bilimkurgu vampir

Fantastikten Bilimkurguya: Bilimkurguda Vampirler

Vampirler genelde fantastik eserlerde karşımıza çıksa da, gecenin bu sıra dışı avcıları düzenli olarak bilimkurguda da boy göstermeyi sürdürüyor. Çoğu zaman peri ve benzerlerini fantastik, uzaylıları ise bilimkurgu yaratığı olarak tanımlarız. Ancak özünde bir korku simgesi olan vampirler, hemen her türde kendine yer edinmeyi başardı. Peki ama vampirleri geçmişe, geleceğe, dünyaya ve uzayın derinliklerine bu kadar kolay entegre eden şey neydi?

Çoğu korku hayranı vampirlerin kökenini bilir. Elizabeth Bathory ve Vlad III’ün yarı gerçek hikâyeleriyle karıştırılan 18. yüzyıl batıl inançları, çığır açan kurgulara yol açtı. Sheridan Le Fanu’nun Carmilla’sı ilk eser olarak kabul edilir, ancak Bram Stoker’ın Dracula’sı için türü tanımlayan en önemli anlatıdır denebilir. Bu mütevazi kökenden gelen vampir konsepti, bugün hayal edilemez bir çeşitliliğe ulaştı.

Vampir kurgusunun bu ilk örnekleri kesinlikle fantastikti. Üzerine konuşulabilecek bilim yok denecek kadar azdı. Dracula doğası gereği büyülüydü, güçleri ve zayıflıkları ise tanrının laneti ile sonradan elde edilmiş yeteneklerin bir karışımıydı. Ancak yıllar içinde vampirler, bir korku canavarı olmaktan çıkıp fantastik anlatılardaki merkezi türlerden birine dönüştü. Tüm bunlara rağmen, günümüzde vampirlerin ortaya çıkamayacağı kurgusal bir dünya yok gibi. Çünkü verilen ilk eserlerdeki o ayırt edici özellikler zamanla bulanıklaştı. Bugün vampir kurgusunun kendine has bir biçemi olduğunu ve tüm türlerde bu biçemin korunduğunu söylemek zor. Özellikle vampirlerin bilimkurgudaki kullanımı her geçen gün çeşitlenmeye devam ediyor.

Bu fantastik yaratıkların bilimkurgu tarafından uzaya çıkarılması çok uzun sürmedi. İlk popüler vampir temaları 1700’lerde yazılırken, uzaylı vampir örnekleri de 1900’lerin başında filizlendi. Uzaydaki vampir temasının ilk akılda kalıcı örneği, Gustave Le Rouge‘un 1908’de yayımlanan Vampires of Mars‘ıydı. Gezegen romantizmini kozmik korkuyla harmanlayan bu ilginç hikâye, uzay kahramanlarından oluşan bir ekibi vampirlerle buluşturuyordu. Romanın yaratıkları aslında Mars’ın yerlileriydi. Onlar için devasa yarasa kanatları ve ölümcül dişleri olan insansı canavarlar demek de mümkündü.

Uzay yolculuklarına ve dünya dışı yaşam arayışına yoğunlaşan çoğu bilimkurgu eserinde vampirsi özelliklere sahip uzaylı yaratıklarla karşılaşılması çok da sıra dışı değildi. Örneğin Doctor Who dizisinde vampirlerin birkaç versiyonu birden görüldü. Yarım asrı deviren serinin anlatısında, vampirler daha güçlü bir türün soyundan gelen bir çeşit parazit olarak sunuldu. Yine büyük korku yönetmeni Tobe Hooper’ın 1985 çıkışlı filmi Lifeforce, insanların yaşam enerjisine dadanan bir grup ölümcül uzay vampirinin istilasını içeriyordu.

Buna benzer bir kurgu, Stargate SG-1’ın yan dizisi Stargate Atlantis‘te de kullanıldı. Pegasus Galaksisi’nin mutasyon geçirmiş vampirsi yaratıkları Wraith’lar, karşılarına çıkan insanların yaşam enerjisinden besleniyor ve bu sayede uzun ömür, sağlık ve dayanıklılık elde ediyordu. Mario Bava’nın heyecan verici “Giallo” türündeki filmi Planet of the Vampires ise yabancı bir gezegene iniş yapmak zorunda kalan astronot ekibinin içine düştüğü çetrefilli durumu anlatıyordu. Ridley Scott’ın Alien’ına da esin kaynağı olan yapımda, ölülerin bedenine giren vampirsi yaratıkların yol açtığı dehşet hafızalara kazınacak cinstendi.

Vampirsi özelliklere sahip uzaylı kavramı, bilimkurguda öteden beri kullanılan yaygın bir konsept ve daha çok vampirleri anlatıya yedirebilmenin en kestirme yolu olarak karşımıza çıkıyor. Hepsi olmasa da, çoğu vampir hikâyesi doğası gereği düşmanca. İnsan ile gecenin yaratıkları arasındaki çatışmayı tasvir etme amacı güdüyor. Ayrıca vampirleri uzaya değil de bir çeşit virüse ya da mutasyona dayandıran bilimkurgu anlatıları da epeyce rağbet görmeyi sürdürüyor. Örneğin Richard Matheson‘ın birçok kez sinemaya da uyarlanan kült romanı Ben, Efsane, konu bağlamında ilk akla gelen eserlerden.

Ancak şunu hepimiz biliyoruz ki, adil bir dövüşte hiçbir insan bir vampiri yenemez. Bu sorunu çözmenin ve çatışmanın büyümesini sağlamanın en yaygın yolu ise insanlığı fütüristik veya özel silahlarla donatmaktan geçiyor. Tıpkı Blade, Ultraviolet, Daybreakers, Underworld, Morbius tarzı eserlerde olduğu gibi… Bu yapımlarda vampirler, bazen uçarı deneylerin mamulü, bazen nadir görülen bir kan hastalığının sonucu ve bazen de mutasyon geçirmiş bir virüs salgınının kurbanları olarak beliriyor.

Bilimkurgunun vampirleri için türler arası geçişkenliğin bir sembolü de denebilir. Verilen eserlere bakıldığında, kimi yazarların bu zeminden son derece yaratıcı ve özgün eserler çıkartabildiği de görülüyor. Normal bir insan gibi görünen ve dolayısıyla da fark edilemeyen canavarların aramızda dolaştığı düşüncesi bile hepimizi ürkütmeyi başarıyor. Öte yandan vampirler, özellikle cinsellik, sınıf savaşı, fakirlerin zenginler tarafından istismarı ve metalaştırılması gibi metaforik anlatılar için de biçilmiş kaftan. Dahası, insanlık olarak gelecekte neye dönüşebileceğimize dair çizdiğimiz karanlık tabloların başrolünde de yer alabiliyorlar.

İlerleme ve gerilemenin devam eden döngüsel doğası, günlük yaşamda olduğu kadar bilimkurguda da yaygın ve geleceğin neler getireceği belirsizliğini koruyor. Kısacası vampirler, hemen her edebi türe kolayca yedirilebiliyor ve yolları bilimkurguyla kesiştiğinden beri kurgusal zenginlikleri de katlanarak artıyor.

Kaynak

Yazar: Cem Can

Üniversite tezini robotlar üzerine vermiş bir bilgisayar mühendisi. Kılıcın yolunda ilerleyen, an itibariyle 2. Dan bir kendocu. Müzik tutkunu ve bilim kurgu hayranı. Kurduğu hayalleri yazıya dökmeye çalışan bir hayalperest."Ben bu dünyayı değiştiremeyeceğimi biliyordum; o yüzden başka dünyalara gittim." - PKD

İlginizi Çekebilir

Gerçek Bir Kült: Demolition Man

Bilimkurgu sinemasında, kendinden sonra gelen filmlere örnek olmuş ve yol göstermiş pek çok klasik var. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin