Dünyanın İlk Yüzen Oteli: Haegumgang

Dünyanın çok büyük bir kısmı suyla kaplı. Karadaki alanların da azımsanmayacak bir kısmı çöl ya da yaşama elverişsiz. Yeni göç dalgaları ve demografik bir kriz kapıda. Dünyadaki kara alanları bu insan hareketliliğini beslemeye, onları barındırmaya müsait mi? Peki ya karayı terk edip denizlerde yaşamaya başlasaydık? Denizin üzerinde sürüp giden bir yaşam aslında bilimkurgu değil. Petrol platformlarında çalışan işçiler ve denizciler yaşamlarının büyük kısmını belki de denizde geçiriyor. Peki ya denize sahiden kalıcı bir yerleşim kurmak mümkün mü? 80’li yıllardan bir turizm projesi bize bu soruyla alakalı ilham sağlıyor.

Hikayesini anlatacağımız yapı bir yüzen-otel. Hatta türünün ilk örneği. Reklam posterleri 80’li yılların retrofütürist havasını taşıyor adeta. Otel suyun üzerinde hareket edebilecek şekilde inşa edilmiş ve nihayetinde Kuzey Kore’ye kadar gitmişti. 1988’de Avusturalya’nın Büyük Bariyer Resifi’nde kullanıma açılmıştı. “Denizin üzerinde bir cennet” vaat ediyordu. Yedi katlı yüzen devasa bir yapıydı. İki yüz odası, gece kulüpleri, restoranları, helikopter pisti, tenis kortu ve denizin altında bir gözlem odası vardı. Gelgelim on yıl için okyanusta tam 14.000 kilometre kat edecek ve nihayetinde Kuzey Kore’de, bir turizm tesisi olarak bulacaktı kendini. Hatta bir turizm tesisinden fazlası…

Bu yapı 1980’lerde, Singapur’da inşa ediliyorken böylesi bir fikir tamamen yeniydi. Tabii dünyada o devirlerde lüks kruvazörler vardı ve hemen hemen bu otelle aynı şeyleri vaat ediyorlardı ama fark şuydu ki, bu yapı bir gemi değildi; suyun üzerinde duran dev bir binaydı. Bina, petrol kuyusu platformları ile benzer bir demirleme sistemine sahipti. Böylece suyun üstünde duruyor ama sürüklenip gitmiyordu. Binayı işletmek için Four Seasons oteller zinciri bir kontrakt imzalamıştı.

Otelin mimarı Doug Tarca resif turizminin büyük kâr getirebileceğini öngörmüştü. Kendisi 1950’li yıllarda resiflerde dalıcılık yapmıştı. Bu doğal yapıların güzelliği ile büyülenmişti adeta. İnsanlar doğanın bu eşsiz manzarasını tadabilsin ve harika vakit geçirebilsin diye yüzen bir otel inşa etme fikrine kapılmıştı. Gelgelelim otel, Queensland lagünü denen bir bölgeye getirilirken pek çok mercan ziyan olmuştu… Çevrecilerin itirazlarına rağmen de 1988’de açılmıştı. Biraz ironi, hatta sert bir tabirle ikiyüzlülük örneği diyebiliriz.

Tabiat elbette intikam almakta gecikmedi. Otel tam açılışını yapamadan tropikal bir tayfun koptu. Binanın çeşitli bölümleri hasar gördü: Yüzme havuzu, denizaltı gözlem odası ve misafirleri getirip götüren servis botu… Dahası misafirlerin gelmesine haftalar kala tam da yüzen-otelin bulunduğu bölgenin deniz yatağında İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma yüz bin parçalık mühimmat olduğu keşfedilmişti. Böylesi talihsizliklere ve biraz da çirkin bir arkaplana daha fazla dayanamayan otel bir yıl içinde kapatıldı. Daha sonra Vietnam’a, başkent Ho Chi Minh’e götürüldü. Orada neredeyse on yıl boyunca epey bir popülerlik kazandı. Finansal sıkıntılar başlayınca 1997’de son durağı olan Kuzey Kore’ye taşındı.

Yüzen-otel Kuzey Kore’de, Kumgang Dağı Turist Bölgesi’ne yerleştirildi. Burası Kuzey ve Güney arasındaki askersiz bölgeye yakın bir yerdi. Otel 1998’de açılınca Kuzey-Güney arasında incecik bir turist hattı işlevi gördü. İlerleyen zamanlarda otel daha çok 1950’lerdeki iç savaş sırasında ayrı düşen ailelerin yeniden kavuşmasına olanak sağlayan bir mekan olarak kullanıldı. Fakat 2008’de yaşanan gerginliklerin ardından Güney Kore, tüm bu turistik faaliyetleri iptal etti ve yüzen-otel bir kez daha işlevsiz bir hâle geldi. Yakın zaman önce Kuzey Kore lideri Kim Jong Un otelin de bulunduğu Kumgang bölgesini ziyaret edince, bu artık eskiyen ve döküntü bir görünüme bürünen oteli hiç beğenmemiş, Kore üslubuna uygun olmayan, yabancı ve çirkin bir şey olduğunu söyleyerek imha edilmesi gerektiğini bildirmişti. Yüzen-otelin tüm çalkantılı yaşantısını bir kenara bırakırsak, gelecekte okyanusun üzerinde kurulması planlanan yerleşimlerin ne gibi tehlikelerle boğuşabileceğini bize gösteriyor. Yine de okyanus yerleşimleri ekoloji ile barış içinde planlanırsa bunun insanlığa büyük faydaları da olacaktır.

Yazar: Tuğrul Sultanzade

2000 yılında Bakü'de doğdu. Uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyor.

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et