Siberpunk’ın Dönüşü

Siberpunk’ı hiç duymamış olabilir misiniz? Belki hiçbir zaman tek başına bir edebi tür olmayacak, her zaman bilimkurgunun alt türü olarak anılacak bir terim. Kelime size çok yabancı gelse bile, distopik bir gelecekte bir tarafta yüksek teknolojiye sahip çetelerin, çökmüş bir toplumsal yapının, karanlık insanların olduğu, diğer tarafta ise dünya çapında mega şirketleri barındıran bir kitap okumuş, film izlemiş, bilgisayar oyunu oynamış olmalısınız.  Öyleyse 80’ler ve 90’larda popüler olan bu alt türün ne olduğunu biliyorsunuz demektir.

Hayranları tarafından tanımlandığı şekli ile: “İleri teknoloji. Sefil hayat.”

1982 yılında, Philip K. Dick’in “Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?” romanından esinlenilerek yapılan Blade Runner filmi ile sinemaya giriş yapan tür, her ne kadar sonraları kült statüsüne çıkartılsa bile gişe başarısı elde edememişti. Sonrasında çekilen ve siberpunk olarak kabul edebileceğimiz diğer filmlerin akıbeti de çok farklı olmadı. Doksanlı yılların ortasında sinemada Siberpunk film rüzgarı esiyordu. 1995 yılında Keanu Reeves’in başrolünde olduğu “Johnny Mnemonic”, yine aynı yıl Angelina Jolie’yi de barındıran “Hackers” ve James Cameron’ın yapımcılığını üstlendiği “Strange Days” beyaz perdedeydi. Siberpunk sevenler bu filmleri de gişede yalnız bıraktı.

Bu durum, türün yaratıcısı kabul edilen William Gibson’ın Neuromancer’ından esintiler taşıyan ve sinema tarihinde yerini alan Matrix filminden sonra değişmeye başladı. Film o kadar başarılı oldu ki, devam filmleri de çekildi. 2003 yılında yayınlanan üçüncü filmden sonra türe ait her şey ortadan kaybolmuş gibiydi.

Siberpunk kitaplar yazmak veya filmler çekmek, ince bir çizgide yürümeye benzer. Bilimkurgu yazarları veya senaristleri çok uzak bir gelecekte geçen bir dünyayı istedikleri gibi kurgulayabilirler. Fantastik kurgu yazarları, tamamen kendilerine ait bir dünya yaratıp içerisine geçmişin izlerini yerleştirebilirler. Ancak siberpunk ikisinin arasındadır. Ne geçmiştedir, ne de çok uzak bir gelecekte. Günümüze, yaşadıklarımıza en yakın noktada konumlanır. Şu an kullanmakta olduğumuz teknolojinin belki on belki yirmi yıl sonraki hali anlatılır. Bu durumda yazılanlar şimdiki gerçekliğe yakın ve inandırıcı olmalıdır. Teknoloji ışın kılıcını hayata geçirecek kadar gelişmemiştir ama insanları sanal gerçekliklere sokabilir. Terminator gibi robotlar ortalıkta gezmeden önce teknoloji ile organları veya uzuvları yenilenmiş, yarı insan yarı makineler vardır günlük hayatta.

degistirilmis karbon

“Gelecek zaten burada, sadece eşit dağılmış değil.” William Gibson

Artık dünyada Siberpunk’ın öldüğünü düşündüğümüz bir dönemde, 2017 yılında, tür sinemaya ilginç bir dönüş yaptı. Önce “Ghost In The Shell”, ardından “Blade Runner 2049” ile hayranlar yeniden heyecanlandı. Geride bıraktığımız sene çıkan filmlerin başarısı, iyi veya kötü oldukları tartışılabilir ama gerçek şu ki klasik Siberpunk bir şekilde geri dönmüştü. Hem de bu sefer yüksek bütçeli filmler ile. Bu aşamadan sonra, yapılan tüm yatırımlara rağmen hayranların beklediği çıkışı yapamayan klasik Siberpunk’ın yerini daha modernize edilmiş ancak temel unsurları içerisinde barındıran yapımların alacağını düşünüyorum. Örneğin hemen herkesin beğenerek izlediği Black Mirror’ın bazı bölümleri türe ait özellikler taşıyor. Neon ışıklarını içinde barındırmasa bile, yine son dönemin bilinen yapımlarından Mr. Robot’u bu kategoriye sokabiliriz.

Her şeyde olduğu gibi, bu tür de bir değişim geçiriyor. Zamana ayak uydurmaya çalışıyor ve umuyorum ki, bir müddet sonra bunu başaracak ve sevenlerine geri dönecek. Bu ay İthaki Yayınları‘ndan çıkacak olan Richard Morgan‘ın “Değiştirilmiş Karbon“‘u, aynı zamanda Netflix  tarafından diziye uyarlanmış durumda. Belki klasik Siberpunk’ın şansı henüz tükenmiş değildir. Belki de 2018 yılı, Sibepunk’ın dönüş yılı olacaktır. Heyecanla bekleyip göreceğiz.

Yazar: Cem Can

Üniversite tezini robotlar üzerine vermiş bir bilgisayar mühendisi. Kılıcın yolunda ilerleyen, an itibariyle 2. Dan bir kendocu. Müzik tutkunu ve bilim kurgu hayranı. Kurduğu hayalleri yazıya dökmeye çalışan bir hayalperest."Ben bu dünyayı değiştiremeyeceğimi biliyordum; o yüzden başka dünyalara gittim." - PKD

İlginizi Çekebilir

japon siberpunk

Japon Siberpunk’ına Giriş Kılavuzu

Japon siberpunk‘ı tekno-fütürizm ağırlıklı doğası gereği doğru bir başlangıcı hak ediyor. Lakin doğru yerden başlayabilmek …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin