Radyasyon Süper Güçler Kazandırabilir mi?

Radyoaktif bir örümceğin ısırması, fazla miktarda gama ışınına maruz kalmak, radyoaktif madde dolu varillerin üzerinize devrilmesi… Hepsini çizgi romanlarda okuyup, filmlerini izledik. Eğer Bruce Wayne ve Tony Stark kadar paranız yoksa veya Clark Kent gibi uzaydan gelmemiş iseniz tüm süper güçlerin kaynağı hep radyasyon olarak gösterildi. Peki günümüzden yaklaşık olarak 120 yıl önce keşfedilen radyasyon süper güçler kazandırabilir mi? İlk olarak 1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından X-Işınları keşfedilmiştir. Ondan bir yıl sonra ise Antoine Henri Becquerel tarafından X-Işınlarının uranyumun bütün bileşikleri için geçerli olduğu saptanmıştır. 1902 yılına da Piere ve Marie Curie tarafından Radyumun keşfini takiben radyasyon kaynakları insanların dikkatini çekmiş ve neredeyse tüm alanlarda kullanılmaya başlamıştır.

Dünya radyasyonu eğlenceli bulmuştu. Radyoaktif maddeleri fosforlu ışık yaydıkları için makyaj malzemesi olarak üretenler ve kullananlar, eski çalar saatlerin radyasyonlu akrep ve yelkovanları ve bunun gibi bir çokları üretildi, satıldı ve kullanıldı. Mari Curie, 1934 yılında kan kanserinden öldüğü zaman hastalığı aşırı dozlarda maruz kalmış olduğu radyasyona bağlandı ve bundan dolayı da ona bilim için ölen kadın denildi. Radyasyon etkileri ikinci dünya savaşı sona erene kadar pek fazla dikkate alınmadı. Daha sonra yapılan araştırmalarda, radyoaktif ışınların DNA nükleotidlerinin yapısını ve sıralamasını değiştirip organizmaların da genotipini farklılaştırma özelliğine sahip olduğu ortaya çıktı. Aynı dönemde yazarların ve çizerlerin dikkatini çekmeyi başardı. Süper kahraman yaratabilmek için ihtiyaçları olan dayanağı bulmuşlardı. Ancak farkında olmadıkları şey, radyasyonun çoğu zaman iyi yönde bir mutasyona yol açmamasıydı.

Belli miktarlarda radyasyon hayatımızın her tarafında bulunmaktadır. Dijital aletlerinizi çalıştırın ve biraz radyasyon alın. Arkadaşınıza sarılın ve ısı radyasyonunu vücudunuzda hissedin. Temelde radyasyon, uzayda dalga veya parçacık halinde dolaşan herhangi bir enerjidir. Ancak çoğu zaman radyasyondan zarar görmememizin sebebi enerji ve yoğunluk seviyelerinin düşük olmasıdır.

Süper güçler elde etmek için ihtiyacımız olan şey yüksek enerjili radyasyona sahip bir kaynaktır. Böyle bir kaynak ise dünyanın manyetik alanının 965 ile 20000 km dışında, güneş rüzgarları veya diğer galaksilerden gelen kozmik ışınların yarattığı radyoaktif parçacıkların yakalandığı Van Allen radyasyon kuşağında bulunur. (Dünya atmosferi kozmik ışınların çoğundan bizi korumayı başarır. Dünyada güvendeyiz.) Eğer radyoaktif parçacıkların enerji seviyesi yeterince güçlüyse, cildimiz gibi katı bariyerlerden geçebilir ve DNA’mızda değişikliklere neden olabilir. Birçok süper kahraman kökenli hikayede, bu mutasyonlar insanüstü yeteneklere yol açar.

Gerçek dünyada radyasyon ile süper güçler kazanmamızı engelleyen temel sebep ise insan vücudunda bulunan çok fazla sayıdaki hücrelerdir. Örneğin, Fantastik Dörtlü içerisinde yer alan Alev Adam (Human Torch) gibi bir ateş topu haline gelme özelliği kazanabilmek için vücutta bulunan yaklaşık 75 trilyon hücrenin her birinin aynı şekilde değişmesi gerekecektir. Bir insan, saniyede 15 milyon kozmik ışına maruz kalıp Van Allen kuşağından geçse bile, bunun gerçekleşmesini garanti edemezdi. Daha derinlemesine baktığımızda, süper güçler gerçekten imkansız bir noktada duruyor. DNA sarmalı, baz çiftleri olarak adlandırılan kimyasallardan yapılmış rayları olan bir tren yolu gibidir. İnsan genomunda 3 milyar baz çifti var. Yani o genomda bir yerlerde diyelim ki, İnsan Meşalesi’nden sorumlu bir çift var. Tüm hücrelerinizdeki tek baz çiftinin mutasyona uğrama olasılığı, bir septilyonda (1 in yanına 24 tane sıfır koyunca oluşan sayıya deniyormuş) bire yakın olacaktır.

İmkansız gibi gözüken olasılıklar bir araya geldi ve yeterli miktarda radyasyona maruz kalındı. Bu sefer de vücudumuz savaşmaya başlayacaktı. Yüksek enerjili radyasyon, DNA sarmalını fiziksel olarak yakalayabilir veya parçalarda değişimler oluşturabilir, ancak bu hataları düzeltmek için hücrelerimiz de tamir sistemlerine sahiptir. Savaş geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaştığında ise hücreler bir tür intihar sürecine girebilirler. Vücudumuzun tamamının bir özellik kazanması çok zor gözüküyor. Bu durumda tek bir organımızın fazla radyasyona maruz kaldığını ve değişim geçirdiğini düşünelim. Örneğin gözlerimiz, süper görme yeteneğine sahip olabilir mi?

İnsan gözünde bulunan retina, çubuk ve koni olarak da bilinen ışığa duyarlı milyonlarca reseptörden oluşur. Ancak kuşların ultraviyole ışığı algılayan ekstra, mutasyona uğramış bir konisi vardır. 2013 yılında yapılan bir araştırma, bu özelliğin tek bir mutasyona bağlı olduğunu ve dünyanın kuş türleri arasında en az 14 farklı zamanda evrildiğini göstermiştir. Bu durumda bir insanın ekstra görme yeteneği kazanması için bile şansı çok az.

Gerçek hayatta radyasyonun canlılara 3 etkisi vardır.

  • Hiçbir şey yapmaz.
  • Dokulara zarar verir.
  • Kromozom hasarına yol açar.

Hepimizin korkması gereken ise 3. etkidir. Yani kromozom hasarı.

Somatik hücrelerde (yani yumurta ve sperm dışında herhangi bir hücrede) kromozom hasarı meydana geldiğinde, bunun da üç etkisinden birinin olma ihtimali vardır. Ya hiçbir şey olmaz, ya hasar hücreler tarafından onarılır yada hücre metabolizması bozulur. Tüm bunlar yaşandıktan sonra, iyileşmeyi başarsanız bile yaşam boyu kanser riskine sahipsinizdir. Çoğu insan mutasyon dendiğinde, üç başlı inekler ve diğer canavarımsı kusurları düşünürler, ama aslında bunların çoğu sadece gelişimsel kusurlardır. Genetik mutasyon bazen bu kadar derin ve bariz deformasyonlara neden olabilir, ancak çoğunlukla, bu tür büyük hatalar hiçbir zaman embriyo haline gelemez.

Böylece, nükleer savaşın tek gözlü, üç ayaklı canavar ırkına yol açacağına dair korkularımızı bir kenara bırakabiliriz. Bu neredeyse imkansız. Mümkün olan ise kanser ve ölü doğum oranları radyasyona maruz kalma süresi boyunca artacak olmasıdır. Sonuç olarak radyasyon hiçbir zaman bize süper güçler kazandırmayacaktır. Çocuklarımız süper görüş yeteneklerine, kertenkele kafalara veya örümcek hislerine sahip olarak doğamayacaklar. Radyasyonun yapacağı en tuhaf şey (ki o da eğer ailenizin geçmişinde varsa) sizden çok farklı göz ve saç rengine sahip çocuklarınızın olması olabilir.

Yazar: Cem Can

Üniversite tezini robotlar üzerine vermiş bir bilgisayar mühendisi. Kılıcın yolunda ilerleyen, an itibariyle 2. Dan bir kendocu. Müzik tutkunu ve bilim kurgu hayranı. Kurduğu hayalleri yazıya dökmeye çalışan bir hayalperest."Ben bu dünyayı değiştiremeyeceğimi biliyordum; o yüzden başka dünyalara gittim." - PKD

İlginizi Çekebilir

Bir Zooloğun Gözünden Dünya Dışı Yaşam

İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nden zoolog Arik Kershenbaum, başka dünyalarda yaşam ve yaşamın evrimi üzerine fikirlerini yazdığı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin