Çin’de bir bilimkurgu kitabının veya filminin hayali temalara sahip olması pek de önemli değil. Çünkü Çin Komünist Partisi, yazarların ve senaristlerin hayal gücünü dizginlemeye çalışabiliyor. Liu Cixin‘in 2006’da yayımlanan Üç Cisim Problemi kitabı, Çin’deki bilimkurgu endüstrisinde bir patlamaya yol açtı. Bilimkurgu temalı kitaplar ve filmler, Çin’de sağlam bir tür hâline geldi. Oscar Wilde’ın ünlü sözünde geçtiği gibi, hayat sanatı taklit eder ve Çin’i anlamaya çalışan hepimiz için bilimkurgudan da çıkarılacak dersler var. Liu Cixin’in bilimsel araştırmalara dayalı bilimkurgu yazma yeteneği, Çinli yazarlara ve film yapımcılarına ilham veren bir efsaneye dönüştü. Ancak şimdi yazarlar ve yapımcılar, Çin’deki kentsel ve kırsal alanlardaki günlük yaşamdan hikâyelere dayalı benzersiz bir tür geliştiriyor.
Çin’deki bilimkurgu film endüstrisi, kendi kültürel mirasından ve güncel olaylardan yararlanarak bilimkurguyu yeniden keşfetmeye çalışıyor. 2021 yapımı Journey to the West, dünyanın önde gelen film festivallerinde prömiyer yaptı ve filmin Çin’de vizyona girmesi merakla bekleniyor. Filmde orta yaşlı bir dergi editörü olan Tang Zhijun, tanımlanamayan bir nesnenin görüldüğü uzaktaki bir köyü araştırmak için seyahat ediyor. Tang köydeyken yerel bir şairle tanışıyor ve şair kendisine aradığı tüm yanıtları uzak bir dağda bulabileceğini söylüyor. Ve bu anlatı, temelinde Çin kültürüne ve tarihine dayanan bir macera hikâyesine dönüşüyor.
Çin kültüründen ve okültizminden ilham alan bir başka bilimkurgu filmi de Janine Chang, Christopher Lee ve Chang Chen’in oynadığı The Soul (2021). Yakın geleceği resmeden filmde bir iş adamının ölümünü araştıran savcı ve eşi, bir yandan doğaüstü sırları keşfederken diğer yandan da ölüm ve yaşama dair ailevi bir ikilemin ortasında kalıyor. Film Tayvan yapımı olsa da, her yerine serpiştirilmiş Budist semboller ile Çin anakarasındaki izleyicilere de hitap ediyor. Öte yandan birçok aksilik ve gecikmeye rağmen, Liu’nun ünlü Dünya’nın Geçmişi (Remembrance of Earth’s Past) üçlemesine dayanan bir film ve TV dizisi de tamamlanmaya yakın. Zaten Tencent ve Netflix, Liu’nun Hugo ödüllü üçlemesine dayanan kendi yapımlarını çekmeye çoktan başladı bile.
Filmin vizyona girmesindeki gecikmenin nedenlerinden biri de Çin Kültür Devrimi’ni eleştirel bir şekilde ele alması. Özellikle Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Xi Jinping‘in bu konuda hassas olduğu biliniyor. Çin yönetiminin son derece hassas bulduğu bir başka bilimkurgu teması da zaman yolculuğu ve 2011’den beri birçok senarist bundan kaçınmaya çalışıyor. Liu Cixin’in bir öyküsünden uyarlanan 2019 çıkışlı The Wandering Earth, dünya çapında 700 milyon dolar hasılat elde etti ve filmin devamı yapım aşamasında. Devam filminin 2023’te vizyona girmesi planlanıyor. The Wandering Earth, Çin’de tüm zamanların en çok hasılat yapan ikinci filmi oldu ve Çin bilimkurgu sinemasının geleceğine yön verdi.
2021’de Çin, Tayvan ve Hong Kong’da gösterime giren 37 bilimkurgu filmi çekildi. 2018’de Çin’in bilimkurgu endüstrisi, bir yıl içinde üç kat artış göstererek 6,5 milyar dolar kâr getirdi. Sadece bilimkurgu yayıncılığı, 2018’de yüzde 83 artarak 256 milyon dolara ulaştı. Ancak Liu Cixin, bilimkurgu türünü Çin’e tanıtan ilk kişi değildi. Birçok yaratıcı akla ilham veren uzun bir Sovyet dönemi bilimkurgu ve uzay keşfi tarihi var. Çinli izleyiciler, 50’lerde ve 60’larda, Flight to the Moon ve Battle Beyond the Sun gibi Sovyet yapımları aracılığıyla bilimkurgu filmleriyle zaten tanışmıştı. Hatta Çek bilimkurgu filmleri, 60’larda Çinli film yapımcıları ve akademisyenler üzerinde özel bir izlenim dahi bırakmıştı.
Çin Komünist Partisi ve genel sekreter Xi Jinping’in baskısı yüzünden sansüre uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalan bilimkurgu endüstrisi, resmi politikaya uyan ama yaratıcılığından da taviz vermeyen hikâyeler üretebilmek için büyük çaba sarf ediyor. Ancak Çin yönetiminin, yapay zekâ ve teknolojinin geleceğini işleyen tematik odaklı bilimkurgu eserlerine yönelik artan bir desteği olduğunu da belirtmek lazım. Dolayısıyla risk almak istemeyen Çinli bilimkurgu üreticileri, özellikle devlet tarafından teşvik edilen bilimkurgu alanlarına daha fazla yöneliyor. Hatta 2019 yılında Sichuan Üniversitesi, “Çine uygun bilimkurgu” araştırmalarına odaklanan ülkenin ilk bilimkurgu enstitüsünü kurdu. Çin Bilimkurgu Araştırma Akademisi adıyla faaliyetlerini yürüten enstitü, bilimkurgu teorisi ve pratiğine yoğunlaşmış dünyanın ilk kurumu olarak değerlendiriliyor. Ayrıca Çin’de bir bilimkurgu film festivali de var: Blue Planet Science-Fiction Festival (BPSFF). İlk kez 2019 yılında düzenlenen festivale 30 ülke ve bölgeden 500 den fazla film katıldı.
Kısacası Çin’de bilimkurgu, resmi politikayla çelişmediği ve özellikle de devlet tarafından desteklenen konulardan sapmadığı sürece değerli bir sanat uğraşı olarak görülüyor. Hâliyle bilimkurgu üreticileri de, yönetimin hışmına uğramamak için uzun zamandır dolambaçlı bir kültürel ve politik yol izliyor. Tüm bunlara rağmen Çin bilimkurgusu, fütürizme ve uzay araştırmalarına olan ilginin de etkisiyle gelişip serpilmeye devam ediyor. Liu Cixin, politik aforoza maruz kalmadan yeni kurgusal evrenler yaratmak isteyen Çinli bilimkurgu üreticileri için bir ilham kaynağına dönüşmüş durumda.
CCTV ile yakın tarihli bir röportajda Liu, “Gerçekte var olmasa bile hayal gücü bizi hep bir yere götürür, ancak onsuz hiçbir yere gidemeyiz,” demişti. Şu an Çin bilimkurgusundaki mevcut eğilim, devlet sansürüne takılmadan var olmaya devam edebilmek şeklinde özetlenebilir. Aslında bu, hayatta kalmaya çalışan her canlının verdiği doğal bir tepki olarak da düşünülebilir. Çin yönetimi için anlatılan şeylerin gerçekte var olup olmadığı önemli değil, onlar sadece kontrolden çıkmış bir hayal gücü istemiyor; bunun kendileri için bir tehdide dönüşebileceğinden endişeleniyor. Öte yandan Çin’in bilimkurgu üreticileri ise bu baskıya karşı kendi yöntemlerini geliştirmeye çalışıyor. Çin bilimkurgusunun geleceğini de bu mücadelenin sonucu belirleyecek gibi görünüyor.