Geleceğin Kabileleri

Anarko-Primitivistler

Teknolojiyi ve medeniyeti reddeden bir kabile. Taş çağına kendi istekleri ile geri dönüyorlar. Devasa mağara komplekslerinde bugünkü teknolojinin yerini alan egzotik bir medeniyet geliştiriyorlar. Zaman içinde dilleri evrimleşerek kaybolacak. Bazılarının zihni de belki doğayla uyumlu bir şekilde evrimleşecek. Bitkilerin hormonal dilini, hayvanların iç güdüsel konuşmalarını ve güneşin kozmik diyalektini anlayabilecek hale gelecekler.

Esrarengiz şamanlar, yarı hayal yarı gerçek bir insan topluluğu. Bazıları ileride yaşam alanlarını bir şova dönüştürebilir. Anarko-primitivist turizm ile taş çağına bir yolculuk… Şehirlerde yaşayan kuzenleri taş çağı elçilikleri açmış durumda ve birtakım eylemlere karışıyorlar.

Anarko-Transhumanistler

cyborg

Tehlikeli bir kabile. Bazı insanlar artık bir devlet otoritesinin güvencesine sığınmak zorunda kalmayacak kadar gelişmiş haldeler. Siborg paralı askerler, güvenlik şirketi elemanları ve sıradan insanların yapamayacağı kadar zorlu görevlere katılan “stormtrooperlar”.

Uzaydaki madenlerde, zehirli çöllerde, dünya dışındaki robot kolonilerinde, asayişin berbat durumda olduğu militanlaşmış psikotik şehirlerde geziniyorlar. Kimisi bir loncaya, kimisi uluslararası bir organizasyona üye, kimisi de tek tabanca.

Hümanoidler

Genetiği ile oynanan insanlar. Bugünün olimpiyatları, Antik Yunanistan’daki olimpiyatlardan biraz farklı. Geleceğin olimpiyatları da şimdikinden epey farklı olacak. Soğuk Savaş dönemindeki o malum iki kutup olimpiyatları adeta bir savaş meydanı olarak görürdü. Bugün de futbol aynı şekilde milyarlarca birim paranın döndüğü yeşil bir savaş alanı. Hatta geçmişte futbol yüzünden tetiklenen bir savaş bile oldu. 100 Saatlik Savaş. Honduras ve El Salvador arasında.

Gelecekte spor sektörü oldukça psikotik bir hal alabilir. Şirketokrasiler hükmettikleri kalabalıkları eğlendirmek için hümanoidlerin yarıştığı egzotik sporların oluşmasına sebep olabilir. Ya da yeni bir soğuk savaş yaşanırsa süpergüçler kendi rüştlerini ispatlamak için egzotik insan türleri yaratıp bunları sahalarda sergileyebilirler. Buram buram anime koktu.

Simler

Sahte insanlardan oluşan sanal bir kabile. Gerçek hayatta da, sanal dünyada da varlar. Eğer ki sosyal medya bugün sahip olduğu etkiyi daha da arttırırsa ve sanal gerçeklik ya da arttırılmış gerçeklik teknolojileri de akıllı telefonlar kadar kolay ulaşılan, pratik ve yaygın bir hale gelirse simler hayatımıza giriş yapacak.

Bazısı bu gerçeklikle oynayan teknolojilerin yarattığı halüsinasyonlar, bazısı bilinçli olarak yaratılan ajanvari simülasyonlar, bazıları da sanal dünyalar boş ve ürkütücü gözükmesin diye yaratılan dekorlar olacak.

Hikikomoriler

Hikikomori aslında Japonca bir terim. Bir asosyal bozukluk. Belki de bozukluk bile değil. Mesela şu sıralar, çoğuna göre, olması gereken şey: Evden hiç çıkmamak. Japonya’da şu an neredeyse bir milyon kadar hikikomori var.  Düşünün; bir ülkede, bir milyon insan neredeyse hiç evinden çıkmıyor, neredeyse hiçbir sosyal davranış gerçekleştirmiyor, büyük ihtimalle anime izleyip, manga okuyor.

İleride, özellikle bu COVID-19 salgını sonrası daha da acayip  bir hale gelecek dünyada, yani “yeni anormal normalin” dünyasında hikikomoriler yaygınlaşacak. Hikikomoriler evden hiç çıkmasalar bile sanal teknolojiler sayesinde sosyal yaşama katılabilirler. Mesela okula gidebilirler, online işler yapabilirler, hatta kendileri gibi bir hikikomori ile evlenip sanal bir simi evlatlık bile edinebilirler. Kim bilir, belki de kendi sanal simlerini yaratırlar.

Dışlanmışlar

Şu sıralar linç kültürü dünya çapında muazzam bir seviyeye ulaştı. Biri çıkıp “şu doğru, şu yanlış” diyor ve milyonlar bunu tasdikliyor. Biri aksini söylediği an onu linç ediyorlar. Çeşitli sıfatlar takıp dışlıyorlar. Bu dışlanan insanlar survivalistler gibi dağın başına çıkıp kendi komünitelerini yaratabilirler. Bu, işin sosyal ya da psikolojik kısmı. Bir de işin sahiden fiziksel olan kısmı var.

COVID-19 belki de gelecekte karşılaşacağımız salgınların en masumanesiydi. Belki de ileride insanların görünümü feci ölçülerde çarpıtan, onları kimsenin bakmaya cesaret edemeyeceği kadar korkunç varlıklara çeviren virüsler de ortaya çıkacaktır. Bunlar “normaller” tarafından haliyle dışlanacaktır. George Martin’in editörlüğünü yaptığı Vahşi Kartlar serisinde benzer bir durum işlenmişti… Bu arada, Vahşi Kartlar, dünya üzerindeki gelmiş geçmiş en iyi serilerden biridir. Okumayan çok şey kaybeder.

Uzaylılar

Bilimkurguda Dunya Disi Yasam

Uzayda doğduğu için bazı trajik anormalliklere sahip olan insanlardan tutun, dünya dışındaki egzotik ortamlarda hayatta kalabilmek için bilinçli değişim geçirenlere kadar oldukça renkli bir kabile. Yıldızların ardında akıllı bir yaşam cinsi daha var mıdır bilemeyiz. Zaten bizim öz be öz, has uzaylılarımız yukarıda, Mars’ta, Jüpiter ve Satürn’ün uydularında cirit atarken, başka uzaylıya da ihtiyacımız yok.

Tabii bu öz ve has uzaylılar, Dünya’daki normal oğlu normallere göre aşırı derecede gelişmiş ya da aşırı derecede “tuhaf” olabilir. Bu da o tarihi klişeyi doğurur: Bağımsızlık ilan eden koloni…

Sonraki

Yazar: Tuğrul Sultanzade

2000 yılında Bakü'de doğdu. Uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyor.

İlginizi Çekebilir

Arik Kershenbaum

Zoolog Arik Kershenbaum ile Dünya Dışı Yaşam Üzerine Bir Söyleşi

Eğer bir bilimkurgu hayranıysanız, eserlerde üretilen uzaylıların insana benzediğini fark etmişsinizdir. İlginç alın kırışıklıklarını veya …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et