Spekülatif Evrim: Atanamamış Biyologların Bilimkurgusu

Bir gün insanlık ortadan kaybolursa dünya nasıl bir hal alır? Fabrikalar, şehirler, arabalar… tüm bunlara ne olur? Satın almak için belki yıllar harcanan onlarca eşya, zavallı insan hayatının en alelade unsurlarından tutun en büyük eserlere kadar hatıralara ve insanlığa dair tüm bu izlere ne olur? Büyük yangınlar, depremler, tabiatın ve zamanın aşınması ile toz duman olurlar elbet. Peki ya sonrası? Örneğin sokak köpekleri? İnsanlığın ta eskilerden beri doğadaki bazı hayvanları alıp ehlilleştirerek yepyeni türler yarattığı doğru. Sokak köpekleri bu spektrumdaki en insanvari yaratıklar olabilir. O meraklı, kuşkulu ve korku dolu gözlerde insanlığa ait o kadar çok şey var ki. Bu pire torbalarının tırıs tırıs, bazı zamanlar ürkek, bazı zamanlar temkinli yürüyüşü insana ait bir izlenim uyandırmaz mı?

Sokak köpeklerini gözlemleyiniz. Ahmakça şeyler yapıyorlar kimi zaman, fakat kendi içinde tutarlılıkları var bu eylemlerin. Boş bir alanda, naylon bir poşet ile uğraşan bir köpek görebilirsiniz. Kuçu kuçu resmen tüm hayatı o şeye bağlıymışçasına hırlıyor, poşeti ısırıp parçalamaya çalışıyor. Belki de aç ve o şeyi bir yiyecek sanıyor, belki de poşet onun o hayvani anlamsızlıklarla dolu dünyasında acayip bir çağrışım uyandırmış. Bunun yorumunu hayvan davranışları ile ilgilenen akademik kişilere bırakmak daha mantıklı. Yazımızın esas konusuna dönelim. Spekülatif evrim. Türlerin belirli koşullara göre izleyeceği alternatif evrim rotaları. Mesela insanın yok olduğu bir dünyada şehirlerin yeni hakimi büyük ihtimalle sokak köpekleri olacaktır. Bir şehirde kaç tane sokak köpeği olabilir? Eğer ki belediyeler tarafından yok edilmiyorlarsa sayıları epey kalabalıktır. İnsanlığa alışmış, medeniyetin içinde yoğrulan bu hayvanlar birkaç nesil boyunca şehirlerde sürdürecektir varlıklarını, peki ya sonra?

Köpekler şehirlerde insan olmadan ne kadar sürdürebilir ki varlığını? İnsanların artıkları ile beslenecekler bir süre fakat illa ki şehirlerin dışına yeni gıdalar bulmak için açılmak zorunda kalacaklar. Eğer mucizevi bir şey yaşanır da köpeğin biri iki ayağı üzerinde doğrulup o şekilde yürümeye başlarsa ve insanların hep kullandığı o mekanizmalardan birinin sırrını çözüp de bunları arkadaşlarına öğretirse o zaman bu pire torbaları yavaşça insanların boşluğunu doldurmaya başlar. Böylesi bir senaryo spekülatif evrimin alışılageldik bir kısmına örnek. Fakat evrim illa dünyada gerçekleşmek zorunda değil. Örneğin sıfırdan yaratılmış kurgusal bir dünyada da yaşanabilir. Avatar’daki Pandora ve içinde yaşayan yaratıklar spekülatif evrimin enfes bir örneği. Dougal Dixon’ın Man After Man: An Anthropology of the Future kitabı ise hem ilüstrasyonları hem de spekülatif insan biçimleri ile göz dolduruyor.

Spekülatif evrime uçuk kaçık varlıklar konu olur genelde. Lisede biyoloji dersinde uyuyan fakat resim çizme yeteneği olan bir eleman yirmili yaşlarında pokemon tarzı yaratıklar çizerek bunları DeviantArt’a yükler ve altına uzun uzadıya “sözde-bilimsel” açıklamalar koyar. Dolayısıyla spekülatif evrim bir çeşit bilimkurgudur. Üstelik sert bilimkurgu. Kimi zaman imkansız görünen, hatalı tasarımları da olsa spekülatif evrim bilimsel bir kaygı taşır. Keyifli bir yönü vardır kısacası. Ne çok katıdır ne de çok yumuşak. Tam ikisinin ortasında gezen bir bilimkurgudur. Büyük bir bilgi birikimi, öngörü ve hayal gücü içerir. Ne yazık ki sadece yazma yeteneği de spekülatif evrimi tatmin etmez. Hiç gerçekleşmeyecek bu spekülasyonları (gerçekleşme ihtimali göz ardı edilebilecek kadar düşük) hiç olmazsa renkler ve çizgilere dönüştürmek için çizim yeteneğine de sahip olmak gerek.

İnsanların her daim kendi hakikatine benzeyen fakat ondan bir rüya kadar uzak olan alternatif gerçekliklere ilgi duyduğu kanısına varmak güç değil. Bugün en çok bilinen kurgusal romanlardan biri Yüzüklerin Efendisi değil mi? Bizim hakikatimize dehşet verici bir şekilde benziyor fakat büyülü yaratıklar ve de aklın bambaşka uzantılarıyla dolu. İnsanların masal ve efsane ihtiyacını bir noktada yoğurmuş gibi, alternatif bir dünya yaratmış. Bilimkurgu ise çok daha ötesine geçiyor bunun. Bu tarz diyarları yaratmak kolaydır fakat hayali tahlil etmek daha çok bilimkurgunun işidir. Bu yüzden bilimkurgu denince genelde gelecek gelir akla. Retrofütürizm bir çeşit bilimkurgu olsa da yine bir parça ‘gelecek’ içerir içinde.

Zaman aslında çok katı ve dümdüz gözükse de onu istediğimiz hale getirebiliriz. Zamandan öte bir zaman yaratabiliriz. Spekülatif evrim de bunun bir çeşididir. Yaşam Dünya yerine Titan’da evrimleşmiş olsaydı örneğin neye benzerdi? Günümüzde çok uç koşullara dayanabilen mikroskobik varlıkların yaşadığını biliyoruz. Üstelik yaşam, bizim koşullarımıza göre ortaya çıkmak zorunda da değil. Yaşam bir yolunu bulur illa. Yoğun metan ve etan etkisi içerisinde gelişecekse neye benzeyecektir peki? Bilgiyi kopyalayıp aktarmak için genetik mi kullanacak? Evrim ne çeşit bir mekanizma ile işleyecek? Ya da uzak gelecekte Dünya’yı kasıp kavurması muhtemel süper bakteriler? Çok gelişmiş ve dirençli virüsler? Tüm bunlar… işte tüm bunlar, yani hayalin, dehşetin, sanrının ve hepsinin tahlili olan bilimkurgunun bir diğer dalı spekülatif evrimin odaklarıdır.

Yazar: Tuğrul Sultanzade

2000 yılında Bakü'de doğdu. Uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyor.

İlginizi Çekebilir

Nadir Dünya Hipotezi: Ya Çok Özel Bir Gezegende Yaşıyorsak?

Ünlü Drake Denklemi‘ne bakılacak olursa, şu an evrenin pek çok köşesi yaşamla coşup çağlıyor olmalıydı. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et