Görünmez Bir Irk ve Yeni Evrenler

İnsan medeniyeti büyük ihtimalle artık durdurulamaz bir seviyede. Bu gün yaşayan pek çok kişi, ömürleri süresince büyük bir evrimin tamamlandığına tanıklık edecek. İnsanın elinde çok büyük bir enerji üretimi ve bir o kadar da büyük bir açık olacak. Bu gücü harcamak, güç kazanmaktan daha zor. İnsanlık ileri atılacak, uzay artık son durak olacak. Medeniyet için yeni krizler, yeni kıyamet tehlikeleri, aklın yeni serhaddi ve de yıldızlara dokunan astral maymunlar… Peki ya geride kalanlar? Peki ya unutulanlar? Peki ya bu evrim aşaması boyunca ismi hiç anılmadan, yalnızlığın melankolik ama tatlı duvarları arasında acı çeken bireyler?

Kabul etmek gerekir ki onlar doğal seleksiyonun hâlâ işliyor olduğunun göstergesi. Peki ya insana değer vermek, onun haklarını kutsamak? Yani bireyler için hümanizm? Hümanizm Aydınlanma Çağı’nda kaldı ve ancak o çağda iş görebilir ancak. Hümanizm, o çağın ihtiyacı ve bir getirisiydi.  Peki ya günümüz? Artık hümanizm iş görmüyor. Artık transhümanizm zamanı… insanın kılıfını yırtmak gerekli. Bu kılıf da nedir? Gerçeklik, dogmalar, siyasi, sosyal, dini… aklınıza ne gelirse. Gelgelelim insan, belki aklının, belki de korkularının yüzünden bu kılıfa çok düşkün, ölümsüzlük fikri bile ürkütüyor onu. Hayatını, kültürünü ve inançlarını ölüm gerçeği tanzimliyor, zaman bu tanzimin parametresini biçiyor, akıl ise her şeyi bir arada tutuyor. İnsan önemsiz hayatını kainatın merkezine yerleştirip kendi zavallıca korkularının çekimi etkisinde yaşarken, küçük eğlenceler ile gülüp tüketirken ve tükenirken, başkalaşan, dönüşen ve de büyüyen tehlikeleri görmezden geliyor. İnsan, kılıfını yırtmak istemiyor belki ama dışladığı türdeşlerinin kılıfı yozlaşmış, lime lime olmuş ve bu bozulan kılıf yeni bir insan türünü doğuruyor.

Bu tür genel olarak gölgelerden oluşan bir tür. Bir zamanlar kendi soydaşlarının biçmi ile, onların arasında yaşarlardı. Soydaşlarının yarattığı düzene uyamadıkları için ezilmiş, ihmal edilmiş ve de dışarı atılmışlardı. Onlar bir gölge, belki de dışkıydı. Her sosyal canlı kendi içinde böyle gölgeler üretir, bu insanlara mahsus bir şey değildir. Yaşamın sosyal dişlileri herkese nazik davranmaz. Acımasız evrim dişlilerin dışarı attıklarını silip süpürür, bu gölgeler üreyemez ve genetik kodları ile birlikte yok olup giderler. Doğal seçilim, kader ya da ismi her neyse. Söz konusu günümüz insanı olunca ise bu durum değişiyor. Gölge-insanların genetiklerini aktarmaya ihtiyaçları yok. Onların varlığı artık buna bağlı değil, onlar yeni bir evrende var olabilirler, yeni çağın şafağını onlar görüyor.

Binlerce yıl boyu hep dışlandılar. Evrimin sosyal-memeli-mekanizması onların canını çok yaktı. Onlar organik sistemin aykırı silyalarıydı. Farklıydılar ve ilkel memeli-primat dürtüleri yüzünden türdeşleri onlardan hep korktu. Kimi zaman hor görüldüler. Kimi zaman arkalarından dönen entrikaları anlamadılar. Kimi zaman haksızlığa uğradılar, kimi zaman suçlandılar ve hep yalnızlığa mahkum oldular. Ama şimdi onların da güçlü olduğu ve hızla büyüdüğü bir paralel dünya var. Üstelik bu paralel dünya gün geçtikçe, hakiki dünyayı gölgesinde bırakıyor, adeta onu yutup kendine dahil etmeye çalışıyor.

İnternet. Milyonlarca insanın köklerini uzattığı dev bir konakçı hücre, insanların sanal izdüşümleri parazitler halinde geziniyor orada. İnternet‘in dışındaki görüntüde ve ışıkta öfke var. İnsanların beyinlerine giren gün ışığı orada çok menhus tepkimeler yaratıyor. Kitleler öldürmeye ve savaşmaya odaklanan makinelere dönüşüyor. Hakiki dünyada büyük bir mücadele yaşanıyor. Medya organları histerik dalgalar yayıyor. Nefret, damgalama, dışlama ve amnezya. İnsanlar gün-ışığını yiyor ve onu dışkılıyorlar. İmajlar birikiyor. Yeni nesil silahlar çıkıyor piyasaya, onlar hiç ateşlenmeden milyonlarca insan kendiliğinden ölüyor.

İnsanlar sokaklarda gerçekliğin en öz ve steril haline dönüşüyor. Arabalar, yayalar, tekerlekler… gündüzleri kozmik ışık, geceleri yapay olanı. Her yer aydınlanıyor, aydınlık olmayan yerler bile aydınlık. İnsanlar eğleniyor, insanlar acı çekiyor, insanlar birbirini kullanıyor, insanlar umut ediyor. İnsanlar bir yerlere varmaya çalışıyor, oysaki tek bir tanesi bile Ay’a dokunmadan milyonlarcası kendiliğinden ölüyor.

Bu döngü büyümeye başlayan o yeni ırkın fertleri için hiçbir şey ifade etmiyor. Binlerce yıl boyu genelde hep kaybolup gittiler, önemsiz hatıralar bıraktılar dünyada. Oysaki artık geleceğin dünyasında onlar da söz sahibi olacak. Kimisi insanlığın haddi hesabı olmayan aptallığını ve aptallığa olan meylini eleştirmek için çok çarpıcı ve grotesk içerikler üretecek, kimisi trajik bir intihar ile milyonlarca insanı yutan bir infiale neden olacak, kimisi sadece sizi zehirleyecek, kimisini ise siz hiç görmeyeceksiniz. O anonim şahsiyetler sizi seyredecek, medeniyetimizi izleyen yabancı bir varlık kadar korkunç bir durum, çünkü bu raddeye kadar dışlanmış bir insan artık insan değil, tamamen yabancı bir uzviyettir.

Bu ırk ne genetik hatıralardan, ne de kültürel bağlardan ibaret, onlar münzevi bir dünyanın nefret dolu kavmi çünkü. Bu kavimden olan bir adamı ele alacağız. Hayatı boyunca hiç anlaşılmamış, yaptıkları hep saçmalık etiketi yemiş ve de en sonunda haksızlığa uğrayıp yalnız bırakılmış bir insan… şu hayatta sahip olduğu tek yetenek bilişim teknolojilerine olan üst-düzey yetkinliği.

Gölge-insanların dünyasında çirkinliğin ve trajedinin ayrı bir güzelliği vardır

Sıradan insanların yarattığı sistemler onun hiç umrunda değil. Güzellik onun için sadece hatırasındaki yüzlerde, güneş ışığında ve aşağılanmanın acı dolu istihzasında kaldı. Artık o gölge-adam ahlaktan bir şey anlamıyor. O saf bir öfke ve de yaşadığı gerçekliğin çiğ izdihamına karşı bir nefret duyuyor sadece. Etrafındaki her şey devasa bir karanlıktan, sosyal tecritten ve münzevilikten ibaret. Tanınmayan bir ülkenin küçük bir liman şehrinde yaşıyor. Evinde çok güçlü bir bilgisayar sistemi var. O adam isimsiz, hiçbir şekilde kimliğine ulaşamazsınız. Ulaşsanız bile bu ne işe yarar? O tanınmayan bir ülkede, kayıp bir adamBelki bir adam değil, bir kadın? Fakat bunun ne önemi var? Onun ne olduğunu bilmiyoruz. Hatta dehşet verici bir şekilde o belki bir insan bile değil… sadece bir algoritma.

O sosyal dünyada bir hiç. Dışarı adımını attığı an güneşin yakıcı sıcağı ile eriyip bir parça gölgeye dönüşecek zavallı bir münzevi. Kalbi kırık, usu kırık, yaptığı her şey elinde patlamış ve pek çok suç işlemiş biri. Gerçek dünyada eli kolu bağlı, gerçek dünya onun için korkularla dolu bir yer. Fakat sanal dünya öyle değil. Gölge-adam sanal dünyada yıkıcı bir şekilde özgür.

İsterse bir MMORPG sayesinde düşlediği başarının imitasyonunu elde eder. İsterse imite bir tanrıya dönüşür. Onun gibi olan fakat ondan çok daha zayıf insanları kontrolü altına alabilir. Yeni bir gerçeklikten bahsediyorum… hakiki olan gerçeklik artık sadece hayati sorumluluklardan ibaret. Bu ne tehlikeli, ne de önemli bir durummuş gibi görünüyor. Fakat altını eştiğiniz zaman son derece distopik ve de gerilim dolu bir korku öyküsü bile yaratabilirsiniz bundan.

İnsanların ona saygı duyduğu, onun emrine amade olduğu bir dünyada var olan gölge artık kendini sahte bir güneşe ulaşmak için motive ediyor. Eğer babadan zenginse para için endişe etmesine gerek yok, aksi bir durum da bile yeteri kadar yetenekliyse para sıkıntı değil. Çünkü insanlar çok aptal ve dikkatsiz. Onların açıklarını kullanarak para kazanabilir. Dikkat çekmeden, yavaş ve de temkinli bir şekilde işini yaparsa hayatını böyle geçirebilir. Kodlar ve elindeki bilgisayar sistemi ona istediği her şeyi sağlıyor.

Spor salonunda saatler boyu vücut çalışan biri hayvansı egosunu tatmin ederken, bu adam o saatleri kod basarak harcıyor mesela. Sporcu adam sağlıklı bir hayat yaşıyor olabilir, zinde ve güçlü olabilir, fakat tarih boyunca tekerrür eden döngü artık günümüzde bozuldu. Gölge-adam ilk kez zafer kazanabilecek güce erişti binlerce yılın ardından. O gölge-adam sporcuyu sanal dünyada kolaylıkla alt edebilir. Bu yıkım gerçek dünyaya da sirayet eder kuşkusuz. Gölge-adam hasmından hassas bir bilgiyi çalarak, onu ifşa ederek, hatta daha da aşağılık bir hale gelip sporcuyu hiç yapmadığı bir şeyle suçlayarak ve herkesi buna inandırarak onun hayatını yıkabilir. Unutmayın ki insanlar birini linç etmeyi, biri hakkında duydukları garip dedikoduları yaymayı ve bunlara inanmayı severler, yeter ki hedefte kendileri olmasın.

Gölge-adam insanların ne tür zararlı ve acı verici mahlukatlar olduğunun farkında. Yarattıkları o karmakarışık sistemlerden elini çoktan çekti. Kendi içinde bir mikro-kozmos o, fakat ötekilerin uzayına karıştığı zaman artık sadece yabancı, bir tehlike, insandan çok uzak bir şey. İnsanlarla hayatı boyunca hiç anlaşamadı, şimdi artık anlaşmasına gerek yok.

Gölge-adam yakın çevresi tarafından bile unutulmuş, ismini hatırlayan son kişi bile ondan bahseden bir cümle kuralı yıllar olmuş. Gölgeden geriye bir imaj da kalmamış pek. Onu ancak lise yıllıklarında falan epey alalade bir yüz olarak görebilirsiniz. Bazıları eski hatıraları karıştırırken onu aniden anımsar gibi olacak fakat daha sonra bu his bir dal parçasının göl yüzeyinde aniden görünüp sonra dibe batması gibi kaybolup gidecek.

Gölge-adamın yapabilecekleri sadece insanların aptallığı, onların zaafiyeti ve de bilgisayarının sunduğu güç ile sınırlı. Bu adam isterse terörizm propagandası yapabilir, isterse dezenformasyon yayabilir, isterse kitleleri manipüle eder, isterse trajik bir içerikle bir hafta boyunca kendinizi kötü hissedip intiharı düşlemenizi sağlayabilir. Korkunç bir kehanet yayar, milyonlar buna inanır, kehanet gerçekleşmeden zaten milyonlarca insan ölecek… dünya hâlâ dönüyor olacak.

Gerçek dünyada adam bir hiç, sanal dünyada ise korkutucu bir gerçeklik. Rastgele bir insan seçip, diğer tüm insanlara olan kinini onun üzerinden çıkarabilir. Ya da lisede sevdiği ama ondan asla bir işaret alamadığı kızı rüyalarının porno filminde bir yıldız yapabilir? Nasıl mı? Cevap ürkütücü. Snapchat’teki kameraların yüz filtrelerini biliyorsunuz elbette. O özellik sırf eğlence için mi var? İnsanların yüzünü kusursuz bir şekilde algılayan programlar geliştirmek ne kadar zor? Cevabı Reddit’teki deepfakes geyiğini duyanlar bilir. Böyle bir şey yapıldı zaten ve de ünlülerin yüzleri bir porno filmine entegre edildi.

Şimdi gölge-adam insanların zavallı imajlarıyla oynayarak onları sahte mi gerçek mi olduğu hiçbir şekilde ayırt edilemeyecek videolarda, en iğrenç şekillere sokamaz mı? Bu hakikat olmaz mı? O adam evinin etrafına taktığı, kimsenin umursamadığı kameralar ile sokağı seyrediyor mesela. Oradan geçen alalade bir kızı beğenip de, onu da aynı akıbete mahkum edemez mi? Bunları sırf kendi zevki için yapıyorsa yine iyi fakat İnternet‘e yaymayı da düşünebilir…

FBI falan buralara da bakıyor mu?

Belki de böylesine sapkın biri değildir. Sadece yıllar boyu insanlar tarafından dışlanıp şimdi onlardan tamamen uzakta, güvende ve kendi yarattığı sanal gerçeklerle mutlu bir şekilde, kimsenin dikkatini çekmeden, çekse bile asla gerçek kimliğine dair bir ipucu vermeden yaşayayıp gidecek, bir gün gelip de ölecek hatta belki geçmiş zamanın acı, tatlı ve bir daha asla ulaşamayacağı kadar güzel hatıraları yüzünden kendini öldürecek? Belki de o en güzel hatırayı yeniden canlandırmak isterken aslında ruhunun ona ettiği işkenceleri anlayıp nihai oyununu oynayacak gerçekliğe karşı…

Geçtiğimiz günlerde YouTube‘un Amerika’daki merkezi silahlı baskına uğradı. Baskının faili Yeşil Nasim diye bildiğimiz bir vegan aktivistti. Bu kadın aynı zamanda bir içerik üreticisiydi. Epey grotesk videolar çekip bunlar YouTube‘a yüklüyordu. Türkçe videolar da yapmışlığı var. İşin tuhaf tarafı tüm içeriği tek başına yaratıyor olması. Yani ürkütücü derecede gülünç bunca içeriği tek başına yapmak için bol bol boş zamana ihtiyaç var… ve de yalnız bir insan olmaya. Kadının bakışlarındaki ifadesizlik pek çok şeyi anlatıyor aslında. Nitekim YouTube, Nasim’in kanalının para kazanma özelliğini kapatınca, kadın buna karşı YouTube‘un merkezine bir baskın düzenledi. Pek çok spekülasyon dönüyor bu baskınla ilgi.

Yeşil Nasim‘in aklından neler geçtiğini, tam olarak ne tür bir motivasyon ile hareket ettiğini asla öğrenemeyeceğiz. Öğrenmek de ister miyiz bilmiyorum açıkçası. Fakat şu an kesin olan tek şey, İnternet’in ondan öç aldığı. Yarattığı tüm içerikler silinmiş. Yeşil Nasim buzdağının görünen kısmıydı oysa. Gölge-insanlardan bir saykodelik militandı. Hiçbir şey başaramadan, etrafına zarar verip en sonunda da intihar ederek yaşam denen o acıya son verdi. Fakat arkada bıraktıklarına ne olacak? Pek çok cevaplanmayan soru, komik ve de safsata gibi görünen gerçekler…

Unutmayalım ki her insan bir parça gölgeden yapılmıştır. Tek bir trajedi bu yazıyı okuyan ya da yazan insanı onlardan birine dönüştürmeye yeterlidir. Gölge ışığın artığıdır, bir gölge-insanda artık iyilik bozulmuş, bir korkaklığa dönüşmüştür. Gölgelerden birine dönüşmek, onlardan biriyle muhattap olmak kadar kötü. Çünkü onlarla iletişime geçerseniz size kolayca inanır ve bağlanırlar, eğer aradığı şeyi onlara veremezseniz sizi zehirlerler adeta. Kendinizi suçlu hissedersiniz, onlar gibi bir gölge olmaya başlarsınız. Gölge, gölgeleri davet eder kısacası.

Yazar: Tuğrul Sultanzade

2000 yılında Bakü'de doğdu. Uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyor.

İlginizi Çekebilir

haruki murakami

Haruki Murakami Eserlerinde Bilimkurgu İzleri

Eserlerinin bir kısmı bilimkurgu içerse de, Haruki Murakami’nin ismi bilimkurgu yazarları arasında pek anılmaz. Oysa …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et