kayanın yoğunluğu azdır (ısınan cisimlerin genleşmesi yüzünden). Yoğunluğu az olan madde ise Arşimet kanunu gereğince yukarı doğru hareket eder, tıpkı sudaki hava baloncuklarının yukarı doğru hareket etmesi gibi.
Kuzey Anadolu fay hattını hepimiz duyduk, işte bu fay hattı, yukarıda anlattığım plakaların çarpışması sonucunda oluşmuştur.
Petrol
Bütün bunların petrolle ilgisi ise şudur: Yer altında petrol genellikle iki katman arasında sıkışmıştır ve geniş bir alana yayılır. Ancak, her bir deprem sonucunda oluşan kırıklar, yani fay hatları, bu petrol havzalarını kırar ve bölünmesine neden olur. Petrol havzalarımız kırılmış ve bölünmüş durumdadır. Bu nedenle büyük bir petrol yatağı yüzlerce küçük parçaya bölünmüş ve birbiriyle bağlantısı kopmuştur. Ancak Orta Doğu’da durum tam tersinedir. Bu çoğrafyalarda deprem olmadığı için, petrol yatakları bölünmemiş ve tek parça olarak kalmıştır. Bu nedenle petrol arama sondaları ile bir yatak bulunduğunda, bu çok geniş bir yataktır ve çok büyük bir miktarda petrol barındırır. Dolayısıyla da yapılan masrafları fazlasıyla karşılar, petrol çok ucuza çıkarılır. Sözün gelişi Orta Doğu’da bir petrol yatağına ulaşmak için yüz kuyu açılsın. Sonunda yatak bulunduğunda, bu yatak çok büyük olur ve açılan bir kuyudan bütün petrol çekilebilir. Oysa ülkemizde durum böyle değildir. Bir yatağa ulaştığınızda buradan fazla petrol çıkaramazsınız, çünkü ana yatak fay hatları yüzünden yüzlerce parçaya bölünmüştür. Bir parçadaki petrolden elde edeceğiniz gelir, açılan kuyuların masrafına değmez.
Ancak, petrol fiyatlarının artması, eskiden fizibil olmayan bir kuyuyu fizibil hale getirebilir. Bu nedenle petrol fiyatlarının artması, bizim gibi dağlık ülkelerde de ileri zamanlarda kuyuların yeniden işletilebileceği anlamına gelebilir. Ancak, dünyada yeni ve ucuz yataklar bulunduğu sürece, dağlık bölgelerde kimse petrol aramayacaktır.