Kurgusal Bir Ülke: Ruritanya

Ruritanya, alternatif tarih ya da kurgusal ülkeler ile ilgilenenler için tanıdık bir isimdir. Aslında akademide bile kullanılan bir terim haline gelmiştir zaman içinde. “Keşke gerçek olsa da bir Work and Travel yapıp gelsek,” denilecek türden bir ülkedir ya da Interrail ile üzerinden geçilince kendine aşık bırakacak türden bir ülke. Belki de Ruritanya bu saydığımız şeyleri içerecek kadar parlak bir ülke bile değildir. Uluslararası alanda dikkat çektiği tek yer Eurovision olabilir. Tabii Anthony Hope, The Prisoner of Zenda’yı yazarken ve Ruritanya’yı kurgularken bu kadarını düşünmemiştir. Zaten kitap on dokuzuncu yüzyılda yazılmıştı.

Şimdilik konuyu tam hazmedebilmek için Ruritanya hakkında biraz daha bilgi verelim. Bir çeşit Orta Avrupa ülkesi olarak düşünebiliriz Ruritanya’yı. Çekya, Slovakya ve Polonya civarında. Belki de Balkanlar’a yakın. Şimdilerde Ruritanya akademik makalelerde ismi belirtilmeyen bir ülkeden bahsetmek istenirken de kullanılıyor. Bu ülkenin komşuları Syldavia, Borduria ve Überwald olabilir. Syldavia ve Borduria, Tintin’in Maceralarındaki kurgusal ülkelerdir. İkisi de tipik Balkan ülkelerini anımsatıyor.

Ruritanya geri kalmış olsa da megaloman bir krallığı andırıyor. Endüstrileşme ve ulusal bilincin hız kazandığı yıllara direnmeye çalışan bir monarşiyi. Daha çok Avusturya-Macaristan parodisi olduğu söylenebilir. Ruritanya yirminci yüzyılın başlarında bir krallığa sahipti. Ülke, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki dönemde giderek modernleşti. Otomobiller, uçaklar ve makineli silahlar geldi. Artık radyolar vardı. İnsanlar Nazi Partisi’nin yükselişini duyabiliyordu radyolardan. Olimpiyat’taki Ruritanyalı atletlerin başarılarını da. Lakin ülkenin çoğu vahşi kurtların gezindiği ormanlarla, garip batıl inançlara sahip köylülerle, anarşistler ve yabancı casuslarla doluydu.

İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Ruritanya büyük ihtimalle ya Almanya tarafından işgal edilecek ya da zaten Almanlar’ın kuklası haline gelmiş bir Mihver devlete dönüşecekti. Her halükarda Ruritanya’da efsane sakallara sahip, soğuğa dirençli cesur partizanlar türeyecekti. Bu partizanlar faşistlere karşı savaşsa da, karşı köye baskınlar düzenlemeye, birbirlerini faşistlere yardım ettiği paranoyasına kapılıp kesmeye devam edecekti. PPSh-41 ile donanmış bu tehlikeli adamlar ve kadınlar, Ruritanya ormanlarının buzdan iblisleri haline gelecekti. Almanlar onların başına ödül koyduracaktı. Bu partizanlar da kukla devletin görevlilerine daha çok suikast düzenlemeye, Alman askerlerine daha şiddetli saldırmaya devam edecekti.

En nihayetinde savaşı Sovyetler kazanınca Ruritanya Devrimi’nin başlamasına ön ayak olacaktı partizanlar. Ruritanya ya bir Sovyet cumhuriyeti olacak ya da Doğu Bloğu’nda kukla bir devlet haline gelecekti. Ruritanyalılar uzun yıllar boyunca LADA arabalara binecek, Rusça konuşacak ve votka içecekti. Televizyonlardan uzaya çıkan komünistleri görecek ve bir zamanlar inandıkları tüm şeytanları, tüm melekleri, tüm azizleri alüminyum kaplama ihtişamlı bir geleceğe değiştireceklerdi. Komünist Macaristan’da olduğu gibi, Komünist Ruritanya’da da bir karşı-devrim hareketi başlayabilir ve büyük ihtimalle kanlı bir şekilde bastırılabilirdi.

Komünizmin sonu gelince Ruritaniya için çeşitli senaryolar beliriyor. Çakma bir bağımsızlık kazanır. Komünist Partisi’nin yerini başka bir parti alır. Demokrasi olsa da, hep bu parti kazanır seçimleri. Genel Sekreter ünvanının yerini de Başkan alır. Aynı hamam aynı tas devam eder her şey. Batı ile ilişkiler çakma Adidaslar’dan ve McDonalds’tan ibaret kalır. Rusya’ya bağımlılık hat safhada olur hâlâ. Sovyet zamanının silahları, alt yapısı ve Kiril alfabesi kullanılır, Sovyet zamanının güçlü adamları bu yeni çakma demokraside söz sahibi olur. Böylesi bir Ruritanya’ya oligarşi hakim olacaktır. Mafyalar ve milyarder oligarklar Ruritanya’da kök söktürecektir. A Ruritanian Film gibi olacaktır her şey.

Bir diğer ihtimal; Ruritanya ordusu NATO güdümüne girebilir ve ülkede Batı destekli bir darbe yaşanır. Eğer bu darbeye karşı çıkanlar olursa Ruritaniya, Doksanlı yıllardaki komünizm sonrası kanlı savaşlardan birini yaşar. Tıpkı Balkanlar ve Kafkasya gibi. Bu savaşta ülke ikiye ayrılabilir. Batı güdümlü olan taraf Avrupa Birliği’ne kabul edilir, Eurovision’da Almanya’ya veya yakın komşularına falan 12 puan verir. Doğu güdümlü taraf ise Rusya’nın küçük kardeşi olmaya devam eder ve 12 puanı Rusya’ya vermeye devam eder. Eğer iç savaş falan çıkmazsa da, bir ihtimal batı güdümlü bir Ruritanya Avrupa Birliği’ne alınır ve Yunanistan ile İspanya’nın çıkardığı mali sorunların toplamı kadar büyük sorunlar yaratırlar.

Ruritanya, artık kurgusal dünyadaki spesifik bir yer olmaktan ziyade stereotipe dönüşmüştür. Ruritaniya için anlattığımız şeyler az çok gerçek hayattaki ülkelerin tarihini andırıyor. Hatta andırmayı bırak, onların tarihi ile paralel biçimde ilerliyor. Ruritanya, bir çeşit edebi akıma da kendi ismini vermiştir Ruritanian Romance. Hayali bir ülkede geçen aşk, macera ve politik aksiyonları içeren eserler bu akıma dahildir. The Terminal filmindeki Krakozhia bir Ruritanya’dır mesela. Dahası Ursula Le Guin’in ilk alameti farikalarından olan Orsinia da bir nevi Ruritanya’dır.

Tüm bu anlatılanları özetleyecek olursak, Ruritanya’nın artık kurgusal bir ülke olmaktan ziyade bir çeşit stereotipe dönüştüğünü söyleyebiliriz. Peki ne işe yarayacak bu stereotip ya da bunun bilimkurgu ile alakası nedir? Hatta biraz daha spesifik olacaksak Türkçe bilimkurguya nasıl katkı sağlayacak? Malum, Türkçe bilimkurgu yazmak için ülkenin teknoloji devi olmasına gerek yok. Zaten bilimkurgu bir teknoloji tapınımından ibaret değil. İlla uzay, gezegenler, uzaylılar ya da akla hayale sığmayacak teknolojiler hakkında yazmaya gerek yok.

Günümüzden yirmi otuz yıl hatta belki de yarım yüzyıl kadar ileri bir tarihte geçen bir ajan hikayesi yazılabilir. Net bir ülke ismi belirtmek sakıncalı geliyorsa bir Ruritanya’da geçebilir öykü. Bu küçük bir örnek. Ajanlar, mafyalar, okült, siyaset ya da uyuşturucular ile alakalı onlarca bilimkurgu hikayesi yazılabilir Ruritanya üzerinden. Ruritanya haricinde başka stereotipler de var tabii. Örneğin DC’deki Qurac ya da Terry Pratchett’in Überwald’u, çarpık bir New England olan Lovecraft Country vesaire. Tüm bunlar akıllıca bir kullanım ile renkli ve gerçekçi alternatif tarihler yaratmaya yarayabilir. Dahası belirli bir ülkenin ismini kullanınca ortaya çıkabilecek sakıncalı sonuçlardan kaçınmak için de faydalı olacaklardır.

Yazar: Tuğrul Sultanzade

2000 yılında Bakü'de doğdu. Uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyor.

İlginizi Çekebilir

underworld

Fantastikten Sert Bilimkurguya: Underworld

Bir zamanlar büyü veya sihir denilen şeylerin sonradan bilimsel izahatlar ile ortaya konulmasında olduğu gibi, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et