17 Haziran sabahı Çin, üç taykonot ile birlikte Shenzou-12 isimli uzay aracını Tianhe ana modülüne fırlattı. Modül Nisan ayı sonunda fırlatılmıştı ve önümüzdeki on yıl boyunca yörüngede kalıcı olarak kalması planlanan Tiangong Uzay İstasyonu‘nun bir parçasını oluşturuyordu. ABD, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki teknolojiyi askeri gücünü arttırmak için kendi lehine kullanabileceğinden endişelenerek Çin’i uzay programının dışında bıraktı. Bu dışlanmadan dolayı Çin de kendi uzay istasyonunu inşa etmeye başladı ve o zamandan beri uluslararası arenada kendine ait bir yeri olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Çin’in uzay markasını diğer ulusal oyunculardan ayıran tek şey olağanüstü uzay çalışmalarının etkileyici sicili değil. Hükümet ve ilgili kuruluşlar, benzersiz bir “Çin uzay kültürü” oluşturmak için de ortak çaba sarf ediyor. Bu kültürel yaratımların birçoğunun hedef kitlesi yerli olmaya devam ederken, Çin’in uzay tutkusu çeşitli şekillerde küresel izleyicilere yönelik. Belki de bunun en bariz örneği, bu programların adlarını Çin’in geleneksel köklerinden alması.
“Tiangong” ismi “Cennet Sarayı” olarak tercüme edilebilir. Burası, Çin mitolojisinde evren üzerinde en yüksek otoriteye sahip olan ilahın, Göksel Hükümdar’ın ikametgahıdır. Bu isim, taykonotların cennetteki sarayına benzetilen uzay istasyonu için uygun görünüyor. Taykonotları uzaya götürmekle görevli Shenzhou‘nun anlamı ise aynı zamanda Çin’in eski adı “İlahi Toprak”ın eş sesli deyimi olan “İlahi Damar”.
Bu arada Çin’in Ay keşif görevleri, efsanevi Ay tanrıçası Chang’e adını taşıyor. Hikâyede Chang’e’nin, kocası Hou Yi’den ölümsüzlük iksirini çaldıktan sonra Dünya’dan Ay’a uçtuğu anlatılıyor. Çin mitolojisine göre Chang’e, zamanını bir havanda ölümsüzlük iksirini döverek geçiren tavşan arkadaşıyla Ay’da yaşamaya devam ediyor. Hikâyedeki tavşan, “Yutu” veya “Yeşim Tavşanı” olarak da biliniyor. Ay’ın uzak tarafına ilk inişini gerçekleştiren iki keşif aracı, adını işte bu mitolojik tavşandan alıyor. Bu Ay’a iniş görevinin önemli bir bileşeni de iletişim röle uydusu olan Queqiao idi. Adını, romantik bir halk masalında Samanyolu boyunca uzanan “Sığır Çobanı” ve “Dokumacı Kız“ı birleştiren “Saksak Köprüsü” efsanesinden alıyor. Adına uygun şekilde uydu, Chang’e görev bileşenleri ile Çin’in görev kontrol merkezi arasında hayati bir iletişim köprüsü görevi görüyor.
Çin’in geleneksel geçmişinin ileriye dönük uzay faaliyetlerine bağlanması, bu uzay programlarının belirgin bir şekilde Çinli kimliğini güçlendirme amacına hizmet ediyor. Bu başarıları ülkenin kültürel mirasına bağlarken, uzay gücünün öncüllerinin salt kopyaları olarak değil, ulusal yetenekler ve başarılar sayesinde gerçekleştiği vurgusunu da taşıyor. Ayrıca programlar uzayın en uzak noktalarını hedeflerken, Çin’in gelecekte de ulusal ve kültürel köklerinden asla kopmayacağı mesajını içeriyor. Aynı zamanda bu mitolojik isimler, uzayın sadece Apollo veya Artemis gibi tarihi batılı figürlerin egemenlik alanından ibaret olmadığını uluslararası topluluğa hatırlatıyor.
Son birkaç yılda Çin merkezli çok sayıda şirket, lüks moda markalarından KFC’ye kadar Çin’in resmi uzay organizasyonlarıyla birlikte uzay temalı ticari ürünler ve promosyon kampanyaları yayımladı. Ama belki de Çin’in uzay hırsının en dikkate değer tanıtımı sinema aracılığıyla yapıldı. 2019’da gişe rekorları kıran bilimkurgu filmi “The Wandering Earth” vizyona girdi. Film eleştirmenlerce olumlu karşılandı ve hatta Çin devletinin uluslararası medya platformlarında “mutlaka izlenmesi gereken bir eser” olarak tanıtıldı. Yönetmen Frant Gwo, Çin’in uzay hakkındaki düşünce tarzının ABD ideolojilerinden çok farklı olduğunu iddia ederek filmin arkasındaki mesajın öneminden dem vurdu. Gwo’ya göre, ABD sonunda Dünya’yı terk edip başka gezegenlere taşınmayı düşlerken, Çin’in uzay hayali ise uzay kaynaklarını kullanarak Dünya’daki yaşamı iyileştirmekti. Zaten film gezegenimizden kaçmaya çalışmamamız, illa gideceksek onu da yanımızda götürmemiz gerektiği fikrini işliyordu.
Uzay temalı ticari ürünlerin çoğu iç pazara yönelik olmaya devam ederken, Çin bilimkurgusu yurt dışında giderek daha popüler hâle geliyor. The Wandering Earth, Üç Cisim Problemi, Karanlık Orman gibi romanların yazarı Cixin Liu‘nun aynı adlı kısa öyküsünden uyarlanmıştı. Öteden beri güçlü bir propaganda aracı olarak görülen sinema, politikacılar tarafından devlet onaylı anlatıları halka ulaştırmak için kullanılmayı ve Çin’in bilimkurgu film yapımcılarını rejimin ideolojik ve teknolojik emellerine uyan anlatıları ele almaları için teşvik etmeyi sürdürüyor.
Bilimkurgunun geleceğe dönük engin yüzü, neden diğer tüm reklam araçlarının en tepesinde yer aldığını açıklayabilir. Çin’in ABD tarafından tehdit olarak görülen uzaydaki artan yeteneklerinin aksine, ülkenin uzay gelişmeleri gerçek hayatta herhangi bir risk oluşturmuyor. Teknolojik olarak güçlü bir Çin’in arka planını eğlenceli ve çekici anlatılara dâhil edebilen bu tür hikâyeler, yabancı izleyicilerin gerçek uzay faaliyetlerini çevreleyen türden politik söylemler olmadan Çin’in bir uzay gücü hâline gelmesi fikriyle ilgilenmesine izin veriyor. Çin otoritesi, bu sayede yabancı bir izleyicinin sonunda Çin’in teknolojik bir dünya lideri olabileceği fikrine daha sıcak bakabileceğini düşünüyor.