Ömrümüzün Bütün Çağları ve Dünya Tarihi

İlk çağ insanlarını konu alan diziler, filmler, belgesellerde dönemin aristokratları çoğunlukla şımarık, bencil, acımasız ve haz düşkünü olarak tasvir ediliyor. Bütün bu olumsuz özelliklerine rağmen bir yandan da renkli ve özgür düşünceli insanlar olmaları onları sempatik kılıyor.

Hristiyanlık öncesinde yaşamış insanların belirgin zihniyet farklılığı tek tanrılı dinlerin ölçülü ve ahlaklı olmayı vazederek insanlığı epeyce törpülemiş olduğunu gösteriyor. Demek ki Neitzsche’nin Hristiyanlık konusunda insanların zihnini köleleştirdiği gerekçesiyle getirdiği eleştiri boşuna değilmiş.

İlk çağ insanlarının davranışlarının bana çocukları anımsatması tarihsel çağlarla insanın yaşam evreleri arasında paralellik kurmama yol açtı. Bu yazı esas olarak bu paralelliği konu alıyor. İnsanlık tarihi ile insan yaşamının evrelerinin bağdaştırılmasının her benzetme gibi zayıf ve zorlama yanları olacaktır. Bu analojiyi kullanmaktaki asıl amacım geçmişimizi ve bugünümüzü bu vesileyle gözden geçirmek.

Tarih Öncesi Çağ

misir astronomi

Yazının henüz icat edilmediği tarih öncesi çağları insanın bebeklik dönemine benzetiyorum. Hafıza henüz tam olarak devreye girmediği için hatırlamadığımız ve bu yüzden üzerinde kapsamlı bir değerlendirme yapamadığımız yıllar.

Bu dönemin kişiliğimiz şekillenmesinde ve yönelimlerimizin oluşmasında önemli bir payı olduğu açık, ancak bebeklik dönemimizle çok fazla ilgilenmediğimiz de bir gerçek.

İlk Çağ

Yazının icadından kavimler göçüne kadar geçen zamanı kapsayan ilk çağı ise insanın çocukluk çağına benzetiyorum. Düşüncenin pek de sistemli olmadığı, merakın ve yaratıcılığın zirvede olduğu yıllar. Bu dönemi Antik Yunan felsefesinin renkliliği ve çeşitliliği, Yunan mitolojisinin zenginliği çok iyi karakterize ediyor.

Daha o çağda doğrudan demokrasiyi akıl etmiş bir uygarlıktan söz ediyoruz. Çok tanrılı dinlerin, hazzın ve aşırılıkların zamanı. Eski Yunanlılar her ne kadar ilk çağ uygarlığının zirvesi olarak görünse de Eski Mısır, Sümer ve Hitit uygarlıklarının Yunan düşüncesine yaptığı katkıyı not etmem gerekiyor.

Orta Çağ

Orta çağın Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasına yol açan kavimler göçüyle başladığı ve 1453 yılında Fatih’in İstanbul’un fethiyle sona erdiği kabul ediliyor. Bu dönemi insanların ergenlik çağıyla bağdaştırıyorum. Orta çağ semavi dinlerin insan düşüncesine hâkim olduğu ve din savaşlarının karakterize ettiği bir dönem. Ergenlik dönemindeki çocukların büyüye ve kahramanlara düşkün olmasına benzer biçimde insanlığın metafizik düşünceye en yatkın olduğu zaman dilimi.

Hristiyan dünyası tam bir düşünsel durgunluk içindeydi, İslam dünyası da verimli ve yaratıcı bir dönem geçirdikten sonra bu durgunluğa ayak uydurdu. Ergenlik döneminde insan artık sistemli düşünmeye ve dünyaya bütünsel olarak bakabilmeye başlar. Ancak henüz düşünce alanında ustalaşmadığı için aşırı uçlara savrulmaya ya da meseleleri olduğundan basit görmeye eğilimlidir.

Yeni Çağ

İstanbul’un fethi ile Fransız ihtilali arasında geçen zaman dilimi tarihçiler tarafından yeni çağ olarak isimlendiriliyor. İnsan yaşamında bu dönemin ilk gençlik çağına denk geldiğini varsayıyorum. Batı uygarlığı Osmanlı karşısında yaşadığı yenilgiler nedeniyle nerede hata yaptığını düşünmeye başlamıştır.

Rönesans ve reform hareketlerini, coğrafi keşifleri başlatır. Dönemin batılı aydınları dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışmaktadır. Hayatın zorlukları karşısında bir yandan çocukluk dönemlerine özlem duyarken, bir yandan da rasyonel bir düşünce tarzı geliştirmeye çalışırlar.

Yakın Çağ

Tarihçiler Fransız ihtilalinden günümüze kadar olan zaman dilimini yakın çağ olarak isimlendiriyorlar. Fütürist Alvin Toffler ise bu tarihsel sınıflandırmayı bir adım öteye götürerek 20. yüzyılın ikinci yarısında bilgi çağının başladığını söylüyor. Yakın çağ yerine modern zamanlar, bilgi çağı yerine ise post-modern zamanlar ifadelerini de kullanabiliriz. Yakın çağ ya da modern zamanlar insan yaşamında gençlik yıllarına denk geliyor.

İnsan bu çağda akla, gelişmeye ve gelecek günlerin daha güzel olacağına dair sarsılmaz bir inanca sahiptir. Artık çalışma hayatına atılmıştır, yüksek idealleri vardır ve bu ideallerin bir kısmını gerçekleştiğini görmekte, kendisine olan güveni pekişmektedir. Elbette bazen sorunlar yaşamakta ve engellerle karşılaşmaktadır ancak bunların geçici olduğundan emindir. Doğa ve Tanrı karşısındaki güçlenen konumu, eşitlikçi fikirleri, aydınlanmacı bakış açısıyla insanlığın her geçen gün daha iyiye, daha güzele doğru ilerleyeceği genel olarak kabul görmektedir.

Bilgi Çağı

Post-modern dönemin ya da bilgi çağının 1970’lerin ortalarında başladığını varsayıyorum. Batılı zenginlerin çalışan kesimlere pastadan gereğinden fazla pay vermeye başladığını düşündüğü bir dönem. Aynı zamanda hizmet sektörünün sanayiyi geride bırakarak başat sektör haline geldiği, dolayısıyla sendikaların ve işçilerin güç kaybettiği bir zaman dilimi. Neo-liberal bakış açısının etkili olduğu bu dönem insanın hayatında geç yetişkinlik ya da orta yaş olarak isimlendirebileceğimiz bir döneme denk geliyor.

Artık gençlik günleri geride kalmaktadır ve hayata daha muhafazakâr bir pencereden bakılmaya başlanmıştır. Gelir artmadığı için eldekini koruma ve pastadan daha fazla pay alma kaygısı öne çıkmıştır. Zihin eski keskinliğini kaybettiğinden düşünce alanında doğan boşluklar inançla doldurulmaya başlanır. Bir yandan yaşam tecrübesi ideallerle gerçeklerin her zaman örtüşmediğini, olaylar hakkında hüküm vermek için farklı perspektiflere ihtiyaç duyulduğunu göstermiştir. Meseleler daha ayrıntılı bir biçimde ele alınmaya başlanmıştır, mevcut teknolojiler sürekli geliştirilmektedir. Bütün bu devinime, koşuşturmaya rağmen ortaya radikal bir yenilik yoktur aslında, devrimler çoktan geride kalmıştır.

Peki gelecek günler ne getirecek? Bilgi çağı ya da post-modern çağ olarak isimlendirdiğimiz dönem daha ne kadar sürecek ve ardından hangi çağ başlayacak? Tarihin tekerleği zaman ilerledikçe daha hızlı dönüyor. Teknolojik alanda gerçekleşen yenilikler birbirlerine eklenerek daha etkili yeniliklere kapı aralıyor. Dolayısıyla yaşam süremizin içinde post-modern zamanların sona erip teknolojinin karakterize ettiği farklı bir çağa girdiğimizi görebiliriz.

İnsan-Makine İş Birliği Çağı

cyborg

Filozof Nick Bostrom’a göre bilgi çağını 2030’lu yıllarda başlayacak olan insan makine iş birliği çağı izleyecek. Yapay zekâ ve biyoteknolojinin karakterize edeceği bu çağı insanın yaşlılık dönemiyle bağdaştırdığımı söyleyebilirim, zira insanlar yaşlandıkça modern tıbba ve teknolojiye daha fazla ihtiyaç duyuyorlar. İnsanlığın geleceğini yaşlılıkla analoji kurarak açıklamaya çalışmak ilk bakışta karamsar bir düşünce gibi görünebilir ancak yine modern tıp ve gelişen teknoloji sayesinde işler düşündüğümüz kadar kötü gitmeyebilir.

İnsan makine iş birliği çağını hangi dönem izleyecek? İnsan bir gün kendi ürettiği makinelerin gerisinde kalıp işlevsiz hale mi gelecek? Tarihte her zaman sürprizlere yer olmuştur, bu nedenle bu sorulara kesin yanıtlar verebilmek mümkün değil. Yaşayıp ömrümüzün elverdiği kadarını göreceğiz, umarım işler iyi gider.

Yazar: Murat K. Beşiroğlu

1971 Trabzon doğumlu. 1994 yılında Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Özel bir bankada 21 yıl uzman ve yönetici olarak çalıştı. Ogox, Aşk Algoritması, Rüya Sanatçısı, Dördüncü Dünya ve Schrödinger'in Papağanı kitaplarının yazarıdır. Bilimkurgu öykü ve romanları yazmaya devam etmektedir.

İlginizi Çekebilir

reason asimov oyku

Asimov’dan Bir Robot Hikâyesi: Mantık

Isaac Asimov‘un Robot serisi, yalnızca bilimkurgu türünün değil, aynı zamanda insan-makine ilişkisinin ve bu ilişkinin …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin