Star Trek‘in ışınlama cihazı, her Trekkie’nin hayalindeki seyahat yöntemidir. Platforma çıkarsınız ve vücudunuzdaki tüm atomların bilgileri kopyalanırken zerrelerinize ayrılırsınız. Atomlara ayrılırken açığa çıkan enerji uzaya ışınlanır ve daha sonra atomlarınızdan alınan bilgiyle yeniden oluşturulursunuz. Hemen Mars’a mı gitmeniz gerekiyor? Bam! Oradasınız bile! Harry Potter gibi cisimlenme ya da floo tozu kullanma beceriniz yoksa, daha iyi bir seyahat yöntemi bulamazsınız. Peki ya ışınlama cihazı gizli bir ölüm makinesiyse?
C. P. G. Grey, son YouTube videosunda bu soruyu soruyor. Star Trek göndermeleriyle dolu eğlenceli bir video bu. Grey, bilinç metafiziğini eğlenceli ve akıcı bir şekilde anlatmayı başarsa da, birçok insanın videoyu izledikten sonra bir şey anlamaması mümkün. İyi haber şu ki, videoda işlenen konular aslında bilimkurguda oldukça yaygın ve çoğu izleyici, farkında olmasa da Grey’in bahsettiği konuların çoğuna aşina. Işınlama cihazı, bir nesnenin atomlarını enerjiye dönüştürür ve bu enerjiyi uzak mesafelere aktarır. Enerji, alıcı uçta tekrar maddeye dönüştürülür ve nesne ortaya çıkar. Eğer aktarılan nesne parçalanıp yok ediliyorsa, diğer uçtan çıkan nedir veya kimdir?
Theseus’un Gemisi
Theseus’un Gemisi, tüm bileşenleri değiştirilmiş bir nesnenin hâlâ aynı nesne olup olmadığını soran bir düşünce deneyidir. Bu soruyla, John Dies at the End‘in hem filminde hem de kitabında David Wong (Chase Williamson), sapı ve kafası değiştirilen bir baltanın hâlâ aynı balta olup olmadığını sorduğunda da karşılaşmıştık. Bu paradoks ilk kez Yunan filozof Plütarkos tarafından, birinci yüzyıldan kitabı Theseus’un Hayatı‘nda ele alınmıştır. Burada Plütarkos, Theseus ve tayfasının yönettiği bir gemiyi tasvir eder. Tayfa zaman içinde çürüyen kalasları yenileriyle değiştirir. Nihayetinde tüm geminin parçaları değiştirilmiş olur. Plütarkos, “Parça parça da olsa tamamen değiştirildiğinde gemi aynı gemi midir?” diye sorar. İşleri daha da karıştırmak için filozof Thomas Hobbes bir parça daha ekler. Ya asıl parçalar alınıp yeni bir gemi daha yapmak üzere kullanılırsa? Hangi gemi Theseus’un asıl gemisi olacaktır?
Bunlardan herhangi biri tanıdık geliyorsa, bunun sebebi konunun bilimkurguda sıkça incelenmiş olmasıdır. Doctor Who, tamamen yeni bir kişi olacak şekilde kendini yeniden üretir ama yine de aynı karakter kabul edilir. Doctor Who’nun Deep Breath bölümünde Peter Capaldi’nin oynadığı onikinci doktor, tüm parçaları çok kez değiştirilmiş bir androidle konuşurken sapı ve ucu defalarca değiştirilen bir süpürgenin hâlâ aynı süpürge olamayacağını savunur. Doktor aynısının kendisi için de geçerli olup olmadığını merak eder.
Theseus benzeri bir tema Altı Milyon Dolarlık Mon adlı Futurama bölümünde, Hermes Conrad kendi vücudunun parçalarını birer birer robotik parçalarla değiştirirken de incelenmişti. Dr. Zoidberg atılan vücut parçalarını ayırıp Hermes’in bir kuklasını yapar ve bir stand-up şovda kullanır. Conrad nihayetinde beynini robotik bir beyinle değiştirir. Zoidberg bu beyni kukla bedenine yerleştirip Hermes’i eski benliğiyle hayata getirerek yeni beynin eski bedenini ele geçirmesini sağlar. Bu durumda gerçek Hermes Conrad kimdir?
Heisenberg Kompansatörü Ölüm Makinesi
Grey’in de belirttiği gibi; ışınlama cihazı en güvenli ulaşım yöntemi kabul edilse de sorunsuz değildir ve şovun hayranları bunun farkındadır. Star Trek: TNG bölümü Second Chances‘da William Riker, bir ışınlama cihazı kazasında klonlandığını ve ikizinin son sekiz yıldır Nervala IV gezegeninde yaşadığını öğrenir. Bu durum elbette her iki Riker için de sorun yaratır; çünkü ikisi de kendisinin gerçek, diğerininse taklit olduğunu iddia eder. Klonlanmış Riker senaryosu, Grey’in açıkladığı üzere ilginç bir sorun yaratır. Dr. Crusher’ın (Gates McFadden) da dediği gibi, “O Will değil. Yani, Will ama… Anlarsın ya.” Her iki bireyin de William Riker sıfatı üzerinde eşit hakkı vardır. Asıl rahatsız edici olansa, bir insanın ışınlama cihazına her girişinde hayatının sonlandığı, aynı deneyimlere ve anılara sahip yeni birinin yerine geçtiği imasıdır.
Işınlama cihazı bir insanın klonunu yaratıp asıl kişiyi yok ediyor olsaydı, bu da bir şey sayılırdı. Ancak elbette Star Trek hiç de o kadar basit değidir. Voyager bölümü Tuvix‘te, Teğmen Tuvok (Tim Russ) ve Neelix (Ethan Philips) tek bir varlık oluşturacak şekilde birleşir: Tuvix (Tom Wright). Bu yeni kişi önceki iki insanın birçok özelliğini barındırıyor olsa da, aslında yeni ve özgün bir bireydir. Sıra Tuvix’i ayırmaya geldiğindeyse işler çok daha karmaşık bir hâl alır; Tuvok ve Neelix’in hayatlarını geri getirmek, Tuvix’i öldürmek anlamına gelmektedir.
Ockham’ın Usturası ve Bilinemeyen
Grey, ruhu yok saymak için Ockham’ın Usturasını önerir; ölçülemiyorsa, demek ki etkisi yoktur, demek ki yok sayabiliriz. Bu, ruhun var olmadığı anlamına gelmez. Sadece çözümlerin en basit olanı, var olmadığının varsayılmasını talep eder. Ama Grey’in de dediği gibi, bunu yapamayız. Işınlama cihazının çalışma şekli, bilincimizde daha fazla şey olduğunu varsaymamızı zorunlu kılıyor. Adil olmak gerekirse Star Trek, ruhun varlığı konusunda tamamen agnostik olmamıştır. Vulcan katrası, yani canlı ruhu başka bir kişiye ya da katrik gemiye aktarılabilir. DS9 bölümü Life Support‘ta Vedek Bareil Antos, bir plazma patlamasında ciddi şekilde yaralanır ve Dr. Julian Bashir (Alexander Siddig) beynin hasarlı bölgelerini yapay pozitronik implant ile değiştirir.
Ne yazık ki, Bareil için işler kötüleşir ve Bashir’in, giderek daha fazla implant takması gerekir, tıpkı Theseus’un Gemisi gibi. Beynin parçalarını geriye hiç organik parça kalmayana kadar sibernetik implantlarla değiştirmeye devam ederseniz, bilinç hayatta kalır mı? Bilincin tamamen yapay bir beyinde hayatta kalmayacağını düşünmemiz için felsefi açıdan sebep yoktur ama Bashir bunun aksini söyler. Beyin parçalarının çok fazlası değiştirilirse, insan normal davransa bile bir şeyler eksik gibidir. Fizikçiler ışınlanma cihazını bir intihar makinesi olarak görse de, felsefe bu konuda kesin karara varmış değil. Star Trek metafiziği, korkularımızın altını çizer ve bize bilinç hakkında ne kadar az şey bildiğimizi gösterir. En iyi ihtimalle, beyni bir bilgi işleme makinesi olarak görürüz. Verileri alır, dönüştürür ve davranışı yönlendirmek üzere kullanır. Beynin bir yerlerde kendisi ve etrafında olanlar hakkında bilinçli bir deneyimi vardır. Bilincin tam olarak ne olduğu ve bilinç akışında meydana gelen kesintilerin ne anlama geldiği ise cevaplanması imkansız, açık sorulardır.
Kaynak: David Latchman (Creators.co) | Çeviri: Mengü Gülmen