Diğer Hayvanların İskeletlerine Sahip Olsaydık Nasıl Görünürdük?

İnsan evrimi uzun, karmaşık ve halen aydınlatılması gereken detaylara sahip olan, muhteşem bir bilimsel bilmecedir. Bu yolculuğa çıkan bilim insanları, insanların doğadaki kökenlerine yönelik inanılmaz bilgilere erişmişlerdir ve erişmeyi sürdürmektedirler. Ancak insan kas-iskelet sisteminden dikkate değer miktarda farklı yapılara ulaşmak isterseniz, en azından birkaç on milyon yıl öncesine gitmeniz gerekir; çünkü son birkaç milyon yılda yaşamış ortak ataları paylaştığımız kuzenlerimiz ile iskeletlerimiz çok benzerdir. Ancak evrim, var olan iki türün birbirine dönüşümü de değildir. Dolayısıyla zamanda geriye gittikçe, diğer hayvanlarla “karma” türleri bulmazsınız. Örneğin tüm primatların atası, iri bir sıçan benzeri kemirgenlerdir; aslan-ayı karması ya da maymun-köpek karması bir form değil.

Buna rağmen insanın hayal gücü evrimsel sürecin sınırlarıyla kısıtlı kalacak değildir! Mitoloji ve antik anlatılar, farklı hayvanlar ile insan kırması/karması çok sayıda canlı ile doludur! Örneğin “harpy” adı verilen kuş-insan karışımı hayvanlara mitolojik anlatımlarda sıkça rastlamak mümkündür. Bu tür canlıların yaşadığına dair hiçbir bilimsel veri bulunmasa da, bu anlatılar, insanların “diğer hayvanların özelliklerine sahip olma” arzusunun bariz bir yansıması olarak görülebilir. İşte bu konu üzerine çocukluğundan beri kafa yoran Japon sanatçı Satoshi Kawasaki, insanların genel dış görünüşünü, farklı hayvanların iskeletlerine oturtarak, insanların bu tür bir iskelete sahip olsalardı nasıl gözükeceklerini çizdi. Sadece iskelet yapısı bakımından değil, aynı zamanda insanların kendi (normal) iskeletlerine sahip olup da, birebir o hayvanlar gibi poz vermeleri gerekseydi ne tür bir şekle gireceklerini de yansıtmaya çalıştı.

Örneğin aşağıdaki fotoğrafta, eğer insanların kemikleri, oldukça özel ve fazlasıyla evrimleşmiş bir iskelete sahip olan kaplumbağalarınkiyle aynı olsaydı neye benzeyeceğimizi görüyoruz.

İş, atlara geldiğinde biraz daha tuhaflaşmaktadır. Çünkü tek toynaklı hayvanlar olan atlar, evrimsel süreçte diğer tüm parmaklarını yitirmişlerdir ve teknik olarak tek bir parmaklarının tırnağı üzerinde durmaktadırlar. Dolayısıyla eğer insanlar böyle davranacak olsaydı, kabaca şöyle gözükürlerdi:

Flamingolar, aslında güvercinler veya martılar gibi diğer birçok kuşun da yaptığı gibi, tek bacaklarını dinlendirirken diğer bacakları üzerinde durur ve hatta uyurlar. Eğer insan, bir flamingo gibi poz verecek olsaydı soldaki gibi, bir flamingonun iskelet yapısına sahip olsaydı sağdaki gibi gözükürdü:

Burada dikkat edilmesi gereken, en tepedeki görselde de gördüğümüz gibi, kuşların göğüs kemiklerinin insanlardan çok daha belirgin ve yekpare olduğudur. Bu durum, Kawasaki’nin çizimlerinde de öne çıkmaktadır. Bir diğer örneğini penguen iskeletinden görebiliriz:

Aynı durum, güvercin iskeletinde de görülüyor:

Çoğu zaman paleontoloji ve evrimsel biyoloji üzerinde çalışmalar yapan Kawasaki, çizimleriyle ilgili şöyle diyor:

“Çizmeyi çok seviyorum ve hep de bu tarz bir çalışma yapmak istemiştim. Çizimlerim için bolca kitap okuyorum ve bunlar etrafında fikirler geliştiriyorum. Bu çizimlerin her biri farklı miktarlarda süre alıyor; çünkü bağlamına ve içeriğine bağlı olarak zorluk seviyesi çok değişiyor. Seçeneğim yok; bu çizimlere devam edeceğim.”

Bu ilginç çalışmanın önemi, insan hayal gücünün sınırlarını zorlayarak, bazı önemli kavramların akılda kalıcılığını arttırmak olabilir. Örneğin insanlar, hayvanların bileklerini, çoğu zaman hayvanların dizleri ile karıştırırlar. Bu nedenle aşağıdaki çizimde, eğer insanların ayağı bazı diğer hayvanlarınki gibi şekillenmiş olsaydı neye benzeyeceği görülüyor:

Kawasaki bazen keyifli eklemeler de yapıyor. Örneğin tavşan iskeletini takip edecek olsaydık ne kadar büyük sırt sorunları çekeceğimizi gösterirken, tavşan kulakları da eklemeyi unutmamış:

Tabii ki bu çizimler üzerine düşünürken şu iyi anlaşılmalı: Evrimsel süreçte tüm özellikler bir bütün olarak evrimleşir (bazı istisnalar haricinde). Özellikle de uzun vadede bakıldığında, türlerin özellikleri birbirleriyle karşılıklı olarak evrimleşir; bu nedenle tavşan örneğinde “sırta çok yük bineceğini” söylemiş olsak da, seçilim süreci sonucunda elbette diğer yapılar da buna uygun bir şekilde değişerek en uyumlu (optimum) hale geleceklerdir.

Kısaca hatırlamak gerekirse homoloji, yakın akraba olan türlerin çeşitli organ ve özelliklerini doğrudan ortak atalardan alması; ancak bu özelliklerin zaman içinde bir miktar değişerek farklı görünümlere kavuşmasıdır. Örneğin bir yarasanın kanatları ile bir insanın elleri homolog organlardır. Eğer insanlar, yakın akrabalarının uzuvlarını birebir korumuş olsaydı, kemiklerimizin nasıl dönüşeceğini bu çizimlerde görebilmekteyiz:

Bundan yola çıkarak, evrimsel sürecin detaylarına ait daha fazla bilgi de alabiliyoruz. Örneğin, yarasalardan söz açmışken, onların el yapısına odaklanalım: Yarasa kanatları, adeta insan parmaklarının fazlasıyla uzamış bir versiyonudur. Kemik düzenleri birebir aynıdır (çünkü bu kemik düzeni ortak atalardan gelir); ancak boyutları farklılaşmıştır.

Örneğin uçan sürüngelerin (mesela pterosaurların) evriminde de benzer bir kemik farklılaşması görülür; ancak onlarda kanadı destekleyen parmak tektir; bütün parmaklar uzayarak kanadı destekler bir halde evrimleşmemiştir:

Kawasaki’nin çizimlerinde gördüğümüz bir diğer önemli nokta, çeşitli hayvanların ne kadar sıra dışı özellikleri olduğu. Örneğin aşağıda, devasa hayvanlar olan fillerin parmakları üzerinde yükselebildiklerini ve develerin adeta balerinler gibi hareket ettiğini görüyoruz; ancak bunu mümkün kılan bir unsur, ayak tabanlarında yer alan etli ve daha yumuşak olan dokular.

Benzer şekilde, bir deniz kabuklusunun sıcaklık nedeniyle nasıl açıldığını, yani bu sürecin mekanizmasını da oldukça “eğlenceli” bir şekilde bu çizimlerden öğrenmek mümkün:

Kawasaki’nin çizimlerine yansıyan bir diğer mekanizma, yunuslarda görülen kemik kondüksiyon sesi olgusu. Ses, hava gibi bir ortamda iletilildiği gibi, kemikler boyunca da iletilir ve yunuslar gibi hayvanlar bu kemik boyunca iletilen sesleri algılayarak çeşitli cisimlerin (örneğin avlarının) yerlerini tespit edebilirler.

Kawasaki bunu, işitme sorunları olduğu için kafasını piyanosuna dayayarak sesleri daha iyi duymaya çalışan Beethoven’a benzetiyor.

Görülebileceği gibi çok disiplinli bir şekilde yapılan çalışmalar, ne kadar tuhaf olurlarsa olsunlar, doğa ve bilim konusunda bize birçok şey öğretebiliyorlar. Kawasaki’nin çizimleri, bunun en absürt ama bir o kadar da keyifli örneklerinden birisi!

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  • J. Grinevicius, et al. Japanese Illustrator Shows How Humans Would Look If We Had Various Animals’ Bone Structures (14 Pics). (2019, Eylül 12). Alındığı Tarih: 23 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bored Panda | Arşiv Bağlantısı
  • Sakura. Sakura. (2020, Nisan 23). Alındığı Tarih: 23 Nisan 2020. Alındığı Yer: Sakura | Arşiv Bağlantısı

Yazar: Çağrı Mert Bakırcı

Evrim Ağacı'nın kurucusu ve idari sorumlusu, popüler bilim yazarı ve anlatıcısıdır. ODTÜ'den mezun olduktan sonra, doktorasını Texas Tech Üniversitesi'nden almıştır. Doktora araştırma konuları evrimsel robotik, yapay zekâ ve teorik/matematiksel evrimdir. "Evrim Kuramı ve Mekanizmaları" ve "50 Soruda Evrim" kitaplarının yazarı, "Şüphecinin El Kitabı" kitabının eş yazarı, "Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı" kitabının yazar ve editörüdür. Şu anda, ekibiyle birlikte, Evrim Ağacı, Kreosus ve birtakım diğer dijital projeleri geliştirmekte ve sürdürmektedir.

İlginizi Çekebilir

Okyanus Dünyaları Hipotezi: Ya Yaşam Kalın Buz Tabakalarının Altına Hapsolmuşsa?

İtalyan asıllı Amerikalı fizikçi Enrico Fermi, Manhattan Projesi kapsamında çalıştığı Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’ndaki meslektaşlarıyla …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et