Bugüne ve geleceğe dair mikro ya da makro konularda sağlıklı fikirler yürütmek için zamanın ruhuna ait belli başlı özellikleri bilmek mecburidir. Tarihle alakalı değerlendirmelerde sıkça kullanılan “dönemin şartları” tabiri, aslında bugüne ve geleceğe dair de yol gösterici bir tabirdir. Bugünün mevcut şartları ve yarının olası resmini kesin olarak bilmek giderek zorlaştığından dolayı bu yazıda bahsedilen hususların her an değişebileceği, yok olacağı veya yanına yeni özellikler eklenebileceği her zaman akılda tutulmalıdır.
Tarihin, geleceğe dair önemli ipuçları sunduğu, çoğu zaman kalıp bir cümle olarak kullanılır. Fakat pratiğe baktığınızda ise hataların tekrarlandığını görüyoruz. Kalıp cümleler insanlara her zaman büyük bir kolaylık sunar. Tarihten gerçek anlamıyla ders almak için bugüne ve geleceğe dair tespitlerde tarihten ne kadar faydalandığımıza dair derece, iyi bir ölçüt sunar. Mesela son zamanlarda Ortadoğu’daki mezhep savaşlarına bakarak, Orta Çağ’a dönüşten bahsetmek, doğru bir tespit olabilir. Fakat moda söylem oldukça tarih vurgusunun da ötesine geçip kalıp cümle hâline gelir, yerli yersiz kullanılır, basit birer ezber hâline alır. Fakat tabii bu, bazı realiteleri değiştirmez. Kalıp ve moda söylemler çerçevesinde değerlendirmeler yapıldığında Orta Çağ’a dönenin aslında sadece Ortadoğu değil; Avrupa’nın da olduğu kaçırılabilir ki öyle oluyor. Kolaycı tarafı olduğu için insanların beyni genelde stereo tiplere takıntılıdır. Örneğin Orta Çağ’a ait yetersiz ve yanlış düşünceleri, onları tek yönlü ve belirli sınırlar dâhilinde düşünmeye iter. Bugünün ve geleceğin tarihten bağımsız olmadığı her dönemin kendine has çok yönlülüğü içerisinde, kendiliğinden ortaya çıkan bir özelliktir.
Her insanın, yaşadığı dönemi abarttığı doğuştan gelen birtakım niteliklerimiz göz önüne alındığında doğrulanabilir bir tahmindir. Bugüne ve geleceğe dair resme baktığımız da gerçekten kendine has özellikler taşıyor. Bunu kendi dönemini abartma olarak kesinlikle söylemiyorum. Zaten ben tarihsel serüvene baktığımda örneğin bugünden 50 yıl öncesiyle aramızda çok fark olduğunu düşünenlerden değilim. Hele hele insanların davranışlarının, buhranlarının, heyecanlarının, korkularının vb.nin ilk insandan bu yana çok benzer olduğu kanaatindeyim.
Anlarda debelenmekten geleceğe merdiven dayadığımızı fark etmesek de, bazı zamanlarda her şeyi bir kenara bırakıp geleceğe dair tahmin yürütmenin, her insan için gerekli olduğuna inanıyorum. Tabii buradaki kastım, kişisel kariyerin gelecekteki görünümünden ziyade örneğin 100 yıl sonrasının dünyasını hayal etmektedir. Kendinize dair gelecek kaygısı, sizi sadece daha fazla takıntılı yapar. Gelecekle ilgili ufkunuzu daraltmak, kendi aklınızı daraltmaktır.
Tabloda derecelendirme yoktur. Ouroboros (Kendini yiyen yılan) sembolünü bilerek seçtim. Çünkü anlatmak istediklerime çok uygun. Mitolojide ve çeşitli kaynaklarda sıkça karşımıza çıkan, bazen de ejderha olarak görülebilen bu sembol genel olarak süreklilik, sonsuzluk, birlik, kendini keşfetme, döngüsellik, bilinç, yeniden doğuş gibi anlamlara gelir.
Alakasız zannedilen her şeyin birbirine bir şekilde bağlı olduğunun gittikçe alenileştiği günümüzde ve gelecekte bana göre bu listedeki özellikler ön plana çıkacağını tahmin ediyorum. Fakat listeyi kesinlikle matematik formülü gibi sunmuyorum. İnsanlar genellikle kendi görüşlerini veya tespitlerini değişmez gibi sundukları için kendilerini kendileriyle sınırlandırdıklarının ve sıkıştırdıklarının farkına varamıyorlar. Dolayısıyla bu listeyle her türlü olumsuz veya olumlu eleştirilere açığım. Gerekirse değiştirebilirim.
Şimdi bu saydığım maddeleri pratikleştirebilen en önemli örneğe, Da Vinci’ye geçelim…
Neden Da Vinci?
Tarihin çeşitli dönemlerinde belirli bir konuda uzmanlaşıp bu alanda eserler veya yeni fikirler ortaya çıkaran pek çok kişi bulunmaktadır. Dünyanın bugünkü seyrinde çok yönlülüğün baskın olduğu bana göre inkâr edilemeyecek bir tespittir, ama bilimsel sisteme baktığımızda tek bir konuda uzmanlaşıp oradan ekmek yeme üzerine kurulmuş bir düzen vardır. Fen bilimlerine çok vakıf olmadığım için o alanla ilgili söz söylemem doğru olmaz ama özellikle sosyal bilimlerde bir konuda değerlendirme yapabilmek için çok farklı disiplinlerden veriler elde etmeniz ve hatta farklı konularda uzmanlaşmanız gerekmektedir. Tek bir konuda uzmanlaşmak bazı durumlarda gerekli olsa bile, ister istemez verimsizliğe, tembelliğe veya memur zihniyetine yol açabilir.
Artık Leonardo Da Vinci (1452-1519) gibi farklı alanlarda uzmanlaşma devri başlamıştır. Başlangıç tarihi, yaklaşımlara göre farklılaşabilir ama benim tahminim Soğuk Savaş sonrasıdır. Çünkü o tarihten sonra yukarıda saydığım maddeler daha görünür hâle gelmiştir.
Kendisini bu kadar ünlü ve başarılı yapan zamanının ötesinde bir akla sahip olmasıdır. Kendi döneminin ve geleceğin gerekliliklerini doğru analiz eden bir kişidir. Örneğin Rönesansdönemindeki savaşlara bakar ve buna göre tank benzeri yeni alet geliştirir. Hayvanlar ve insanlar üzerindeki anatomik çalışmalarıyla beraber son derece yenilikçi ve günümüze benzeyen icatlar yapmaya çalışmıştır. Bugün bile hâlâ kullanılmayan jetpack tarzı aletlerin ilk tasarımcısı diyebiliriz kendisi için. İnsanların başındaki en büyük engel olan zamandan o da kaçamamıştır ve çalışmalarının birçoğunu gerçekleştiremeden hayata gözlerini yummuştur.
Karşımızda aynı anda filozof, astronom, mimar, mühendis, mucit, matematikçi, anatomist, müzisyen, heykeltıraş, botanist, jeolog, kartograf, yazar ve ressam olabilen bir örnek var. Günümüzde bu derece farklı alanlarda uzmanlaşma çok zor olsa da, farklı alanlarda belirli bir analiz ve bilgi yeteneği kazanmak son derece önemlidir. Da Vinci, çok yönlülüğünün yanında gizemli bir karakterdir. Bugün ve daha sonrasında hâlâ konuşulacak olan Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği gibi tabloların sahibidir. Bu da onun belirsizliğinin, öngörmenin zorluğunun ve karmaşıklığının bir delilidir. Da Vinci, eserlerinin yanı sıra hakkındaki çeşitli iddialar çerçevesinde de gizemli ve derin bir şahsiyettir. Örneğin onun Sion Tarikatı gibi bazı gizli örgütlere katıldığına veya Simya gibi gizli ilimlerle uğraştığına dair iddialar bulunmaktadır. Ayrıca Kutsal Kâse efsanelerini yeniden gündeme getirmesiyle âdeta bir gizem ve merak avcısı profili çizer.
Bugünlerde sosyal medya ve teknolojiyle birlikte artık insanlar özel hayatlarını internete koymakta veya devletlerin özel yazışmaları internete sızabilmektedir. Gizlilik önemsiz hâle geliyormuş gibi dursa da, bir yandan da gizliliğin önemi artmaktadır ve değerlenmektedir. Da Vinci, bütün dünyada ünlü olan eserlerine rağmen bu eserlerin çözülememiş, yani gizemini korumuş olması açısından da önemli bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugünün ve yarının gerekliliklerini kendi bünyesinde barındırabilen yegâne örnektir Da Vinci. Bu yüzden Da Vincileşmek tabirini kullandım. Da Vincileşmek, sadece bireyler için değil; toplumlar ve devletler için de geçerlidir. Farklılaşan aktörler açısından yeni bir Da Vinci senaryosu çizilebilir. Çünkü bir bireyden beklenilenle bir toplumdan veya bir devletten beklenilen farklıdır. Yukarıda saydığım maddeleri başarabilen herkes Da Vincileşir.
Bugün kısmen olmakla birlikte ileride adından sıkça söz edecğimizi tahmin ettiğim Kaos Teorisive karmaşıklığın ilkelerinden biri türbülans ve girdaptır. Da Vinci ise türbülans ve girdap sanatçısı olarak bilinmektedir. Geleceğe sağlam adımlarla yol almak için Da Vinci ve onun özelliklerini iyi analiz etmek ve içselleştirmek gerektirmektedir. Da Vinci, her dönemde bütün eğitim-öğretim hayatında öğrencilere okutulması gereken bir karakterdir. Çağa ayak uydurmaya çalışan veya tam anlamıyla gelişmişliği sağlamak isteyen toplumlar için Da Vincileşmek zaruriyet hâline gelmektedir. Yaşı ne olursa olsun her insanın dünya hayatında örnek alması gereken şahıslardan biridir. Sistem ve içsel sebeplerimiz yüzünden onun dehasına ulaşamasak da, bu yönde atacağımız adımlar ve vereceğimiz gayret bize çok şey katacaktır.
Hazırlayan: Mücahit Özdoğan