Johannes Kepler, gezegenlerin hareketinin yasalarını çözmeyi başaran Alman bir matematikçiydi. Ayrıca Isaac Asimov, Carl Sagan gibi isimler tarafından, 1608’de kaleme aldığı Somnium ile gerçek anlamda ilk bilimkurgu eserini veren kişi olarak övüldü. Ancak Rönesans biliminin en büyük başarılarından birine imza atmadan önce, kendini akıl ve batıl arasındaki savaşın tam ortasında bulacaktı. Yargılanan kendisi değildi, annesiydi. Suçlama ise Galileo gibi Kilise’ye karşı gelmesinden ziyade cadı olduğu iddiasıydı!
1615 yılında, Almanya’nın Leonberg kentinde yerel bir sulh yargıcı olan Lutherus Einhorn, Avrupa’yı saran ve büyücü olduğundan şüphelenilen binlerce insanın hayatına mal olan bir dizi “cadı mahkemesi” başlattı. Toplamda on beş kadın, Einhorn’un denetimindeki kentte “büyücülük yapmak” ile suçlandı; bunlardan sekizi idam edildi. Bu cadı avına yakalananlar arasında, gelmiş geçmiş en büyük gökbilimcilerden Johannes Kepler’in annesi Katharina Kepler de vardı… Normalde cadı avında yargılanıp öldürülen insanların hikâyelerini tamamen inşa etmek oldukça zordur; çünkü haklarında çok az kanıt vardır ve var olan kanıtlar da cadı avını sürdürenlerce fazlasıyla yanlı bir şekilde yazılmıştır. Ancak Katharina Kepler vakasında, olan biteni neredeyse eksiksiz olarak incelemek ve ortaya dökmek mümkün oldu; çünkü iki taraftan da bol miktarda tarihi kanıt, hâlen erişilebilir bir şekilde duruyor.
Katharina Guldenmann Kepler Kimdir?
1546’da Württemberg Dükalığı’nın bir parçası kabul edilen Stuttgart’ta Katharina Guldenmann olarak doğan Katharina Kepler, teyzesi tarafından büyütüldü (makus kaderin cilvesine bakın ki bu teyzesi de daha sonradan büyücü olduğu gerekçesiyle kazıkta yakılacaktı). Katharina, Weil kasabasının belediye başkanı olarak görev yapan ve tanınmış bir tüccarın oğlu olan Heinrich Kepler ile evlendi. Biri Johannes Kepler olmak üzere dört çocukları oldu. Ne var ki evlilikleri, mutlu bir evlilik değildi: Ailenin maddi durumu ve serveti, Heinrich’in değişken öfkesi ve ağır içki bağımlılığı yüzünden giderek kötüleşiyordu. Kepler babasını, “kötü, katı ve berbat sona mahkum bir adam” olarak tanımlayacaktı. Katharina’nın mizacı da çok iyi sayılmazdı.
Heinrich, mirastan arta kalan servetiyle küçük bir taverna satın aldı ve bu girişimi başarısız olduğunda ailesini tamamen terk etti. Heinrich, Türklere karşı savaşmak için Avusturya ordusuna katıldı. O zamana kadar Kepler, eğitimini Tübingen Üniversitesi’nde tamamlamış, Linz’e yerleşmiş ve Württemberg Dükü’nün himayesini kazanmıştı. Johannes, zor bir kadın olarak gördüğü annesiyle arasındaki mesafeyi büyük ölçüde koruyordu. Katharina, Leonberg’de kendini “yerel bir bilge kadın” olarak tanıtmıştı; yaygın rahatsızlıklar için büyüler ve tılsımlarla “güçlendirilmiş” bitki iksirleri hazırlıyordu. Kötü huyu ve aile geçmişiyle bir arada düşünüldüğünde, kasaba dedikodularının onu kısa bir süre içinde “muhtemelen cadı” olarak yaftalaması pek de şaşırtıcı sayılmazdı.
Bazı tarihçiler, Kepler’in yazdığı ve çoğu akademisyene göre tarihin en eski bilimkurgu eseri sayılan Somnium (Düş) adlı bir alegorisi yüzünden, annesiyle ilgili çıkan söylentilere katkıda bulunmuş olabileceğini düşünüyor. Kepler, bu kitapta Ay’a yapılan bir geziden bahsediyordu ve bir başka gezegende yapılan astronomi biliminin neye benzeyebileceğine dair spekülasyonlarda bulunuyordu. Karakterler arasında sihirli tılsımlar satan ve Ay’daki bir iblisle iletişim kuran Fiolxhilde adında kurgusal bir bilge kadın vardı. Bu karakter, Katharina’ya fazlasıyla benziyordu.
Kitap, Katharina’nın “cadı” olarak yargılanmasından çok sonra, ta 1634 yılına kadar resmi olarak yayımlanmadı, ancak Kepler’in ana metne eklediği bir dipnot, devam etmekte olan elyazmasının bir kopyasının 1611’de Tübingen’e ulaştığını gösteriyor. Johannes Kepler de bu elyazmasının annesi hakkında süregelen büyücülük şüphelerini daha da körüklediğine inanıyordu. Şöyle yazıyordu:
“Sanırsınız ki kuru oduna bir kıvılcım sıçradı! Sözlerim, diğer her şeyin de karanlık olduğunu sanan karanlık zihinlere düştü.”
Cadı Avı, Kepler Ailesini Sarstı!
Kepler’in bu değerlendirmesinde haklı olup olmadığı bir yana, annesiyle ilgili söylentiler giderek yoğunlaştı. 1615’te, Kepler’in erkek kardeşi Christoph ile kavga eden Ursula Reingold adında yerel bir kadın, Katharina’nın kendisini bir iksirle zehirlediğini iddia etti. Reingold’un kuzeni ve aynı zamanda yargıç olan Einhorn, bir gün sarhoşken Katharina’ya kılıcını dayayarak onu itirafa zorladı. Bu, Katharina’yı öfkelendirdi ve Ursula’ya karşı iftira davası açtı. Bu, tehlikeli bir kumardı. Cadı Avı histerisi, Kepler’in zamanında Avrupa’da doruk noktasına ulaşmıştı. Bu yüzden kötü niyetli bir söylenti bile Katharina’yı potansiyel olarak ölümcül bir tehlikeye atabilirdi. Suçlanan bir cadıyı sorgulamak için uygulanan standart mahkeme prosedürü, genellikle bir itiraf almak için şüpheliye şiddetli bir şekilde işkence etmeye dayanıyordu. Masum oldukları kanıtlanana kadar tüm cadı şüphelilerinin suçlu olduğu benimseniyordu ve suçlu bulunanlar anında idam ediliyordu.
24 ayrı kişi, Katharina Kepler’i cadı olmakla suçluyordu. İleri sürdükleri kanıtlar arasında kapalı kapılardan büyülü bir şekilde geçtiği, bir okul müdürünü tek bir şarap kadehiyle felç ettiği, genç bir kızın koluna hafifçe vurmasına rağmen onda insan-ötesi acılara sebep olması vardı. Hatta Katharina’nın oğullarından biri olan Heinrich de, annesinin “bir keresinde bir inek yavrusunu ölesiye sürdüğünü, sonrasında yavru öldükten sonra onun etiyle yemek hazırladığını ve bu nedenle annesini yetkililere şikayet etmek istediğini” söylüyordu. Hâlâ annesine saygılı bir oğul olan Kepler, Katharina’ya yönelik bu tehdidi ciddiye aldı: Hemen bir avukat tuttu ve annesini Linz’e götürmek üzere iki şehir arasında mekik dokudu. 1619’da Harmonices Mundi adıyla yayımlanan “harmonik teorisini” tamamlamayı başarmış olsa da, annesinin davası bilimsel araştırmalarının çoğunu bir süreliğine kenara bırakmasına yol açtı.
Dava, birkaç yıl boyunca devam etti. Bu süreçte, Katharina’nın davasını, yeni ve cadılara karşı daha da az sempatik bir yargıç üstlendi. Reingold, bu görev değişimini fırsat bilerek Katharina’ya karşı resmen bir “büyücülük suçlaması“nda bulundu. O sırada Katharina, kendisini suçlayanlarla yüzleşmek üzere Leonberg’e dönmüştü. Bu kararı çok ciddi bir hataydı. Katharina, Ağustos 1620’de mahkeme kararıyla kızının evinde tutuklandı ve toplamda 49 kez büyücülük yapmakla suçlanarak hapse atıldı. Hapiste el ve ayaklarından yere kelepçelendi, başına da iki gardiyan verildi. Bu sırada Avrupa’da cadı avı inanılmaz bir hızla devam ediyordu: Avrupa genelinde yargılanan 73.000 erkek ve kadından 50.000 kadarı idam edildi. Bunlardan yaklaşık 25.000 civarının (yani yarısı), 1560 ile 1700 arasında, günümüz Almanya’sının sınırları içinde infazı yapıldı. Almanya’da suçlananların %75’i kadındı.
Katharina Kepler’in tutuklanması aileyi daha da parçaladı: Oğullarından bir diğeri olan Christoph, annesine olan desteğini tamamen geri çekti. Katharina’nın kızı Margaretha, kendi ailesini, hapisteki annesine bakmak için terk edemedi ve Katharina’nın sözleriyle onu “yalnız ve rahatsız” bıraktı. Johannes bile annesinin, “kendi acıklı talihsizliğinin yaratıcısı” olduğunu söyleyerek durumu hakkındaki kararsızlığını dile getirdi. Katharina, 70 küsur yaşında (ki kasabasındaki neredeyse en yaşlı kadın olması da cadı olduğu iddiasına fayda sağlamıyordu) ve keskin dili olan bir dul olduğu için, giderek öldürülmeye daha elverişli bir şüpheliye dönüşüyordu.
Kepler’in 128 Sayfalık Savunması!
O zamanlar İmparator 2. Rudolf’un baş matematikçisi olarak görev yapan Johannes, annesi hakkındaki tüm şüphelerine rağmen ona çeşitli şekillerde yardım etti: Tuttuğu avukatlarla birlikte çok etkili bir savunma yaptı ve iddia makamının argümanlarını yerle bir eden 128 sayfalık kapsamlı açıklamanın büyük kısmını tek başına kaleme aldı. Savunma metni, gücünü Kepler’in dehasından alıyordu: Çağının ötesinde bir bilim insanı olarak Kepler, argümanlardaki tutarsızlıkları tespit etme ve iddiaları en küçük parçalarına kadar ayırıp çürütebilme konusunda müthiş bir yeteneğe sahipti. Bu yetenek meyvesini verdi: Kepler, annesinin hapishaneden çıkarılmasını ve masrafları kendisine ait olmak üzere mahallesine bir sivil muhafız yerleştirilmesini istedi. Mahkemenin bunu kabul etmesi üzerine, annesinin durumu büyük ölçüde iyileşti. Johannes, annesi için kendi ailesini yerinden etti ve duruşması sırasında Katharina’yı savunmak için çalışmalarını yaklaşık bir yıl boyunca kenara bıraktı. Johannes, bir matematikçiye yakışır şekilde, müvekkili hakkında yayılan söylentiler ve yalanlarla mücadele etmek için mantığı ve aklını kullandı.
Tüm bunların sonunda, Tübingen Üniversitesi’ndeki adli kurul, Katharina’nın tutukluluğunun 14. ayında, her iki tarafta da yeterli kanıt bulunmadığına karar verdi. Kurul, cadı olduğunu itiraf etmesi için işkenceye maruz bırakılmasını veya derhâl serbest bırakılması emretmek yerine, ona işkence aletlerinin gösterilmesi gerektiğine karar verdi: sıcak ütüler, kerpetenler, uzun iğneler, askılar ve bir darağacı… Her bir aletin, üzerinde nasıl kullanılacağının tüm detaylarıyla anlatılması isteniyordu. Bu, sanığa işkence etmeksizin onu bir itirafa zorlamak için başvurulan ve territio verbalis olarak da bilinen bir uygulamaydı. Ama Katharina, sandıklarından çok daha güçlüydü. İnatla itiraf etmeyi reddetti ve şöyle dedi:
“Bana istediğinizi yapabilirsiniz. Vücudumdan bir damarı baştan sona çekseniz bile kabul edeceğim hiçbir şey yok.”
Sonrasında, ılımlı bir dindar olduğunu gösterecek şekilde, dizlerinin üzerine çökerek Pater Noster isimli duayı/ilahiyi okudu.
Sonuç: Olan Oldu…
Nihayetinde, Kepler’in savunması başarılı oldu: Katharina tüm suçlarından beraat etti ve Ekim 1621’de Württemberg Dükü’nün emriyle serbest bırakıldı. Dük, itiraf etmeyi reddetmesinin masumiyetini kanıtladığına hükmetmişti. Hiçbir pişmanlık beyan etmeyen Katharina, hakkında yanlış bir suçlamada bulunulmasının telafisi olarak, Reingold’un davayla ilgili tüm masrafları karşılaması gerektiğini öne süren ek bir dava açtı. O dava hiçbir zaman yargıç karşısına çıkmadı. Katharina, kasabasının kendisinden nefret etmesi nedeniyle evine hiç dönemedi ve duruşmadan altı ay sonra öldü. Johannes Kepler, arkadaşlarına ve meslektaşlarına, bilimsel araştırmalarını neden yıllarca kenara bırakması gerektiğini asla söylemedi; o zamanlarda bilim camiasında da büyücülük/cadılık suçlamasının sebep olduğu yaftalama damgası çok büyük ve güçlüydü.
Görünen o ki, Kepler’in annesiyle ilgili bu yazı boyunca yansıttığımız (ve tarih boyunca yansıtılagelen) negatif imaj da, o dönem sözde “cadıların” çoğu için geçerli olduğu gibi fazlasıyla abartılı ve yanlıydı: Oxford Üniversitesi’nden çıkan ve Erken Modern Tarih profesörü Ulinka Rublack’in yazdığı Astronom ve Cadı başlıklı esere göre Katharina, çağına göre çok daha sıradan bir figürdü ve nitelikleri “cadı-gibi” olmaktan epeyce uzaktı. Dolayısıyla Katharina ve ailesi, zaten hiçbir zaman hak etmedikleri bir dava ile yıllarca uğraşmak zorunda kaldı. Bu insanlık dışı muamelenin, başroldeki Katharina üzerinde bıraktığı etkileri ve Kepler’in insanlığa katacaklarını ne kadar ertelediğini (veya tamamen ortadan kaldırdığını) tam olarak kestirmek mümkün değil.
- R. Maksel, et al. Johannes Kepler Defended His Mother In A Witchcraft Trial. (28 Aralık 2015). Alındığı Tarih: 23 Eylül 2022. Alındığı Yer: Smithsonian Magazine | Arşiv Bağlantısı
- American Physical Society. August 1620: Kepler’s Mother Imprisoned For Witchcraft. (1 Eylül 2015). Alındığı Tarih: 23 Eylül 2022. Alındığı Yer: American Physical Society | Arşiv Bağlantısı
- A. Flood. The Astronomer Who Saved His Mother From Being Burned As A Witch. (21 Ekim 2015). Alındığı Tarih: 23 Eylül 2022. Alındığı Yer: the Guardian | Arşiv Bağlantısı
- U. Rublack. The Astronomer And The Witch: Johannes Kepler’s Fight For His Mother.